loading
close
SON DAKİKALAR

DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan: Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı için 101 merkezde halk buluşmaları gerçekleştireceğiz!

DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan: Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı için 101 merkezde halk buluşmaları gerçekleştireceğiz!
Tarih: 03.03.2025 - 12:33
Kategori: Siyaset

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının en hızlı şekilde hayata geçmesi için inisiyatif almaktan kaçınmayacağız. Çağrı, demokratik siyaset kanallarının açılması ve genişlemesi içindir.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, devam eden MYK toplantısı ve yeni dönem yol haritasına ilişkin DEM Parti Genel Merkezinde basın toplantısı düzenledi.

Doğan, açıklamasında şunları söyledi: 

Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının en hızlı şekilde hayata geçmesi için inisiyatif almaktan kaçınmayacağız 

Hala sürmekte olan MYK toplantımızın arasında karşınızdayım. Tahmin edeceğiniz gündemlerle toplandık. Bir dizi toplantımız 27 Şubat’tan bu yana sürüyor. Parti Meclisimiz ve il eş başkanlarımız toplandı. Milletvekili arkadaşlarımız ve belediye eş başkanlarımızla toplanıyoruz. Bu toplantılar daha da sürecek. 27 Şubat çağrısı tüm dünyada yankılandı. DEM Parti olarak bir kez daha buradan ifade edelim: Sayın Öcalan’ın İmralı tecridini aralayarak tüm dünyaya duyurduğu bu tarihsel çağrının arkasındayız, yanındayız. Bu inisiyatifi çok önemsiyoruz, çok tarihi buluyoruz. MYK’mız adına bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının en hızlı şekilde hayata geçmesi için yapmamız gerekenleri yapmaya hazır olduğumuzu, bu konuda inisiyatif almaktan kaçınmayacağımızı defaatle burada söyledik. Şimdi ise dünden daha büyük bir kararlılıkla, bu çağrının gereklerinin yerine getirilmesi ve bundan sonraki sürecin hızlı bir şekilde işletilebilmesi için DEM Parti olarak görev, sorumluluk ve inisiyatif almaya hazır olduğumuzu tekrar ifade ediyoruz. 

Çağrı, demokratik siyaset kanallarının açılması ve genişlemesi içindir

27 Şubat’tan bu yana, siyasi yelpazenin her renginden siyasi partilerin liderlerinin yaptığı açıklamalar tabii ki memnuniyet verici. Bunlar özlenen açıklamalar. Bu açıklamaların artması da temennimiz. Yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın çeşitli yerlerinden Sayın Öcalan’ın çağrısına ilişkin açıklamalar geldi. Sayın Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı dünyada yankılanan bir çağrıya dönüştü. Bu da Kürt meselesinin, Türkiye’deki demokrasi sorununun yalnızca Türkiye ile sınırlı bir mesele olmadığını bir kez daha göstermiş oldu. Bu açıdan baktığımızda hayat, DEM Parti’nin yaptığı tespitleri doğrulamış oldu. Çünkü toplumsal talepleri, itirazları, isyanları duyan bir siyasi geleneği temsil ediyoruz. Çünkü yıllardır müzakere ve demokratik siyaset kanallarının açılması için bedel ödeyen bir geleneği temsil ediyoruz. Sözünü ettiğimiz çağrı, demokratik siyaset kanallarının açılması ve genişlemesi çağrısıdır. Bu çağrı tüm dünyayı neden ilgilendiriyor? Çünkü hem yaşadığımız ülkenin hem komşu ülkelerin yani Ortadoğu coğrafyasının hem de dünyanın esas gündemi aslında yaşanan savaşlar ve bu savaşların kalıcı barışlarla nihayetlendirilememesidir. O yüzden çok önemli ve kıymetli bir çağrı. Barışa açılan bu kapıda hızla koşar adımlarla ilerlemek gerekiyor ki riskler ortadan kaldırılabilirsin. 

Şimdi artık söylenen sözün gereklerini yapmanın tam zamanı

Ülkemiz yıllardır olağanüstü gündemlerle, antidemokratik uygulamalarla ne yazık ki meşgul vaziyette. O yüzden bu çağrı hepimize, o yüzden bu çağrı herkese. Bu çağrının muhatabı yalnızca bu ülkede yaşayanlar değil; bu ülke dışında yaşayıp ülkede demokratikleşme, barış umudu ve hayali için mücadele edenler, bunun için bedel ödeyenlerdir aynı zamanda. Bu açıklamanın muhatabı bu nedenle demokrasi, çözüm ve barıştan yana olan herkestir. Metnin aynı zamanda önemli muhatabı kimler oluyor? Elbette ki iktidar ve devlettir. Sayın Öcalan’ın çağrısı son derece açık ve sade biçimde ifade edilmiş. İşte bu sade, yalın ve tartışmaya mahal vermeyecek kadar açık olan çağrıda, birçok şey var ama en başa çekeceğimiz çok önemli bir nokta var. Kaçırılmaması gereken bir fırsat bu. Bu fırsat için önemli destek mesajları geldi. Şimdi artık hakikaten söylenen sözün gereklerini yapmanın tam zamanı. 

Yapılması gereken Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının hayata geçirilmesidir 

Günlerdir tartışılan bir başka kritik tarihi açıklama daha var. Ne tartışılıyordu? Acaba Sayın Öcalan’dan bir çağrı gelirse Kandil buna uyar mı, uymaz mı? Örgütü ne diyecek? Buna ilişkin sayısız spekülatif haber yapıldı. Sayın Öcalan’ın açıklamasının hemen sonrasında, kurduğu örgütten yani PKK’den de bir açıklama geldi. Tarihi önemde bir açıklamaydı. PKK ateşkes ilan etti. Bu açıklamayı çok memnuniyet verici bulduğumuzu ifade etmek isteriz DEM Parti olarak. Bu fırsatı güçlendiren bir açıklama. Burada yeri gelmişken bir daha söylemek isteriz. Görmek istediğimiz Türkiye, çatışmanın ve savaşın olduğu bir Türkiye değildir. Görmek ve yaratmak istediğimiz Türkiye, savaşın kalıcı bir biçimde son bulduğu, hepimizin içine sinecek kalıcı bir barışın gerçekleştiği bir Türkiye’dir. Bunun için çok önemli bir fırsattır. Bu açıklamanın da önemli bir adım olarak değerlendirilmesi gerekir. Hiç lafı eğip bükmeden doğrudan söylemek durumundayım, devlet ve iktidarın da söz konusu koşulların sağlanabilmesi için gerekeni yapması gerekiyor. DEM Parti olarak çağrı yapıyoruz: Hız önemli, zamana yaymamak önemli. O nedenle, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının hayata geçmesi için yapılması gereken her şey yapılmalıdır. Kimse bundan çekinmemelidir. Nihayetinde sözünü ettiğimiz konu insan hayatıdır. Artık insanların ölmeyeceği, annelerin ağlamayacağı bir toplum yaratmaksa tüm tarafların dileği ve isteği, biz bunun için her şeyi yapmaya hazırız. Çünkü bu toplumsal talep bizim de talebimiz ve yıllardır bunun için mücadele ediyoruz. 

Parlamento çok şey yapabilir

Yine çok konuşulan başka bir konu ve MYK’mızın da elbette gündemlerinden biri. Meclis zemini, parlamento ne yapabilir? En sık sorulan sorulardan biri de bu. Parlamento çok şey yapabilir. Yine buradan defaatle çağrılar yaptık. Eş Genel Başkanlarımız çağrılar yaptı. İlgili kurullarımız ve milletvekili arkadaşlarımız bu sorunların çözümü için Meclis’in yapabileceklerinin altını çizdi. DEM Parti İmralı Heyeti, İmralı’da Sayın Öcalan’la görüştükten sonra ilk görüşmelere parlamentodan başladı. Bu istişareler orada başladı ve orası adres gösterildi birçok kesim tarafından. Onlarca yıldır adres gösteriliyor ve olması gereken önemli zeminlerden biri. Ne yapmalıyız? Hepimizin ihtiyaç duyduğu hukuk, hak ve özgürlükler, demokrasi ve adalet düzeninin herkes için işlemesi, yani demokratik hukuk ilkelerinin hayata geçmesi. İşte parlamento bunu sağlayabilecek bir zemin.  

Barışın kaybedeni, savaşın kazananı olmaz; o yüzden herkesi birlikte kazanmaya davet ediyoruz

Şimdi ne olacağı sorularına yanıtlar üretebilecek, bunun için yasal düzenlemeler yapabilecek ve bunu güvenceye kavuşturabilecek önemli bir zemin olduğu için parlamentoya buradan bir kez daha sorumluluğunu hatırlatmak isteriz. Kanayan bir yara var. Onlarca yıldır kanamakta olan bu yarayı açıkta bırakmamak gerekiyor. O yüzden de bu fırsata, çok hızlı bir biçimde birtakım yasal çerçevelerle ve somut adımlarla yanıt vermek gerekiyor ki kaygılar ve endişeler ortadan kalksın. Riskleri ortadan kaldıracak olan, bu sadeliğe aynı sadelikle yanıt vermektir. Böyle bir iradeyi ortaya koymak, bu iradeyi de birtakım yasal düzenlemeler için değerlendirmektir. Yıllardır dedik ki çözümün ve barışın adresi Sayın Öcalan’dır, esas muhataptır. Dedik ki İmralı’nın kapılarını açın ve nelerin değişeceğini, nelerin değişme ihtimali olduğunu hep beraber görelim. Henüz kapılar tam açılmadan, henüz Sayın Öcalan’ın fikirleri toplumla özgürce buluşmadan dahi Türkiye’de iklim değişmeye yüz tuttu. Hep beraber barış ve demokratik çözüm ihtimalini konuşuyoruz. Onlarca yıldır süren bir savaşın son bulma ihtimalini konuşuyoruz. Kalıcı bir biçimde son bulma ihtimalini konuşuyoruz. Eşit, özgür ve adil bir ülkede hep beraber kazanma ihtimalini konuşuyoruz. Çünkü barışın kaybedeni, savaşın kazananı olmaz. O yüzden birlikte kazanmaya herkesi davet ediyoruz. 

Farklı bir pencereden bakalım, ezberleri bozalım

Barış ve demokrasi hepimizin hakkıdır. Bu nedenle bu çağrı hepimize, hepimiz sorumluluk hissetmeliyiz. Hepimizin yapabilecekleri var. Kapalı kapılar ardında acaba birtakım pazarlıklar mı oluyor? Pazarlıkların sebebi bu rejimi kalıcı hale getirmek mi? Kandırıyorlar mı, kanacaklar mı? Bu tartışmalar gönüllü bir körlük olabilir ancak. DEM Parti olarak Türkiye kamuoyuna bir daha sesleniyoruz: Farklı bir pencereden bakalım, ezberleri bozalım. Gönüllülüğü savaşın sona ermesi için ortaya koyalım. Buna gönül indirelim. Çünkü asıl yapılması gereken bu gönüllü körlükten vazgeçmek, bu siyasi çıkar çerçevesinden uzak durmaktır. Bunlar toplumu aldatan ve yıllardır sürdürülen yöntemlerdir. Bunlar Türkiye’ye kazandırmadı, kaybettirdi. Daha fazla zaman kaybetmeden hep birlikte kazanalım. 

Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı için 101 merkezde halk buluşmaları gerçekleştireceğiz

Değerli Türkiye halkları, önemli gündemlerimizden diğer ikisini paylaşmak istiyorum sizlerle. Biri 8 Mart. Yalnızca biz kadınları değil hepimizi ilgilendiriyor. Bu kadar çok kadının öldürüldüğü, erkek şiddetine maruz kaldığı bir ülkede tüm toplumu ilgilendiren bir mesele kadına yönelik şiddetle mücadele. O yüzden biz bir yandan da 8 Mart’ta alanlarda olmaya hazırlanıyoruz. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını alanlarda kadınlarla buluşturmaya hazırlanıyoruz. Bu sabah Kadın Meclisi Sözcümüz de bir açıklama yaptı, bu çağrıyı kadınlar olarak güçlü bir biçimde sahiplendiğimizi buradan ifade etti. 21 Mart geliyor, Newroz geliyor. Newroz’a da bu coşku ve umutla hazırlanıyoruz. Yani DEM Parti olarak önümüzdeki günlerde yeniden sahaya iniyoruz. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı için tam 101 merkezde halk buluşması yapacağız. İzmir’den Şırnak’a, Hakkari’den Manisa’ya, Trabzon’dan Ankara’ya ve İstanbul’a her yere uzanmaya çalışacağız. Herkese anlatmaya çalışacağız. Neyi anlatacağız? Barışı. Niye anlatacağız? Çünkü birlikte inşa etmemiz gereken bir yeni döneme giriyoruz. Hepimiz için yeni bir sayfa açılıyor. Aralanan bu kapıdan birlikte geçelim, açılan bu sayfaya birlikte yazalım. 

Uzatılan bu eli sımsıkı kavrayalım ki avuçlarımızdan kayıp gitmesin

Bugün uzatılan bu eli sımsıkı tutalım, öylesine bir kavrayalım ki avuçlarımızdan kayıp gitmesin. Bu eli sımsıkı tutmak hepimizin yurttaşlık görevidir aynı zamanda. O nedenle, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı Halk Buluşmaları ile barış ihtimaline en uzak kesimlere bile giderek bu yeni süreci anlatmaya çalışacağız. Onların kaygılarını gidermeye çalışacağız. Dünden daha büyük bir kararlılıkla, dünden daha büyük bir umutla, daha büyük bir coşkuyla yapacağız. Çünkü kendimize ve tecrübemize güveniyoruz, bunu başarabileceğimize inanıyoruz. Kürt sorununun demokratik çözümü için bugüne kadar destek veren, bunun için bedel ödeyen, bu çözüme omuz veren herkesin de bu yolda tereddütsüz bir biçimde yürüyeceğinden hiçbir şekilde kuşku duymuyoruz. Kürt sorununun çözümü demek Türkiye’nin demokratikleşmesi demektir. Birbirinden ayrılmaz bağlarla iç içe geçmiş bu iki meseleyi çözmek konusunda biz kararlıyız. Aynı irade ve kararlılığın tüm muhataplar, toplum ve taraflar açısından da ortaya konulması gerekiyor. 

Bizim programımız, Türkiye’nin nasıl demokratikleşeceği ve Kürt meselesinin nasıl çözüleceği üzerinedir

SORU: Selahattin Demirtaş’ın hastanede Bahçeli ile telefonla görüştüğü iddiası var. Sizde bu konuda bilgi var mıdır? DEM Parti olarak bugünden sonra demokrasi konusundaki pozisyonunuz nedir? Anayasal anlamda parlamenter sistem mi? Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü dönem seçilmesi için anayasa değişikliği önünüze gelirse DEM Parti olarak tavrınız ne olur?

Bakınız, çağrının adı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”dır. Metnin içinde de demokrasi vurgusunu sıkça görmek mümkün. Dolayısıyla, bu bizim için yeni bir kavramsallaştırma değil. Sayın Öcalan’ı takip edenler, onun kitaplarını, 1993’te, ardından 1999’da, sonra 2013’te yaptığı çağrıları, savunmalarını ve bugün, 2025’te ortaya koyduğu çağrıyı incelediklerinde, içerik ve paradigma açısından büyük bir kararlılık ve tutarlılık göreceklerdir. Yeni olan da bunun toplumla bu denli belki geniş ölçekte ama kıt kanaat imkanlarda buluşuyor olmasıdır. Bu bizim için de yeni bir şey değil. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adımız. Partimiz, demokrasiyi ilk kez kavramsallaştırmıyor. Partimizin geldiği siyasi geleneğe bakıldığında da demokrasinin çözümden ayrılamaz olduğunu görmek mümkündür. DEM Parti olarak bu sürece ne kadar büyük bir değer biçtiğimizi ilk tokalaşmadan bugüne kadar söyledik. Bunu açık bir biçimde kamuoyu ile paylaştık. “Buradan bir şey çıkmaz” yaklaşımı göstermek yerine, bir şey çıksın da bir sürece evrilsin diye yapılması gerekenleri paylaştık. Bu konuda bir yol haritamız hep vardı. Bizim programımız zaten bunun üzerine kurulu: Türkiye nasıl demokratikleşir, Kürt meselesi nasıl çözülür? Ve neden ikisi birbirinden ayrılamaz? Neden Kürt meselesi çözülmezse Türkiye demokratikleşemez?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin bir gündem yok 

Parlamenter sistem mi yoksa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi mi sorusuna gelelim. Biz bu konuda fikrimizi her zaman açık bir biçimde ifade ettik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine karşı en demokratik ve kararlı mücadeleyi sergileyen ve bunun en çok mağduru olan siyasi partiyiz. Sistemin nasıl olması gerektiğini en yüksek perdeden ifade eden siyasi partiyiz. Antidemokratik uygulamalara karşı en geniş çeperde yan yana gelişleri desteklen, rejimin demokratikleşmesi için mücadele eden bir siyasi partiyiz. Geçmiş parlamenter sisteme ilişkin eleştirileri de olan bir partiyiz. Bunu kabul etmeliyiz. Parlamenter sistem eğer Türkiye’deki dertlere deva olsaydı, muhalefet bloku “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adı altında bir metinle kamuoyunun karşısına çıkmazdı. Demek ki parlamenter sistem de Türkiye’de bazı sorunları çözemedi. Bu açık. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin ne sorduğunuz soruların içeriğine ilişkin bir gündem var şu anda Türkiye’de ne böyle bir tartışma konusu var. Sistem tartışması yapılamıyor ki Türkiye’de. O kadar daraltılmış bir ifade özgürlüğü alanıyla karşı karşıyayız. İnsanlar “Türkiye için uygun sistem şudur” diyemez hale geldiler bu ülkede. 

Türkiye demokratik ve kapsayıcı bir anayasaya layık

İşte, hepimizin karamsarlığa neredeyse gark olduğu, özgürlük alanlarının bu kadar kuşatıldığı bir anda çok büyük bir barış ve demokratik toplum inşasına ilişkin bir çağrı geldi. Çok değerli bu çağrı. Bizim şu anda gündemimizde bu var. Sözünü ettiğiniz başlıklar gündeme gelirse, elbette ilgili kurullarımız toplanıp bu konuya ilişkin görüşümüzü açıklayacaktır. Şu anda olmayan bir gündemle ilgili MYK’mız adına konuşamam. Ancak şunu yine aynı netlikte söyleyebilirim ki Türkiye’nin yeni, demokratik ve kapsayıcı bir anayasaya ihtiyacı var. Bu da bizim yıllardır yaptığımız bir tespit. Darbe anayasasının bile uygulanmıyor oluşuna ilişkin bugün rahatsızlık duyan pek çok siyasi partiden biriyiz. Şimdi bu trajik bir durum değil mi ülke açısından? Elbette Türkiye demokratik bir anayasaya, kapsayıcı bir anayasaya layık bir ülke. Tıpkı demokrasiye, eşitliğe ve adalete layık olduğu gibi. Biz bu layık olduğu değerlere ulaşması için de tabii ki mücadele edeceğiz.

Yeni dönemi daha da kıymetlendirecek olan şey insanların özgürce konuşabildiği ortamı yaratacak uygulamalardır 

Gelelim Bahçeli ile olan görüşmelere… Hem Ahmet Türk’ün telefon görüşmesinden bahsettiniz hem de Demirtaş’ın telefon görüşmesini sordunuz. Bu vesileyle, Sevgili Başak Demirtaş’a da geçmiş olsun dileklerimizi iletmek isterim. Partiler arası diyalog, liderler arası diyalog bizim bugüne kadar zaten savunduğumuz şeylerden. Dolayısıyla bu diyalog ve temas memnuniyet verici. Olsun ama düşünün hapishane koşullarından bahsediyoruz. Hem Demirtaş’la yapılan görüşmeyi hem de Ahmet Türk ile yapılan görüşmeyi teyit ediyorum. Ayıca içeride olmaması gereken siyasetçiler bugün hala hapiste. İçeride olmaması gereken gazeteciler hapiste. İçeride olmaması gereken yazarlar hapiste. İçeride olmaması gereken aktivistler hapiste. Belediye eş başkanları hapiste. Hasta tutsaklar var hapiste. İleri yaşta olan ama hala içeride tutulan tutsaklar var hapiste. Cezaevi Gözlem ve İdare Kurullarının uyguladığı bir zulüm var hapishanelerde. Bunlar olmaması gereken şeyler. Yeni bir dönemden bahsediyorsak, yeni bir sayfadan bahsediyorsak -ki biz buna inanıyoruz- evet, yeni bir dönem başlıyor tüm Türkiye halkları ve Ortadoğu halkları için. Bu yeni dönemi daha da kıymetlendirecek olan şey de insanların özgürce konuşabildiği, örgütlenebildiği, görüşlerini ifade etmekten çekinmediği, gönüllülüklerini ve aidiyetlerini artırabildiği ortamı yaratacak uygulamalardır. 

Bir video görüntü var ama biz niye göremiyoruz, Sayın Öcalan’ın sesini niye duyamıyoruz?

SORU: Demirtaş’ın Sayın Bahçeli ile görüşmesi nasıl gerçekleşti, nasıl izin verildi?

Bu da yeni bir şey değil. Sevgili Selahattin Demirtaş’ın babası rahatsızlandığında -burada bir kez daha rahmetle yad edelim- babasını görmeye gitmişti. Bu son derece normal ve kullanılması gereken bir hakkın bu şekilde özel izne tabi tutulması zaten eleştirilmesi gereken konulardan biri. Kullanılan hak, normal koşullarda kullanılabilmesi gereken bir hak. 

Her şeyi böyle mevzuat üzerinden açıklamaya çalışan bakanlığa da buradan seslenmek isteriz. Mesela ben dün Şırnak’taydım, il kongremizi yaptık. İnsanlar orada bize sordu: Adalet Bakanlığı açıklama yaptı, mevzuata uygun değil video görüntü dedi. Ancak biz fotoğrafta da gördük, Eş Genel Başkanlarımız da açıkladı. Bir video görüntü var ama biz bunu niye göremiyoruz, Sayın Öcalan’ın sesini niye duyamıyoruz? Bu görüntü niye kamuoyu ile paylaşılmıyor? Bunları sordu insanlar. Her şey bu ülkede mevzuatlara uygun yapılsaydı, bu mevzuatlar da insanların özgürlükleri lehine yapılsaydı, zaten bugün bu tartışmalar da olmazdı. 

Sayın Öcalan’ın çağrısı ile ayrıştığımız hiçbir yer yok

SORU: Silah bırakma çağrısı yapıldı ama özerkliğe ve federasyona da kapı kapandı. Öcalan’ın çağrısını harfiyen destekleyecek mi DEM Parti yoksa, ayrıştığı noktalar var mı?

Söyleşimin tamamını izlemenizi tavsiye isterim. Kürtçe bir söyleşiydi. Belli ki çeviride de birtakım eksiklikler oldu. O haberleri gördük, tekzip etme ihtiyacı hissetmedik. Basın toplantısının en başında şöyle başladım: Biz bu çağrının, bu inisiyatifin arkasındayız, yanındayız, destekliyoruz. Dünden daha büyük bir kararlılıkla, dünden daha büyük bir umutla ve coşkuyla. Çünkü kendimize güveniyoruz. 

Sayın Öcalan’ın çağrısı ile bizim ayrıştığımız hiçbir yer yok. DEM Parti olarak bizim de arzumuz demokratik bir toplum, bizim de arzumuz kalıcı bir barış. Biz yıllardır bunu anlatmaya çalışıyoruz. Partimiz bunun mücadelesini veren, ağır bedellerini ödeyen ve hala bu nedenle ağır bedellerle karşı karşıya kalan bir siyasi geleneği temsil ediyor. Pek çok siyasetçimiz cezaevinde ve hala belediyelerimize kayyım atanıyor. Böyle bir geleneği temsil etmemize rağmen hiçbir zaman demokratik siyaset alanından vazgeçmedik ve “en kötü barış savaştan daha iyidir” dedik. Biz şimdi en iyi, en büyük, en kalıcı barışı yapmak istiyoruz. DEM Parti olarak ne yapılması gerekiyorsa, bunu yapmaya hazırız. Sayın Öcalan’ın çağrısı gelmeden önce de bunu söyledik, bugün de söyledik. Teknik boyutuna gelince; Türkiye çok kimlikli, çok renkli, çok dilli, çok inançlı bir ülke ve layık olduğu bu demokratik topluma uygun biçimde yönetilmeli. Bu da bir sır değil. Kapsayıcı ve demokratik bir ülke dediğimizde, bunun Sayın Öcalan’ın çağrısıyla ayrışan hiçbir tarafı olmadığı gibi, aksine tamamen örtüşen ve birbirini tamamlayan tarafları var. 

Hiçbir bölge farkı gözetmeksizin herkese ulaşmak istiyoruz

SORU: 101 noktada halk buluşmaları düzenleyeceğinizi söylediniz. Muhalefet partileri ile bir görüşme olur mu? Yeniden siyasi partiler ile görüşme ziyaretleri heyet tarafından veya partiniz tarafından olur mu? Başka hangi kesimlere anlatacaksınız? 

Biz en geniş yelpazede herkese ulaşmak istiyoruz. Karadeniz’den Ege’ye, İç Anadolu’ya ve Marmara’ya kadar. Bu epeydir yapageldiğimiz bir şey aslında. Hiçbir bölge farkı ve ayrımı gözetmeksizin yapıyoruz. Barışa ve Kürt meselesinin çözümü ihtimaline en uzak olduğunu düşündüğümüz herkese ulaşmak istiyoruz, anlatmak istiyoruz. Bunun gerçekten herkese kazandıracağını biliyoruz. Bunu yaşadık, gördük, deneyimledik. Kalıcı hale gelmesi gerekiyor. Birtakım zeminlerin oluşturulması gerekiyor. Bunun toplum tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. Çünkü toplumun barışa ihtiyacı var, bu çok açık. Ekonomik verilere dahi baktığımızda bunu görmemiz mümkün. Ancak barışın da topluma ihtiyacı var. Biz bu buluşmayı sağlamak istiyoruz. Dolayısıyla muhalefet partileriyle de görüşeceğiz tabii ki. Herkes, her muhatap burada çok çok önemli bir yer teşkil ediyor. DEM Parti İmralı Heyeti daha önce çeşitli görüşmeler yaptı. İkinci görüşmeden sonra da çeşitli görüşmeler yaptı. Ulaşabildikleri kadar kesimlere ulaşmaya çalıştılar. Herkesi buna davet ettiler. Cesur olmak gerekiyor, barıştan korkmamak gerekiyor. Muhalefet partileriyle de görüşeceğiz. Gereken herkesle, her siyasi partiyle bugüne kadar kurulmayan ama kurulmasını arzu ettiğimiz diyalogun ve temasın kurulması için elimizden geleni yapacağız. 

Mutlaka beraber kazanacağız; savaşın kazananı olmaz ama barışın kazananı olur

SORU: Hız meselesinden ne kastediyorsunuz? Devlet ve hükümet gerekli koşulları sağlamalı dediniz. O koşullar nedir? Beklediğiniz somut adımlar nelerdir? 

Hız önemli. Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan da dün ifade etti. Ben de MYK’mız adına söyledim. Açık ve kanayan bir yara dedim. Bu yarayı açık bırakmak, enfekte olmasına neden olur. Ne demek istiyoruz? Böyle süreçler kolay inşa edilmiyor. Kalıcı barışları inşa etmek, dünyada da çeşitli deneyimlerden gördüğümüz üzere kolay olmuyor. Ancak kolaylaştırıcı yolları var. Biz bu deneyimlerden yararlanmak istiyoruz. Türkiye de bunun kolaylaştırıcı yollarının neler olduğunu defalarca deneyimledi. Belli bir tarihsel birikimimiz var ve bu tarihsel deneyim yol gösterici olabilir. Geçmişten dersler çıkarabilirsek yol haritasını bulabiliriz. Eğer DEM Parti’ye iletilmiş belirlenmiş bir yol haritası olsaydı veya bizim yürüttüğümüz bazı görüşmeler sonucunda üzerinde uzlaşılan bir yol haritamız bulunsaydı ya da DEM Parti İmralı Heyeti tarafından bize aktarılan başka başlıklar ya da konular olsaydı, bunları sizinle paylaşırdık. Son derece açık bir biçimde 1 Ekim’den bu yana olan her şeyi sizlerle paylaştık. Ancak yol haritası çok kolay. Hepimizin muzdarip olduğu, mahrum kaldığı bazı şeylerden bahsediyoruz. Eşitlik, adalet, özgürlük, örgütlenme özgürlüğü… Bunların önündeki engellerin kaldırılması bütün toplumun talebi. Ama mesela Kandil’in yanıtlaması gereken bazı sorular yönelttiniz bana, ona biz DEM Parti olarak yanıt veremeyiz. PKK açıklamasında, son derece açık biçimde “koşullar sağlanmalı” diyor. Orada açık bir açıklama var. Sayın Öcalan’ın da çağrısı açık. “Bizim kongremizi toplamamız için koşullar sağlanmalı” diyor. Biz de diyoruz ki gereken her şey yapılmalı. Ortaya cesur bir irade konuldu. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Bahçeli, Sayın Öcalan bu konuda açıklamalar yaptı. Şimdi bu memnuniyet verici açıklamaların gereğinin yerine getirilmesi gerektiğini söylüyoruz biz. Beklentimizin, çözmeye yönelik bir iradenin ve bu iradeyi gösteren bir dil ve tutumun ortaya çıkması olduğunu söylüyoruz. Bu kadar açık. Geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Bu ilgi de gösteriyor ki hakikaten bir arada barış içinde eşit ve adil bir biçimde yaşamaya ihtiyacımız var. Bunu mümkün kılacak gücümüz var, ortak bir mücadele belleğimiz var. Şimdi bunları buluşturmanın zamanı. Olmazlar yerine olurları masaya koymanın, olurlar üzerinden gitmenin, iyilikle bu kötülüğü yenmenin ve iyiliği kalıcı hale getirmenin zamanıdır. Mutlaka beraber kazanacağız. Savaşın kazananı olmaz ama barışın kazananı olur. 

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları