Büyük Anadolu Partisi Genel Başkanı Atay Güngör, BAP, MYK ve MKYK üyeleriyle baz örgüt başkanları CHP’ye katılırken, “Yuvanıza hoş geldiniz” diye selamlandılar..
Büyük Anadolu Partisi Genel Başkanı Atay Güngör, BAP,
MYK ve MKYK üyeleriyle baz örgüt başkanları CHP’ye katılırken, “Yuvanıza hoş geldiniz” diye selamlandılar..
CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap, “Bugün bir güzellik yaşıyoruz. Sayın Güngör’ün söylediği gibi Sayın Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasıyla birlikte solun bütün renkleri, cumhuriyetçiler, hatta zaman zaman geçmişte merkez sağda siyaset yapanlar CHP çatısı altında buluştu. 12 Eylül 1980’den sonra ilk defa sosyal demokratlar, cumhuriyetçiler, solcular tek parti çatısı altında seçimlere katıldılar. Bu önemli bir gelişme” dedi
-“AKP’nin adı Adalet ve Kalkınma. Keşke ismi başka bir şey olsaydı. Çünkü Adalet dediler adaleti, kalkınma dediler kalkınmayı arar olduk.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’ın katılım töreninde yaptığı konuşma ise şöyle ;
“Basınımızın çok değerli temsilcileri, üç gün öncesine kadar hukuken Büyük Anadolu Partili ama şuan itibariyle artık Cumhuriyet Halk Partili olan çok değerli arkadaşlarım, hepiniz hoş geldiniz, hepiniz onur verdiniz. Bugün gerçekten önemli bir gün. Sayın Güngör’e yaptığı konuşmadan dolayı çok teşekkür ediyorum. Hepimizin duygularını yansıttı.
Bugün bir güzellik yaşıyoruz. Bu güzelliği yaşarken birkaç konudaki düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerçekten Sayın Güngör’ün söylediği gibi 21 Mayıs 2010 tarihinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasıyla birlikte solun bütün renkleri, cumhuriyetçiler, hatta zaman zaman geçmişte merkez sağda siyaset yapanlar Cumhuriyet Halk Parti çatısı altında buluştu. 12 Eylül 1980’den sonra ilk defa sosyal demokratlar, cumhuriyetçiler, solcular tek parti çatısı altında seçimlere katıldılar. Bu önemli bir gelişme. Bu gelişmeyi görmezlikten gelmemeliyiz. Bütün bunlar bu kulvarda yaşanırken sağ kulvarda gerçekten çok enteresan gelişmeler doğuruyor. Dikkatinizi 2002 yılına çekmek istiyorum. 2002 yılı milletvekili genel seçimlerinde sağ kulvarda Türkiye’de iktidar olmak isteyen, Türkiye’yi yönetmek isteyen, bu iddiayı sürdüren 5 parti vardı. Doğruyol Partisi vardı, Anavatan Partisi vardı, Milliyetçi Hareket Partisi vardı, Saadet Partisi vardı ve AKP vardı. Şuan dönüp baktığımızda sadece AKP var. Baraj sorunu olan, zaman zaman baraj sıkıntısı yaşayan bir MHP var.
Şimdi duruma böyle baktığımızda AKP’nin bugüne kadar yaptıklarıyla aldıkları oy arasında çok ciddi bir çelişki olduğunu da görüyoruz. AKP ülkenin temel sorunlarını çözme konusunda ne yazık ki bütünüyle yetersiz bir parti. AKP’nin adı Adalet ve Kalkınma. Keşke ismi başka bir şey olsaydı. Çünkü her siyasal oluşum kurulduğu zaman en temel hedeflerini isimlerine taşırlar, sözcüklere taşırlar. Adalet dediler gerçekten hepimiz adaleti arar olduk. Kalkınma dediler gerçekten kalkınmayı arar olduk. Türkiye’nin 10 yıllık yönetim sonrası manzarası değerli arkadaşlarım Uludere olayı. Uludere’deki olay, Uludere’deki facia AKP’nin 10 yıllık çalışmalarının çok önemli bir yansıması. Eğer Türkiye’de bu dönem içerisinde kişi başına düşen milli gelir payı 10 bin 700 dolar olduysa o garibanların yaşamlarını sağlamak için bir başka ülkeden kaçak sigara, kaçak mazot getirmeye ihtiyaçlarımı kalırdı? Böyle bir durum mu yaşanırdı? Eğer gerçekten Türkiye ekonomik anlamda, sosyal anlamda, kültürel anlamda kalkınmış olsaydı o faciadan sonra AKP’nin bakanları taziye ziyaretinde bulunmak için sanal çadır kurmak zorunda mı kalırdı? Uludere olayına bakıp AKP’nin Türkiye’yi getirdiği noktayı göstermek lazım. Başka bir arayışa gerek yok.
Bu arada değerli arkadaşlarım, kalkınma konusunda özellikle ekonomik kalkınma konusunda birkaç şey söylemek istiyorum. Şuan küresel ekonomi gerçeği var. Milli ekonomiler yerini küresel ekonomiye bıraktı. Bütün ekonomiler değer ekonomilerden pay kapma yarışında. Davos zirvesi sonrası, öncesi Ekonomiden Sorumlu Sayın Bakanın çok başarılı olduğu yazıldı, çizildi. AKP’liler burada gerçekten maharetli. Başarısızlıkları başarı olarak göstermekte çok maharetli, çok becerikli.
Değerli arkadaşlarım, bir iki örnek vereceğim. 2002 yılında Türkiye’nin toplam ihracatı 35 milyar dolardı. Toplam ithalatı da 51 milyar dolardı. Birkaç gün önce 2011 yılının verileri açıklandı. Toplam ihracatımız 135 milyar dolar olmuş, toplam ithalatımızda 240 milyar dolar olmuş. İhracatımızdaki artış payı 3,7. İthalatımızdaki artış payı 4,7. Yani biz ekonomilerden 3,7 pay almışız. Ama diğer ekonomilere 4.7’lik bir pay kaptırmışız. Bunun sonucunda da 105 milyar dolarlık bir açık vermişiz. 2002 yılında ihracatımızın ithalatı karşılama oranı %70’ti. Yani her 100 dolarlık ithalatımızın 70 dolarlık kısmını ihracatla karşılıyorduk, 30 dolarlık bir açığımız vardı. Gelinen noktada sadece 100 dolarlık ihracatımızın şimdi 55 dolarını ihracatla karşılayabiliyoruz, 45 dolarlık kısmını da borçlanarak koruyor. Eğer Türkiye’de ekonomik anlamda kalkınma olsaydı bu durum tersine olurdu. O %70’lik oran 80’e, 90’a çıkardı. Ama sadece ihracattaki artıştan söz ediyorlar. İthalattaki patlamadan söz eden yok, açıktan söz eden yok. Ama dediğim gibi gerçekten başarısızlığı başarı gibi takdim etmekte üstlerine yok.
Dolayısıyla rakiplerini bertaraf etme konusunda hakikaten bir başarı var. Ayrıca bu başarıyı yakalamak için yapamayacakları bir şeyde yok. Türkiye ne yazık ki son 10 yılda ciddi biçimde muhafazakarlaştırıldı. Bu bilinçli bir politika. Ciddi biçimde yoksullaştırıldı. Adalet mekanizmaları bütünüyle kayboldu. Yargı bütünüyle hükümetin kontrolünde. Üniversiteler bütünüyle hükümetin kontrolünde. Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay kendilerinden haksızlıklar karşısında çözüm beklenen kurumlar, çıkış beklenen kurumlar ne yazık ki bütünüyle kontrol altında. Türkiye çok zor günlerden geçiyor. Bunu görmezlikten gelemeyiz.
Efendim madem bu kadar eleştiriyorsunuz AKP’yi yine oylar %50’yi geçiyor. Tabi ki geçer. O sağa oy verme alışkanlığı kolay kolay değişmiyor. Sağda da oy verecek başka parti kalmıyor neredeyse. Bütün bunları görmezlikten gelerek siyaset planlaması yapmak mümkün değil. Bütün bunları görmeliyiz. Bütün bunları Türkiye’yle paylaşmalıyız. Eğer gelinen nokta iyi bir nokta olsaydı. Eğer Türkiye’nin temel sorunları çözülmüş olsaydı bizde alkışlardık. Ama çözülen hiçbir temel sorun yok. Tam tersine her şey daha da kötüye gidiyor. Ama bunu yansıtan özgür medyayı da arar hale geldik. Böyle bir aşamada Cumhuriyet Halk Partisinde toparlanmak, Cumhuriyet Halk Partisinde güçleri birleştirmek gerçekten önemli. Bugün önemli bir görev yaptınız. Türkiye adına önemli bir görev yaptınız. Yoksullaşan yurttaşlarımız adına önemli bir görev yaptınız.
Bu anlayışla, bu düşünceyle hepiniz yuvanıza hoş geldiniz diyorum, hep birlikte çok güzel günlere koşarak gideceğimizi söylüyorum. Hepinize sevgiler, saygılar sunarım.