loading
close
SON DAKİKALAR

Cihangir İslam: 15 Temmuz'da gaflet içindeki yöneticileri uçurumun kenarından çekip aldık

Cihangir İslam: 15 Temmuz'da gaflet içindeki yöneticileri uçurumun kenarından çekip aldık
Tarih: 17.07.2017 - 13:26
Kategori: Medya

Prof. Dr. Cihangir İslam: Biz 15 Temmuz'da sokağa çıkarak, gaflet içindeki yöneticilerin hatası yüzünden düştüğümüz durumdan Başbakanı ve Cumhurbaşkanını uçurumun kenarından çekip aldık.

KHK ile Kafkas Üniversitesi'ndeki öğretim üyeliği görevinden ihraç edilen Prof. Dr. Cihangir İslam Can Ataklı'nın Yazıişleri programına konuk oldu. Cihangir İslam, 90'lı yıllarda akademiden 3 kere daha atıldığını belirterek, "Eskiden işleyen bir hukuk düzeni vardı. Şu anda hukukun da önü kapandı. Bu monarşiden de öte tarihe bakınca firavun yönetimlerine benzerlik gösteriyor. Bununla paralellik kuruyorum" dedi. 

Adalet Yürüyüşü'ne 25 gün boyunca katılan İslam, Ben bir KHK'lıyım. Sayın Kılıçdaroğlu benim için yürüyor benim oturmam olmazdı. O yol o sıcakta ciddi para verseler yürünmez. İnanıyorsanız yapabilirsiniz. Kimse Maltepe'ye Ankara'dan çıktığı şekilde varmadı' ifadelerini kullandı.

15 Temmuz'u 'halkın' ve 'sarayın' olmak üzere ikiye ayırdığını vurgulayan İslam, 15 Temmuz'da sokağa çıktığının altını çizerek, "Biz gaflet içindeki Başbakanı, Cumhurbaşkanını uçurumun kenarından çekip aldık" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 Temmuz anma töreninde Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef alan konuşmasına da değinen İslam, "AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan, Sayın Kılıçdaroğlu'nun Aleviliğini dahi siyasete malzeme yapabilmiştir. Din, mezhep, bayrak gibi değerleri siyasi malzeme yapmak bölücülüktür. Kılıçdaroğlu bunları yaptı peki siz ne yaptınız o akşam? O zaman sokağa inip başa geçseydiniz" dedi.

Prof. Dr. Cihangir İslam'ın açıklamaları şöyle:

-7 Şubat tarihli 686 no'lu KHK ile görevime son verildi. Bu KHK'ler ve OHAL yönetimiyle Türkiye'nin bugünkü durumunu yeni Türkiye'nin post modern toplama kampı olarak görüyorum. Bizim sivil ölüme terk edilmesi anlamına geliyor. OHAL yetkilerinin arkasına sığınan bu iktidar muhalifleri devletten uzaklaştırma eğilimde. Benim AK Parti ile yolum hiç kesişmedi. Kendilerine karşı örgütlü bir mücadelenin içinde de olmadım. 

OHAL, fırsattan istifade selden kütük kaparcasına AK Partililerin hoşlanmadıkları insanları FETÖ yapılanması bahanesiyle dışarı atması... Gerekçe gösterilmiyor. Hukuk devletlerinde icranın bütün uygulamalarının yargıya açık olması lazımdı, yargıya da gidemiyorsunuz.

Hukuk güvencesi ortadan kalkmış, devlet ferman devletine dönüşmüş durumda. Hukuk açısından çok büyük açıklar veriyorlar. Bir işi komisyona havale etmek onu buharlaştırmak meselesidir. 180 bin kişi işten atılmış, 50 bin kişi hapiste... Sözüm ona komisyon her şeyi inceleyecek. Bu benim 4. atılışım. 90'lı yıllarda 3 kere atıldım. Mazlum-Der'in kurucusuyum. Diğer üçünde mahkemeye gidebiliyorduk. Mahkeme beni iade etti yeniden atıldım. Devlet içinde bir örgütlenme. Bu konuda siyasi iktidarı tanıdıklarım vasıtasıyla geçmişte uyarmıştım. Örgütlü bir yapılanmanın devlete girmesi hukuk düzeniyle bağdaşmaz dedik. Eskiden işleyen bir hukuk düzeni vardı. Şu anda hukukun da önü kapandı. Bu monarşiden de öte tarihe bakınca firavun yönetimlerine benzerlik gösteriyor. Bununla paralellik kuruyorum. 

-6 nüfusun bir maaşla geçindiği bir ailenin tüm gelir kaynağını kesip açlığa mahkum ettiniz. 'Ağaç kökü yesinler' diyebildiler. 

-Bir hemşire bir hastaneye başvuruyor, iyi bir özgeçmişe sahip. E-devlete girildiğinde 36K yazmışlar. Nazi devletinin Yahudi kapılarını işaretlediği gibi bizim sicillerimiz zalimce, haksız yere işaretlenmiştir. İşveren onu çalıştırabilir ama bu sefer de hakim otoriteyle arasını bozmak istemiyor. 

-6 yıl Minnesota Üniversitesi'nde çalıştım. Büyük kongrelerde çalışmalarımızı sunduk. Hepimizin pasaportlarına el kondu. Geçmişte elime Green Card başvurma fırsatı geçti ama istemedim. Şu zulüm kalkmazsa beyaz kefeni giyene kadar mücadele edeceğim.

-Yetkililerin kendilerine muhalif olan ya da rektörün garezine uğrayanlar da atıldı. Sebebi başta cumhurbaşkanı ve onun altında çalışanlardır.

-O listelere bakmalılardı ama bakılmadı. 15 Temmuz bahane edilerek AK Parti hükümeti kurtulmak istediği herkesten kurtulmak istedi.

-Bu devlete sızma olmuştur bu sızmanın müsebbibi de sizlersiniz (iktidar). Bu sizin kastınızla ya da ihmalinizle alakalı. Bu derdi milletin başına yönetici olarak siz açtınız bunu nasıl sorgulayacağız? Mevcut hukuka göre siz nereye denk düşüyorsunuz? Emniyet, MİT, TSK bütün istihbarat sizde bu 1,5 milyon memurun dosyasını 6 ay 1 seneyi gözden geçirin lekelemeden. 

-OHAL'i yaşatarak 'bu yürüyüş size lütfumuzdur' diyor. Benim varlıkla, Allah'la ilişkimize baktığımda burası Allah'ın arzıdır. Hukuken de vergilerimle yapılan yollarda yürüme hakkına sahibim. Yürüdük ne oldu? Kimseye kötü söz söylemedik, arkamızda bir çöp pet şişe bırakmadık. Çıkın bu ülkede adalet var deyin, diyemiyorlar. 

-Adalet Yürüyüşü'nün tamamına katıldım. Bu tip eylemler CHP'ye ana muhalefet partisi olması hasebiyle öneriliyordu. Oturduğun yerden muhalefet yapılmaz deniyordu. CHP ile hiç yolum kesişmedi. 15 Haziran'da sahurda gece saat 02.00'de arkadaşlarla oturuyor konuşuyorduk. Haberlerde Sayın Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşe başlayacağını gördüm. Hiç tereddüt etmedim. Gittim, katıldım. 25 gün çok dolu dolu geçti. 

-Ben bir KHK'lıyım. Sayın Kılıçdaroğlu benim için yürüyor benim oturmam olmazdı. Orada iş bölümü ortaya çıkıyor. Sayın Kılıçdaroğlu gerçekten mütevazı bir insan. Şikayetleriyle başkalarını meşgul etmek istemiyor. Şikayetlerini söylemiyor. Şu ortaya çıktı ki kendisine bir doktor da istememiş. Yüksek standartlar istemeyen bir kişilik yapısı var. Ben yavaş yavaş karışmaya çalışıyorum. Metin Lütfü Baydar da geldi. Bu işe el koyalım, takip edelim dedik. Bir takım tedbirler aldık. 

-O yol o sıcakta ciddi para verseler yürünmez. İnanıyorsanız yapabilirsiniz. Bir süre sonra beyin adımları otomatiğe bağlıyor ve her şeyi tekrar tekrar düşünüyorsunuz. Kimse Maltepe'ye Ankara'dan çıktığı şekilde varmadı. Haklılığımıza inanıyorduk.

-Bütün mazlumlar ve mağdurlar için yürüdüm. Hukukta hain diye bir terim yoktur, masum ve şüpheli vardır. Mahkemenin sonucunda bir insan ya suçlu ya masumdur. Bana hain diyen bir adam ben de düşük entelektüel düzeyi kullansam bana göre de hain olur. Suçu ispat edilene kadar her kişi masumdur. Bu yapılanmaya rağmen insanlar böyle bir hareket beklemiyorlardı (darbe girişimi). Neyin ne olduğunu yine bilmiyoruz. Anlamak için olayı halkın ve sarayın 15 Temmuz'u olarak inceliyorum. Benim o gece ne yaptığım bilinir. Ben hangi yönetici hangi ilişki içindeydi ve ne yaptı bilmek istiyorum. O gecenin iki tanığı saf dışı bırakıldı. Genelkurmay başkanı ve MİT müsteşarı... Onların başından geçenler olmadan raporu nasıl tamamlarsınız? 

-(15 Temmuz akşamı) CHP'li bir arkadaşım aradı, köprüde bir şeyler oluyor, dedi. Terör ihbarıdır, dedim. Bir süre sonra yine aradı 'darbe diyorlar' dedi. Tv'yi açtım. Başbakanın 'Bu bir kalkışmadır' açıklamasını duydum. Kalktım Üsküdar meydana gittim. 4 tane tank duruyor. Gençler var, ne yapacaklarını bilmiyorlar. AK Partlilisi, HDP'lisi, CHP'lisi... Ben yaş olarak en kıdemlisiyim. Kimse parti sloganı atmasın, dedim. Tankların üstü karıncaların kaplaması gibi insanla doldu. O tanklar durduruldu. Vatandaşla asker arasında biraz gerilim çıktı. Askerlerle konuştum. 'Abi bizi tatbikata diye çıkardılar' dediler. Kimsenin burnu kanamadan herkesi özel time teslim ettik. Ertesi akşama kadar hemen hemen hiç uyumadım. Korkum şuydu, ciddi bir siyasi cinayet olsaydı Türkiye iç savaşa girerdi. Sokağın 15 Temmuz'una gelince... Muhalif olduğum bu yöneticiler hukuk dışı yöntemle gönderilmesin diye sokağa çıktım. Sokağın 15 Temmuz'u budur. Yöneticilerin kutlamasından ziyade sokağın anmaya birinci derecede ihtiyacı vardır. Biraz daha geriye gidelim. Gezi'deki çıkış noktasıyla iyi niyetle, 15 Temmuz'dakini bastırmak için sokağa çıkmayı benzetiyorum. Gezi'de çoğunluk sol kesimdendir, 15 Temmuz'da muhafazakar kesimdendir. Bu iki kesimin referandumda yollarının kesiştiğini görüyorum. 

-Gerek Gezi'de gerekse sokağın 15 Temmuz'unda insanlar bir arada bir şey yapmak için fırsat kolluyorlardı. Adalet Yürüyüşü'nde de buna benzer bir şey yaptık. 

-(Erdoğan'ın 15 Temmuz anma törenin Kılıçdaroğlu'na yönelik sözleri) Erdoğan AK Parti genel başkanı olarak mı Cumhurbaşkanı olarak mı konuştu? Bunun için hayır verdim referandumda. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan Sayın Kılıçdaroğlu'nun Aleviliğini dahi siyasete malzeme yapabilmiştir. Din, mezhep, bayrak gibi değerleri siyasi malzeme yapmak bölücülüktür. 

-(Erdoğan'ın 'Kılıçdaroğlu havaalanından kaçtı' sözleri) Hüsran veren bir konuşma. Kılıçdaroğlu'nu niye halkla karşı karşıya getiriyorsunuz. Yetkili olsaydım Kılıçdaroğlu'nun da başına gelmemesi için elimden geleni yapardım. Kılıçdaroğlu bunları yaptı peki siz ne yaptınız o akşam? O zaman sokağa inip başa geçseydiniz. Biz gaflet içindeki bu yöneticilerin hatası yüzünden düştüğümüz durumdan Başbakanı, Cumhurbaşkanını uçurumun kenarından çekip aldık. Bu millete bir teşekkür edin ve sözlerini daha dikkatli sarf edin. Erdoğan'ı o konuda haksız buluyorum. Suçluluk duygusunun AK Partili siyasetçileri yanlış üzerine yanlış yapmaya zorladığını görüyorum. Bu ülkeyi kamplaştırmakla bir yere varamazsınız. 

-Sabaha karşı TBMM'den 4'lü deklarasyon çıktı. Bu sokağa moral verdi. Siz ne yaptınız? Yenikapı'ya giderken HDP'ye tekme atıp arabadan attınız. Bu rüzgarla anayasayı değiştirme yoluna gittiniz. CHP'yi saf dışı bırakarak Meclis'ten geçirdiniz. Referandumda güç bela geçtiniz. Başkanlıkla birlikte Sayın Erdoğan AK Parti'den de kurtuldu. Cumhurbaşkanı 'bu ülkede işlerinin yürümesinde güçlük çeken varsa Beştepe'ye gelsin beni arasın' dedi. Burası muz cumhuriyeti mi? Güçlükle karşılaşan bir yatırımcının önünü açmak mevzuatla olur. (Grev açıklaması) Hocanın (Erbakan) dediği gibi siz küresel kapitalizmin, sömürünün buradaki ajanı mısınız?"


Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları