loading
close
SON DAKİKALAR

'Devlet Bey öğrencisine bile ayağa kalkar'

'Devlet Bey öğrencisine bile ayağa kalkar'
Tarih: 17.10.2013 - 12:05
Kategori: Söyleşi

MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Zühal Topcu, partinin 3 kadın milletvekilinden biri.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Zühal Topcu, partinin 3 kadın milletvekilinden biri. 

Güler yüzlü tavırlarıyla MHP’nin “erkek partisi” imajının yıkılması yolunda kapı aralayan önemli isimlerin başında geliyor. 

Felsefe ve sosyoloji eğitimi alan bir akademisyen. Aynı zamanda Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin de öğrencisi. 

Partide eğitim işlerinin sorumluluğunu taşıyor. Mütevazı yaşam tarzıyla dikkat çekiyor. 

Alışverişini yaptığı Çayyolu Pazarı’nda kendisine eşlik ettiğimiz Topcu ile Bahçeli’nin öğrencisi olduğu yıllardan, ilk dönemini yaşadığı Meclis’teki izlenimlerine kadar pek çok konuyu konuştuk.

- Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde Felsefe Bölümü’nde Sosyoloji okudunuz. O zamanlarda size yol gösteren bir düşünür oldu mu?

Mümtaz Turhan’ın kitaplarını okuyorduk. Esas kendimize örnek aldığımız Erol Güngör’dür. İdollerimden birisi de Ferdinand Tönnies’tir. Cemaat ve cemiyet ayrımından çok etkilendim. İlk defa duyduğum kavramlardı ve kendimin hangisine ait olduğumu sorgulamama neden olmuştu. Sonra bu ikisinin kendimde de olduğunu gördüm. 12’nci yüzyıl Rönesansını öğrendiğimde dünyayı yeniden keşfetmişim gibi geldi. Prof. Dr. Aydın Sayılı’dan aldığım “İslam Dünyası’nda Bilim” dersi bende çığır açtı. Bütün öğrencilerime o dersi örnek veriyorum. YÖK özellikle İlahiyat Fakülteleri’nde Felsefe’yi kaldırıyor. Hâlâ demek ki miyopiden kurtulamıyoruz. Mutlaka liselerde de felsefe dersleri olmalı. Çocuklar düşünmeyi öğrenemiyor. Kavramları çarpıştırmanız lazım. Yoksa dümdüz bakıyorsunuz dünyaya. Sonra ne idüğü belirsiz bir yaratık ortaya çıkıyor.

- 1979’da üniversiteye başladınız, 1982’de de mezun oldunuz. Siyasi gruplaşmaların zirvede olduğu bir dönemde ve olayların fazla yaşandığı bir üniversitede öğrencilik yıllarınız nasıl geçti?

Tek başıma kalmıştım, sınıfla irtibatım yoktu. Ülkücü öğrencilerin bulunduğu özel Kayseri Kız Yurdu’nda kaldım. Okuldan çıkınca oraya gidiyorum ama okulda diğer arkadaşlarla görüşemiyorum. Kantine gidemiyorum. Kantinde gruplar vardı. Bizimkiler bir tarafta, diğerleri başka taraftaydı. Kavgalar çıkıyordu. Gitsem derse almayacaklardı. Çok huzursuz yıllar geçti. Gruba girmedim; akşam yurtta buluşuyordum. Grupla üniversiteye geldiğimde felsefe katına giremiyordum. Kız olmamdan dolayı beni dövmediler ama yurtta kaldığım için ülkücü olduğumu biliyorlardı. Çok fazla bir şey yapmasalar da mahalle baskısını uyguladılar. Sınıftakiler konuşmuyorlardı benle. Sınıfta izole edilmiştim.

DEVLET BEY’E SAYGI DUYUYORDUK

- Devlet Bahçeli’nin öğrencisiydiniz? Devlet Bey nasıl bir öğretmendi?

Doktoramı Gazi Üniversitesi’nde yaptım. ‘Eğitim Ekonomisi’ dersimize Devlet Bey geldi. Herkes çok seviyordu. Odasına girdiğimizde saygı gereği ayağa kalkardı, halen de öyledir. Kim gelse ayağa kalkar, giderken de ayakta uğurluyordu. Çok disiplinliydi ama herkes çok seviyordu. Korku yoktu, saygı duyuyorduk. Herkes de çok saygı duyuyordu. Devlet Bey’in Gazi Üniversitesi’nde herkese yardımı dokunmuştur.

- Meclis’te ilk döneminiz. Meclis’e gelirken ne umdunuz, ne buldunuz?

Geçen 2 yıl zarfında Meclis içerisindeki kavgalar ve küfürlerle, milletimize karşı çok kötü bir sınav verdiğimizi düşünüyorum. Çok daha kaliteli bir siyaset umuyordum. Siyasetçi denilince, fikirlerini çok daha rahatlıkla ifade edebilecek çalışma alanlarının olduğu bir yer olarak düşünüyordum. Meclis’e geldiğimde bunun iktidar partisi tarafından nasıl gasp edildiğini gördüm. Çok ağır konuşmalar var ve hiç iyi bir model vermiyor.

- Kadınların Meclis’te temsili ile ilgili düşünceleriniz nedir?

Yaradılış olarak baktığınızda, kadın ve erkeklerin sayısal olarak denk olduğunu görüyoruz. Ama çalışma alanındaki kadın sayısının çok az olduğunu görüyoruz. Çok az olunca da eksiklikler oluyor. İkisi düşünme sistematiği açısından çok farklı. Birbirini tamamlıyorlar aslında. Bir kadının bakış tarzıyla, bir erkeğinki farklı. Sağ beyin daha gelişmiş oluyor kadınlarda. Böyle olunca da hem duygusallık, hem iletişim yeteneği, hem çözme yeteneği ve annelik duygusu var. Annede şefkat ve kararlılık var. Bunun mantıksal, matematiksel bir beyine sahip erkek beyniyle bütünleşmesi lazım. Oy verenlerin yarısı kadın, yarısı erkek. Eğer gerçekten demokrasiyi sağlamak istiyorsanız, kadınların da erkekler kadar yer alması lazım.

KADINLAR ÜZERİNDEN ERKEK SİYASETİ

- Son olarak kamuda türban düzenlemesi yapıldı. Bu düzenlemeyi nasıl buluyorsunuz?

Başörtüsü konusunda bile erkekler karar veriyor. İktidar bile 11 yıl başörtüsüyle uğraştı. Aslında bunu çözmek istemedi. Şimdi bunu siyasi malzeme olarak kullanmak istiyor. Sıkıştığı için. Kadınların üzerinden yine erkek siyaseti yapılıyor. Şimdi bunları kullanıyor. Gerçekten isteseydi beklemezdi iktidar. Öğrenciyken arkadaşlarımın çoğu örtülüydü. Çok sıkıntılar yaşadılar. Şimdi kullanacağı siyaset malzemesi kalmadı. Bunu pakete bıraktı. PKK ile pazarlıkları örtü ile örttü. Onun vebalini nasıl ödeyeceksin? Samimi değil.

- Siyaset dışında ne yapıyorsunuz?

Bir ekibimiz var, doğa yürüyüşleri, trekking yapıyoruz. Cuma günleri Ulus’ta Çıkrıkçılar Yokuşu’na giderim. Orada gözleme yemeyi çok seviyorum, bir yandan da vatandaşları gözlemliyorum. Partiye gelip giderken, bazı zamanlar halk otobüslerini kullanıyorum. Orada insanların sorunlarını dinleyebiliyorum. İster istemez kulak misafiri oluyorum. Bir kez otobüsten indiğimde benimle ilgili tweet’ler gördüm. Birinde ‘Ankara vekili şu anda otobüste, Kızılay’a ayakta gidiyor. Biz böyle vekil istiyoruz’ diye yazmışlar, fotoğrafımı da koymuşlardı. Geçen de şoför deliler gibi sürüyordu, yarışıyorlar. Kelle koltukta gidiyorduk. İkaz edecektim vatandaş olarak. Ancak sonra yavaşladı.

Pazardaki Asena

TOPCU’nun hafta sonları en keyif aldığı aktivitelerden birisi de semt pazarında alışveriş yapmak. Oğlu Serdar ile birlikte gidiyor. Genellikle poşetleri taşıyan Serdar bu durumdan çok memnun olmasa da annesine eşlik ediyor. Parayı da Serdar ödüyor. Artık pazarcıları tanıyor. Telefonla önceden siparişini verdiği için pazara gittiğinde tuzsuz tulum peyniri hazır oluyor. Pazarcılar artık yakından tanıdığı Topcu’ya ürünlerini özenle veriyor. Bir pazarcı ‘Abla bu sana yaramaz’ diyerek istediği sebzeyi vermiyor. Topcu, pazarcılarla sohbet etmeyi de çok seviyor. Eşine poşeti ‘Al kocakarı’ diye veren pazarcıya espriyle hemen ‘O kocakarıysa sen nesin’ yanıtını veriyor. Topcu, lafını da esirgemiyor. Pazarcıya ‘Bu bana daha önce kötü marul vermişti, bu da Ayaş domatesi değil. Bu beni kandırıyor’ diyerek takılmayı da ihmal etmiyor. ‘Ablam milletvekili’ diyen bir pazarcıya da “Aldanma ona” diyor. İki göbekli olarak gördüğü marulu da ‘hormonlu’ diyerek almıyor. Topcu, Kemal Atatürk imzalı fular takan kadın pazarcıdan da alışverişi ihmal etmiyor.

Pahalı yerler rahatsız ediyor

- Hafta sonları ne yaparsınız?

Pazardan iyi alışveriş yaparım. Semt pazarlarına gittiğimde kendimi çok daha rahat hissediyorum. Çok fazla gözlem yapabiliyorum. Sorunlarını, bütçelerini, yakınmalarını, tartışmalarını görebiliyorum. Vatandaşı anlamada güzel veriler elde edebiliyorum. Pazarlık yapıyorum ama beceremiyorum. Pazarı dolaşıyorum. Ortalama fiyatı görüyorum. ‘Seninki niye pahalı, seninki niye ucuz’ diye soruyorum. Gerekçesini açıklıyorlar. Manavlardan çok pazardan almayı tercih ediyorum. Hem pazarcı kazansın, hem de daha taze. Bir de o yeşillik kokuları çok hoşuma gidiyor. Çok rengarenk bir görüntü var ve bana enerji veriyor. Bazen maniler okuyorlar. Semt pazarlarının insanları kaynaştırıcı rolleri var. Onların mutlaka kalması lazım. Türkiye’yi orada görüyorsunuz. Makam arabalarında gidip gelerek siyaset olmuyor. Masa başında bir şeyler üretip sizin sorununuza çare buldum diyorsun ama hem sorunu tanımlamada hem de çareyi üretmede ona yaklaşamıyorsun. Simit kafelere otururum. Çok pahalı yerler, lüks restoranlar beni rahatsız ediyor.

Otoriter anneyim ama sözümü dinleyen yok

- Siyaset sonrasında planınız var mı?

Siyaseti bıraktıktan sonra, köşe yazmayı planlıyorum. Bunun için de şimdiden kendi blogumu oluşturdum. Ancak kamuya açık değil. 26 deneme yazım oldu. Özellikle gündemde olan konuları değerlendiriyorum.

- Sanıyorum 2 çocuğunuz var.

Kızım Nur, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunu. Amerika’da King’s College’da Ortadoğu üzerine yüksek lisansını yaptı. Şu anda ODTÜ’de Uluslarası İlişkiler’de doktoraya başladı. Oğlum Serdar, Çankaya Üniversitesi Hukuk bölümünde okuyor. Kızım siyasete ilgi duyuyor. Makaleler yazıyor. Evde otoriter anneyim. Sözüm dinlensin istiyorum ama çok fazla da dinlediklerini sanmıyorum. Gençlerle iletişimim iyi. Çocuklarımla da aram iyidir, bazen beni arkadaşları sanıyorlar, hadlerini aşıyorlar. O zaman ikaz ediyorum.

Umut Erdem - Hürriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları