loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'nin eğitim çalıştayı raporu tamamlandı: Seküler akıl yoksa bilim, demokrasi, özgürlük yoktur

CHP'nin eğitim çalıştayı raporu tamamlandı: Seküler akıl yoksa bilim, demokrasi, özgürlük yoktur
Tarih: 06.10.2017 - 11:19
Kategori: Eğitim

CHP Eğitim Komisyonu’nun 7 Eylül'de Ankara'da düzenlediği Eğitim Çalıştayı’nın raporu tamamlandı.

CHP Eğitim Komisyonu’nun 7 Eylül'de Ankara'da düzenlediği eğitim sendikaları, veliler ve konunun uzmanı isimlerle gerçekleştirilen 'Eğitimin 3 şartı: Bilimsellik, Laiklik, Adalet çalıştayının raporu tamamlandı.

Laik olmayan bir eğitimin bilimsel olmasının mümkün olmadığı ifade edilen raporda "Bilim tarihi, evrim teorisi gibi konular müfredata koyulmalıdır. Eğitimde bağnazlık, otoriterlik, totaliterlik, fanatiklik olmamalıdır. Kadınlara ikinci sınıf insan değerlendirmesi yapan aşağılayıcı ve cinsiyetçi bütün söylemler derhal çıkarılmalıdır" görüşüne yer verildi.


TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor komisyonlarının CHP'li üyeleri tarafından hazırlanan ve 3 oturum halinde yapılan eğitim çalıştayının raporu şöyle:

Çalıştayın 1. oturum konusu olan 'Bilimsellik'te eğitim sendikalarının saptamaları ve talepleri yer alıyor.

"Dayatılmaya çalışılan müfredat çağ dışıdır"

Saptamalar

Eğitim adeta öç alma, dayatma sistemine dönüştürülmüş ve geleceğimiz ile oynanmıştır. Bilim de eğitim de cemaatlere teslim edilmiştir. MEB tüm protokolleri Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden yapmıştır. Karma eğitim fiilen sonlandırılmıştır. Okullar hızla imam hatip okullarına dönüştürülmektedir. Normal okulların içine bile imam hatip sınıfları açılmıştır. Okul idarecilerinin atanmasında liyakatsizlik hat safhadadır. Ülkenin doğusu ile batısı arasında her konuda olduğu gibi eğitimde de büyük eşitsizlikler vardır. Eğitimde modernizasyon yoktur. Ezberci eğitim dayatılmaktadır. MEB yüz binerce kişiden öneri aldığını iddia etmiştir fakat çalıştaya katılan eğitim sendikalarının hiçbirinin tek bir öneri bile dikkate alınmamıştır. Bilimi, teknolojiyi bünyesinde barındırmayan müfredat da ders kitapları da ülkeyi hiçbir zaman ileriye taşıyamaz. Barışın adaletin huzurun sağlanması ancak ehliyet ve liyakat sahibi insanlar her aşamada getirilmesiyle mümkündür. Müfredatlar; ya bilimseldir ya değildir. Bu dayatılmaya çalışılan müfredat çağ dışıdır. Matematiğin, fiziği, kimyanın millisi olmaz bu dersler evrenseldir ve bu alanda uluslararası değerlendirmelerde hep geri sıra olmamız eğitime verdiğimiz önemi net bir şekilde gözler önüne sermektedir.

"MEB bir siyasi partinin oyun alanı olmamalıdır"

Talepler

Müfredatı hazırlayanlar ve müfredata olur verenler kimlerdir kamuoyu ile paylaşılmalıdır, gizlenmemelidir. Müfredatın yapılış aşaması da bilime uygun olmalıdır. Yeni bir müfredat yapılacaksa tüm paydaşlar ortak edilmeli ve müfredatın bir deneme süresi ve bölgesi olmalıdır. Hazırlanan müfredat toplumun oluruna sunulmalı, öneriler ve itirazlar dikkate alınmalıdır. Hazırlayan kişi veya kurumlar şeffaf, eleştiriye ve değişime açık olmalıdır. Bilimsellik müfredatın en temel ilkelerinden olmak zorundadır. MEB bir siyasi partinin oyun alanı olmamalıdır. Öğretmen atamaları hakkaniyetli yapılmalıdır. Performansa dayalı sistemden vazgeçilmeli, eğitimciler yarıştırılmamalıdır. Soruşturma, sürgün, disiplin cezası gibi uygulamalar iktidara yakınlığa göre değil mesleki yeterliliğe göre yerine getirilmemelidir. Öğretmenler tayin baskısıyla terbiye edilmemeli, özgür ve nitelikli iş ortamı sağlanmalıdır. Tayinler cezalandırma veya ödüllendirme olarak kullanılmamalı ihtiyaca göre belirlenmelidir.

"Öğretim programlarında dinsel referansların kullanımı artmıştır"

2. oturum konusu olan 'Adalet'te ise velilerin görüşüne başvuruldu. 

2. oturumun saptamaları şöyle:

Veliler çocuklarını okullara teslim ederken eskisi gibi “eti senin kemiği benim” diyerek emanet edememekte. Okulların güveliğinden şüphe etmektedirler. Eğitimdeki kalite sorunu nedeniyle veliler kendi mahallelerindeki okula kalite bakımından güven duymuyor ve çocuklarını daha iyi olduğunu bildikleri başka bir okula gönderme eğilimindedirler. Başlangıçta tek bir sorun olarak görünen ikamet adresine yakın okulun kalite sorunu beraberinde zincirleme sorunlarla gelmektedir, servis, beslenme gibi. Eğitimde fırsat eşitliğinin en önemli ayaklarından birisi de kız ve erkek çocuklar arasındaki eşitliğin de sağlanması meselesidir. Türkiye’de 2011 yılı itibariyle liseyi bitirmeden eğitimden ayrılma oranı yüzde 38’lere çıkmış durumda. Bu oran kızlarda yüzde 41’e çıkmış durumdadır. Devlet okullarına bütçe yok ama özel okullara teşvik için bütçeler verildiği bilinmektedir. Bütün bu cemaatler ve tarikatlar eliyle aslında dini yapılara çok ciddi miktarda para aktarıldığını ve daha da güçlendirildiğini görülüyor. Özellikle turizm meslek liselerinde okuyan çocukların yaz aylarında turizm sektörünün neredeyse yüzde 80 yükünü çektiğini görüyoruz. Bu da yine çocuk işçiliğinin ve ölümlerinin artmasına sebep oluyor. Müfredatta yapılan değişikliklerle öğretim programlarında dinsel referansların kullanımı artmıştır. Felsefe, bilim, sanat ve beden eğitimi derslerinin sayısı sürekli azaltılmakta, din içerikteki derslerin sayısı artmaktadır. Otizmli çocuklara 2010 yılından itibaren zorunlu din dersi dayatılmış; en çok ihtiyaçları olan beden eğitimi dersleri azaltılmıştır. Okul öncesinde ve hatta kreşlerde fiilen dini eğitim verilmeye başlanmış, diyanet işleri başkanlığının bile dini eğitim ağırlıklı kreşler açmıştır. Eğitimde 4+4+4 dayatmasıyla dindar ve itaatkâr nesil yetiştirmek hedeflenmiş, bütün okulları İmam Hatip’e çevirme konusunda önemli adımlar atılmıştır. Zorunlu din dersi ve zorunlu seçmeli ders dayatması artarak sürmekte ve öğrencilerin seçmeli din dersi seçmeleri için baskılar artmıştır. Okullara mescit zorunluluğu getirilmiş, laboratuvarlar, kütüphaneler kapatılarak mescitlere dönüştürülmüştür. Reşit olmayan kız çocuklarına başörtüsü uygulaması getirilmiş bazı okullarda okul müdürleri ve öğretmenler kız çocuklarına kapanmaları için telkinlerde bulunmuştur. İmam Hatiplere tanınan ayrıcalıklı uygulamalar devam etmiştir. Çeşitli projeler kapsamında okul öncesi ve ilkokul öğrencileri camilere götürülmüştür. Özellikle TEOG sonuçları üzerinden başarı sıralaması düşük öğrenciler bu imam hatiplere ya da meslek liselerine devam etmeye mahkûm edilmektedir. Bu okullara da gitmek istemeyen öğrenciler ise açık öğretim liselerine devam etmek zorunda bırakılmışlardır.

"Evrimi mahallelerde, parklarda, derneklerde anlatalım. Bilimi mahalleye taşıyalım" 

Talepler

Velilerin, çocukların barınma, beslenme ve okul güvenliği konusunda talepleri var. Diyorlar ki; “Hukukla bir şey kazanılamayacağını hepimiz gördük artık ve bütün velilerin mücadele ederek kazanılacağını biliyoruz. Bu yüzden de bu alana dair muhalefet yapan bütün yapıları bu mücadeleye katkı vermeye davet ediyoruz.” Okullar hepimizin okulları denetleyelim. Okul aile birlikleri ile ya da bireysel olarak çocuklarımızın arkasında olalım. Okul yönetimlerinde söz hakkımız olsun. Müfredatın tahribatını anlatan materyaller hazırlayalım bastıralım kapı kapı dağıtalım. Biz veliler sokaklarda evlatlarımız için çabalamaya hazırız. Okul okul, mahalle mahalle laik bilimsel eğitim inşa edebiliriz. Onlar zehirliyorlar, biz panzehrini üretelim. Etrafımızda bir sürü akademisyen arkadaşlarımız var. Bir sürü eğitim alanında çalışan örgütümüz var. Gidelim evrimi mahallelerde, parklarda, köy derneklerinde, kitle örgütlerinde, çocuklar için nasıl anlatırız, oyunla dramayla; kadınlara nasıl anlatırız. Gidelim bilimi mahalleye taşıyalım.

"Eğitimde bağnazlık, otoriterlik, totaliterlik, fanatiklik olmamalıdır"

3. oturumun konusu 'Laiklik'te saptama ve talepler ise şöyle:

Saptamalar

Dayatılmaya çalışılan müfredat cinsiyetçi bir müfredattır. Dinler hakkında ders vermek başka din eğitimi vermek başkadır. İnançlar ve din dediğimiz şey dünyanın her yerinde geçerli olan bilgileri barındırmaz, ispatlanabilir bilgileri barındırmaz. Bu nedenle sübjektif ve özneldir. Eğitime sübjektivite mi hâkim olacak, objektivite mi asıl mesele budur. Laik olmayan bir eğitimin bilimsel olması mümkün değildir. Seçmeli dini derslerle, zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleriyle ama onun da ötesinde aslında pozitif bilimleri konu edinen derslere bile dinsellik zerk edilegelmiştir. Seküler akıl yoksa bilim yoktur, demokrasi yoktur, özgürlük yoktur.

"Çocukları savaşa, şiddete meyilli hale getiren darbe, cihat gibi kavramlar ders konusu yapılmamalı"

Talepler

Devlet yönetimi yasama faaliyetinde, eğitimde, hiçbir din ve inancı referans göstermemeli, aklı ve bilimi esas almalı, değişen sosyal koşullara uyum sağlamalıdır. Bilim tarihi, evrim teorisi gibi konular müfredata koyulmalıdır. Eğitimde bağnazlık, otoriterlik, totaliterlik, fanatiklik olmamalıdır. Kadınlara ikinci sınıf insan değerlendirmesi yapan aşağılayıcı ve cinsiyetçi bütün söylemler derhal çıkarılmalıdır. Çocukları savaşa, şiddete meyilli hale getiren darbe, cihat, mücahitlik gibi kavramlar ders konusu yapılmamalıdır. Öğrenciler güncel siyasete alet edilmemeli, okullarda düzenlenen müsamere, gösteri vb. etkinliklerde çocukları ve ailelerini ayrıştıracak söylemler üretilmemelidir. Okullarda belli bir dinin, mezhebin, cinsiyetin ya da ırkın üstünlüğünü içeren hiçbir ders kitabı okutulmamalı, etkinlikler düzenlenmemelidir. Hiçbir öğrenci inancı, rengi veya cinsiyeti nedeniyle baskıya uğramamalıdır. Her çocuk kendini özgürce ifade edebilmelidir. Her okulda bilim kurulları oluşturulmalı, ülkemizde ve dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmeler takip edilerek öğrenciler bu konularda bilgilendirilmeli, aynı zamanda araştırmaya teşvik edilmelidir.

"Laiklik ilkelerine göre inşa edilmeyen bir eğitim sistemi bilimsel değildir"

Çalıştayın sonuç raporunda, "Türkiye, bölgesinde ve dünyada her alanda saygın bir ülke olmayı hak ediyor. Ve bunu sağlamanın ve sürdürmenin de tek bir yolu var; O da bilimsel ve laik eğitim sistemi" denilerek şu görüşlere yer veriliyor:

Bugün eğitimde yaşanan sorunlar buzdağının görünen yüzüdür ve çağdaş eğitim sistemi ilkeleri ile çelişmektedir. Milli Eğitimden sorumlu olan siyasi iktidarın eğitim sisteminde bir oldubitti ile hayata geçirdiği uygulamaların büyük çoğunluğunun başarısız olduğu maalesef ortadadır. Eğitim sistemi, fırsat eşitsizliğinin ve toplumsal ayrışmanın derinleştirildiği, adaletsizliğin hüküm sürdüğü en sorunlu alan durumuna getirilmiştir.

Bütçeden eğitime en fazla kaynağın ayrılıyor olması ve öğretmen ve derslik başına düşen öğrenci sayısı ile övünülürken, nitelikli, kaliteli ve başarılı eğitimden söz edilmemesi ülkemizin geleceği için kaygı vericidir.
Mevcut siyasi iktidara itaat eden ve onun çıkarlarına göre hareket eden söz sahibi sendikalar ve Milli Eğitim Bakanlığının kendine paydaş olarak gördüğü dernek, vakıf, cemaat ve tarikatlar bilinçli olarak eğitim sistemini bozmaktadır. Laiklik ilkelerine göre inşa edilmeyen bir eğitim sistemi bilimsel değildir. Okullarda verilen din ve inanç içerikli dersler tarafsızlık, nesnellik, çoğulculuk ilkeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ilgili kararı ile çelişmektedir.

Ulusal değerlerimiz ile evrensel değerleri, akıl ve mantığı, eşitliği, bir arada bir birine saygılı yaşamı, birbirinin temel hak ve özgürlüklerine saygı duymayı çocuklarına öğretebilen bir Türkiye, ancak bu şekilde çağdaş uyarlık seviyesine ulaşıp bu seviyeyi aşabilecektir. Bunun yolu da nitelikli ve kapsayıcı eğitimde adaletin sağlandığı bilimsel ve laik eğitim sisteminin kurulmasından geçmektedir.

Vişne Haber Ajansı



ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları