Davutoğlu'ndan 'ekonomi paketine' tepki: 200 milyar liralık paketin yüzde 75'i kredilerden oluşuyor; yine halk ödeyecek
![Davutoğlu'ndan 'ekonomi paketine' tepki: 200 milyar liralık paketin yüzde 75'i kredilerden oluşuyor; yine halk ödeyecek Davutoğlu'ndan 'ekonomi paketine' tepki: 200 milyar liralık paketin yüzde 75'i kredilerden oluşuyor; yine halk ödeyecek](https://www.istanbulgercegi.com/uploaded/bilgilendirme/2020/buyuk/davutoglundan-ekonomi-paketine-tepki-200-milyar-li-1587993077.jpg)
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Davutoğlu’nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:
“Sağlık’ta şiddet konusunda çıkan yasa olumlu olmakla birlikte daha özenli hazırlanabilirdi. Ayrıca yasanın çıktığı hafta bir valinin yaptığı açıklama meselenin sadece bir yasa meselesi değil bir zihniyet ve duyarlılık meselesi olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Bu tecrübe ışığında Sağlık hizmetlerinin tıp eğitiminden klinik tedaviye kadar tümüyle gözden geçirilmesi zaruridir. Tıp fakültelerimizin rahmetli Cemil Taşçıoğlu neslinin hekimlik ahlakını ve kalitesini gelecek nesillerde yaşatacak şekilde yeniden yapılandırılması şarttır. Bugün bu krizde sağlanan başarı öncelikle o nesilden intikal eden hekimlik kalitesinin ürünüdür. O nesle saygının gereği olarak bir geleneği temsil eden Çapa Tıp Fakültesi tarihi mekanında çağdaş bir altyapıya kavuşturularak yaşatılmalıdır.
Bu süreçte gerek performans değerlendirmesi gerekse kadirşinaslık açısından dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ta sağlık hizmetinin bir bütün olduğu gerçeğidir. Sağlık çalışanları denilince öncelikle aklımıza doktor ve hemşireler gelmektedir. Ancak hastaya sağlık hizmetinin sunumunda temizlik, hasta nakli, yatan hastanın öz bakımı gibi konularda hizmet veren hasta bakıcı statüsündeki çalışanlar ve hastane güvenlik görevlileri göz ardı edilmektedir. Bu grup çalışanlar en az doktor ve hemşireler kadar yüksek risk grubundadır. Hasta bakıcılar ve temizlik personeli sağlık çalışanı statüsünde kabul edilmeli ve performansa dayalı ödeme sisteminde de görev tanımları yapılmalıdır. Sağlık hizmeti verenlere hiyerarşik bir şekilde değil bir ekip mantığı ile yaklaşılmalıdır.
“KAMU VE ÖZELDEKİ DOKTORLAR ARASINDA AYRIM YAPILMAMALI”
Sağlık sistemi ile ilgili diğer bir konu da kamuda ve özel sektörde hizmet veren doktorlar arasında yaşanan ayrımdır. Corona pandemi sürecinde İstanbul başta olmak üzere özel sektörde çalışan bazı doktorlar zorunlu ücretsiz izne ayrılmak durumunda bırakılmışlardır. Özel hastaneler sağlık hizmetlerini sadece Covid tedavisi ile ilgilenen doktorlarla yürütmekte ve diğer branş hekimleri mesai yapamamaktadır. Sağlık Bakanı bu konu ile ilgili kendisine iletilen soruya böyle bir durum olmadığı şeklinde son derece yüzeysel bir cevapla ilgisiz kalmıştır. Şehir hastanelerinin devreye girmesinin gerektirdiği ihtiyaç da göz önünde bulundurularak özel sektörde mağdur olan doktorlarımıza açıktan atama imkanı verilmelidir.
Bu ülke hepimizin. Bize karşı ne çapta medya ambargosu uygulanırsa uygulansın, intikam hissi ile bize, sevdiklerimize, bizimle ilişkilendirilen kişilere ve kurumlara ne kadar baskı yapılırsa yapılsın doğru bildiğimizi söylemeye, önerilerimizi dile gerilemeye devam edeceğiz.
Bakın biz ne dedik, ne yapıldı? Bu krizin ekonomik etkilerini kontrol altına almak için parasal ve mali genişleme politikası uygulayın, ancak bunu yüzde yüz kamuya ait bir finansman şirketi eliyle korona tahvilleri üzerinden şeffaf bir şekilde yapın dedik. Nitekim bizden bir ay sonra geçtiğimiz günlerde başta FED olmak üzere bir çok kuruluş bu kriz döneminde finansman şirketlerinin kullanılması ve bu şirketlerle yapılan tüm işlemlerin açık, şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılması konularında açıklamalar yaptı. Daha da çarpıcı olanı, İtalya Başbakanı Conte AB’den geçtiğimiz hafta içinde belirli zaman ve konular için Gelecek Parti olarak bizim de önerdiğimiz “Korona Tahvili” talep etti. Krizden en çok etkilenen İtalya’nın, € gibi itibarlı bir para cinsinden ihraç edilecek bu tahviller için dahi, “zaman ve konu sınırı” talebi dikkat çekicidir.
Bütün dünyada bizim önerilerimiz yönünde adımlar atılırken hükümet 100 milyar dolar olarak açıkladığı, daha sonra 200 milyara yükselttiği paketin hangi yöntemlere kullanacağını ortaya koymadan ve şeffaflıktan uzak bir yaklaşım benimsedi. Bugün bu kaynağın hangi yöntem ve önceliklerle dağıtılacağı bu fonu kullanması beklenen taraflarca da meçhuldür. Tam bir kafa karışıklığı söz konusudur.
Biz bu paketin öncelikle krizden en çok etkilenen işsizlere, kayıtlı ve kayıtsız işçilere, esnafa, çiftçilere sosyal destek, kira ödemeleri, doğalgaz ve su faturaları ile ilgili hibe şeklinde dağıtılması gerektiğini söyledik.
Onlar hibe yardımlarından ve doğrudan desteklerden kaçınarak kredi ötelemelerine yönelip problemin birkaç ay ötesine daha da birikmiş bir şekilde ertelenmesi yolunu tercih ettiler.
Bu konuda da dünyadaki genel uygulamalarda bizim yaklaşımımızı teyit ederken, hükümet daha sonra 200 milyar TL’na çıkartılan kaynağın sadece 20 milyar TL’nı doğrudan halka hibe şeklinde vermektedir.
“DESTEK PAKETİNİN YÜZDE 75’İ KREDİ”
Sözün özü; Ekonomiye kalkan olacak 200 milyar TL’lik desteğin yaklaşık %75’i “KREDİ”. Peki ya kalan %25 veya 50 milyar TL? Şeffaf bir biçimde ve bütünlükçü bir yaklaşımla ele alınmadığı için tam bilemiyoruz bu sorunun cevabını.
Hükümet tüm dünyanın aksine daha fazla kredi!! ile sorunu aşabileceğine inanmakta ısrar ediyor. Daha fazla kredi daha fazla faiz ve daha borçlu hanehalkı anlamına geliyor. Faize savaş açtığını söyleyenlerin bu kriz döneminde bile halka faiz yükü bindirmeye çalışmaları hazindir. Şu anda fark edilmeyen bu yük bu kredi ödemelerinin günü geldiğinde devasa bir problem olarak halkın önüne gelecektir. Çağrımız açıktır: Bu parasal ve mali genişlemede öncelik fakir halk kesimlerine doğrudan destekler olmalıdır.
Bugün hükümete bir çağrıda daha bulunmak istiyorum: Önümüzdeki dönemde hatalı ve fevri kararlardan korunabilmek için acil müdahale dönemi sonrası ile ilgili aylara indirgenmiş kısa, orta ve uzun vadeli eylem planları hazırlayın ve açıklayın. Krizin ümit ettiğimiz gibi önce yavaşlaması sonra da Ramazan sonu gibi durması öngörülüyorsa dört aşamalı bir plan hazırlanmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları