loading
close
SON DAKİKALAR

CHP Sözcüsü Öztrak'tan Erdoğan'a İMF cevabı; '21 yılda, bütçeden toplam 537 milyar 574 milyon doları vatandaşın cebinden alıp faiz lobilerinin, tefecilerin cebine koydu'

CHP Sözcüsü Öztrak'tan Erdoğan'a İMF cevabı; '21 yılda, bütçeden toplam 537 milyar 574 milyon doları vatandaşın cebinden alıp faiz lobilerinin, tefecilerin cebine koydu'
Tarih: 18.04.2023 - 18:48
Kategori: Siyaset

CHP Sözcüsü Öztrak; Kurulumuzun gündeminde, seçim sathı mailinde yaptığımız çalışmalar ve milletimizin tertemiz oylarına halel gelmemesi için, sandık güvenliğiyle ilgili hazırlıklarımızın değerlendirilmesi vardı.

“21 YILDA BÜTÇEDEN TEFECİLERE 537 MİLYAR DOLAR FAİZ ÖDEYEN KİM?”

CHP Sözcüsü Öztrak, Erdoğan’ı mahallede kavga çıkarmak için tükürüp kaçan çocuklara benzeterek, “Eğer şimdi Erdoğan çıkıp yeniden IMF kapısına gitmekten bahsediyorsa, bunun sorumlusu 21 yıldır ülkeyi yönetendir. Ülkeyi IMF kapısına hızla yaklaştıran, ekonomimizi buhrana sokan Erdoğan’dır” diye konuştu.

 
 
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Merkez Yönetim Kurulu toplantımız az önce sona erdi. Kurulumuzun gündeminde, seçim sathı mailinde yaptığımız çalışmalar ve milletimizin tertemiz oylarına halel gelmemesi için, sandık güvenliğiyle ilgili hazırlıklarımızın değerlendirilmesi vardı. Toplantımızda, ucube Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, ülkemizde sebep olduğu devlet krizini ve ekonomik krizi, bu krizlerin milletimizin sırtına yüklediği ağır faturayı ve bundan hızla kurtulmak için atılacak adımları da ele aldık.

Hafta sonunda, Balkanlarda, 9 ülkede belediyelerimiz, kardeş belediyeleriyle iftarlar düzenledi. Genel Başkanımız ve 13. Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu Kırcaali’deki iftarda tüm bu belediye başkanlarıyla birlikte Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız ve yöre halkıyla buluştu. Bulgaristan’daki soydaşlarımızla yapılan iftara coşkulu katılımları nedeniyle, soydaşlarımıza ve yöre halkına bir kere daha teşekkür ediyoruz.

14 MAYIS’TA YENİ BİR TARİH YAZACAĞIZ

Milletimizin, cumhuriyetimizi gerçek bir demokrasiyle taçlandırmasına 26 gün kaldı. Bundan bir asır önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yedi düvele kafa tutan, emperyalizme karşı, ebedi Genel Başkanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, tarihin gördüğü en muhteşem zaferlerden birini kazanan, cumhuriyetimizi kuran, aziz milletimiz, 14 Mayıs’ta yeni bir tarih daha yazacak. Kopkoyu bir istibdada dönüşen bu ucube rejimi, demokratik yollarla, sandıkta evine gönderecek. Saray Hükümetinin görevde durduğu her dakika milletimizin aleyhine işliyor. O koltuklarda oturdukları her dakikada, milletimizin sırtına yeni yükler yükleniyor. Ve milletimiz kendini unutan, halini görmeyen, sesini duymayan, beyin ölümü gerçekleşmiş şahsım hükümetinin tasdiknamesini, sandıkta eline tutuşturmak için, Millet İttifakı’nın adayı, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu ülkenin Cumhurbaşkanı seçmek, Cumhuriyet Halk Partisi’ni de birinci parti yapmak için, artık gün sayıyor.

21 YILLIK HÜKÜMET YAPTIKLARIYLA KONUŞUR

21 yıllık bir hükümetten beklenen, yaptıklarıyla konuşmasıdır. Hükümetlerin başarısı, öncelikle, iş arayan vatandaşlarına ne kadar iş bulabildiğiyle ölçülür. Şubat ayı verilerine göre ülkemizde gerçek işsiz sayısı, bir yılda 948 bin kişi artmış. Gerçek işsizlerin sayısı 8 milyon 941 bin kişiye ulaşmış. Bu sayı, dünya üzerindeki 98 ülkenin nüfusundan fazla... İşsizlik oranında dünyadaki rakiplerimizin arasında Surinam, Tanzanya, Belize var. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 10. Oysa sarayın kibirlisi ve onun beceriksiz kadroları, işsizliği bu yıl yüzde 5’e, yani şuanda gerçekleşenin yarısına düşürme sözü vermişlerdi. Bunu devletin planlarına da, seçim beyannamelerine de “hedef” diye yazmışlardı. Tutturamadılar. Milletimize verdikleri sözü tutmadılar. Milletimizi işsizliğe ezdirdiler.

ÇALIŞMAYAN DA YOKSUL ÇALIŞAN DA

Bu ülkede, çalışmayan yoksul, ama çalışan da yoksul… Ülkede çalışanların yarısından fazlası asgari ücretle ya da civarında bir ücret karşılığında, gece gündüz çalışıyor. Pahalılık o kadar fazla ki, asgari ücret ilan ediliyor ama bir ay bile dayanamıyor, açlık sınırının hemen altına düşüyor. Sarayın kibirlisi, “Faiz sebep, enflasyon netice” dedi, paramızı pul etti. Hayat pahalılığı aldı başını gitti… Soğanın kilosu 30 lira oldu. Kıymanın kilosu 300 lirayı geçti. Millet eti bırakın tenceresinde, rüyasında bile görmez oldu. Mutfak yangın yeri… Millet için artık “gezmek”, en ucuz meyve sebzeyi bulmak için market market, pazar pazar dolaşmak oldu. Ramazan geçiyor, millette iftarı, sahuru düşünecek hal kalmadı. Ramazan pidesi, güllaç, iftar için bir hurma, artık milletimize lüks oldu.

GENÇLERİN UMUDU SOLDU, EMEKLİNİN İKRAMİYESİ PUL OLDU

Erdoğan, hem mutfakları ateşe verdi, hem de gençlerimizin, orta direğin, bir ev, bir araba umutlarını soldurdu. Emeklinin, bayramdan bayrama aldığı ikramiye de bu beceriksizlerin elinde pul oldu. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun zoruyla, verdikleri 1000 lira bayram ikramiyesiyle ilk çıktığında 3 çeyrek altın alınıyordu. Bugün emeklinin bayram ikramiyesiyle 1 tane bile çeyrek altın alınamıyor. Saray, enflasyonu yaptıklarıyla bile isteye yüzde 19’dan yüzde 80’lere fırlattı. Dar gelirli vatandaşlarımızı ezim ezim ezdi. Milleti enflasyon canavarının dişlerinin arasına bile isteye attı.

ARTIK MİLLETİN GÜVENİ KALMADI

Şimdi aynı Erdoğan çıkıyor meydan meydan “Hayat pahalılığını biz çözeceğiz” diyor. Öyle çok uzaklara gitmeye gerek yok. Saray’ın Nebati Bakanı kısa bir süre önce, bu seçime, “Tek haneli enflasyonla” girileceğini söylüyordu. Şuan itibariyle enflasyon yüzde 50’nin üstünde… Şimdi millet bunların hangi dediğine inanacak? Millete verdikleri sözleri tutmayanlara, artık milletin güveni kalmamıştır. Ve güven ruh gibidir. Terk ettiği bedene asla geri dönmez. Sorunun sebebi olanlar da çözümün adresi olamaz.

PARAMIZ GERÇEKTEN PUL OLDU

“Tıpkı bayrak gibi, marş gibi ülkemizin gücünü simgeleyen” Türk Liramızın değeri, Merkez Bankası’nın arka kapısından satılan milyarlarca dolara rağmen, artık her gün yeni bir dip görüyor. Bankalarda dolar kuru 20 lirayı geçti. Bankaların piyasadan döviz almasına sınır getirildi. İlk çıktığında 200 liralık banknot, arasan bulunmazdı. Şimdi bankomatlardan, yeni basılmış, seri halinde, gıcır gıcır 200 liralıklar geliyor. Seçim öncesinde para matbaasına yetiştirmek için Almanya’dan kağıt getiren TIR sayısı üçe katlanmış. Yetkililer “Aman kağıt üretimi kesilmesin” “Aman taşımada sorun çıkmasın” diye firmalara uyarılarda bulunuyorlarmış. Bu kadar para basmaya rağmen esnaf hala, “Çarşıda pazarda para yok” diye şikayet ediyor. Neden? Çünkü bu Saray imalatı enflasyona para yetiştirmek mümkün değil. Paramız pul oldu… Lafın gelişi değil, paramız gerçekten de pul oldu. Şimdi bozuk paranın maliyeti değerinden fazla olunca içindeki metalleri düşürmeye başladılar. Bozuk parayla çalışan makinelerde bu sefer parayı tanımıyor. Makinelere harıl harıl yeniden ayar çekiliyor. Paramızın ayarı kalmadı. Bozuk parayı gerçekten bozdular.

KÖİ’LERE ÖDENEN PARA 12 MİLYAR 645 MİLYON DOLAR

Cari açık aldı başını gitti. “Faizi düşürüp, cari fazla vererek büyüme” safsatasıyla yola çıkan Saray cari açıkta son 10 yılın rekorunu kırdı. Bütçe açığı da aldı başını gidiyor. Yılın ilk 3 ayında gerçekleşen bütçe açığı 250 milyar lirayı aştı. Bu açık, ikiye katlanan faiz hariç harcamalardan kaynaklanıyor. İlk 3 ayda; “Hazine’ye yükü yok” dedikleri, KKM’ye ödenen para 2 milyar 154 milyon lira olmuş. Aynı dönemde, “Bir kuruş vermeden yapıyoruz” dedikleri döviz garantili KÖİ’lere ödedikleri para ise yüzde 115 artışla 12 milyar 488 milyon liraya ulaşmış. Bu hükümetin, “Milletin cebinden bir kuruş çıkmayacak” diye anlattığı, Sarayın kibirlisinin Pi-Pi-Pi diyerek caka sattığı Kamu-Özel İşbirliği Projelerine dolarla avroyla verdiği garantiler karşılığında bugüne kadar ödediği para tam 12 milyar 645 milyon dolara ulaştı. Bu parayla 31 tane Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, 4 tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü veya 3 tane Atatürk Barajı yapılırdı. Şimdi bunu yapanların bizi hesap bilmemekle suçlaması, gerçekten artık akılla, izanla bağdaşmıyor. Bu hükümet gitmezse ve bütçe açığı da bu hızla giderse, yılsonunda, 2023 bütçesinde hedeflenen açığın 3 katını bu açık geçecek 2 triyon TL’yi aşacak.

FİNANS MERKEZİ BİNAYLA DEĞİL GÜVENLE OLUR

Merkez Bankası’nın rezervleri son dört haftada 7 milyar dolar eridi. Banka’nın döviz kasası 47 milyar dolar açık veriyor. Rezerv yok ama memlekette açık çok… Hal böyle olunca, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Kapalıçarşı’da tekerlekli demir sandıklarla dolar topluyor. Ekonominin neresini tutsanız elinizde kalıyor. Ama Sarayın umurunda bile değil. İstanbul; Küresel Finans Merkezleri Endeksi’nde 6 ayda 13 sıra birden gerileyerek 90. Sıraya düşmüş. Ama bu beyler, “Finans Merkezi açılışı” deyip binaların kapılarında kurdele kesiyorlar. Buradan bir kere daha söylüyorum, bina yaparak finans merkezi olunmaz. Güvenle finans merkezi olunur.

SARAYIN EKONOMİSİNDE SIKINTI YOK, MİLLETİN EKONOMİSİNDE VAR

Erdoğan dün çıkmış, “Ekonomide sıkıntı varmış… Yoo… Biz gayet iyiyiz” diyor. E artık bir karar verin. Üç gün önce söyledim “Hayat pahalılığını ben çözeceğim” diye ortalara döküldünüz. Şimdi üç gün sonra çıkıyorsunuz “Ekonomide hiçbir sorun yok” diyorsunuz. Bir öyle, bir böyle… Açıkça cevap verin, bu ekonomide sorun var mı, yok mu? Belli ki, Sarayın ekonomisinde hiçbir sıkıntı yok. Maşallah itibardan tasarruf olmaz deyip israftan en küçük bir tasarruf yapmıyorlar. Sarayın ve bakanlarının, altlarında devletin uçakları, devletin arabaları, açılış kisvesi altında, devletin, milletin parasıyla valileri de yanlarına alıp, Cumhurbaşkanlığı ve partileri için seçim propagandası yapıyorlar. Hazine’nin “Seçimde adil bir yarış olsun” diye, partiye verdiği paralar da ceplerine kalıyor. Evet, bu ülkede sorun, Saray ve yanaşmalarının sorunu değil. Bu ülkede sorun onların sorunu değil. Bir evde dört kişi çalıştığı, alın teri döktüğü halde bir türlü açlık sınırından çıkıp da yoksulluk sınırına dahi ulaşamayan ailelerin sorunu. Bu kepazeliğin, bu beceriksizliğin sorumlusu, Saray’ın kibirlisi, bütün bunların üstünü örtmek için, on parmağında on kara, gerçekleri söyleyenlere sürmeye kalkıyor.

ERDOĞAN KAVGA İÇİN TÜKÜRÜP KAÇAN ARSIZ ÇOCUK GİBİ

Dün yine bol bol atıp tutmuş. Mahallede kavga çıkarmak için tükürüp kaçan arsız çocuk misali, iftiralarını sıralamış. Hiç kendini yormasın, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olacak, Türkiye yeniden güven duyulan bir yönetime kavuşacak. Adalet, hak, hukuk gelecek, kral değil kural olacak, plan olacak, program olacak, ülkemizin büyük potansiyeli harekete geçecek. Saydam, millete hesap veren, sürdürülebilirliği, çevreye saygıyı önceleyen politikalarımız, yerli yabancı tüm yatırımcılara güven veriyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığında, milletimiz önce feraha çıkacak, sonra refaha ulaşacak.

TEFECİ DEMİŞKEN…

Ama madem “tefecilerden”, madem “faiz lobilerinden” bahsedeceğiz, o zaman devletin resmi verileriyle de soracağız. Görevde olduğu 21 yılda, bütçeden toplam 537 milyar 574 milyon doları vatandaşın cebinden alıp faiz lobilerinin, tefecilerin cebine koyan kim? Vatandaşın cebinden faiz lobilerinin kasasına hortum döşeyen, her ay 2 milyar 212 milyon doları, her gün 72 milyon 743 bin doları, her saat 3 milyon 30 bin 974 doları faiz lobilerinin cebine aktaran kim? Siz önce bu soruların yanıtını vereceksiniz. Ondan sonra meydanlarda millete nutuk çekeceksiniz.

SİZİN İŞİNİZ KRİZE SOKMAK, BİZİM İŞİMİZ KRİZDEN ÇIKARMAK

Bir de, bize “IMF ile pazarlık yaptı” demiş. Bizi kendisiyle karıştırmış. Biz, Dünya Ekonomik Forumu Toplantılarına katılım kisvesi altında, muhalefetteyken, milletvekili bile değilken Beyaz Saray’a arka kapılardan girenlerden olmadık, olmayız da. Sermayesini verdiğimiz, Türkiye’nin ortağı olduğu Uluslararası Para Fonu’nun kuralları içinde yazılan ve kendisine görev olarak verilen muhalefeti de dinleme görevi çerçevesinde, gizli saklı değil alenen görüşürüz. Görüştük. Biz ülkemizi ekonomik krize sokmayız, krizden çıkarırız. Ülkemizi IMF kapısından kurtaran “Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nı” yazan ve uygulayan ekipteki Hazine Müsteşarı olarak söylüyorum. Aslında bunu en iyi Erdoğan bilir. Erdoğan iş başına geldiğinde bizim yazdığımız program sayesinde, ekonomide temizlenmiş bir yolu ve ibresi büyümeye dönmüş bir ekonomiyi kucağında buldu.

IMF KAPISINDAN BAHSEDİYORSA SORUMLUSU KENDİSİ

Eğer şimdi Erdoğan çıkıp “Yeniden IMF kapısına gitmekten” bahsediyorsa, bunun sorumlusu 21 yıldır ülkeyi yönetendir. Ülkeyi IMF kapısına hızla yaklaştıran, ekonomimizi buhrana sokan Erdoğan’dır. Güçlü ekonomiye geçtikten sonra, hazırlanan sağlam temeller üzerinde reformları yapmayan, sıcak paraya ülkeyi teslim eden, paracılara ülkeyi teslim eden, gelen parayı da ranta, betona gömerek yıllarını geçiren, “Faiz sebep, enflasyon netice” safsatasıyla, ekonomiyi daha önce görülmemiş bir krizin içine sokan, bizzat Erdoğan’ın kendisidir. Dahası, meydanlarda “IMF borcunu ödedim” diye anlatıyor. Ama ödedim dediği borcun 10 milyar dolarını kendisinin alıp kullandığını söylemiyor. Eğer Erdoğan, “Bu ülke bir daha benzer zorlukları yaşamasın” diyorsa, bunu istiyorsa yapması gereken bellidir. 15 Mayıs sabahında milletin iradesine saygı gösterecek, bavulunu toplayacak milletin sözünü ikiletmeyecek, Saray’dan ayrılıp, işi erbabına bırakacaktır.

SÖZLERİNİN YARISI BİLE TUTMADI

Erdoğan meydanlarda, milletin gözünün içine baka baka, verdiği “Sözleri tutmaktan” bahsediyor. Ben sözlerimi tuttum diyor. Bunlar, vatandaşların aklıyla alay etmeyi kendilerine meslek haline getirmişler! Erdoğan 2011 yılında seçime giderken, “2023 Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı Hedefleri” dedi. Bu hedefleri götürdü resmi planlara da yazdırdı. Milletimize, “2023’te 2 trilyon dolar milli gelir” sözü verdi. Bunun yarısını bile tutturamadı. 2 trilyonu bıraktık, 1 trilyon dolara dahi ulaşamadı. Şimdilerde “Milli geliri 5 yıl sonra yani 2028’de 1,5 trilyon dolara çıkarmaktan” söz ediyor. Aynı Erdoğan, “Kişi başına geliri 25 bin dolar yapacağım” dedi. Bunun da yarısını bile tutturamadı. Kişi başına gelirimiz 10 bin dolarlarda kaldı. Ama bir de üstüne üstlük bununla bir de caka satmaya kalktı. Erdoğan’ın hali şudur; millete verdiği sözleri tutmayan ama hala böbürlenmeye kalkan müflis bir siyasetçidir.

KENDİ GÖLGESİYLE BOĞUŞUYOR

Şimdi söylemediğimiz lafları “Böyle söylediler” diye anlatıp, kendi sözlerinin üstünde tepinecek kadar da düşmüş vaziyettedir. 21 yıldır görevde olan Hükümetin başının durumu gerçekten de hazin. Genel Başkanımızın karşısına çıkamıyor. Gazeteci görünümlü “Evet efendim, sepet efendimciler” önünde, kendi gölgesiyle boks yapar hale geldi. Hain terör örgütünün saldırı düzenlediği tek Genel Başkan olan Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun adını, terörle yan yana getirmeye kalkıyor. Herkes haddini bilecek. Kuvayı Milliye’den, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden neşet eden Türkiye’nin kurucu partisinin Genel Başkanının adını, terörle yan yana anmak kimsenin hakkı da, haddi de değildir. Hele; Oslo’da, teröristle aynı masaya oturanların, terör elebaşına “Sayın”, şehide “kelle” diyenlerin, oy için terör elebaşının kardeşini, devletin televizyonuna çıkaranların, Gaffar Müdür’ün katillerine, Konca Kuriş’i domuz bağıyla boğanlara, terörist demeyenlerle iş tutanların, kalkıp da bize söyleyebilecek hiçbir sözü yoktur.

BEYANNAMELERİ KES-YAPIŞTIR

21 yıllık hükümet icraatıyla konuşur. Hala vaat vermeye kalkıyorsa, Ziya Paşa’nın dediği gibi, “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde…” denir. Bu Hükümetin beyin ölümü gerçekleşmiştir. Artık siyasi mevta olmuştur. O kadar bitik vaziyetteler ki ellerindeki koca bir devlet aygıtı olmasına rağmen seçim beyannamelerini, bizim Millet İttifakı’nın, Ortak Politikalar Mutabakat Metninden, kes yapıştır yaparak ancak yazabiliyorlar. Kaynak belirtmeyerek de apaçık intihal suçu işliyorlar. Erdoğan’ın çakma seçim beyannamesinde Aile Destekleri Sigortası’ndan, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gençlere yönelik vaatlerine kadar pek çok madde, aşırma, kes-yapıştır. Ama söyledikleri her şey sırıtıyor. Örneğin göreve gelirse, kamuda işe alımlarda mülakat uygulamasına son vereceklermiş. Tamam iyi de, şimdi 21 yıldır yönetimdesiniz. Neden bugüne kadar mülakata son vermediniz? Neden hemen şimdi değil de seçimden sonraya randevu veriyorsunuz? Yanlışsa neden uyguladınız? Doğruysa neden kaldırıyorsunuz? Bu soruların hiçbirine yanıtları yok. Oynamayı bilmeyen gelin ya yerim dar, ya yenim dar dermiş. Erdoğan’ınki de o hesap. O kadar beceriksizler ki, bir iş yapmaya kalktıklarında her seferinde bin mağdur yaratıyorlar. Tüm bu mağduriyetleri biz iktidara geldiğimizde düzelteceğiz. Erdoğan bizden kopya çekmeye çok alıştı ama milletimiz aslı varken, çakmasına itibar etmez. Aslını, çakmasını ayırır.

CUMHURİYETİN VE HALKIN PARTİSİYİZ

15 Mayıs sabahı Erdoğan gidecek, milletin adayı Kemal Kılıçdaroğlu gelecek. Bu ucube yönetimi sandıkta alaşağı ederek, ülkemizin ufkunu gerçek demokrasiyle, güçlü parlamenter sistemle aydınlatmak için, hep birlikte mücadele edeceğiz. Sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu ülkenin 13. Cumhurbaşkanı yapmakla kalmayacağız. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de birinci parti olacağız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi’yiz! “Bilhassa kimsesizlerin kimsesi” olan “Cumhuriyet’in” partisiyiz. Yokluklar içinde olsa bile vatan ve hürriyet aşkıyla dünyaya kafa tutan bu onurlu “Halkın” partisiyiz.

ATATÜRK’ÜN VE UMUDUN PARTİSİYİZ

Biz, Kuvayı Milliye’den, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden neşet eden, birliğin, beraberliğin, umudun partisiyiz. “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz. Dünyada eşine az rastlanır bir asrı aşkın mazisiyle, atasının bıraktığı onurlu mirasa sahip çıkan, genç fidanlarıyla büyüyen asırlık bir çınarız. Ve şimdi, Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında, Millet İttifakı’ndaki ortaklarımızla birlikte, ayrılıklarımızı bir köşeye koyduk, omuz omuza verdik umudu yeniden yeşertmek için geliyoruz.

ÖNCE FERAHA, SONRA REFAHA KAVUŞACAĞIZ

13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olacak, milletimizi önce feraha çıkaracak, sonra da refaha kavuşturacak. 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olacak, ülkemize yatırım yağacak. İnsana yakışır iş ve aş olacak. 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olacak, sofralarımıza Halil İbrahim bereketi gelecek. 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olacak, ülkemizin çalınan neşesi, insanlarımızın çalınan gülümsemesi geri gelecek. 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olacak, dışarı giden gençlerimiz ülkesine geri gelecek. Ne diyor Pablo Neruda? “Tüm çiçekleri koparabilirsiniz, ama baharın gelişini engelleyemezsiniz.” 15 Mayıs sabahı, milletimize verdikleri sözleri unutanlar gidecek, sözünü tutacak olanlar gelecek. Ve milletimize söz: Ülkemizin her köşesine yine baharlar gelecek.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- Metropol araştırma şirketi başkanı Özer Sencer, katıldığı bir yayında CHP’nin 2015 yılındaki seçim sürecinde Amerikalı bir şirketle çalıştığını söyledi. İddia doğru mu? Doğru ise hangi reklam ajansı?

Faik ÖZTRAK- Yani bu gizli, saklı yeni bir bilgi değil. Zamanında da yazılıp çizilmişti. O nedenle bu soruyu soranlara akşam yemeğinden sonra günaydın demek lazım. Bizim hesaplarımız açık seçik ortadadır. Sayıştay denetimine de tabidir. Kimden ne hizmet aldıysak bunların kayıtları da mevcuttur. Biz işinin erbabı olan herkesten profesyonel hizmet alırız.

Teşekkür ediyorum.

 

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları