DYP Eski Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Anayasa değişikliğini Cumhurbaşkanı ve danışmanlarının hazırladığını belirterek, ‘Anayasamızda Cumhurbaşkanının kanun teklifi hakkı yok. Bu anayasa teklifinin Meclis'te kabulü de yanlış' dedi.
DYP Eski Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Can Ataklı’nın Yazıişleri programına katıldı. Cindoruk, anayasa değişikliğini Cumhurbaşkanı ve danışmanlarının hazırladığını belirterek, ‘Bu anayasayı Meclis hazırlamamış. Anayasamızda Cumhurbaşkanının kanun teklifi hakkı yok. Bu anayasa teklifinin Meclis'te kabulü de yanlış” dedi.
Cindoruk, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın miting meydanlarında Bülent Ecevit ve Ahmet Necdet Sezer arasındaki anayasa kitapçığı tartışmasına ilişkin de “Şimdi daha mı güzel. Parlamento binasını, polisi bombaladılar. Anayasa kitapçığının atılmasından daha vahim hatalardı. Orada ihtilafın tarafları Cumhurbaşkanı ve Başbakandı. Şimdi polisle asker. Kıyaslanabilir hadiseler değil” ifadelerini kulandı.
Türkiye’nin izlediği dış politika nedeniyle yalnız kaldığını vurgulayan Cindoruk, “Bu, iktidarın hatasıdır. 15 Temmuz basit bir hadise değil. İlk defa halkın kanı dökülmüştür. Övünülecek bir şeymiş gibi ‘300 şehidimiz var’ denilemez” diye konuştu.
Hüsamettin Cöndoruk, “Bu anayasa metni Menderes’in asılmasını tasdik eden bir metin” dedi.
Hüsamettin Cindoruk’un açıklamaları şöyle:
“Bu kampanya (evet-hayır) partiler arası siyasi kampanyaya dönüştü. Basit bir soru: Anayasa teklifine hayır mı evet mi diyorsunuz? Cumhurbaşkanı hadisenin ortasına girdi, kendi ağırlığını teraziye çıkardı. Anayasayı açıkça ihlal ederek, yeminine karşı çıkarak kampanyayı Kılıçdaroğlu ile arasında getirdi. Bu hırs, kendi taraftarlarına aşırı güven. Cumhurbaşkanı itidal içerisinde hadisenin özünü anlatan gerekçeler gösterse karlı çıkabilirdi. Ama bu tavrından kendi taraftarları da rahatsız oldu.
"Şükrü Karatepe Refah Partisi’ni kapattıran adamdır. Atatürk'ten intikam almak için bu anayasayı hazırlamıştır”
Cumhurbaşkanının gerekçeleri olabilirdi bunu anlatmak yerine kampanyayı güncel siyasete indirdi. Sakin, devlet adamına benzer konuşmalar yapan Kılıçdaroğlu’nu karşısına aldı. Kılıçdaroğlu'nu küçümsüyor. Kılıçdaroğlu'nu SSK Genel Müdürlüğü döneminden vurmaya çalışıyor. Çirkin bir kampanya.
Cumhurbaşkanı neden bu kadar meseleye sahip çıkıyor? Mesele parlamentonun ve Başbakanın meselesi olmalıydı. Şükrü Karatepe denen bir profesör geçen gün açıklama yaptı. Bu zat Kayseri belediye başkanıydı. Refah Partisi’ni kapattıran bu adamdır. ‘Kıyafetime bakmayın, 10 Kasım törenlerine katıldım ama için kan ağlıyor, kininizi unutmayın’ diyor. Kinini unutmamış. Çok kızdığı Atatürk'ten intikam almak için bu anayasayı hazırlamıştır.
Bu anayasa değişikliği parlamentoya karşıtlıktır. Bu anayasa metni Menderes’in asılmasını tasdik eden bir metin. Menderes’in, Bayar’ın adını kullanarak bunu yapmaları ayıp.
“Anayasa Meclis’te hazırlanmamış, danışman hazırlamış. Meclis'te kabulü de yanlış”
Karatepe öyle saçmalıyor ki anayasa profesörü olduğunu bilmiyordum. Böyle bir profesör duymadım. (Anayasayı) Biz hazırladık diyor. O zaman bu anayasayı Meclis hazırlamamış.
Anayasamızda Cumhurbaşkanının kanun teklifi hakkı var mı, yok. Bu anayasa teklifinin Meclis'te kabulü de yanlış. Meclis’te Burhan Kuzu var. Nasıl evet dediklerine şaşırdım. Tasdik makamı olarak kullanılmışlar.
Cumhurbaşkanı size kanun teklifi dayatıyor. Bu sıradan bir anayasa değişikliği de değil. Size hakaret eden bir sistem. Cumhurbaşkanının ya da ona akıl verenlerin aklıyla Türkiye 94 senelik sistemini değiştiriyor. Evet diyen yurttaşlarımıza bu kadarı fazla diyorum.
Şükrü Karatepe’ye güvenerek Kürtlerin ‘Evet’ oyu kullanacağını sanmak saflık olur.
“Cumhurbaşkanı ‘Avrupa bizden korkuyor’ diyor, böyle saçmalık olur mu?”
Geçen biri (Mehmet Uçum) ‘halkımız yeni bir devlet kuracak’ diyor. Akılsız adam. Türkiye'de yapılmış 30 halk kongresi var. Amasya tamimi en önemlisidir. Bir devletin halk tarafından kurulduğunun kanıtıdır. Atatürk’ün yaptığı en önemli iş önce Meclis'i açıyor sonra orduyu kuruyor. Seçilen milletvekilleri halkın ruhunu temsil ettiler. Cumhurbaşkanı 17 Nisan’da AB ile hesaplaşacağım diyor. ‘Haçlı ordusu’ diyor. İşi dine getiriyor. ‘Vatikan’da toplandılar’ diyor. Sen de gittin oraya. Türkiye’nin Vatikan’da büyükelçisi var. İlişki kurduğun bir devlet için haçlı ordusu diye ortaya atılabilir mi? Avrupa'da Refah Partisi’nin devamı AKP gibi dini parti var mı? Hristiyan parti var o da muhafazakarlığı temsil ediyor sadece.
“Cumhurbaşkanı, Avrupa Konseyi’nin vereceği kararlardan kurtulmak istiyor”
Avrupa Birliği önemli bir hadisedir. ‘Tabancayla resmimi asmışlar’ diyor. Bir adam asmış, Avrupa bunu yapar mı? Tayyip bey 15 sene içinde demokratik koşulları gerçekleştirseydi sorun yaşanmayacaktı. Cumhurbaşkanı ‘Avrupa bizden korkuyor’ diyor, böyle saçmalık olur mu?
Milli geliri oyunlarla hesap hatalarıyla 8-9 bin dolara çıkarmaya çalışıyoruz.
Gördüğüm Cumhurbaşkanı makas değiştirmek istiyor. Avrupa bunu görüyor. 1949'da katıldığımız Avrupa Konseyi’nden ihraç edilmemizi istiyor. Onun vereceği kararlardan kurtulmak istiyor. Varmak istediği Körfez ülkeleriyle birliktelik.
"Türkiye blok değiştirmek üzere. Halk eski Türkçe yazıya, Arapça eğitime varmak üzere olduğumuzu anlasın"
AB’dekiler ‘bunların niyeti onları ihraç etmemiz ama etmeyeceğiz’ diyorlar. AB’nin Türkiye’den vazgeçmek gibi niyeti yok. Cumhurbaşkanı Gümrük Birliği’nden çıkayım desin bakayım, niye demiyor?
Türkiye blok değiştirmek üzere. Halk eski Türkçe yazıya, Arapça eğitime varmak üzere olduğumuzu anlasın. Tayyip bey ‘bin 200 imam hatip liseli var’ diyor. Biz kurmuşuz. Son zamanlarda yaptığımız icat var mı? Bunu için fen liselerine, laboratuara ihtiyacımız var. Bir Aziz Sancar çıkarabildik. Beğenmediği eski Türkiye’de Bilkent gibi üniversite açıldı.
“İdam gelirse recm de kısas da gelir. Yapmak istedikleri o”
Türkiye idamı kabul ederse Avrupa ile müzakere biter. İdam bir devletin tasarlayarak cinayet işlemesidir. İdam zulümdür. İdam gelirse recm de gelmeli. Kadınları taşlayarak öldüreceksiniz, arkasından kısas, el kol kesme gelir. Yapmak istedikleri o. Batılı arkadaşlarımız bugüne kadar ‘birliğimiz içinde tutmak istiyoruz ama idam gelirse yapacak bir şey yok’ diyorlar.
İdam şer'i hükümlere uygun. Körfez ülkelerinde var. En fazla idam İran'da, Suudi Arabistan'da, Çin’de var. Bu ülkelere demokrat, hukuka saygılı, insan haklarına saygılı diyebilir miyiz?
İslamcı oylar Adalet Partisi’nde de Demokrat Parti’de de vardı. Türkiye’nin tabanında da cemaatler, tarikatlar vardı. Onları laik çizgide tutmak devletin görevidir. Erbakan çizgiyi çok muhafaza etmiştir.
‘O gömleği çıkardık’ dedikleri cumhuriyete sadakatten vazgeçmedir. Kim organize ediyor anlamıyorum. İdam gelirse İslami koşulları ve sistemi getiriyorsunuz. İdamla kalmaz, arkası gelir. Halkımız böyle hadiselerden hoşlanmaz, gereğini yapar.
Halka inanıyorum. Halkımız akıllıdır. Onlara bu tehlike anlatıldığında gereğini yapacaklardır.
Türk halkını cahil zannetmeyin. Üniversitelerde irtica hareketinden ön almış profesörleri de getirseniz gençlerimiz hukuk rejiminden memnundur.
1987 referandumunda Demirel ve Ecevit hakkında ağır propaganda yapıldı. Lastiği patlamış otobüsle Türkiye’yi dolaştık. Az farkla da olsa Türk halkı demokrasiden yana tavır koydu. 1988'de referandumda Özal gücünü denedi. Mahalli idareleri öne almak kurnazlığı yapmak istedi halk yüzde 65'le reddetti.
Bugün okur-yazar oranı yüzde 95. 1920'de okur-yazar oranı yüzde 23. Milli gelir adam başı 300 dolar. 3 Mayıs 1920'de Meclis 11 kişiyle hükümet kuruyor.
“İlk defa halkın kanı dökülmüştür. Övünülecek bir şeymiş gibi ‘300 şehidimiz var’ denilemez”
Bunlar sayıyorlar ‘Meclis şu kadar hükümet kurdu’ diye. Darbelerden sonra Meclis direndi. 1961 Anayasası ile senato kuruldu. Senato memuriyet kadrolarıyla doldu.
Türkiye rejimi oturmuş. Halkın ve parlamentonun davranışları bire birdir.
Çok anayasa değiştirdiğimiz için anayasa değiştirmekten yasa değiştirmeyi unuttuk. Siyasi partiler, kamu ahlakı, siyasetin finansmanı kanunları… Bu yasaları bugün değiştirsek şikayetler yüzde 90 azalır.
Eğer parlamentoda makul bir şey ortaya koyarsanız uzlaşılır.
Kimsenin gücü Türkiye’yi eyaletlere bölmeye yetmez. 95 sene bölünmedik bugün mü bölüneceğiz? Kürt kardeşlerime de güvenirim.
Türkiye bugün yalnız kalmıştır. Bu, iktidarın hatasıdır. 15 Temmuz basit bir hadise değil. İlk defa halkın kanı dökülmüştür. Övünülecek bir şeymiş gibi ‘300 şehidimiz var’ denilemez.
Polis-ordu barışını sağlamak zorundayız. İç barışı sağlamanın ilk şartı milli ordu içinde barış olmasıdır. Demirel ‘gitti geldi’ diye kızıyorlar ama Demirel devleti hiç tahrip etmemiştir.
“Orduyla halkı karşı karşıya getirmek marifet değildir”
İç barışı sağlamadan bu anaysa teklifinin getirilmemelidir. Bir general bir generale ‘vur’ emri veriyor. Çırılçıplak soyulmuş generaller var.
Polisin durdurduğu darbe olmaz. Asker kendi içinde durdurmuştur. Barışı sağlamak siyasetin görevidir. Ecevit anayasa atmış… (Ahmet Necdet Sezer) ‘Bu anayasayı okuyun’ dedi.
Şimdi daha mı güzel. Parlamento binasını, polisi bombaladılar. Anayasa kitapçığının atılmasından daha vahim hatalardı. Orada ihtilafın tarafları Cumhurbaşkanı ve Başbakandı. Şimdi polisle asker. Kıyaslanabilir hadiseler değil. İlk defa bir darbe kan dökmüştür. Orduyla halkı karşı karşıya getirmek marifet değildir.”