loading
close
SON DAKİKALAR

DEM Parti, İmralı'dan yapılan çağrı sonrası süreci siyasi parti ziyaretleri ile sürdürüyor; Heyet EMEP, CHP ve DEVA'yı ziyaret etti!

DEM Parti, İmralı'dan yapılan çağrı sonrası süreci siyasi parti ziyaretleri ile sürdürüyor; Heyet EMEP, CHP ve DEVA'yı ziyaret etti!
Tarih: 10.03.2025 - 20:39
Kategori: Siyaset

İmralı'nın çağrısıyla başlayan süreçte, DEM Parti Eş Genel Başkanları siyasi parti turuna çıktı. DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığındaki heyet ilk gün EMEP, CHP ve DEVA'yı ziyaret etti!

DEM Parti heyetinin AKP ve MHP'ye ziyaret tarihi de belli oldu. Heyet, iki partiyi 17 Mart'ta ziyaret edecek. Heyetin MHP'ye ziyaretinin saat 11.00'da, AKP'ye ziyareti ise 14.00'da yapacak.

Süreç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim'de partisinin grup toplantısında "Şayet teröristbaşının tecriti kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin.” çağrısı ile başladı.

Çağrının ardından gerekli izinlerin alınmasıyla birlikte DEM Parti heyeti İmralı ile temaslarda bulunmuş, ardından da Meclis'te siyasi partilere ziyaretler gerçekleştirmişti.

Tüm bu yaşananların ardından terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan, 27 Şubat'ta DEM Parti heyeti ile yaptığı görüşmenin ardından kaleme aldığı mektubunda PKK'ya silah bırakma ve örgütü fesh etme çağrısında bulunmuştu.

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığındaki heyet 10 Mart 2025 Pazartesi günü siyasi partileri ziyaret turuna başladı.

DEM Parti heyeti ilk gün EMEP, CHP ve DEVA'ya ziyaret etti

DEM Parti tüm ziyaretler sonrası resmi internet sitesindan görüşmelere dair bir değerlendirme açıklaması yaptı.

Sondakika, açıklamada; Heyetimizden EMEP, CHP ve DEVAya ziyaret: Çağrı bütün topluma yapılmıştır, heba olmaması için süreci tüm kesimler sahiplenmelidir.

Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığındaki heyetimiz siyasi partileri ziyaret turuna başladı. Hatimoğulları ve Bakırhan’a, Eş Genel Başkan Yardımcımız Özlem Gündüz ve MYK Üyemiz Saruhan Oluç eşlik etti. Heyetimiz ilk olarak Meclis’te EMEP’i ziyaret etti. Burada yapılan ortak açıklamada şunlar ifade edildi:

EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan: Bir demokratikleşmenin sağlanması açısından bu süreç önemli

"DEM Parti Eş Genel Başkanları ve heyeti ile son sürece dair karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. İmralı’dan yapılan çağrının silahların susması, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir platformda tartışılması ve bu sürecin sonucunda toplamda bir demokratikleşmenin sağlanması açısından önemli olduğunu ifade etmek istiyoruz.

Bu zeminin daha demokratik biçimde tartışılması için İmralı’daki tecrit kaldırılmalıdır

"Bu sürecin aynı zamanda hem parlamentonun hem de Türkiye’nin toplam siyasal ve ekonomik alandaki sürecini etkileyeceği açıktır. O yüzden de sürecin kendisinin toplam bir demokratikleşmeyle sonuçlanması ve Kürt sorununun barışçıl ve eşit haklar temelinde çözülmesi konusunda görüş alışverişinde bulunduk. Partimiz geçmişten bugüne hep şunu açık ve net biçimde söylemiştir. Kürt sorununun savaş sarmalından çıkarılması, çatışmaların son bulması ve demokratik bir zeminin oluşturulması konusunda iktidarın da adım atması gerektiği konusunda düşüncelerimizi ifade etmiştik. Bugün bir kez daha bunları ifade etmek istiyorum. Türkiye’de koşulların olgunlaşması ve bu zeminin daha demokratik biçimde tartışılması açısından İmralı’daki tecridin kaldırılması, Türkiye’de genel bir siyasal affın gerçekleşmesi, kayyım politikalarına son verilmesi, demokratik kitle örgütlerinde ve siyasi partilerde siyaset yapanlara karşı operasyonların durdurulması ve sınır ötesi operasyonların durdurulması gerekir. Bu, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından önemli olacaktır.

Bu sürecin barışçıl demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi bizim için esastır

"Vedat Milor’a bile soruşturma açılıyorsa, gece saat 4’te ev baskınlarıyla belediye başkanları gözaltına alınıyorsa, Antep’te işçiler yüzde 30 zamma hayır dedikleri için grev ve direnişleri zorla bastırılıyorsa, sendikanın genel başkanı gözaltına alınıyorsa, İl Başkanımız Sema Barbaros HDK soruşturması kapsamında emek mücadelesinden dolayı gözaltına alınıyorsa, burada sorunlar var demektir. Bütün bu süreçlerin daha demokratik bir zeminde tartışılması için herkesin üzerine düşen görev ve sorumlulukları acilen yerine getirmesi gerekir. Yapılan çağrının askıda durması, sürecin başka nedenlerle başka sonuçlar doğurması hem Türkiye halkları hem Ortadoğu halkları hem de Türkiye’nin demokrasi güçleri açısından kabul edilemezdir. Bu yaptığımız görüşmelerin neticesinde, bu sürecin barışçıl ve eşit koşullarda, demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi ve çözümün nihayete erdirilmesi bizim için esastır.

Eşit hukuka dayalı bir yaşamı hep birlikte kuracağız

"Birkaç gündür Suriye’de yaşanan vahim gelişmelere hep birlikte tanık olduk. HTŞ güçlerinin Alevilere dönük katliamlarına tanık olduk. Bir an önce Suriye’deki bu çatışma ortamının son bulması ve Alevilere dönük her türlü baskı ve katliam politikalarından vazgeçilmesi konusunda bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. Hem Türkiye'de hem de Ortadoğu ve bölgemizde bütün halkların barış içinde eşit hukuka dayalı yaşamını hep birlikte mücadele ederek kuracağımızın altını özellikle çizmek istiyorum. Teşekkür ediyorum."

Bakırhan: Bu süreç başlarken şeffaf olacağımızı, yapılan tartışmaları toplumun bütün dinamikleriyle paylaşacağımızı söylemiştik

"Verimli ve önemli bir görüşme yaptık. Bu süreç başlarken şeffaf olacağımızı, yapılan görüşmeleri ve tartışmaları zaman sınırına takılmadan toplumun bütün dinamikleriyle açık bir şekilde paylaşacağımızı söylemiştik. Toplumun bu tarihi süreci doğru okumasını ve katkı sunmasını sağlayacak bilgileri aktaracağımızı belirtmiştik. İmralı’daki her iki görüşmeden sonra da yine hem siyasi partileri hem de toplumun bütün dinamiklerini bilgilendirdik. İmralı’daki son görüşmeye de Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları ile birlikte katıldık. Tabii bu çok tarihi bir görüşmeydi. 50 yıl önce Ankara’da kurulan silahlı örgütün kendisini feshetmesi kararı o görüşmede çıktı. Çok önemliydi.

Çağrı sadece Kürtlere değil 85 milyon insana, demokrasi güçlerine, kadınlara, gençlere yapılmıştır

"Sayın Öcalan, Türkiye’nin şiddet ve çatışmalardan uzaklaşması ve meselelerin demokratik bir zeminde müzakere ve diyalogla tartışılıp çözülmesi gerektiğini o çağrı metninde dile getirdi. Bu, çok önemli ve kıymetliydi. Çağrı sadece devlete ve kendi örgütüne değildi; aynı zamanda demokratik toplumaydı, demokrasi ve emek güçlerineydi. Bu sürecin başarıya ulaşması, başarılı bir şekilde devam etmesi, aynı zamanda toplumun örgütlü dinamikleri ile toplumsal ve siyasal muhalefetin bu sürece aktif katılımıyla mümkündür. Bugün EMEP ile yaptığımız görüşmede, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını önemsediklerini ve önümüzdeki dönemde bir barış sürecine evrilmesi için ellerinden gelen katkıyı sunacaklarını belirttiler. Değerlidir, kıymetlidir. Memleketin her karış toprağına acı ve kanın düştüğü bir sorunun demokratik yollarla çözülmesinin ne kadar kıymetli olduğunu, görüştüğümüz arkadaşlar da dile getirdi. Bu süreçteki görüşmeleri ve gelişmeleri hem kamuoyuna hem de görüştüğümüz bütün çevrelere açık ve şeffaf şekilde aktararak desteklerini ve katkılarını almaya çalışacağız. Çağrı yalnızca Kürtlere ve DEM Partiye değildir; Türkiye’de yaşayan 85 milyon insana, demokrasi güçlerine, kadınlara, gençlere, hepimize yapılmıştır. Çatışmasız ve savaşsız, insanların yaşamlarını yitirmediği demokratik bir Türkiye mücadelesi bu çağrıyla birlikte başlamıştır. Bu çağrı bir starttır. Bu starttan sonra, çağrının yerine ulaşması ve karşılık bulması için her zamankinden daha güçlü bir işbirliğine ihtiyaç vardır. Ev sahipliklerinden dolayı Seyit Başkan ve heyetine teşekkür ediyoruz."

SORU: Siz yaptığınız açıklamada çağrının YPG’yi kapsamadığını belirtmiştiniz. Dün Bahçeli yaptığı açıklamada YPG’yi kapsadığına işaret etti.

"Cevabı verilmiş bir soruyu tekrar yanıtlamaya gerek yok. Türkiye’nin ekonomisini ve enerjisini yutan, can kayıplarına sebep olan Kürt meselesinin çatışmasız, şiddetsiz ve silahsız çözümünün tartışıldığı bir süreçte, buraya odaklanmak gerekir. Çağrının nereyi ne kadar kapsadığının muhatabı biz değiliz, SGD’nin temsilcileri de değiliz. Biz okuduğumuzu, anladığımızı söylüyoruz. Basına da söyledik. Çağrı, demokrasi ve barış diyor. Çağrı, Türkiye’nin sorunlarının müzakereyle çözümünü Türkiye toplumuna iletiyor. Bunu muhataplarına sormak daha doğrudur. Sayın Öcalan’ın mektubu gitmişti. O mektuba yanıtlar da verilmişti. O mektupta yazanı ve gelen cevabı görmediğimiz için çağrıya ne dediklerini, nereyi kadar kapsadığını söylemek bizim işimiz değil."

Çağrı, demokrasi ve eşit yaşam için yapılmıştır; buraya odaklanmak lazım

Soru: İYİ Parti’den randevu talebinde bulundunuz mu?

"Biz peyderpey randevu taleplerimizi bildiriyoruz siyasi partilere. Bu görüşmeler devam ettikten sonra değerlendireceğiz."

Soru: SGD’ye giden mektuptan bahsettiniz…

"Cevabını verdiğimiz soruları biz burada tekrar etmeyelim. Türkiye çok önemli bir sürece girdi. 50 yıldır süren çatışma ortamını ortadan kaldıracak demokratik bir zeminde hepimizin eşit yaşayacağı bir çağrı yapıldı. Buraya odaklanmak gerekir."

Heyetimiz, EMEP’in ardından ikinci görüşmeyi CHP ile yaptı.

CHP Genel Merkezine yapılan ziyaret sonrasında, Eş Genel Başkanlarımız ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel ortak açıklama yaptı. Açıklamada şunlar ifade edildi:

CHP Genel Başkanı Özgür Özel:

"Bugün saat 13:00’te DEM Parti Eş Genel Başkanları başkanlığındaki kıymetli heyet partimizi ziyaret etti. Geçtiğimiz haftalarda biz, tüm siyasi partileri ziyaret ederek içinde bulunduğumuz süreç hakkında bilgi veriyorduk. Son ziyaretimizi de DEM Parti’ye yapmıştık. Sağ olsun Eş Genel Başkanlar da Türkiye’nin içinde bulunduğu süreç ve son zamanlardaki gelişmelerle ilgili ziyaretlere başlıyorlar. Böyle olunca, bir süredir ihtiyaç olan bu karşılıklı ziyaret bugün CHP ev sahipliğinde gerçekleşti. Heyete çok teşekkür ediyorum ve sözü Sayın Tülay Hatimoğulları’na bırakıyorum."

Hatimoğulları: Sayın Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile ilgili kendilerini bilgilendirdik

"Gerçekten bugün oldukça verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Hem Türkiye’deki siyasal gelişmeleri konuştuk hem de Suriye’de şu an çok yakıcı bir sorun olan Alevilere dönük katliama ve bununla ilgili nasıl önlemler alınabileceğine dair değerlendirmelerimiz oldu. Elbette yine en temel gündemlerimizden biri Sayın Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu çağrıydı. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile ilgili kendilerini bilgilendirdik. Bu konuda da bir değerlendirmemiz oldu. Bugün itibariyle DEM Parti olarak bir dizi görüşme başlattık. Sabah EMEP’i parlamentoda ziyaret etmiştik. Siyasi partilerin yanı sıra sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve Türkiye’deki bütün toplumsal dinamiklerle bu çağrıyı konuşmak ve değerlendirmek üzere de Mart ayı boyunca çok sayıda görüşmemiz olacak. Yine bu çağrının ve barışın toplumsallaşması için Türkiye’de 100 merkezde toplantılarımız olacak.

Çağrının muhatabı Sayın Öcalan’ın kendi örgütünün yanı sıra devlettir

"1 Ekim’den bu yana Sayın Bahçeli’nin de grup toplantılarında defalarca dile getirdiği Kürt sorunun çözümüne ve PKK’nin silah bırakmasına dair çeşitli diyalog süreçleri mevcuttu. Bu diyalog süreçlerinde yepyeni bir sayfa açıldı. Bu sayfa İmralı’dan gelen çağrıyla açıldı. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile birlikte yepyeni bir sayfa açıldı. Çağrı, Kürt sorununun çatışma ve şiddetten arındırılarak yasal, siyasi ve demokratik bir zeminde çözümüne dair de çok önemli ipuçları veriyor. Bu çağrının muhatabı bir yandan Sayın Öcalan’ın kendi örgütüdür, diğer yandan ise Türkiye’deki toplumsal ve siyasal dinamikler, iktidarı ve muhalefetiyle bütün siyasi partiler ve aynı zamanda devletin kendisidir.

Demokratik dönüşümün gerçekleşme zemininin güçlü bir biçimde hazırlanması gerekiyor

"Çağrının akabinde, bu sürecin özellikle yasal ve hukuki bir zemine kavuşması için elbette kimi ortamların hazırlanması çok kıymetli ve önemlidir. Bugün Sayın Özgür Özel ve heyetiyle bunları da istişare ettik. Özellikle parlamentonun bu süreçte üstleneceği rolün parlamentoya ne kadar büyük bir katkı sağlayacağının altını buradan çizmek istiyorum. Bu çağrının karşılık bulmasının zemininin güçlendirilmesi bakımından bir çatışmasızlık sürecinin başlaması çok önemli olacak. Sayın Öcalan PKK’ye kendisini feshetmesi çağrısı yaptı, PKK de buna olumlu yönde karşılık verdi. Koşulların hazırlanmasıyla, kendi kongrelerini toplayabilecekleri bir zeminin oluşmasıyla beraber bu süreci başlatacaklarına dair bilgi vermişlerdi açıklamalarında. Burada çatışmasızlık sürecinin özellikle altını çizmek isterim. Çünkü bu fesih sürecinin gerçekleşebilmesinin, demokratik dönüşümün gerçekleşebilmesinin zemininin güçlü bir biçimde hazırlanması gerekiyor. Başta çatışmasızlık sürecinin başlaması da önemli.

Barış sürecinin, bu girişimlerin heba edilmemesi gerekir

"İkinci bir konu, başta bu görüşmeler olmak üzere bundan sonra parlamento zemininde atılacak adımların önemi. Bu süreçte bir yasallığın başlaması çok önemlidir. Bahsettiğim görüşmeler bunun içindedir. Başta CHP olmak üzere muhalefetin bu konuda bugüne kadar verdiği olumlu mesajlar çok kıymetlidir. Barışın toplumsallaşması için en geniş yelpazedeki toplumsal mutabakatı sağlayabilmemiz açısından, bugüne kadar başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin verdiği mesajları çok önemli buluyoruz. Kendilerine teşekkür ederiz. Bu süreç çok önemli. Barış sürecinin, bu girişimlerin heba edilmemesi gerekir. O nedenle, her kesim tarafından bu sürecin sahiplenilmesi ve bu çorbada herkesin emeğinin ve tuzunun olması çok önemli ve kıymetlidir. Burada elbette devlete ve iktidara çok önemli görevler ve sorumluluklar düşmektedir. Yapılan bu çağrıya, muhalefette bulunan bütün siyasi partiler ve çok sayıda toplumsal dinamik tarafından olumlu yanıt verildi.

Meclis’in ve tüm siyasetin inisiyatif alması gereken bir dönemdeyiz

"Türkiye kamuoyunun da takip ettiği üzere, bu çağrıya aynı zamanda hem hükümetler ve devletler düzeyinde hem de insan hakları kuruluşları düzeyinde dünya çapında bir sahiplenme var. Amerika’dan Suudi Arabistan’a kadar geniş bir yelpazede, bu çağrıya oldukça pozitif mesajlarla destek ve karşılık verildi. Bu nedenle, zeminin bu kadar güçlü olduğu bir zamanda, demokrasiye ve barışa ekmek ve tuz kadar ihtiyacımız olan bir dönemde, bu kadar geniş bir kesimden pozitif mesajların verildiği bir ortamda, iktidar ve devletin de bu zemini güçlendirmeye katkı sağlamasının çok büyük bir önemi var.

"Görüşmede CHP’nin Kürt sorununun çözümünü içeren demokratikleşme paketi hazırlıklarıyla ilgili bilgilendirildik. Bu kıymetli çalışma ve hazırlık için yine kendilerine teşekkürlerimizi sunuyoruz. Çok önemli. Hakikaten Meclis’in, siyasetin ve bütün demokratik zeminin inisiyatif alması gereken bir dönem. Demokrasinin bu ülkeye gelmesi, demokratik dönüşümün sağlanması açısından, bütün bu demokrasi yelpazesi içinde Kürt sorunu, Alevi sorunu ve bütün sorunların çözümüne dair verilecek mesajların ve sağlanacak katkıların her biri çok önemli.

Kürt halkının Suriye’de verdiği demokratik mücadelenin tanınması çok önemli

"Son olarak Suriye’de yaşanan Alevi katliamıyla sözlerimi tamamlamak isterim. Suriye’de günlerdir çok acı olaylar yaşanıyor. Suriye’nin özellikle sahil kenti olan Lazkiye ve Banyas tarafı ile Humus, Hama ve Halep’e yakın kimi Alevi köylerinde çok ciddi bir katliam gerçekleşiyor. Bize ulaşan rakamlar hakikaten dehşet verici. Sosyal medyaya düşen videolar dehşet verici. Bölgede bugüne kadar yaşanmış en büyük Alevi katliamıyla karşı karşıya olduğumuzun altını çizmek istiyorum. Alevi katliamının bir an önce durması, Suriye’de yaşayan Hıristiyanlar, Dürziler ve diğer bütün farklı halklar ve inançların haklarının tanınması, Suriye’de Kürt halkının vermiş olduğu demokratik mücadelenin tanınması çok önemlidir. Demokratik bir Suriye Cumhuriyeti'nin inşası çok önemli ve anlamlı. HTŞ ile iletişim içinde olan, başta Türkiye hükümeti olmak üzere birçok devlete seslenmek istiyorum: Alevi canlarımıza hep beraber sahip çıkmalıyız. Orada Aleviler ve diğer bütün azınlıklar üzerindeki katliam ve baskıların bir an önce durdurulmasıyla ilgili bütün bu yetkilileri görevlerini yerine getirmeye çağırıyorum. Bu konuda HTŞ ile iletişimlerini daha güçlü ve sonuç alıcı bir biçimde kurmaları önemlidir. Ben bir kez daha heyetimiz adına Sayın Özgür Özel ve heyetine bu sıcak ev sahiplikleri için teşekkür ediyorum."

Özgür Özel: Kürt sorununun çözülmesi için gayret sarf edeceğiz

"Hepimiz parlamentoda görev yapan, seçmenlerimizin “gidin konuşun, sorunlarımızı çözün” diye görevlendirdiği kişileriz. Gruplarımız halkın sorunlarını çözmek üzere halktan yetki istediler. Halkın verdiği yetki de bu yöndedir. Parlamento da konuşulan yerdir. Çatışmalı süreç terk edilecekse, terör örgütü silahlarını bırakacak ve kendisini lağvedecekse, artık hiçbir ana ağlamayacaksa, şehitler gelmeyecekse, Türk’ün ve Kürt’ün annesi ağlamayacaksa, kan duracaksa, yetimler olmayacaksa milletin verdiği görev de bu sürece katkı sağlamaktır. Zaten eğer milletvekili olup milletten bu yetkiyi alıp da böyle bir sürece ne olursa olsun karşı olmak, akan kan ve gözyaşının devam etmesine benim bir çözümüm yok, ben orada yokum demektir. Biz bu siyasetin insanları değiliz. Biz bu ülkeyi düşman işgalinden kurtaran, cumhuriyeti kuran, çok partili rejime geçen ve sürekli demokratikleşme için adımlar atan bir siyasetin mensupları olarak -ki Kürt sorununun varlığını hiç inkar etmedik- bu konuda tarihsel bir tutarlılık ve son derece yapıcı bir tutum içindeyiz. Bu sorunun çözülmesi için gayret sarf edeceğiz. Zemin neresidir? Zemin parlamentodur. Bu konuda geçtiğimiz hafta grup toplantısında da Sayın Numan Kurtulmuş’a inisiyatif alması noktasında bir çağrıda da bulunmuştum. Bunu da tekrar etmek isterim.

Kürt sorununu çözecek demokratikleşme paketinin üzerinde çalışıyoruz

"Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunun neresindeyiz? Biz Kürt sorununu inkar etmeyen, Kürt sorununu dışlamayan aksine kapsayan ve çözecek olan bir demokratikleşme paketinin üzerinde çalışıyoruz. Parlamento zeminine davet edildiğimizde, parlamentoda bu sorunla ilgili çalışmalar başladığında da milletin bize verdiği görevi yerine getirmiş bir biçimde orada olacağız. Bunu da önümüzdeki süreç içerisinde kamuoyu önünde parlamentodaki muhataplarımızla paylaşacağız. Bizim hedefimiz hem Kürtler hem Türkler hem Aleviler hem Sünniler, etnik kimliği ya da inancı ve mezhebi ne olursa olsun herkes için tam demokrasi, tam özgürlük ve herkesin kendisini eşit gördüğü bir toplumdur. Bunun için gereken yasal düzenlemelerin tamamının yapılması gerekiyor.

Toplumsal mutabakatı sağlayacak şeffaf ve samimi bir sürecin Meclis’te yürütülmesiyle ilgili kararlılığımızı ifade ediyorum

"Burada meseleyi ikiye ayırmak lazım: Birincisi, eksik olan ve yapılması gereken yeni yasal düzenlemeler var. İkincisi de mevcut yasaların adil ve demokratik uygulanması, kötüye kullanılmaması. Bununla ilgili adımların kararlılıkla atılması gerekiyor. Buradan kim karlı çıkacak? Buradan bir bütün olarak Türkiye karlı çıkacak. Bu işi bir siyasi partinin karına ya da zararına, siyasi ikbal hedeflerine ve bir takım ufak hesaplara alet edersek hepimiz kaybederiz. Daha önce kaybettik mi? Evet, kaybettik. 2013-2015 süreci doğru yönetilmediği için, o süreçte muhalefet dışlandığı için, CHP dışlandığı için, toplumun çok büyük bir kesimi dışlandığı için kaybettik. Bu iş başarılı olursa bundan siyaseten nemalanan ben olayım diyen kısır anlayış maalesef bugünlere getirdi bizi. Bugünle ilgili de baştan olumsuzlamak istemem ama görünen o ki ülkeyi yöneten iktidar partisi, özellikle de AKP, CHP’yi ve muhalefeti dışlayarak, onların görüşlerini değersizleştirerek yol alma niyetinde. Buradan bir kez daha uyarıyorum ki kaybederiz, bütün Türkiye kaybeder. Eğer 2013-2015 süreci olması gerektiği gibi yönetilseydi, o günden bugüne akan gözyaşı ve kan akmayacaktı. O gün doğru yönetilseydi, sonrasında hendek olayları olmayacaktı. Bu kadar yuvaya ateş düşmeyecekti. O yüzden geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarmak gerekir. Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında oluşturulan zeminlerde bir çözüm arayışı doğru bir arayış olmaz. Bunun için de şeffaf ve samimi, Meclis’te ve toplumsal mutabakatı sağlayacak ve toplumsal rıza üretecek bir sürecin yürütülmesiyle ilgili kararlılığımızı ifade ediyorum.

Süreç baltalanırsa, Adalet ve Kalkınma Partisi bu süreci heba etmiş bir siyasi hareket olarak tarihin sayfalarındaki yerini alır

"Bizim 7-8 başlık ve ana tema üzerinde çalıştığımız, çok sayıda kanunda ve 20’den fazla kısımda çalışmalarını yaptığımız bir demokratikleşme paketimiz var. Bu paketin hayata geçmesi durumunda Kürt sorununda da çok önemli bir ilerleme kaydedilecek. Hele hele Türkiye’nin dünyadaki algısına, ekonomisine yapacağı katkılar olacak. Şu anda en gerilerde olduğumuz endekslerde bizi çok daha ileriye götürecek. Türkiye’yi demokratikleşme üzerinden yeniden bir kalkınma sürecine sokacak bir süreçten kimse mahrum kalmayacak. Ama bunlar reddedilir ve yapılmazsa, sorunun çözümü mümkün olmayacak. Çünkü demokratikleşme içermeyen hiçbir çözüm kalıcı olmuyor. Ayrıca Türkiye’de kimse bundan karlı çıkmayacak. Bu sürece katkı sunmamayı da doğru bir yaklaşım olarak görmüyoruz. Biz dışlanırsak, süreç baltalanırsa ve bu sorun bu dönemde çözülmezse, Adalet ve Kalkınma Partisi tarihe bu sorunu çözmeyi siyasete alet etmiş ve parti çıkarları için heba etmiş bir siyasi hareket olarak geçecektir. Türkiye de önüne bakar. Türkiye’nin önüne bakacağı süreci beklemek yerine, bugün ortaya çıkabilecek bu süreci hep birlikte sahiplenmek gerekiyor. Bunun için 3 önerimiz var: Demokrasi, demokrasi, demokrasi. Bunun dışında bir önerimiz yoktur.

23 Mart’ta yapacağımız ön seçim hakkında Sayın Eş Genel Başkanları bilgilendirdik

"Ayrıca yaptığımız görüşme sırasında Sayın Hatimoğulları da özetledi, kendisinin yaptığı özeti aynen paylaşıyorum. Ayrıca görüşmemiz sırasında, diğer siyasi parti ziyaretlerinde de yaptığımız Cumhuriyet Halk Partisi üzerindeki yargı tacizi, yargı baskısı, seçilmiş belediyelerimize kayyım atanması, belediye başkanlarımızın hapse atılması, sanki mali suçlar yönünden bir soruşturma-kovuşturma varmış gibi yapıp bu meselenin siyasete doğrudan alet edilmesi, yapılan büyük haksızlıklar ve buna karşı CHP’nin cumhurbaşkanı adayını belirleme süreci, Şubat ayı boyunca yaptığımız yeni üye kayıtları ve 23 Mart’ta yapacağımız ön seçim hakkında da Sayın Eş genel Başkanlarımızı bilgilendirme imkanı bulduk.

Suriye’deki bütün grupların temsil edilecekleri bir anayasa öneriyoruz

"Son olarak da Suriye’deki Alevilere yönelik saldırılarla ilgili CHP olarak 15 kişilik bir heyetle bölgedeyiz. Arkadaşlarımız bugün de sınırın sıfır noktasında bir basın açıklaması yapacak. Biz de bu konuyu dikkatle, hassasiyetle ve endişeyle takip ediyoruz. Bu konuda da görüş alışverişi ve bilgi paylaşımlarımız oldu karşılıklı. Suriye’nin önce askeri sonra siyasi istikrara kavuşması gerektiğini, bunun için de Suriye’deki bütün grupların; Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların, Dürzilerin, Alevilerin ve Sünnilerin birlikte temsil edildikleri bir geçiş hükümeti ve birlikte temsil edilecekleri bir anayasa ve seçime dayalı ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı demokratik bir Suriye öneriyoruz. Bu iktidara da bunun için gayret sarf etmeleri gerektiğini söylüyoruz. Onlar ise bunu kravat taktıkları bir aktörle yapmaya çalışıyorlar. Bunun sağlıklı ilerleyeceğini taahhüt ediyorlar. Keşke bu konuda herkesin itibar edeceği sağlıklı kaynaklar olsa ama binin üzerine çıktığı söylenen sivil kayıplar ortada ise bunun sorumlusu kim? Katliam yaşanıyor, bunun sorumlusu kim. Suriye’de Aralık ayında büyük bir zafer elde etmişlerdi. Kimileri işte neredeyse uluslararası ödüllere layık görüyordu Erdoğan’ı. Bu mu sonuç? Alevilerin katledilmesi mi? Buna engel olunamaması mı? Orada meşru muhatap gördüğünüz kişilerin, bugün Lazkiye’de Aleviler katliama tabii tutuluyorken buna engel olabildiklerini mi söyleyeceksiniz bize? Ne yaptıklarını söyleyeceksiniz? Suriye’de akan her gözyaşından, Suriye’nin bugünkü rejimine tam destek verenler ve bu rejime sanki meşru ve herkesi kapsayan bir geçiş hükümeti muamelesi yapanlar sorumludur. Bunun da altını çizmek isterim. Süreci yakından takip ediyoruz. Bundan sonra da hassasiyetle izlemeye ve oradaki Alevilerin daha fazla katliama ve kayıplara uğramamaları yönünde irademizi ortaya koymaya devam edeceğiz. Teşekkürler"

Soru: Sayın Eş Genel Başkanlar MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamasında "hukuki bir ortaklık yoktur" ifadesi dikkat çekiyor. Bununla ilgili yapılacak her teklif oyalamadır diyor. Hem sizin zemin Meclis’tir açıklamanız hem de sizin Meclis’te komisyon kurulması ve bu yöndeki çabalarınız, MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan’a umut hakkını ilk gündeme getiren isim iken son yaptığı açıklamayı nasıl buluyorsunuz? İkinci olarak Bahçeli ile bir görüşme talebiniz olacak mı?

Sayın Özel'e bir başka sorum. Suriye’deki Alevi katliamından bahsettiniz ama iktidara yakın medyaya baktığımızda bu katliamın SGD’nin ya da YPG’nin silah bırakmasını önlemeye dönük bilinçli bir provokasyon olduğu yönünde medya kuruluşları ve AKP iktidarı bir görüşü paylaşıyor. Siz muhalefet cephesi olarak Suriye’de yaşanan tabloda Alevi katliamının Kürtlere silah bıraktırmayı önleyecek bir provokasyon çabası olma ihtimali görüyor musunuz?

Hatimoğulları: Biz başından beri söylüyoruz, bu sorunun çözümünde parlamento rol üstlenmelidir

"Sayın Bahçeli’nin yaptığı son açıklamada bu konuda bir vurgusu var. Hukuki zemin ile ilgili bir vurgu. Ama Sayın Öcalan yaptığı çağrıda da ifade etti, bizler de başından beri söyledik. Bu sürecin, bu diyalog sürecinin ilerleyebilmesinin yolu yasal ve hukuki zeminin inşa edilmesidir, bu zeminin açılmasıdır. Parlamentonun burada rol üstlenmesi çok önemlidir. Bu bakımdan, dün yapılan açıklamayı hep birlikte gördük, değerlendirdik. Biz aynı noktadayız. Hukuki sürecin, yasal zeminin açılması ve parlamentonun rol üstlenmesi bu diyalog sürecinin daha ileri bir seviyeye taşınması açısından önemli. Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrının da zeminin güçlenmesi ve bir nihai sonuca erişmesi bakımından yine yasal, hukuki ve demokratik zemin çok önemli. MHP ile de bir görüşme talebimiz var. Sayın Bahçeli’nin sağlık durumundan dolayı, kuvvetle muhtemel kendisi olur mu bilemiyorum ama MHP’nin bir heyeti ile bizim görüşmemiz gerçekleşecek. 17 Mart’ta MHP ile bir görüşmemiz olacak.

"Alevi katliamı ile ilgili de YPG’nin silah bırakıp bırakmaması için bir provokasyon olduğu yorumu son derece zorlama bir yorum. Oradaki Alevi katliamının üstünü örten bir yorum. HTŞ yönetiminin azınlıklara dönük baskı ve katliamcı politikasını örten bir yorum. Böylesi devasa bir provokasyon olabilir mi? YPG silah bırakmasın diye binlerce Alevinin katledilmesi provokasyonu akla aykırı bir yaklaşımdır. Dolayısıyla oradaki bir gerçeğin üzerini, YPG ile ilgili bir tartışmayla örtmek doğru değil. Herkese düşen görev, orada kanayan yara ve katliamı durdurmaktır. Herkesin bu konuda görev ve sorumluluk üstlenmesi lazım."

Özel: Demokratikleşme yasal düzenlemelerle olur, bunun yapılacağı zemin de Meclis’tir

"Sayın Bahçeli’ye bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletelim. Sayın Bahçeli kendi değerlendirmesini yapıyor. Sayın Bahçeli zaten kendi değerlendirmesiyle sorunun bu şekilde çözüleceğini düşünüyorsa ve toplumsal mutabakata gerek yok, muhalefete gerek yok Meclis’e gerek yok diyorsa bu başka bir faz. O zaman bunun kaçırılmayacak bir fırsat olduğunu falan ifade etmemeleri gerekir. Onun için ben sağlık durumunu da göz önünde bulundurarak polemik olabilecek bir şey söylemiyorum ama bu başka bir faz. Bizim Cumhuriyet Halk partisi olarak söylediğimiz şu. Bu ülkede bir sorun var ve bu sorunun çözülmesinin tek yolu demokratikleşme. Demokratikleşme yasal düzenlemelerle olur. Yasal düzenlemelerin yapılacağı zemin de Meclis’tir. Biz bunu söylüyoruz. Sayın Bahçeli’nin ilk başlarda tarif ettiği zemin de bir hukuka muhtaç bir zemindir. Ama bugün gelinen noktada CHP kimin ne dediğinden bağımsız Kürt sorununu da kapsayacak bir büyük demokratikleşme paketi önermektedir. Bu sorun demokratik yollardan Meclis’te çözülmesi için elinden gelen katkıyı esirgemeyecektir. Onun dışındaki polemik alanları içinde biz yokuz.

Adalet ve Kalkınma Partisi bu meseleyi risk almadan büyük konfor alanı içinde götürmeye çalışıyor

"Bunun dışında birileri bir sihirli değnek tarif ediyor. O sihirli değnekle hiçbir şey yapmadan her şey hallolacak diye. Bu ancak masallarda olur, rüyalarda olur. Siyasette işin doğrusunu yapmak yerine masallara ve rüyalara inanmak isterseniz, bunun sonu kabus olur. Türkiye bunu daha önce yaşadı. Bir daha yaşanmaması için benim ana muhalefet partisinin ve son seçimlerin birinci partisinin genel başkanı olarak sorumluluğum bunu hatırlatmaktır. Zorla yanlış yapacağız diyenleri, zor kullanarak o yanlıştan alıkoyacak halimiz yok. Ben doğrunun ne olduğunu tarif etmekle yükümlüyüm. Anlaşılan birileri de bu meseleyi Adalet ve Kalkınma Partisi açısından hiçbir risk ve sorumluluk almadan, kendileri açısından bir büyük konfor alanı içinde götürmeye çalışıyorlar. Millet “yönetsin” dediğinin yönetmekten kaçtığını görürse, yönetecek olanı değiştirmeye karar verir. Karar kendilerinindir."

Soru: Suriye’de yaşananlara değindiniz. Bunun için MİT Başkanı Sayın İbrahim Kalın ile olan bir görüşmeniz vardı. Bu görüşmede siz neler söylediniz, karşı taraftan neler duydunuz? Paylaşabileceklerinizi aktarabilir misiniz? Sayın Bakırhan’a bir sorum var. T24’e verdiğiniz bir röportajda, “Biliyoruz ki bu sürecin başarısızlıkla sonuçlanması halinde günah keçisi yine biz olacağız. Bizi oraya götürdüler kaydettiler, yarın bu fotoğrafı neden çektirdiniz diye sorabilirler.” Bu açıklamaları biraz detaylandırabilir misiniz?

Bakırhan: "Ben röportajda yanıtlamıştım bunu."

Özel: "Cumhuriyet gazetesinde yazılı olarak yanıtlamıştım, o da ekranlara yansıdı. O kapsamın ötesinde vereceğim ilave bir bilgi yok. Sayın Başkan çok önemli bir kurumun başkanlığını yürütüyor ve şu an çok hassas bir süreçle karşı karşıyayız. Bir eksik bir fazla bir şey söylemek yerine Cumhuriyet’te yazılı olarak yer alan açıklamanın sınırlarıyla yetinelim."

Soru: Bu süreçle birlikte çağrının YPG’yi kapsayıp kapsamadığı belirsizliği var. Çok da tartışılıyor. Sayın Bakırhan siz bugün Meclis’te aslında açıklama yaptınız. “Muhatabı biz değiliz bu konunun” dediniz ama bu belirsizliğin ortadan kalkması için neler yapılabilir? Ya da 4’üncü bir İmralı ziyareti olur mu? Öcalan’dan bu belirsizliğin ortadan kalkması için bir çağrı gelir mi tekrar? Bu belirsizlik nasıl kalkar ortadan?

Bakırhan: SDG bağımsız bir oluşum olarak kendi kararını kendisi alır

"SDG ile ilgili bir meselenin zaten biz muhatabı olamayız. SDG Suriye’de kurulmuş, Suriye denklemi içerisinde örgütlü bir yapı. Yaklaşık 12 yıldır orada diğer halklar ve inançlarla birlikte bir yönetim hali var. Dolayısıyla SDG’nin silah bırakmasına DEM Parti’nin söyleyecek hiçbir şeyi yok. Çağrının kimi kapsadığını zaten yapılan açıklamada net bir şekilde görüyoruz. Dolayısıyla bunlar önemli sorular ama 50 yıllık çatışmayı ortadan kaldıracak bir süreci tartışmak, ona yoğunlaşmak, Sayın Özgür Özel’in dediği gibi, Türkiye’nin hiçbir karış toprağına cansız bedenlerin gitmemesi için uğraşmak en doğrusudur. SDG kendisi ile ilgili karar alır. Kendisini bağımsız bir siyasi oluşum olarak değerlendiriyor. Kendisini bağımsız olarak değerlendiren siyasi bir yapıya bizim bir şey dememiz doğru değil."

SORU: DEM Parti’nin siyasi partiler ile yapacağı 2. görüşmeden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis’te grubu bulunan partilerin liderlerini toplu halde Beştepe’de iftarda ağırlayacağı ifade ediliyor. Sorum Özgür Özel’e. Siz bu iftara davet edildiğiniz takdirde katılacak mısınız?

Özel: "Zamanı belirsiz, yeri belirsiz, muhataplarından böyle bir davet gelmemiş. Olmamış bir davete gidip de iftar yapılmaz. Hangi zamanda, hangi zeminde, hangi mekanda, ne amaçla bir davet olduğu bilgisi bize ulaştırıldığı takdirde usulü dairesinde değerlendirip yanıtlarız."

Heyetimiz, siyasi partilere ziyaret turu kapsamında üçüncü görüşmeyi ise DEVA Partisi ile gerçekleştirdi.

DEVA Genel Merkezinde yapılan ziyaret sonrasında Eş Genel Başkanlarımız ile DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ortak açıklama yaptı. Açıklamada şunlar ifade edildi:

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: Barış süreci gerçekten son derece kıymetlidir

"Bugün DEM Parti Eş Genel Başkanlarını ve değerli heyetlerini ağırladık. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Sayın Bahçeli’nin Meclis’in açıldığı gün, 1 Ekim 2024’te başlattığı süreçten bugüne kadar meydana gelen gelişmeleri masaya yatırdık. İlk günlerde de söylemiştim, tekrar ediyorum: Türkiye’de şu an devam etmekte olan barış süreci, silahların bırakılması, terörsüz bir Türkiye hedefi gerçekten son derece kıymetlidir. Zordur, kimse çözümü size altın tepsiyle sunmaz; ilmek ilmek örülmesi gereken bir süreçtir. Ama DEVA Partisi olarak küçük, yüzde 5 bile çözüm ihtimali varsa, o ihtimali destekleriz demiştik. İlk günden bunu anlatmıştık. Aynı noktada duruyoruz.

Sayın Erdoğan’ın bu konuda tam olarak nerede durduğunu göremiyoruz

"Barış önemli ama barış için öncelikle bir yol haritası lazım. Bu yol haritasını henüz görebilmiş değiliz. Barış için kararlılık lazım. Bu kararlılık acaba iktidarda, iktidarın her iki ortağında gerçekten var mı? Bunu da görebilmiş değiliz. Siyasi irade şarttır bu çözüm için, fakat Sayın Erdoğan’ın bu konuda tam olarak nerede durduğunu görmüyoruz. Sağlam bir siyasi irade ortaya konulmasına da bugüne kadar şahit olmadık. Kararlılık ve yol haritası olmayınca, siyasi irade olmayınca biz bu süreci, başta da ifade ettiğimiz gibi, ihtiyatlı bir iyimserlikle izliyoruz. Gerçekten terörün sona ermesi önemlidir. Ancak terör herhangi bir ülkenin sadece kendi hudutları içerisinde halledebilecek bir konu değildir. Terörün sınırları aşan boyutları da vardır.

Kendi çıkarlarını gözeten ülkelerin bu süreci olumsuz etkilemesine izin vermemeliyiz

"Burada kuşkusuz Irak’taki yapılanmayla ilgili bir trafik var. Suriye ile ilgili bir mektup trafiğinin olduğunu anlıyoruz. Ancak önümüzdeki aylarda bu süreçle ilgili önemli bir risk kaynağı Suriye’dir. Suriye’de PYD/YPG ile Şam yönetimi arasındaki görüşmelerin nasıl evrileceğini, bu görüşmelerin hangi istikamette ilerleyeceğini görmemiz gerekiyor. Suriye’de bazı ülkelerin kendi çıkarlarını destekleyecek tutum ve adımları olabildi, bundan sonra da olabilir. Burada özellikle bugünkü İsrail hükümetinin ne yapıp yapmadığını çok dikkat etmek gerekiyor.

"Suriye’nin istikrarını, sağlam bir demokrasiyle yönetilmesini, halkın iradesine dayanan bir yönetimin Suriye’de kurulmasını bugünkü İsrail yönetimi ister mi, çok emin değiliz. Onun için daha önce de söyledim, tekrar ediyorum: Biz bu coğrafyada bin yıldır beraber yaşayan halklarız. Bundan sonra da binlerce yıl huzur ve barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Başka ülkelerin bu süreçlere müdahalelerine, hele hele okyanus ötesinden gelip de sadece ve sadece kendi çıkarlarını gözeten ülkelerin bu süreci olumsuz etkilemesine izin vermemeliyiz.

İnsanların can güvenliğinin korunduğu bir yönetim modelinin Suriye’de hızla oluşması gerekiyor

"Gerçekten Suriye çok hassas bir dönemden geçiyor. Son 3-4 gündür Lazkiye ve çevresinde yaşananlar, bizi son derece kaygılandırdı ve üzdü. Şu anki Şam yönetiminin Suriye genelinde kontrolü sağlaması için uluslararası toplumun yardımcı olması gerekiyor. Şam yönetiminin, iç güvenliği ve nihayetinde de dış güvenliği sağlamasıyla ilgili yine desteklenmesi gerekiyor. Ancak Şam yönetiminin de çok kucaklayıcı bir yaklaşımı olması gerekiyor. Suriye’de yaşayan bütün toplulukların ve halkların eşit vatandaş olarak yönetimde söz sahibi olduğu, temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, en önemlisi de can güvenliğinin korunduğu bir yönetim modelinin Suriye’de hızla oluşması gerekiyor.

Suriye’de istikrar ve barış bir an önce sağlanmalı

"Bir yandan dışarıdan destekli, dış kaynaklı Şam yönetimini olumsuz etkilemeye çalışan girişimler oluyor. Bundan sonra da olacaktır. Onları engellemek için her türlü gayreti göstermek gerekiyor. Ama Şam yönetiminin de uluslararası toplumun ve Suriye halkının beklediği gibi, kuşatıcı, kapsayıcı ve herkesin söz sahibi olduğu, herkesin sesini duyurabildiği bir demokratik sistemi kurabilmesi için gayret göstermesi gerekiyor. Arap, Kürt, Türkmen demeden; Sünni, Alevi, Hıristiyan, Dürzi demeden herkes eşit vatandaştır ve herkesin can güvenliği bundan sonra Şam yönetimine emanettir. O emanetin gereğini yerine getirecek bir yönetim tarzı ortaya koyma çabası vardır ama o çaba da bundan sonra uluslararası toplum tarafından desteklenmelidir. Suriye’deki iç gelişmeler sadece Suriye’nin meselesi değildir; bizim yakın coğrafyamızın güvenliği, istikrarı, huzuru ve barışıyla ilgilidir. Dolayısıyla Suriye’deki iç istikrar ve barışın da bir an önce sağlanması, istikrarlı ve halkının güvenliğini sağlamış bir Suriye’nin komşumuz olarak oluşması en büyük temennimizdir. Sözü değerli Eş Genel Başkanlara bırakayım."

Bakırhan: 85 milyon insanın demokratik bir zeminde eşitçe ve kardeşçe yaşamasını öngören bir çağrı yapıldı

"Çok önemli bir süreç yaşanıyor, çok önemli bir çağrı yapıldı. Türkiye’de 85 milyonu ilgilendiren, 85 milyon insanın demokratik bir zeminde eşitçe ve kardeşçe yaşamasını öngören bir çağrı yapıldı. Bu çağrıyı siyasi partilerle paylaşmak için başlattığımız turu DEVA Partisi ile devam ettirdik. Önemli bir tartışma yürüttük. Bu konuda geçmişten gelen tecrübelerinden de yararlandık Sayın Babacan ve ekibinin. Önemli bir süreçten geçiyoruz, bu süreci doğru anlamak ve tartışmak çok önemlidir. Bir çağrı yapıldı. Bu ülkede 50 yıldır süren çatışma ve şiddet ortamını sonlandıracak, hak arama mücadelesini artık demokratik bir zeminde yürütecek bir çağrıdır. 50 yıldır Türkiye’nin çok büyük enerjisini, ekonomisini aldı. Türkiye’nin her karışını etkiledi. Şimdi bu olumsuz etkileri ortadan kaldıracak ve Türkiye’de Kürtler, Aleviler, diğer halk ve inançların, herkesin demokratik bir cumhuriyette eşitçe yaşamasını sağlayacak bir çağrı yapıldı. Biz bu çağrıya değer veriyoruz. Bu çağrı kime yapılmışsa, gereklerinin layıkıyla yerine getirilmesi gerektiğini belirtiyoruz. Çağrı, çağrı olmaktan çıkmalı ve artık somut adımlara dönüşmelidir. Bunun için bu çağrının toplum tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. Sadece iktidarların inisiyatifine kalan ve zamana yayılan bu çağrılar geçmişte de yapıldı. Biz zaman uzayınca entübe olur dedik. Bu uzatılmadan, kime ne düşüyorsa gereklerinin yerine getirilmesinin çağrısını yapıyoruz.

Dışarıdan müdahalelere kapalı olmanın tek yolu demokratik ve kapsayıcı olmaktır

"Bizim Suriye’ye yaklaşımımız çok net. Suriye demokratik bir cumhuriyet olmalı. Suriye, 100 yıldır halklara ve farklı inançlara o tekçi mantığın yaşattığı acılardan arınmalıdır. Rejim Kürt’ü, Alevi’yi, Dürzi’yi, Hıristiyanı ve orada yaşayan bütün halkları ve inançları demokratik bir zeminde bir arada tutacak bir karaktere sahip olmalıdır, dönüşmelidir. Suriye’de Alevilerin katledilmesini kınıyoruz. Rejim bunun önlemini almalıdır. Çağrıları, pratikleri ve attığı adımlarla kapsayıcı davranmalıdır. Tekçi ve dar mantıkla yaklaşılan süreçler sabote de edilir. Tekçi yaklaşımlar, dışarıdan müdahalelere de Suriye’nin yeniden bir çelişki ve çatışma odağına girmesine de yol açabilir. Dolayısıyla Suriye’de, Türkiye’de ya da dünyanın neresinde olursa olsun dışarıdan müdahalelere kapalı olmanın tek yolu demokratik ve kapsayıcı olmaktan, farklılıkları kabul etmekten, farklılıklara saygı göstermekten geçiyor. Umarım Ramazan ayında yapılan bu çağrı da karşılığını bulur. Yaptığımız toplantılarda ve ziyaretlerde ortak duygular ortaya çıkıyor. Tarihin hiçbir döneminde Türkiye’de bu çağrıya ilişkin böylesine pozitif bir hava oluşmamıştı. Sadece siyaset değil, toplumun kendisi de artık bu ülkede acı olmasın, kan akmasın, demokrasi olsun, herkes kendi farklılıklarıyla eşit yurttaşlar olarak yaşasın diyor. Bu çağrı da bunu işaret ediyor. Bu çağrının hayat bulması için, toplumun desteğini alması için DEM Parti olarak siyasi partilerle başlattığımız bu süreci, toplumun diğer dinamiklerini de katarak devam ettireceğiz. Umarım günün sonunda bu ülkede artık çağrının bir barış sürecine evrildiğini hep birlikte konuşuruz. Bu toprakların uzun yıllardır özlemini duyduğu, umut ettiği, beklediği barışı bu çağrıyla birlikte bu ülkeye getiririz. Hepinize iyi akşamlar diliyorum. Sayın Babacan ve ekibine bizi sıcak karşılamalarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum."

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları