loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'den Erdoğan'a: 'Türkiye'nin senden alacağı insan hakları eylem planı, dersi olamaz'

CHP'den Erdoğan'a: 'Türkiye'nin senden alacağı insan hakları eylem planı, dersi olamaz'
Tarih: 03.03.2021 - 17:35
Kategori: Siyaset

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de basın toplantısı düzenledi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'ın açıklamaları şöyle:
"TBMM’nin görevi kul hakkı yedirmemek, yenmesine müsaade etmemektir. Kamuoyunda epeydir tartışılan bu 128 milyar dolar meselesinin takipçisi olmaya Erdoğan, çatlasa da patlasa da devam edeceğiz. Burada çok net şekilde kul hakkı vardır, yetim hakkı vardır, milletin kör kuruşunun peşkeş çekilmesi vardır. Merkez Bankası’nın (MB) nasıl döviz satacağı bellidir. 2002'den beri MB satışları liste halinde duyurur. Bunlar ihale ile olur. Orta yerde bir ihale de yoktur. Orta yerde 128 milyar doların buharlaşması var. 128 milyar deyip geçmeyin. 128 milyar şudur: Türkiye’ye son 10 yılda doğrudan gelen yabancı sermeye 129 milyar dolardır. Tüm dış stokumuzun yüzde 30’una eşit bir paradır. 2020 merkezi yönetim bütçesinin yüzde 75'idir. Devletimizde çalışan dört milyon insanımızın 3 yıllık maaşıdır. Son 7 yılda devletin ödediği faizden sadece 1 milyar dolar fazadır. Son 9 yıllık bütçe açıklarının toplamına denk bir paradır. 128 milyar dolar toplam iç ve dış borcun yarısıdır.

Bu parayla 32 PETKİM, 21 Erdemir yapılabilir Erdoğan. ‘Ben bu parayı ekonomi batmasın diye kullandım’ diyemezsin, dersen kimlere sattığını söyleyeceksin. Bu şüpheden damadınla birlikte arınman lazım. 5 soruya cevap vermen lazım. Bu satışı hangi yöntemle, hangi tarihte, hangi kurdan yaptın, alıcılar kimlerdir, işlemin altında kimin imzası var, çık bunu söyle. Döviz rezervini buharlaştırıp, ‘ekonomimiz batmasın diye yaptım’ diyemezsin.Çünkü zaten Türk ekonomisi dibe vurmaya devam ediyor. 

Çok eskiden çiçek hastalığı vardı. Şimdi dünyada yok, bitti. Enflasyon diye kavram da dünyada bitti. Ama Erdoğan beceriksizliğinde TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları 15.61. 30 ülkede enflasyon sıfırın altında. 29 ülkede enflasyon 1'in altında. 60 ülkede enflasyon yüzde 1'in altında. Sende 15. Senin devraldığın Türkiye'de de böyle bir enflasyon yoktu.

Hamaset yapıp duruyorsun Erdoğan. Türkiye, enflasyonda Nijerya, Zambiya, Angola ile aynı ligde top oynuyor. Suriye'de, Mısır'da iç savaş var, Irak karışık, enflasyon rakamları Türkiye’den düşük. TÜİK rakamları ile üstelik. Halkın yaşadığı enflasyon, TÜİK’in açıkladığının iki katı. Biz yine TÜİK’i baz alalım, enflasyon yüzde 15. Demokraside, insan haklarında sınıfta kaldık ama ekonomide de tam utanmazlık hali içinde olmamız lazım. Otoban geçişleri yüzde 23, köprü geçişleri yüzde 46 zamlı. Bu rakamlar CHP Ekonomi Masası'nın rakamları değil. Sana bağlı TÜİK’in rakamları. Bir insan oturup da bu kadar öz kaynağa sahip bir ülkede dünya enflasyonu unutmuşken, nerede yanlış yapıyorum enflasyon aldı başını gidiyor, çarşıda pazarda millet isyan ediyor, diye sormaz mı bir insan? Böyle bir derdi yok beyefendinin. Enflasyon kötü de milli gelir iyi mi? Dünya terezisinde sadece 1 yılda 43 milyar dolar küçüldü Türkiye. 2017’de milli gelir 859 milyar dolar. 2018’de 797 milyar dolar, 2019’da 760 milyar dolar, 2020’de 717 milyar dolara düşmüş. Kişi başına düşen milli gelir, 2020’de 615 dolar azaldı. 2013’ten bu yana ise kişi başına düşen milli gelirimizin 4 bin dolar azaldığını 83 milyon bilmeli. Bu azalırsa, sen markette elini uzatamazsın. Alamazsın. Bunun hesabının birinin vermesi gerekmiyor mu? Çıkın, Engin Altay yalan söylüyor deyin. Dilemeyeceğinizi biliyorum, o zaman bir şeyler yapın, Türkiye uçuruma gidiyor.

Bir yılda gerçek işsizlik sayısı 11 milyon 119 bine çıktı. 8 milyondan çıktı. Bir ülkede 11 milyon işsiz ise o ülkeden korkun. Devletin borcu bir yılda 510 milyar TL arttı. İşte bu yüzden pazarda, manavda istediğini alamazsın. Toplumun bu konuda duyarlı olması lazım. Çiftçinin, esnafın, memurun, sanayicinin artan borçlarını söylemeye korkuyorum, milletin morali daha çok bozulmasın. Dolu dizgin israfa giden bir Erdoğan ile karşı karşıyayız. Dolu dizgin dört nala israfa koşan bir saray tablosu var.

Cumhurbaşkanlığı’nın 2020 yılında sadece koruma maliyeti, 263 milyon 627 bin lira. Sadece Cumhurbaşkanı’nı korumak için bu devlet millet para harcıyor. Korkma Erdoğan, darbe günleri bitti geride kaldı. Biz senin canını koruruz. Malını da diyecektim ama malın hesabını soracağımız için malını karıştırmıyoruz. Çünkü helala haram katılmış bir şey varsa onu söke söke geri almasını da biliriz. 13 tane özel uçağı olan bir cumhurbaşkanımız var. Yazlık, kışlık saraylar… Bunlar israfın önde gidenleri.

Bir inat uğruna yaacağım, dediğin Kanal İstanbul cumhuriyet tarihinin en büyük israfıdır. 

Beştepe Sarayı’nın bir günlük maliyeti 10 milyonun üstünde. Enflasyonda rezil rüsva olan, ekonomik göstergeleri çökmüş olan Türkiye, dünyanın en pahalı Cumhurbaşkanı’nı kullanan ülkedir. Daha pahalı cumhurbaşkanı kullanan ülke yoktur. TBMM Kızılay’da. Beştepe Sarayı da Söğütözü’nde. Buraya gelirken Yandex’e girdim. Beştepe Külliyesi yazdım. 6.4 kilometre. Ey 83 milyon, Cumhurbaşkanı TBMM'ye muhalefete küfretmeye gelirken 110 araç ve 2 helikopter ile geliyor. Bundan büyük israf olu mu? Demek ki neymiş? Cumhurbaşkanımız pahalı ve masraflıymış.

Böyle bir hal içinde Erdoğan gemi batarken şarkı söyleyip masal anlatmak gibi bir moda girdi. Batan gemiyi şarkı söyleyerek, masal anlatarak kurtaramazsın Erdoğan. İnsan Hakları Eylem Planı masalıyla, uzay şarkısıyla, yerli uçak türküsüyle, yeni anayasa fıkrasıyla, milli tank hikayesiyle batan gemiyi kurtaramazsın. Nasıl kurtulur. Bu saatten sonra bir tek kurtuluş reçetesi var. O da Türkiye’nin önce Erdoğan’dan kurtulması lazım. Onun yerine kimi koyarsanız koyun ekonomi belini doğrultur. Adam huy haline getirmiş. İsraf Erdoğan’ın genetiğine işlemiş.

Türkiye'nin sandık marifetiyle Erdoğan'dan kurtulması belki geminin batmasını önler.

İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıklamadan önce Erdoğan’ın Boğaziçi öğrencilerinden özür dilemesi gerekirdi.  Terörist dediği öğrencilerin büyük çoğunluğu dışarıda. Çıkacaktın, ‘Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden özür diliyorum’ diyecektin belki biraz inandırıcı olurdu.

'Osman Kavala işi bir hukuk faciasıdır. Adamı 1200 gündür haksız hukuksuz yere cezaevinde tuttuk, yanlış yaptık’ diyecektin. Belki bakardık planında ne var diye. Bunlar yok, iki yılda hayata geçecek bir plan var. Sana hakaret etti diye bırak yetişkini, bizi 900 çocuk hakkında ceza kovuşturması sürüyor. Sen mi insan hakkından bahsedeceksin? Türkiye'nin senden alacağı insan hakları eylem planı,dersi, faaliyeti olamaz. Zaten başlarken bazı çiçeğe su vereceğiz, bazılarına vermeyeceğiz diyorsun. Sen bir şiir okudun diye hapse atıldın diye isyan eder durursun, tweet atanları cezaevine dolduruyorsun. Şiir okumakla tweet atmanın ne farkı var.

Sen muhalefete küfreder durursun, hiçbirimiz sana küfretmedik, kaba üslubunla cevap vermedik ama alayımızla ilgili tonla tazminat davası açıyorsun. Sen mi mi bize insan hakları eylem planı açıklayacaksın?

Senin açıkladıkların 1200'lü yıllarda Magna Carta’da var. Veda hutbesinde var. Anayasa’da var. Sen uy yeter. 1200 yıl önce söylenmiş şeyleri şimdi yeniden söylemenin, anayasadaki şeyleri yeni diye söylemenin kime ne yararı var? Geç gelen adalet adalet değil, tutuklamada ölçülülük diyorsun. O zaman sana sorarlar: Bu Osman Kavala, bin 200 gündür ne yapıyor? Erdoğan’a bir şey söyleyeyim: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Devlet elinde, kuvvetler ayrılığını kendine topladın. İfade ve özgürlüklerin korunması da planın amaçlarından birisi. Haydi oradan. Sen şiir okuduğun için hapse atıldın yanlıştı, ama sana tweet atanların atılması daha büyük yanlıştır. Sen siyasetçisin ağır eleştiriye de katlanmayı bieceksin. İnsan hakları söz konusuysa Erdoğan’dan bir tek talebimiz var: Gölge etmesin başka ihsan istemez.

-Sandalye çoğunluğu ile dokunulmazlığı kaldırmak, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmakla aynı şeydir. Bu bir adalet arayışı değildir, siyasi hesaplaşmadır. Neredeydin 6 senedir? Şimdi Kobani soruşturması başlatıyorsun, yargıya talimat veriyorsun. Bir grup başkanvekiliniz ‘HDP’yi kapatacağız’ diyor, öteki ‘hukuk bilir’ diyor. Hangi AK Parti yöneticisine inanacağımızı da şaşırmış vaziyetteyiz. Gerçi AK Parti yöneticilerinin çok hükmü kalmadı. Erdoğan’dan sonra iki kişi çok kıymetli. Biri Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın diğeri İletişim Başkanı Fahrettin Altun. Bütün sayın bakanları, siyasi parti başkanlarını, milletvekillerinin üstünde. Asıl dokunulmazlık onlar için vardır. Fahrettin Altun’un adını ananın adliyede hesaba çekildiği bir ülkede yaşıyoruz. Bırak eleştirmeyi, ismini konuş yeter. Dokunulmazlık ile ilgili yargının AK Parti vesayetinde olduğu süreçte, dokunulmazlıkların kaldırılması kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmanın cisimleşmiş hali olacaktır. Parti kapatma meselesi, ‘öyle görünüyor ki Devlet Bahçeli’den sonra AK Parti tavrını belirlemiş’ diyecektim, bugün Sayın Özkan açıklamasını bir parça düzeltmeye çalışmış. Çok olmamış ama… Cahit Özkan üzerinden AK Parti’ye söyledim. Şimdi Erdoğan’a söylüyorum: Parti kapatma, mağaraları kapat, Kandil’i kapat, terörü kapat. Nasıl kapatırsan kapat. İmha et. Yok et. Hallet. Teröre Türkiye yol veremez. Hiçbir hak talebi, hiçbir hak iddiası, terörizme meşruiyet, teröriste masumiyet sağlamaz. Teröristlerin en çok istediği şey devlet hukuk dışına çıkarsa terör oradan beslenir… Partileri millet açar, millet kapatır."

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları