loading
close
SON DAKİKALAR

Devlet Bahçeli; Kürt kökenli kardeşlerimizin daha az eşit olduğunu söylemek hakikate alenen kıymak ve kast etmektir!

Devlet Bahçeli; Kürt kökenli kardeşlerimizin daha az eşit olduğunu söylemek hakikate alenen kıymak ve kast etmektir!
Tarih: 28.11.2023 - 09:20
Kategori: Siyaset

Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, "Türkiye'de herkes eşittir, fakat Kürtler daha az eşittir" açıklamasını anımsatarak, "Kürt kökenli kardeşlerimizin daha az eşit olduğunu söylemek hakikate alenen kıymak ve kast etmektir."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, "Türkiye'de herkes eşittir, fakat Kürtler daha az eşittir" açıklamasını anımsatarak, "Kürt kökenli kardeşlerimizin daha az eşit olduğunu söylemek hakikate alenen kıymak ve kast etmektir. Bu soysuz iddia tümüyle bühtandır. Bu sefil iddia devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kesif bir saldırıdır ve suçtur." dedi.
 
 
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, 28 Kasım 2023 Salı günü TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada;

Değerli Milletvekili Arkadaşlarım,

Saygıdeğer Misafirler,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Haftalık olağan Meclis Grup Toplantımıza başlarken hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor; başarılı, huzurlu ve sağlıklı günler geçirmenizi diliyorum.

Yurt içinde ve yurt dışında; televizyon ekranlarından, sosyal medya platformlarından, radyo kanallarından bugünkü toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan değerli kardeşlerimize en kalbi selamlarımı iletiyorum.

Yegâne gayesi günü kurtarmak olan siyasetçilerin iradeleri kumandalı, iddiaları kuşkulu, ifadeleri kuru ve kuruntuludur.

İkinci el siyasetlerin, defolu siyasi partilerin, bununla mündemiç yıkıcı düşüncelerin, negatif duyguların ülke ve millet hayrına bir değer üretmesi sadece hayal mahsulü bir ihtimaldir.

Yalandan vergi alınsa iflas bayrağını çekecek kadar yüzsüz olanların ne duruşu duruştur, ne de sözü sözdür.

Bunlara itibar edilmesi bizzat itibar kelimesinin mana ve muhteva açısından inkarıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi için siyasi namus abeste direniş değil, hakikate teslimiyet, millete hizmet ve mensubiyettir.

Merhum Cemil Meriç’ten ilham alarak diyeceğim odur ki; siyasetimiz devirleri kuşatan, dönem sınırlamasına takılmayan bir şuur enginliğidir.

Bütün gerçekleri yoklayarak, bütün maskeleri yırtarak, bütün iftira düzeneklerini kırarak, bütün ezberleri bozarak sıratı müstakim üzere mücadelemizi sürdürüyoruz.

Her seferinde dava irfanımızı yeniden fethe koyularak bugünü geleceğin ümitlerine, geçmişin de ünsiyetine bağlıyoruz.

Bozgunda zafer düşü gören zavallı güruhu sürekli rahatsız ediyoruz.

Bir derviş sabrıyla, bir akıncı sebatıyla, bir kaşif heyecanıyla, milletimizin ruhunda define arayan bir seyyah hevesiyle mücadelemizi sürdürüyoruz.

Aynı gökte uçan karganın gündemi başka, kartalın gündemi başkadır.

Aynı yerde sürünen yılanın dünyası başka, yürüyen kurdun dünyası başkadır.

Bizim dünyamızın mihveri, gündemimizin mihenk taşı elbette Türkiye’dir, Türk milletidir.

Milliyetçi Hareket Partisi; büyük bir fikir hamulesine, yüksek bir idrak seviyesine, muazzam bir vatan ve millet sevdasına haiz dava ekolü, siyaset erdemidir.

Açık sözlü ve kalender bir tavırla, sömürgeleşen siyasetçileri, köküne ve kimliğine yabancılaşmış sözde aydın ve kalem sahiplerini cesaretle tenkit eden, alayını birden silkeleyen soylu bir mizacın kalesi üç hilaldir.

Hıyanetin, husumetin ve hizbin dışında huzurlu ve güvenli bir liman arayanlar için tek çare tıpkı deniz feneri gibi çevresine ışık salan Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’dır.

Cumhuriyet’in yeni yüzyılında tam beş yıldır mahalli idarelere düşen zillet gölgesini kaldırmak amacıyla insanüstü bir gayretle çalışıyor, çabalıyor ve hazırlık yapıyoruz.

Milletimizi aydınlık iddiasıyla karanlığa çekmek isteyenlerin ipliğini pazara çıkarmak için sabırsızlanıyoruz.

Bağımlı vicdanlarıyla, esir kafalarıyla, çerçöp siyasetleriyle Türkiye’nin önünü kesmek isteyen siyaset kofluğunu mahalli idarelerden silip atmak hedefiyle yanıp tutuşuyoruz.

Cumhurun 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde tezahür eden başarısına yeni bir halka eklemek istiyoruz.

Merkezi yönetimle yerel yönetimler arasında denge, uyum ve insicam olmasını amaçlıyoruz.

Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaşabilmek için bunu mecburi addediyoruz.

Karşımızdaki siyasi bariyeri, teslimiyetçi siyaset engelini, ahlak ve aidiyet kriziyle malul siyasetçi pürüzünü aşmak durumundayız.

Bir karar vericinin değil, rehin altındaki bir protestocunun ruh haliyle siyaset yapanlara günlerini göstermenin, tarihin ve milletin gündeminden tamamen çıkarmanın anlayış ve arayışındayız.

Bu maksatla hür bir irade kifayetiyle de devamlı çalışıyoruz.

14 Ekim 2023 tarihinde Bursa merkezli başladığımız “2024’e Doğru, Diyar Diyar Anadolu” temalı “Genişletilmiş Bölge İstişare Toplantıları”mızın sonuncusunu 26 Kasım 2023 Pazar günü 9 ilimizin katılımıyla Ankara’da yaptık.

81 ilimizin tamamında milletimizin her güzel insanıyla görüştük, konuştuk, hasret giderdik, hedeflerimizi paylaştık, düşüncelerimizi açıkladık, inanç ve irade birliği çatısı kurduk.

Mesela; Iğdır’dan Aras’ın, Aydın’dan Menderes’in, Tunceli’den Munzur’un, Manisa’dan Gediz’in, Tekirdağ’dan Ergene’nin, Diyarbakır’dan Dicle’nin, Kastamonu’dan Gökırmağ’ın, Sakarya’dan Sapanca’nın, Yalova’dan Marmara’nın çağıltısını dinledik.

Mesela; Muş’tan Alparslan’ın, Antalya’dan Keykubat’ın, Karaman’dan Mehmet Bey’in, Bursa’dan Orhan Gazi’nin, Edirne’den Sinan’ın, İstanbul’dan Fatih’in, Çanakkale’den Mehmetçiğin, Gaziantep’ten Şahin Bey’in, Kahramanmaraş’tan Sütçü İmam’ın, Afyonkarahisar’dan Kocatepe’nin, Kütahya’dan Dumlupınar’ın şanıyla, şöhretiyle ve şerefiyle kenetlendik.

Mesela; İzmir’den ilk kurşunun, Samsun’dan ilk adımın, Amasya’dan ilk ilanın, Erzurum’dan ilk duruşun, Sivas’tan ilk doğruluşun ve nihayet Ankara’dan kurtuluşun mesajlarıyla milli ve manevi emanetleri kucakladık.

Elazığ’da çaydaçıra, Rize’de horon, Muğla’da zeybek, Osmaniye’de bozlak, Yozgat’ta sürmeli, Ağrı’da bar, Van’da Toycular, Adıyaman’da hasat, Malatya’da ağırlama neyse biz oyuz dedik.

Nitekim geçmişte bakınız ne söylemiştik:

“Biz horon kadar Karadeniz, zeybek kadar Ege’yiz.

Karşılama kadar Trakyalı, halay kadar, semah kadar Doğuluyuz, Güneydoğuluyuz, biz Anadolu’yuz.”

Yine ne söylemiştik:

“Adımız bir, anımız bir, acımız birdir. Biz büyük bir aileyiz. Kuzeyden güneye, doğudan batıya; tek bilek, tek yüreğiz. Biz Türkiye’yiz, Türk milletiyiz.”

Kurucu Genel Başkanımız ve Başbuğumuz Kayserili Alparslan Türkeş Bey bizim özgüvenimiz, öz değerimizdir ve biz demektir.

Duygularımızı coşturan vatan şairi İstanbullu Mehmet Emin Yurdakul ve Hüseyin Nihal Atsız demek biz demektir.

Milliyetçiliğin fikir kaynağı Diyarbakırlı Ziya Gökalp demek biz demektir.

Hocamız ve ilham kaynağımız Erzurumlu Mümtaz Turhan demek biz demektir.

İstiklal şairimiz Rumelili Mehmet Akif Ersoy,

Gönül ve inanç adamı Vanlı Ahmet Arvasi,

Büyük fikir insanımız Rizeli Galip Erdem,

Fikir pınarımız Kırşehirli Erol Güngör demek biz demektir.

Hangisini sayalım, hangi birini atlayalım,

Düşüncelerimizin kılavuzları, büyük dava adamlarımız;

Aydınlı Mehmet Eröz, Trabzonlu Osman Turan,

Malatyalı Necmettin Hacıeminoğlu, Çatalcalı Arif Nihat Asya,

Gaziantepli Dündar Taşer, Antalyalı Osman Yüksel Serdengeçti, 

Burdurlu İbrahim Kafesoğlu ve daha niceleri Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in varoluş sırrı ve fikir membaı demektir.

Aziz milletimizin tüm değer, miras ve yöresel güzellikleri başımızın tacı, kalbimizin tahtıdır.

Hiç kimseyi ayırmadık, ayırmayacağız.

Hiç kimseyi yabancı görmedik, asla da görmeyeceğiz.

Türk milleti onuruna düşkün bir millettir.

Sözde ve bölücü bir sanatçının hürmetle elini öpüp ardından “onurum, gururum” diyen CHP Genel Başkanı’na hatırlatırım ki, bizim onurumuz da, gururumuz da Türk milletidir ve ona mensubiyet duygusuna sahip herkestir.

Bizim anlayışımıza göre herkes eşittir Türkiye’dir.

Bir muamma, bir muvazaa, bir muazzep, bir mugalata olan CHP Genel Başkanı’nın; “Türkiye’de herkes eşittir, fakat Kürtler daha az eşittir” açıklaması bölücü lügatin, terör üslubunun tıpkısının aynısıyla yansımasıdır.

Kürt kökenli kardeşlerimizin daha az eşit olduğunu söylemek hakikate alenen kıymak ve kast etmektir.

Bu soysuz iddia tümüyle bühtandır.

Bu sefil iddia devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kesif bir saldırıdır ve suçtur.

Kürt kökenli kardeşlerim eşit hak ve hukuka sahip vatandaşlarımızdır ve bizim can beraberimizdir.

Hangi bir Kürt kökenli kardeşim herhangi bir imkandan bugüne kadar mahrum kalmıştır?

Cumhuriyet Türkiye’sinde fırsat eşitliğini yok saymak mümkün müdür?

Vatandaşlarımıza ehliyet ve liyakat ölçüleri kapsamında her kapı açık değil midir?

Kürt kökenli kardeşlerim kaymakam, diplomat, vali, milletvekili, bakan, Meclis Başkanı ve hatta Cumhurbaşkanı olmadılar mı?

İşadamı, akademisyen, medya mensubu, bürokrat, dahası CHP’ye genel başkan olarak toplum önüne çıkmadılar mı?

Bir insanın etnik kökeni sebebiyle ikinci sınıf muamele görmesi tarihimizin hiçbir döneminde görülmeyen bir alçalma halidir.

31 Mart 2024 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri öncesinde, CHP’nin acemi Genel Başkanı, sözüm ona HEDEP’i tava getirmek, Kürt kökenli kardeşlerimi istismar emeliyle gemi azıya almıştır.

Bunlar öyle karışıklar ki, akıl, vicdan ve siyaset anlayışı çerçevesinde bin parçaya bölünmüş durumdalar.

Atlas Okyanusu’ndaki Porto Riko çukuru kadar derin art niyetlilik içindeler.

Kürt kökenli kardeşlerim bayağı siyasi taktiklere aldanmaz.

Vatan ve millet muarızı siyasi üçkâğıtçılara kesinlikle aldırış etmez.

Bizim Kürt kökenli kardeşlerimize duyduğumuz sevginin kırıntısına sahip olmayan zevatın tedavüle soktuğu kara kampanya sonuçsuz kalmaya mahkum ve müstahaktır.

CHP Genel Başkanı’na tavsiyem, uydur gaydır bir kurultay yapıp ya HEDEP’i içlerine almaları ya da derhal HEDEP’e katılmalarıdır.

Bölücülük parkurunda CHP ile HEDEP’in yarışmasında öne çıkan olmaz. Çünkü HEDEP demek CHP demektir.

Artık CHP’yle PKK arasındaki teğet noktaları sayılamayacak kadar fazlalaşmıştır.

Cumhur İttifakı İstanbul’da zilleti sallayıp devirecektir.

Cumhur İttifakı Ankara’da zilleti savurup indirecektir.

Cumhur İttifakı yerel yönetimlerdeki makus hale Allah’ın izniyle son verecektir.

Cumhur İttifakı Türk milletidir.

Söz de, karar da, hüküm de, egemenlik de Türk milletinindir.

CHP Genel Başkanı, kulağını Kandil’e ve yeminli Türkiye düşmanlarına verdiği müddetçe hüsran ve hezimetten kurtulamayacaktır.

Unutmayalım ki, büyük siyasetçiler ne kötü talihin, ne şirret telkinlerin, ne de sinsi tezgahların esiri olurlar.

Kalbi pırıl pırıl, dalgasız deniz gibi olan milletimiz tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirmesini bilecek, ahlaklı ve milli siyaset ve dava insanlarına sonuna kadar destek verecektir.

Allah’ın inayetiyle;

Türkiye 31    Mart seçimlerinde bir kez daha al bayrakta buluşacak,

Türk milleti Cumhur İttifakı’nda uzlaşacaktır.

Bugünden itibaren 31 Mart 2024 tarihine kadar 125 günlük bir süre vardır.

Bu süre zarfında çalışmalarımızı günbegün hızlandırıp yoğunlaştıracağız.

Hz.Mevlana’nın dediği gibi, “Gönül gözün dehlizidir. Gönüle ne gelirse oradan göze gelir ve şekillenir.”

Bizim gönlümüzde bin yıllık kardeşliğin kutlu hatıraları vardır.

Bizim gönlümüzde Türk Devri’nin diri umutları vardır.

Bizim gönlümüzde yedisinden yetmişine, küçüğünden büyüğüne, yöresi, kökeni ve anasının dili ne olursa olsun milletimize can veren 85 milyon Türk vatandaşımızın tamamı yer almaktadır.

Bizi bölemezler, bizi yıkamazlar, ne yapsalar boş, bizi asla durduramazlar.

Konuşmamın bu aşamasında “2024’e Doğru, Diyar Diyar Anadolu” temalı “Genişletilmiş Bölge İstişare Toplantıları”mızın gerçekleşmesinde emeği geçen bütün dava arkadaşlarımı takdir ve tebrik ediyorum.

Alayınızı kutluyor, tam yol ileri diyorum.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Biz mevsimlere göre çekilen veya yağışa göre sel olup taşan ve bulanan bir suyun arayışında hiç olmadık.

Bizim doğru yerde, doğru zamanda, doğru insanlarla buluşmaktan muradımız hep buydu.

Doğru zamanda uygulayacağımız yanlış bir siyasetin bizleri ve bize umut bağlamış milletimizi felakete sürükleyeceğini biliyoruz.

Yanlış zamanda uygulayacağımız doğru siyasetin bize ve bize inananlara bir yarar sağlamayacağının da farkındayız.

Çarenin tükenmediği, ışığın tamamen kaybolmadığı hiçbir ortamda "ya hep ya hiç" diyerek yol almadık.

Bizim siyaseten ilerleyişimizin yol haritasında sabır vardır, akıl vardır, ahlak vardır, adanmışlık vardır, şuur vardır, denge vardır, ihtiyat ve ileri görüşlülük hakimdir.

"Dibi görünmeyen kuyulardan su içmemek"ten anladığımız da her zaman bu olmuştur.

Bize bu konuda yol gösteren en önemli rehber, tarihimizin bilhassa ibret ve ders almamız gereken ıstıraplı sayfalarında mahfuzdur.

Bu sayfalar aralandığında görülecektir ki,

İhanetlere karşı dikkatli olmazsak yıkım mukadderdedir.

Hilelere karşı uyanık olmazsak hayal kırıklığı kaderdir.

İftiralara ve karanlık oyunlara karşı tedbirli olmazsak bozgun kaçınılmazdır.

O halde,

Ayrılıklara karşı birleşmenin yanında durmalıyız.

Dağılmaya karşı güç birliğinin peşinden koşmalıyız.

Çürümeye karşı öze dönmenin arayışında olmalıyız.

Zalimlere karşı mazlumların safında buluşmalıyız.

Yanlışa karşı doğrunun şemsiyesi altında toplanmalıyız.

Siyaset hayatımızda testiye değil hep içine baktık.

Zira yeni testinin içi eskiyle, eski testinin içi de yeniyle dolu olabilecektir.

Her insan üsluptur, dildir, manadır, muhtevadır.

Her insan özeldir, şeref ve hak sahibidir.

Buna diyecek bir şeyimiz yoktur.

İnsan testi misali ne varsa devamlı kendi içine sızar.

Er ya da geç iyi veya kötü gün yüzüne çıkar.

Hiç kimse kendinden, ettiklerinden, çektirdiklerinden ve geçmişinden kaçamaz.

Retorik düzlemde birisine ahlaklı ve iyi demekle maksat hasıl olmaz.

Kelimelerin neye vurgu yaptığından ziyade mühim olan manayla bütünleşmiş kavramların ruhudur.

Eğer kelime anlatılmak istenen düşüncenin bir nevi ev sahibi ise kavram bu düşüncenin özüdür, tezidir, hattı zatında aslıdır.

Onlarca yıldır milli ve manevi değerlerimize örtülü bir saldırı ve suikast yapılmıştır.

Bu saldırı ve suikast mekaniği süslü kelimelerin, baskı altına alınmış kavramların çarpıtılıp çirkefçe kullanımıyla icra edilmiştir.

Bir teröristin, bir bölücünün, bir işbirlikçinin insan haklarından, evrensel hukuk ilkelerinden, soysuz bir özgürlükten, soyup soğana çevrilmiş bir demokrasiden bahsetmesi bal gibi kavramların ve kelimelerin infazıdır.

Türkiye uzunca bir süredir böylesi bir tahakküm altındadır.

İyiyim, cesurum, güneşim diyenlerin kötülükleri lağım gibi patladıkça bedeli ödeyen evvela failler değil, bizzat kavramın mana zenginliği olmaktadır.

Milli ve insani değerlerimiz yıpratılmaktadır.

Milli ve manevi ahlakımız yozlaştırılmaktadır.

Siyaseti çıkarlarının tahkimi, egolarının ikmali, nefislerinin tatmini için bir vasıta görenlerin en başta demokrasiye ve siyaset kültürümüze verdikleri hasarlar korkunç boyutlara ulaşmaktadır.

Bu hazin ve içler acısı gerçek siyasete ve siyasetçiye güveni maalesef tahminlerin ötesinde tahrip etmektedir.

Esasen buna da hiç kimsenin hakkı yoktur.

Siyaset;

İnsanın nasıl yaşayacağı,

Ailesini nasıl geçindireceği,

Nasıl yönetileceği,

Hangi hakları talep edeceği,

Bunları kendisine kimin ve nasıl ulaştıracağı gibi çağdaş talepler ve arayışlar üzerine şekillenmektedir.

Bu açıdan millet birliğini bozan yalnızca dilde, inançta, ülküde farklılaşma değil, nasıl yönetileceği ve hangi hakları isteyeceği konusunda yaşanan gelgitler ve tereddütlerdir.

Bir siyasi parti olarak bizden beklenen görev ve fonksiyonlardan biri ve belki de en önemlisi her sorun ve beklentiye isabetli cevaplar üretmektir.

Ancak milletin sesine kulak vermeyip makam, koltuk, şöhret ve servet ihtirasının tutsağı olanlar siyasi partiden daha çok organize menfaat şebekesi, hatta suç örgütüne dönüş yapabilmektedir.

Niyeti kötü olanların, namerde el avuç açanların, birbirinin kuyusunu kazanların, gülücükler eşliğinde fitne saçanların, ikiyüzlülüğün fenomeni olanların adı ne olursa olsun akıbetleri her zaman meflûçtur.

Bir siyasetçinin özü sözüne kefil olmalıdır.

Türk ve Türkiye Yüzyılı; cebini ve cüzdanını haksız ve hukuksuz şekilde doldurmak için el ovuşturan bu çağın muhterisleri aracılığıyla değil; faziletin, feragatin, fedakarlığın, ferasetin ve muhabbetin ehli olan millet sevdalıları eliyle inşa edilecektir.

İşte bu sevdalılar hamd olsun Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nda temerküz etmişlerdir.

Daha çok faiz geliri elde etmek için tertip edilmiş fon ve finans oyunları, doymayan kursaklarının tahrikiyle milyon dolarlarını bu fonlara bağlayan tanınmış simalar, bunlara çanak tutan sahtekar bankacılar, kurulan saadet zincirleri, saçlarına dolardan bukleler yapan şaibeli soytarılar gerçekten de milletimizde haklı bir öfkeye neden olmaktadır.

Tik Tok rezaleti ise salgın gibi yayılmaktadır.

Hakeza, siyasetin üzerine çöken taciz ve yolsuzluk iddiaları, sancılı ilişki ağlarını deşifre eden itiraflar, samimiyet ve sorumluluk anlayışıyla ifade etmeliyim ki yalnızca muhataplarına değil Türkiye’mize haddinden fazla zarar vermektedir.

Toplumsal arınma, siyasi aklanma ertelemez yükümlülüğümüzdür.

Selin gidip kumun kalmasını beklemeye gerek yoktur.

Zira selin verdiği zayiat tehlikeli düzeylerdedir.

Türkiye bu kirliliğe daha fazla maruz kalmamalıdır.

Burada önemli olan samimiyet, dürüstlük ve tutarlılıktır.

Aziz milletimiz ucuz fırsatçılık ve takiye yapanlarla, geçmişinin kefaleti ve şahadeti altında dürüst ve ilkeli siyaset yapanları mutlaka tefrik edecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi’yle Cumhur İttifakı’nın yeri ve konumu bellidir.

Milli değerlerimize ve toplumsal ahlakımıza yönelik tehditlere karşı dik ve kararlı duruş sergileyen yegâne siyasi irade Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’dır.

Bugüne kadar yaptığımız bütün tespit ve uyarıların doğru ve yerinde olduğu yaşanan gelişmelerle somut olarak ortaya çıkmış, haklılığımız milli vicdanda tescil edilmiştir.

Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu bugünkü hassas dönemde sergilediğimiz ilkeli tutum, yüksek sorumluluk ve sağduyulu anlayış, hem partimizi hem de Cumhur İttifakı’nı milli ve manevi değerlerin delinmez zırhı, istikbalin güvencesi, milletimizin varlık ve birlik umudu haline getirmiştir.

Ne CHP, ne İP, ne HEDEP, ne de diğerleri karşımızda tutunamayacaktır.

“Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” kavrayışıyla, “Her şeyden önce Türkiye” anlayışıyla huzur olacağız, ufuk olacağız, müjde olacağız, teselli olacağız, kudret olacağız, kuvvet olacağız, çözüm olacağız, şifa olacağız, her insanımızın elinden tutup Kızılelma’ya mutlaka vasıl olacağız.

CHP Genel Başkanı demiş ki; “Ekrem Bey İstanbul’a mühürlü. Ben CHP’nin başarısına mühürlüyüm.”

Biz o paslı mührü kazıyarak söküp atmayı da inşallah başaracağız.

Diplomatik baskı, alay ve hakaretlere,

Ekonomik sızma, saldırı ve sömürülere,

Kültürel ve tarihi değerlerimize sabotaj girişimlerine,

Varlığımıza yönelik stratejik tehditlere,

Milli yapımıza yönelik tahriklere,

İnançlarımıza yönelik aşağılamalara,

Dış güçlerin içimize konuşlanan etki ajanlarına sonuna kadar direnip Türkiye’mizi savunacağız.

Bunu Cumhur İttifakı olarak yapacağız.

Hedefimiz;

Dağlarında teröristlerin, meydanlarında bölücülerin, ovalarında sivil maskeli terör maşalarının cirit atmadığı,

Yoksulluk, açlık, işsizlik ve sefaletin Türk milleti için bir kader olmadığı,

Emeğinin ve alın terinin karşılığını alamayan işçi, memur, esnaf, köylü ve çiftçinin kalmadığı,

Kanunsuzluğun kol gezmediği, kadına şiddetin, hırsızlığın, gasp ve kapkaççılığın sokaklarına hakim olmadığı,

Vurguncuların ve soyguncuların milli kaynaklarını ve servetlerini talan etmediği,

Okullarına toplumsal şiddetin, uyuşturucu illetinin ve ahlaki çöküntünün girmediği,

Milli değer ve hassasiyetlerinin saygı gördüğü, milli çıkarlarının siyaset tüccarları tarafından peşkeş çekilmediği,

Avrupa Birliği komiserlerinin tepeden bakamadığı,

Türk milletinin hor ve hakir görülmediği,

Etnik köken, dil ve din farklılıklarına bakılmaksızın bütün evlatlarımızın, Türk milletinin eşit ve onurlu bireyleri olarak huzur, güven, refah ve mutluluk içinde bir arada kardeşçe yaşayacağı bir Türkiye’dir ve Türk Devri’dir.

Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı bu şerefli misyona her zaman olduğu gibi gene taliptir ve milletimizin teveccühü ve Yüce Allah’ın izniyle bunu gerçekleştirmek için 31 Mart 2024’te de yeni bir zafere imza atmak için seferberlik ruhuyla sahadadır, milli gönüllerdedir.

Muhterem Arkadaşlarım,

Demokrasiye yürekten bağlıyız.

İnsan hak ve hürriyetine ön şartsız saygı duyuyoruz.

Hukukun üstünlüğüne kararlılıkla inanıyoruz.

Laiklikle din ve vicdan hürriyetini bir arada korumanın azmindeyiz.

Kişisel ve toplumsal ahlaka bağlı ve sadık kalarak yozlaşmanın dip akıntısını önlemek için mücadele ediyoruz.

Sosyal devleti oluşturmak ve sosyal adaleti sağlamak için elimizden gelen katkıyı veriyoruz.

Çevreye ve kültürel mirasa sahip çıkmak için duruş gösteriyoruz.

İlkeli, seviyeli, şeffaf ve temiz siyasetin tarafıyız.

Adalet ve huzurun temin edildiği gerçekçi bir küresel barışı savunuyoruz.

Bu kapsamda İsrail ile Filistin arasında geçici ve sınırlı değil kalıcı barışın ve adil çözümün yanındayız.

Yine de geçici ateşkes kararının ve zaman zaman aksasa da yapılan rehine takasının ümit verici olduğunu değerlendiriyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın aktif diplomasiyle, akıl ve ahlak temelli girişimleriyle insani yardım koridorunun açılmasından, geçici ateşkes kararının alınmasından şüphesiz bahtiyarız.

Ve haklı mücadelesinin arkasındayız.

İki devletli çözüm vasatı dahilinde, başkenti Doğu Kudüs olan ve 1967 sınırlarına haiz bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasından başka seçeneği de tanımıyoruz.

İspanya ve Belçika Başbakanlarının gündeme yansıyan değerli açıklamaları uyanan küresel vicdana daha fazla sessiz kalınamayacağını göstermiştir.

Filistinli masumların çığlığına hiç kimse bigâne kalamaz.

Bir halkın toplu katliamına Müslümanım, insanım diyen hiç kimse seyirci duramaz.

Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Kabinesi’nin alacağı her kararın, uygulayacağı her politikanın samimiyetle ve sonu ne olursa olsun yanındadır.

Değerli Arkadaşlarım,

Çalışmayan emeklilerimize verilen 5 bin liralık ikramiyenin aynısıyla çalışan emeklilerimize de yansıtılma kararı memnuniyet vericidir ve desteğimiz tamdır.

İnanıyorum ki, emeklilerimizin ekonomik şartları daha da iyileştirilecektir.

Türkiye ekonomisinin derlenme toparlanma ve tam bir istikrara kavuşma sürecinde toplumun her kesimi hak ettiği payı muhakkak alacaktır.

Kaldı ki 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin içeriği buna işaret etmektedir.

Bildiğiniz üzere, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmeleri 20 Ekim 2023 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonu’nda başlamış ve geçtiğimiz Cuma günü de tamamlanmıştır.

Cumhurbaşkanlığı Bütçesi’nin yanı sıra 17 bakanlığın bütçesi ve Kalkınma Planı ilgili komisyonda müzakere edilerek kabul edilmiştir.

Plan ve Bütçe Komisyonu 21 birleşim, 70 oturum ve 218 saat mesai yapmıştır.

Huzurlarınızda komisyon üyelerimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

11 Aralık 2023 tarihinden 24 Aralık 2023 tarihine kadar Bütçe Kanun Teklifi Genel Kurul’da değerlendirilip oylanacaktır.

Bu hususta lazım gelen hazırlıkları dikkat ve titizlikle yapmanızı özellikle istiyor hepinize başarılar diliyorum.

Ayrıca Pençe Kilit Harekat Bölgesi’nde şehit düşen kahramanlarımıza Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, başımız sağ olsun diyorum.

Sözlerime son verirken yüksek heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.

 

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları