Türkiye’nin en uzun süren davaları arasında yer alan ve 30 yıldan bu yana devam eden Devrimci Yol ana davasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde devam edildi.
Türkiye’nin en uzun süren davaları arasında yer alan ve 30 yıldan bu yana devam eden Devrimci Yol ana davasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde devam edildi.
30 yıldır devam eden Devrimci Yol davasında 12 Eylül yargılandı. Mahkemede söz alan alanlar 12 Eylül Askeri Darbesine karşı iddianame hazırlanmasına atıfta bulunarak, “Anayasal düzeni zorla yıkan bir cuntanın yargıladığı bizler kamuoyu vicdanında aklanmıştık. Şimdi mahkemenin de beraat vermesini bekliyoruz” dediler.
Mahkemede yapılan konuşmalar zaman zaman duygusal anlar da yaşanmasına neden oldu. 12 Eylül işkencelerinde yitirilen arkadaşların isimleri geçtiğinde ve yaşananlar anlatıldığında avukatların ve sanıkların göz yaşlarını tutamadığı görüldü.
Mahkemede söz alan Avukat Şanal Sarıhan 30 yılı aşkın bir süredir devam eden Devrimci Yol davasında adil yargılanmanın olmadığını söyleyerek, “Davanın bozulması ve yeniden yargılanmanın yapılması gerektiğini” söyledi. Sarıhan, “Bu davanın zamanaşımı yada başka bir gerekçe ile bitirilmesinin büyük bir haksızlık olacağını düşünüyorum. Bu davanın başından beri avukatıyım. Hiçbir aşamasında adil yargılanmadan söz etmek mümkün değil. Burada iddianamenin hazırlandığı 1982 yılında
dava başlandığında mahkeme başkanı Ekrem Çelenk ‘bu davada sadece vicdanımla karar vereceğim’ demişti. O dönemde yaşananlar bir mahkeme başkanına bunları söyletmişti. Klasörlerce
dava dosyasının kaybolduğu, polis tutanaklarının esas alındığı, işkencelerin ispatlandığı bu mahkemeler esas alınmamalıdır. Bu nedenle bu
dava ile ilgili mahkemenizin bu gerekçelerle dosyayı iade etmeniz gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
Mahkeme başkanı avukatları ve yargılananları dinledikten sonra davayı 1 Şubat’a erteledi.
Siz hiç susuz kalmaktan dolayı hücre duvarlarını yalamak nasıl bir duygu bilir misiniz?
Devrimci Yol sanıklarının savunmaları duygulu anlara neden oldu. İşte o savunmalar
Erdoğan Genç: Bu
dava zamanaşımından dolayı düşecekmiş gibi görünüyor. Oysa biz bunu istemiyoruz. Beraat ediyoruz diyoruz. Beraat etme isteme nedenimiz Türkiye’de şimdi yaşanan ortama katkı sağladığımızı düşünmemizdir. Biz anayasayı cebir ve şiddetle ortadan kaldırmak için alındık toparlandık. İşkencelere maruz kaldık zindana atıldık ve ceza yattık. Bizi anayasayı cebir yoluyla ortadan kaldıracak diye içeri atan teşkilat aynı anayasayı silah zoruyla kaldırdı. Silah zoruyla kaldıran teşkilatta şimdi anayasaya aykırı hareket etmekten yargılanıyor. Şu durum Türkiye’nin en iyi durumuysa biz bu duruma katkıda bulunmuşuz. Onun için de beraatımı istiyorum.
Nuri Özdemir: Avukatlarımız işin teknik ve hukuki yanını tartıştılar. Aradan 32 yıl geçtikten sonra bana işkence yapan beni anayasayı ortadan kaldırmakla suçlayarak Türkiye’yi açık hava cezaevine döndüren faşist generallerle aynı maddeden yargılanıyor olmam hakikaten bana çok zor geliyor. Beni işkence ile haksız yere sadece ve sadece polis tutanakları ile idama mahkum ettiren insanlarla aynı suçtan yargılanmak rahatsız edici. O nedenle ben emniyet ifadeleri dışında hakkımda ya da aleyhimde bir kanıt olmamasına rağmen niye bana ceza verildiğini de anlamış değilim ben beraatimi istiyorum. Sizlerinde vicdanlarınızın sesini dinlemenizi istiyorum.
Cahit Akçam: 12 Eylül 1980 darbesinin bir ürünü olan bu davanın sanıklar lehine beraat talebinin kabul edilmesi lazım. Bu ülke bir şeye karar vermek zorunda... Ya darbecileri yargılarsınız ya da o darbecilerin darbe yaptıktan sonra işkenceden geçirerek sanık haline getirdiği insanları yargılarsınız.
Bu
dava eğer 12 Eylül ürünü bir
dava ise kimse bunun aksini iddia edemez. Hukuka ve adalete aykırı olarak tesis edilmiş hukuka aykırı olarak gerçekleştirilmiş ve hukuka aykırı olduğu AİHM tarafından tescillenmiş bir dava. Bu davayı şu ya da bu şekilde sanıklar aleyhine sürdürüyor olmak ya da aslında mahkumda suçlu da olabilirsiniz ama maalesef zamanaşımımız oldu bu yüzden düşürüyoruz demek o adaleti perçinlemek anlamına gelirken bu adaleti yaratan 12 Eylül’ün askeri darbesini onaylamak onların yaptıklarını bir anlamda kabul etmek anlamına geliyor. Bu
dava bu nedenle sanıklar lehine beraatle sonuçlanmalıdır. Bunun usulu ve hangi maddeye dayanacağı konusu tamamen teknik bir konudur. Olayın esası ve özü bu sanıkların suçsuz oldukları, bu sanıkların 12 Eylül faşizmi tarafından sanık haline getirildiği gerçeğinin kabul edilmesidir. Olayın esası budur.
Şimdi biz ne arıyoruz. 1982 yılından beri bu sanıklar suçsuz da olabilirler diye düşünecek, yani masumiyet kaidesini içselleştirmiş hakimler arıyoruz. 12 Eylül ürünü olan bu davanın kaldırılması, sanıkların suçsuzluğunun kabul edilerek ‘32 yıldır sanık olmanın ızdırabını çekmiş bu insanlardan özür dilenmesi gerekir’ anlamında bir kararın verilmesi gerekir. Bugün 12 Eylül askeri darbesini yapmakla suçlanan insanlar bizleri anayasal düzeni cebir yoluyla değiştirmeye teşebbüsten yargıladılar. Onlar bunu gerçekleştirmişlerdi biz de cebir yolu ile değiştirmeye çabalamaktan yargılamışlardı. Kim haklı onların açtığı
dava mı haklı yoksa onlara karşı açılan
dava mı? Onlara karşı açılan
dava haklı ise bize karşı açılan davanın haklı olması mümkün değil.
Bizim mahkemeler boyunca anlattığımız işkenceleri bir propaganda olarak söylediğimiz varsayıldı. Benim yanımda emniyette sorgulandığım sırada arkadaşım öldürüldü. Sizin hiç yanınızda işkence de arkadaşınız öldürüldü mü? Behçet Dinlerer benim yanımda işkence de öldürüldü. Sadece o değil Zeynel Abidin Ceylan, Adil Yılmaz, Satılmış Şahin Dokuyucu bizim sorgulama süreçlerinde öldürülen insanlarımızdır. Burada yargılanan herkes, falakaya yatırılmış, elektrik verilmiş, Filistin askısına asılmıştır. Siz hiç susuz kalmaktan dolayı hücre duvarlarını yalamak zorunda kalmak nasıl bir duygu bilir misiniz? Bu
dava süreci böyle bir sürecin adıdır aynı zamanda.