Böyle konuşuyor Kibariye...
Ulaşması çok zor oldu Kibariye’ye. Sonunda röportaja oturduğumuzda da ışık hızında gerçekleşti her şey. Anlayacağınız fast food bir röportaj bu, çünkü kendisi hiperaktif. Sormak istediğim her şeyi sordum ama sürat motoruyla yarışan bir sandal gibiydim. Ben ne sordum, tamburam ne söyledi o ayrı mesele... Eşi Ali’yle açtıkları dönercide yaptık muhabbeti.
Anlayacağım dilde konuş anacım?
Yani kısaca haksız yere acı çektin mi?
Çok dışlandım be ablam... Evlere gündeliğe gittim, pamuk, zeytin topladım. Ama bunlar beni hiç utandırmadı.
Peki ya şöhret olduktan sonra da dışlandın mı?
Önceleri çok küçümsendim çingeneyim diye. Ama ne oldu şimdi? Çingene olmayanlar da
çingene oldu; ne yapacaksın? Life is life, geçmiş olsun hepsine yani.
Gel Kibariye’nin İstanbul’daki ilk günlerine dönelim...
16-17 yaşında geldim. İlk tanıştığım kişi Seda’dır. Son tanıştığım kişi de Seda’dır. Hep Seda’dır, hep Seda’dır.
Seda?
Seda Sayan ayol. Eşyamız bile yoktu, 1’inci Levent’te möbleli tuttuğumuz bodrum katında 12 sene birlikte yaşadık. Çok güzel zamanlardı.
O zaman aynı evi, şimdi reytingleri paylaşıyorsunuz. Var mıydı evde de rekabet?
Hiç bile, çok severim ben Seda’mı. Yüreği çok güzel, hiç fesat düşünmeyen, kompleksleri olmayan biri.
İşbölümü nasıldı evde?
Yemekleri Seda, temizliği de ben yapardım ablam.
Ev yetmedi, bir de sahneyi paylaştık deme bana.
Tabii paylaştık. Kadırgalı derler ama Kadırgalı falan değil o kız. Seda’nın adı Aysel’di o zaman. Benim altımda çıkardı. O keman, ben darbuka çalardım kuliste.
Seda keman çalmasını da mı biliyordu?
Yok be anam. Makara yapıyorduk işte... Ama tam melektir o. Seda’yı kız kardeşim gibi severim.
Anladık Kiboş, ikiniz de sahnede büyüdünüz.
Büyüdük ya ablam. Hayatımda ilk peruğumu Seda’yla Stardust’ta taktım. Meğer o da ilk kez takıyormuş. Sarıydı, kuaför Muammer hazırlamıştı. Perukları kafamıza geçirdik.
Ne olmuş kafanıza peruk taktıysanız?
Aynaya bir baktık “Aaaa biz de kadınmışız” dedik.
Hâlâ kanka mısınız Seda’yla?
Tabii... Kötü gün dostudur Seda’m.
En iyi hangi Roman yemeğini yapıyorsun?
Pastırmalı kuru fasulye, asla vazgeçmem.
Evde de starlığa devam mı, sen asıl bana onu söyle.
Ali’ye sor istersen onları, insan kendini methetmemeli.
Ali söylesene evde Kibariye mi, Bahriye mi?
Ali: Eve girmeden Kibariye kimliğini kapıda bırakıyor.
- Helal olsun be kocacım. Eşofmanını giyip eşarbını bağlayan bir kadınım evde.
Bu kadar şan şöhretten sonra ev işlerini kendin yapmıyorsun herhalde?
Evimin temizliğini ben yaparım. Evimin, ailemin kölesiyim. Bundan gurur duyuyorum. Ama dışarıdaki insana da yaparım, benim için sorun değil. Yes, life is life.
Ne burcusun sen?
Aslan.
Ali ya sen?
Ali: İkizler, yükselenim Başak.
- Yalan bunlar be. Hep kotfiden. Ne yükseleni. Tütün ayı haydeeee, o zaman doğmuşuz işte. Annem öyle derdi. Şimdi tabii kadının okuma yazması yok, bizim hiçbirimizin yoktu. O gariplik döneminde okula gitmedik. Bir halının üzerinde yatardık 8 kardeş.
‘BABAM İYİ Kİ BENİ DÖVMÜŞ’
Bazı insanlar saklıyor yoksul geçmişleri olduğunu, sen ise tam tersi.
Ben o günleri unutmadığım için haddimi biliyorum zaten. İyi ki o halının üzerinden, iyi ki o evden gelmişim. İyi ki de babam beni dövmüş.
Sen kızını dövüyor musun?
Allah yazdıysa bozsun, hiç hoş değil ama babama neden kızmıyorum biliyor musun?
Nereden bileyim?
Bu camiada yanlış yollara sapmak kolay. Babamın dayakla bana eğitim verdiğini düşünüyorum.
Hiç mi gitmedin okula? Hep evde dayakla mıydı eğitim?
Hiç gitmedim, Kibariye olduktan sonra dışarıdan bitirdim ilkokulu.
ABD’deki Romanların çoğu farklı kültürlerden etkilenmesinler diye okula gitmezmiş?
Saçma bu mantık. Ben ilklere imza atmış kadınım, konuşmak en doğal hakkım, o yüzden konuşacağım. Onlar alçak değil, alçakgönüllü. Büyüdükçe küçülen insanlardır Romanlar.
Sen de öyle misin?
Aynen. İnsan kendini methetmemeli ama kendimle gurur duyuyorum. Allahın istediği gibi oluyorsan, geyiklik yapmıyorsan, o zaman senden başka kral kraliçe yok. Bitti o kadar anacım.
Arada geyik lazım, kafası dağılır insanın.
O geyik bu geyik değil Çingenece’de şımarmak anlamına gelir.
Bende kibir falan yok diyorsun.
Asla, olmayacak da. Haddimi bilen kadınım ben, tamam mı anam. Aslan gibiyim, Aslan burcuyum. Yıkılıyor şurada kadın.
‘YATIRIMDA ALİ’YE GÜVENİYORUM’
Ali, biraz huysuz bir kadın mı Kibariye?
Kim ben mi?
Sen tabii, baksana devamlı çocuğu itekliyorsun.
Yok be elim alışmış ona.
Evde dövüyor musun yoksa?
Kimi? Yok be. Söylesene Ali, öyle bakıyorsun.
Ali’den tık yok.
Şu geyik muhabbetine geri döneceğim, şımarmadın mi hiç para kazanınca?
Aman yok Allah da oldurmasın, bırak. Kesinlikle son kararım, yok öyle bir şey.
Ya diğer Romanlar?
Romanlar trilyonları olsa, bir günde yer, günlük yaşar onlar. Güzel bir şey, ben de öyleyim.
Para biriktirmiyor musun hiç yani?
Parayla işim olmaz. Parasız olmaz tamam onun da bilincindeyim. Bu konuda Ali’ye güveniyorum.
Muhasebe Alibank’ta mı yani?
Öyle anacım. Ben duygusal kadınım. Önemli olduğunu bildiğim halde plan yapmıyorum. Ama çocuğum olduktan sonra farklı gördüm parayı.
Öbür tarafa yatırımın nasıl peki? Dua eder mi Kibariye?
Bütün günüm duayla geçiyor. Dua etmeden sahneye bile geçmem. İlacım, ağrılarımı kesen, vücudumdaki sızıları dindiren dua kardeşim. İnançlı bir kadınım.
‘Buruşuğum da, kırışığım da olacak’
Kaç yaşındasın Kiboş?
51, ama sanki 51 günlüğüm.
Biraz estetik var mı?
Büyük konuşmayayım Allah’a, kaza bela olmadıktan sonra hiçbir yer yaptırmayacağım, ona karşıyım. Buruşuğum kırışığım olacak. Yaptırdığım tek bir şey var, dişim.
Vallahi estetiksiz olduğuna inanmak zor, Ali senden daha yaşlı görünüyor.
(Göbek atıyor!) Allahhhhhhh! Yemin ederim, herkes aynı şeyi söylüyor. Yaşım 51, Ali’nin yaşı kaç? 32 oldun gayri sen?
Ali: 35.
35 oldun mu be?
Maşallah nice yaşlara olsun.
Yaşına göre çok olgun bir çocuk, ama gerçekten ondan genç görünüyorum. Yıkılıyor, çatla!
Hep gülüyorsun, hiç ağladığın zamanlar olmuyor mu?
Tabii ki ağladığım günler de oluyor, gülmeyi tercih ederim ama.
Allah da hep güldürsün o zaman, hayran olduğun bir şarkıcı var mı?
Gönül Akkor ve Kibariye.
Ooo hafif megalomanız galiba?
Ne demek o? Sen söylediğine göre güzel bir şey galiba, gene de Türkçe’sini alayım?
Kendi kendine olan hayranlık. Kendine hayran olmak güzel değil mi?
E tamam ben de öyleyim.
Yalnız kendine değil kızına da hayranmışsın.
Allah herkesin çocuğuna zihin açıklığı versin. Birgül çok akıllı. İngilizce, Almanca birazcık da Fransızca biliyor. Ondan o anlamda akıl bile alıyorum.
Kendin okuyamadın diye komplekse kapılıp okusun diye ona baskı yapıyor musun?
En büyük kompleksim okumamak oldu. Onun ezikliğini çok yaşadım. Zamanında beni çok üzdüler. Bunun acısını çocuğuma çektirmemek için, onu en güzel yerde okutmaya çalışıyorum.
‘Beni İstanbul’a Sezen getirdi’
İnsanlar senden hâlâ bir Sezen parçası daha bekliyor.
Bütün şarkılarımı önce Sezen patlattı, sonra ben okudum yeniden ama başka türlü bir şey oldu, Sezen de Allah için inkâr etmez hiçbir zaman. Onun yeri ayrı bende, bambaşka sebeplerden.
Söyleyeceksin herhalde sebeplerin ne olduğunu...
Tabii anacım. İstanbul’a gelmemde, Stardust’ta sahneye çıkmamda çok büyük faydası olmuştur Sezen’in.
Nasıl yani?
Sezen benden yaşça büyüktür, o daha önceden sahnelerdeydi. İzmir’e fuara gelip beni seyrettikten sonra Stardust’ın patronlarına “Bu kızı alın götürün İstanbul’a, patlar” diyenlerden biri odur...
Demek Aşkın’dan, Sertab’dan önce seni keşfetti Sezen, vay be. Seni kıskananlar var mı peki Kiboş?
Muhakkak vardır olmaz mı? Ama ben kimseyi kıskanmıyorum. Hatta Sezen benim için “Kir tutmayan teflon tava” der.
Tüm bunların arasında dönerci olmak nereden çıktı?
Sırf sesle olmaz, bir sanatçının başka işi olmalı. Yedirten bir şey olacak.
Peki neden döner?
Çünkü benim babam ayakkabı boyacılığının yanında bir de seyyar arabada pilav satardı. Onu örnek aldım kendime.
Hat Döner ismini kim koydu peki?
Hatay usulü döner yapılıyor ya o yüzden Hat Döner adını Ali koydu. Birgül de “Hat İngilizce’de sıcak anlamına da geliyor böyle olsun dükkânın adı” dedi.
Sen ne yaptın bunu duyunca?
Aman da aman dedim anacım...
‘Bomba var bomba!’
Müzik gündemine geçelim o zaman, Can Bonomo’nun Eurovision’da şansı ne?
Birgül mü?
Yok ne Birgül’ü, Can Bonomo bizi bu sene Eurovision’da temsil edecek çocuk.
Kur'an çarpsın bilmiyorum, yemin ederim.
Annen ne yapıyor, bir aralar gündemi o belirliyordu.
Annem her anne gibi evladının kötülüğünü düşünmez. Gündem olsun diye konuşmadı. Bunlar farklı şeylere dönüştü. Biz üzüldük yani, o kadar.
Sen neler planlıyorsun ortalığı sallamak için, var mı yeni proje, düet falan?
Bomba var bomba. Ama kiminle olduğu sürpriz.
Tarkan’la hâlâ iyi mi aranız?
Tarkan’ı “Kıl Oldum” zamanında, Kanal 6’da program yaparken tanıdım. Daha Tarkan değildi. Onunla her zaman iyi olacak aram.
Peki neden şimdi programına gelmiyor?
(Her şeye pat pat cevap veren Kibariye, burada ilk defa duraklıyor...) Önceden ayarlanmış çok konseri olduğu için herhalde. Normal karşılıyorum, hiç kızmam.
Zor adam derler Tarkan için. Kapısını çok aşındırdın mı şarkıyı alayım diye.
Bir gün patlıcan musakka yaparken evde Tarkan’dan telefon geldi, bak Kur'an çarpsın...
İnanıyorum tamam canım, ne dedi?
“Kiboş” dedi, “sen zaten albümünü yapıyorsun bir düet yapalım mı?” Ben de “Aaa bayılırım” dedim.
‘Sarkozy kim anacım?’
Milli Romanımız sensin ama sanat camiasından beğendiğin Roman kim?
Bazıları Roman olduklarını kabul etmiyor ama küçüklüğümden beri en hasta olduğum, Türkan Şoray. Ölürüm, bayılırım ona, ablamdır o benim. En güzel Roman kadını odur. Ne kadar yaşlanmış olursa olsun, mihrap yerinde. Türkan Sultan’dır...
Bir tek Türkan Sultan mı?
İkincisi Sibel Turnagöl, onun dışında Sibel Can’a bayılırım.
Sarkozy’nin onu terk eden ilk karısı da baba tarafından Roman’mış.
Kim anacım o?