Stres, mobbing ya da beklentileri karşılayamama duygusu… Tüm bunlar çocukları da depresyona sürükleyebiliyor
Adı Jasper... Daha 10 yaşında ve Köln’de yaşıyor. Annesi son zamanlarda oğlunun davranışlarında bazı gariplikler fark edince endişelenmeye başlıyor. Dengesiz davranışlar sergileyen Jasper, geceleri uzun süre düşüncelere dalıp yatağında uyumadan öylece yatıyor ve hiçbir şey yapmak istemiyor. Bütün hobilerinden uzaklaşıyor. Sınıf öğretmeni de “Jasper’a ne oldu? Çok garip davranıyor” diye sorunca annesi daha da telaşlanıp harekete geçiyor. Jasper’ın annesi, “Artık oğlumun depresif ve umutsuz oluğunu kabul etmek zorundaydım. Ancak 10 yaşındaki bir çocuğun böyle bir şey yaşayabileceği hiç aklıma gelmezdi” diyor.
Alman sağlık sigortası DAK tarafından 6 bin
çocuk ve genç arasında yapılan araştırmaya göre, her üç öğrenciden biri bunalımlı bir ruh hali içerisinde. Ancak bunun depresyonla bir tutulmaması gerektiği ifade ediliyor. Köln Üniversite Hastanesi Çocuk ve Gençlik Psikiyatri ve Psikoterapi Kliniği Direktörü Gerd Lehmkuhl, yine de bunalımlı bir ruh hali içerisinde olanların diğerlerinden çok daha hızlı depresyona girebileceklerini belirtiyor.
Gençlerin büyük bir çoğunluğunun bunalımlı bir ruh hali içerisinde bulunmasının belli bir raddeye kadar normal olduğunu kaydeden Lehmkuhl, yüzde 10 ila 15’lik bir kesimde
depresyon belirtilerinin görüldüğünü ve yüzde 3 ya da 4’lük bir kesimin ise acil olarak tedavi edilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Peki, ebeveyn çocuklarının sadece kötü bir dönemden mi geçtiğini yoksa ciddi bir rahatsızlığın pençesinde mi olduğunu nasıl anlayacak? Bir genç, hayatındaki olumsuz bir duruma hayal kırıklığı göstererek tepki veriyorsa bunun normal olduğunu kaydeden Lehmkuhl, “Eğer bu hayal kırıklığı dönemi uzun bir süre değişmeden kalıyor ve boş zamanlarda, spor yaparken, okulda ya da arkadaş çevrelerinde de aynı davranış biçimini gösteriyorsa o zaman bir sorun var demektir” şeklinde konuşuyor.
Bonn LVR Çocuk ve Genç Psikiyatri ve Psikoterapi Kliniği’nden Judith Sinzig ise “Çocuk okuldan kaçıyor, sosyal iletişimi azalıyor ve kendini internete yani sanal âleme kapatıyorsa, ailelerin dikkatli olması gerekiyor” diyor.
Sinzig, çocuklardan beklentilerin giderek büyüdüğünü kaydediyor. Okulda artan baskı, tam gün okullarda zaman geçirmek, evde aileyle iletişimde yaşanan zorluklar, boşanmış ebeveyne sahip olmak ya da Facebook ve SchülerVZ gibi sosyal paylaşım ağlarına üyelik gibi durumların çocuklar için stres faktörü olduğunu belirten Sinzig, “Çoğu artık beklentileri karşılayamadığı duygusuna kapılıyor“ diyor.
Mobbing de bir diğer stres faktörü. Ayrıca aile içinde depresyonda olan biri varsa risk daha da artıyor. Bu arada intihar eden gençlerin sayısı da artış gösteriyor. Sinzig, ayda 20 intihar vakasıyla karşılaştıklarını belirtiyor. Bu, birkaç yıl öncesine kıyasla daha büyük bir oran. Dr. Sinzig, ailelere benzer sorunlarda doktora başvurmalarını tavsiye ediyor. Dr. Sinzig ebeveynin ve öğretmenlerin hastalığın erken belirtilerini dikkate alması gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “İntihar düşüncesi olan gençler, uzun süre okula gitmiyor. Buna daha önce müdahale edilebilir.”