Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik başlatılan soruşturmalarla ilgili olarak 'Tek tek örneklere bakmak lazım. Benim de şaşırdığım isimler oluyor'
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik başlatılan soruşturmalarla ilgili olarak 'Tek tek örneklere bakmak lazım. Benim de şaşırdığım isimler oluyor'
Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan İbrahim Kalın'ın açıklamaları şöyle:
Kerry ve Lavrov arasındaki görüşmeler ilk meyvesini verdi. Bayramda ateşkes olacağı açıklandı. Siz Halep görüşmelerinden bir sonuca varılacağını düşünüyor musunuz? “Suriye’de çözüme her zamankinden daha yakınız” demek fazla mı iddialı olur?
Halep’te çatışmasızlık ortamının sağlanması olumlu bir adımdır ve biz bunu destekliyoruz. Bu, geçici de olsa Halep civarındaki insanların nefes almasını sağlayacaktır. Burada Cumhurbaşkanı’mızın çok büyük gayreti oldu. Obama ve Putin ile ikişer defa görüştü. Ertesi gün Sayın Putin’i tekrar aradı. Yardımlar hem Şam üzerinden hem Türkiye üzerinden gidecek.
Bayramda Türkiye üzerinden yardım mı gidecek?
Evet, Birleşmiş Milletler’in OÇA diye bir birimi var. Onun koordinasyonunda Kızılay ve AFAD hazırlıklarını yaptı. Yiyecek, içecek, okul malzemeleri, oyuncak gibi yardımlar ulaştırılacak. Gerekli hazırlıkları yaptık. Dün akşam (pazartesi akşamı) ilk kamyonlar geçti. Anlaşma bu manada çok olumlu. Bir kişinin hayatı kurtarılsa değerlidir.
Fırat Kalkanı operasyonuyla birlikte bölgede dengeler nasıl değişti?
Şüphesiz birçok denge değişti. Bir kere şunun altını çizmek lazım, darbeden sadece 5.5 hafta sonra Türkiye’nin böyle bir operasyon yapabilmesi bünyesinin sağlamlığını gösterir. Bu operasyon sınırlarımızla Cerablus arasında yaklaşık 90 kilometrelik bir hat arasında konuşlanan DAİŞ teröristlerine yönelik, yani sınır güvenliğimiz açısından çok önemli. İkincisi tabii ki Suriye halkına bir moral oldu. Onlar için mücadele eden, derdiyle dertlenen bir yönetim olduğunu gördüler. 2-3 gündür Cerablus halkı kendi evlerine dönmeye başladı, muhtemelen bu sayı bayramla birlikte daha da artacak. Üçüncüsü Suriye muhalefetine çok büyük moral ve motivasyon oldu. Özellikle Batı’nın son 1.5 yıldır sahada DAİŞ’e karşı etkili mücadele veren tek güç YPG’dir efsanesi çökmüş oldu. Demek ki diğer ılımlı muhaliflere güçlü destek verildiği zaman onlar da DAİŞ’e karşı etkili mücadele verebiliyorlar. Ayrıca terörle mücadele konusunda Türkiye’nin kararlılığını uluslararası toplum bir kez daha görmüş oldu. Bunu G20’de de müşahede ettik. Obama, Putin, Merkel gibi isimler de Sayın Cumhurbaşkanı’mız ile yaptıkları görüşmelerde “Son derece başarılı ve doğru bir operasyon ve biz bunu destekliyoruz” dediler.
Türkiye’nin, PYD’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesi konusundaki talepleri ne derece yerine getirildi?
Bizim kendi istihbarat kaynaklarımız teyit etmedikçe “Fırat’ın doğusuna çekildiler” şeklindeki raporlara ihtiyatla yaklaşıyoruz. Zaman zaman PKK’nın propaganda mecralarında, bunun Kürtlerin kazanımlarına karşı bir hareket olduğuna dair iddialar ortaya atılıyor. Bunu şiddetle reddediyoruz. Türkiye’nin dünyadaki hiçbir Kürt’le sorunu yoktur. Türkiye’nin ve bütün dünyanın bir PKK sorunu vardır. PKK zulmünden kaçan Kürtleri dinlediğimiz zaman asıl fotoğrafı görüyorsunuz. Türkiye, Suriye’de Kürtlere karşı değil, PKK’nın Suriye uzantısına karşı mücadele ediyor. DAİŞ ile mücadele ediyor diye bir terör örgütünü meşrulaştıramazsınız. Hizbullah da DAİŞ ile mücadele ediyor, onu meşru görüyorlar mı?
"PYD ŞARTIMIZ RAKKA İÇİN DE GEÇERLİ OLACAK"
Şu an en çok konuşulan El Bab ve Rakka. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Obama’nın bu konuda işbirliği teklif ettiğini açıkladı. Bunun detaylarını paylaşabilir misiniz?
ABD Türkiye’ye “PYD de Rakka’ya girecek, siz de gelin birlikte IŞİD’e karşı mücadele edelim” derse, Türkiye’nin yanıtı ne olur? Biz daha önce de aynı tutumu sergiledik. Münbiç’in DAİŞ’ten temizlenmesine destek olduk. Operasyonlarına katılmadık ama prensip olarak destek verdiğimizi söyledik. Bir şartımız vardı, PYD oraya girmeyecek ve orada kalmayacak. Aynı şey Rakka için de geçerli. Şu anda bizim Rakka’ya yönelik bir askeri planlamamız yok.
Kesin olarak yok mu?
Şu anda yok. Uluslararası koalisyon ile birlikle hareket ediyor Türkiye.
Ya El Bab?
El Bab ve diğer operasyonlarda izlenecek yöntem de bellidir. Orada belli bir DAİŞ konsantrasyonu var ve belli bir sayıya ulaştılar. O yüzden daha kapsamlı ve dikkatli bir plan hayata geçirilecek.
Tarih belli mi El Bab için?
Henüz değil. Bunlar operasyonel detaylar. Üzerinde çalışılıyor. Cumhurbaşkanı’mıza Obama’nın yaptığı teklif bu manada ele alınmalı. Uluslararası koalisyon ile beraber biz o hattı DAİŞ’ten bütünüyle temizlemekte kararlıyız.
Rakka konusunda Rusya’nın tavrı ne? Türkiye’nin Rakka operasyonuna katılmasına Rusya’nın pek sıcak bakmadığı doğru mu?
Hayır, bize o yönde bir şey gelmedi. Rakka ile ilgili Rusya ile bir görüşmemiz olmadı. Onlar orayı ABD öncülüğünde uluslararası koalisyonun yürüttüğü bir operasyon alanı olarak görüyorlar; kendileri daha çok rejime destek oldukları Halep ve civarına yoğunlaşıyor. Ama Rakka’nın DAİŞ’ten temizlenmesi konusunda bir itirazları yok.
Şu anda yaşadığımız şey DAİŞ ile mücadele mi yoksa Suriye’nin önümüzdeki süreçteki haliyle kimin ne ölçüde rol alacağı mı?
Tabii şu anda Suriye kaynaklı iki temel tehdit var. Biri DAİŞ, diğeri rejimin devlet terörü. DAİŞ’ten kurtulmak istiyorsak bunu Esed’in devreden çıkmasıyla sağlayabiliriz. Bunun için Suriyelilerin kendi geleceklerine kendilerinin karar vermesini sağlamak lazım. Esed ve rejimi meşruiyetini yitirmiş, Suriye toplumunu bir arada tutabilecek bir rejim olmaktan çıkmıştır. Geçiş süreci için Suriye muhalefeti geçen hafta Londra’da yapılan toplantıda bir eylem planı önerdi. Bu plan çerçevesinde bir geçiş süreci hayata geçirilebilir.
Esad’la 6 aylık sürecini muhalifler de kabul etmişler.
Evet kabul ediyorlar. “Orada bir müzakere süreci olsun, sonra 18 aylık geçiş hükümeti yönetimi devralsın, o sırada yeni anayasa yazılsın ve seçimlere gidilsin” deniliyor. Halep anlaşması belki buna zemini hazırlar diye ümit ediyoruz ama bizim birinci önceliğimiz çatışmaların durması.
Putin’in Erdoğan ile Esad’ı bir araya getireceğine dair bir haber çıktı ama sonra yalanlandı. Böyle bir şey oldu mu?
Hayır, böyle bir şey söz konusu değil.
‘TOPLUMSAL ARINMAYA İHTİYACIMIZ VAR’
Sadece Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü olarak değil bir entelektüel olarak akademisyenlerin ve gazetecilerin tutuklu yargılanmasına nasıl bakıyorsunuz?
Tek tek örneklere bakmak lazım. Benim de şaşırdığım isimler oluyor. Diğer yandan Hava Kuvvetleri imamı olarak kaçan adamın bir üniversitede akademisyen olduğu gerçeği var. O kadar iç içe geçmiş ki bu süreç, bu tür hadiseler oluyor. Toplum olarak bunu aşacak refleksleri geliştirmemiz lazım. Belki burada topluca bir arınma sürecine gireceğiz. 15 Temmuz’dan sonra devleti yönetmede üç temel ilke oluştu. Birincisi liyakat, diğeri şeffaflık ve sonuncusu da hesap verebilirlik. FETÖ mensupları bu üç ilkeyi de yerle bir ettiler. Kendi adamlarını istedikleri yerlere getirdiler. Hiçbir şeffaflık sağlamadılar, yaptıkları işin ne olduğunu sadece kendileri bildiler. Size bir şey söylüyorlardı ama arkada başka şeyler yapıyorlardı. Bir hesap verme mekanizması yoktu. Biz devleti reorganize ederken tam da bu ilkeler üzerine kurulacak yeni bir devlet yapısından bahsediyoruz. Aslında bu toplumdaki değerler açısından da böyle. Liyakati ve şeffaflığı esas alan, herkesin kendi makamına göre hesap verebildiği bir düzen kurmamız gerekiyor.
Türkiye’de devlet yapısı şu anda yeniden şekillendiriliyor ve akıllarda bir soru var; AK Parti bu süreçte kendisine muhalif bütün kesimleri diskalifiye mi edecek yoksa liyakata dayalı, toplumun her kesimine hitap eden bir yapı mı oluşturulacak?
Çok haksız bir eleştiri bu. 7 Ağustos’ta Yenikapı’da oluşan tablodan sonra buna “Muhalifleri ortadan kaldırmak için vesile olarak kullanıyorlar” denilmesinin özellikle Batı medyasında tekrar edilen derin bir önyargıdan kaynaklandığı kanaatindeyim. Siyasi anlamda muhalif diyorsanız, muhalefet partileri Meclis’teler. Siyasi manada ya da başka ideolojik manada diyorsanız, muhalif olan ve AK Partili olmayan bir sürü insan var.
Bunu söylediğinizde onlar da “PKK ile ilişkili olduğu düşünülen 10 binin üzerinde öğretmen açığa alındı. Bunların hepsi terörist mi?” diye sorabilir.
PKK ile mücadele zorlu bir mücadele. Maalesef terör örgütü için zaman zaman basın özgürlüğü ve STK kisvesi altında örgütü destekleyen, romantize eden, finanse eden insanları kullanıyor. Burada bile çifte standart var. İngiltere’de terörün övülmesi suçtur. PKK geliyor; bir yerde 30 kişiyi öldürüyor. Adeta bunu aklayıcı açıklamalar görüyorsunuz, buna finans aktaranları görüyorsunuz, terör örgütüyle milleti ya da devleti aynı kefeye koyan yaklaşımlar görüyorsunuz. Bunlar adil değil. Ölçüyü doğru koymak lazım. Terörün her türüne karşı olduğunuz zaman bu tip şeylerin üstesinden gelebiliriz.
‘O SÖZ SORUMLULUK SAHİBİ HERKESE MESAJDIR’
Son günlerde darbe sonrasında alınan önlemlerde kantarın topuzu kaçıyor tartışması var. Çok sayıda tutuklu yargılama, görevden alma var. Necmiye Alpay örneğinde olduğu gibi sadece darbeyle ilişkili olarak değil, PKK ile mücadele kısmında da sembolik bazı isimlerin tutuklu yargılanması eleştiriliyor. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan da “At izi, it izine karıştı” dedi. Nereye gidiyor Türkiye? Bu durum sizi kaygılandırıyor mu?
Bu süreçten Türkiye güçlenerek çıktı. 15 Temmuz gecesinin travmasını bugün daha iyi kavrıyoruz. Uçurumun kenarından döndük. Birtakım tedbirler alınmak zorunda. Bazen bu tip büyük travmalarda denge kaybolur. Hatalar yapılmaya başlanabilir. Cumhurbaşkanı’mız o sözü bu yüzden söyledi. Bu sorumluluk sahibi olan herkese bir mesajdır. O ifadeyi boşuna kullanmadı. Bütün bunların üzerine kuruldu o cümle. Burada adalet ilkesinden sapmamak esastır. Hakikaten cerrah hassasiyetiyle bu süreci yönetmek zorundayız.
‘CUMHURBAŞKANI’MIZ DURUŞUYLA, VÜCUT DİLİYLE HEP BİR İLGİ ODAĞI’
G20’de çekilen bir kare çok konuşuldu... Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin sohbet ederken, diğer uçtan Obama “Acaba ne konuşuyorlar?” diye kafasını uzatmış merakla onlara bakıyor... Bu karenin anlattığı tablo G20’de kulislere de yansıdı mı? Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması ABD’nin merakını celbediyor mu?
Bu tür toplantılarda vücut dili üzerinden çok şey söylenebilir! (Gülüyor) Tabii bizim bütün liderlere saygımız var. Ama Cumhurbaşkanı’mızın çok özel bir yeri var orada. O her zaman, yürüyüşüyle, duruşuyla, vücut diliyle, bakışlarıyla hep bir ilgi odağı olmuştur bu tür uluslararası zirve toplantılarında. Tabii Rusya ile ilişkilerimizi geliştirmemiz bizim için olumlu bir adımdı. Bu tabii ki müttefiklerimizin de ilgisini çeken bir konu. Genel olarak memnunlar ve destekliyorlar. “Niye Rusya ile yakınlaşıyorsunuz?” diye bir tavır içinde değiller. İyi ki bu adımı atmışız yoksa bugün Suriye’deki operasyonları yürütmemiz ve oraya yardım göndermemiz mümkün olmayabilirdi.
'BÖLGEDE KONUT YAPILABİLİR ŞEHİRLER GÜÇLENDİRİLEBİLİR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin güney sınırına birtakım konutlar yapılabileceğinden söz etti. Bunun detayları belli mi? Suriye içinde sivil yerleşimleri artırmak adına Türkiye adımlar atacak mı?
Cumhurbaşkanı’mız bu 90 kilometrelik hat üzerinde güvenli bir bölge oluşturulmasını yaklaşık 1.5 yıldır söylüyor. Prensipte itiraz yok ama uygulamada kimse elini taşın altına koymuyor. Mülteci akınını nasıl durdurabiliriz? Bu insanlara Suriye’de bir yer göstermeniz lazım. Göstermediğiniz zaman bu insanlar ya Türkiye’ye gelecek ya Ürdün’e gidecek ya da Avrupa’ya geçecek. Dolayısıyla bu dram devam edecek. Bölgede konut yapılabilir, şehirler güçlendirilebilir. İnsanların evlerine dönmesi için buranın güvenli bölge ilan edilip korunması lazım.
Konut yapımıyla ilgili yakın zamanda adımlar atılacak mı?
Türkiye’nin çok kötü şartlarda yaşayan Suriyelilerle ilgili birtakım planları var ama daha netleşmedi. Konteynerler ve çadırlardan çıkmaları ya da bir evin içinde 15-20 kişi yaşayanların durumunu düzeltmek için...