İzmir Menemen’deki Savranoğlu Deri’de çalışırken sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan işçilerin direnişi 4. ayında.
Bilindiği gibi, Deri-İş Sendikasının İstanbul’daki Kampana Deri ve İzmir’deki Savranoğlu Deri’de çalışanları örgütlemesi ve yetki almasının ardından sendikaya üye olan işçilerin tamamı işten çıkarıldı. Fabrika, sendikalı olmayan eski işçiler ve işten atılanların yerine yeni işe alınan işçilerle üretimine devam ediyor. Oldukça geniş bir alana yayılan fabrikanın tabelası hiç olmamış. Son gelişmelerden sonra da kocaman binanın ön yüzünde ancak yanına gidince okunabilen küçücük bir ‘Rodeo Deri’ tabelası göze çarpıyor.
Deri-İş Sendikası yöneticileri, direnişteki işçileri yalnız bırakmıyor. Deri-İş Genel Teşkilat Sekreteri Hasan Uluşan’a direnişle ilgili düşüncelerini sorduk. Uluşan, “Hem İzmir Savranoğlu Deri’de hem de istanbul’da Kampana Deri’de arkadaşlarımız sendikal faaliyetten dolayı işten çıkarıldılar. Mücadelenin çetin ve zor olduğunu biliyoruz. Arkadaşlarımızın suçu, yarım ya da çeyrek ekmeğini tam ekmek yapmak istemek” diyor. Emekten yana basın ve medya dışında direnişin gösterilmediğini belirten Uluşan, hem İstanbul’da hem de İzmir’de emekten yana çevrelerin maddi manevi desteğinin kendilerini mutlu ettiğini belirtiyor. Hak arayanlar üzerinde kirli oyunlar oynandığını belirten Uluşan, “Arkadaşlarımıza gözdağı verip dağıtmaya çalışıyorlar. ‘Bunlar sendika değil, terör örgütü’ vs. söylemlerle sendikayı işçilerle karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Ama işçiler bu oyunlara gelmiyor” dedi. Uluşan ayrıca, sendikaların önceleri kamuda daha örgütlü olduğunu, ama Türkiye’de yaşanan özelleştirmeler sonucu kamusal alanın küçülmesiyle şimdi artık özel sektörde yoğun örgütlenme dönemi başladığına işaret ederek mücadeleyi ortaklaştırmanın önemini belirtiyor. Uluşan, “Bu mücadelenin başarısı sadece Deri-İş’le olmaz, kazanım da işçi sınıfının olacaktır” diyor.
Mustafa Kuruoğlu, Savranoğlu’da 18 yıllık teknik personel. İşçiler sendikalı olduktan sonra patronun tavrının tamamen değiştiğini ifade ediyor. Kuruoğlu, “Bu fabrika çevreye de büyük zarar veriyor. Bizim mücadelemiz aynı zamanda bir çevre mücadelesi. Kanunsuz hiçbir şey yapmadık, ama terörist muamelesi görüyoruz” diyor.
11 yıllık Savranoğlu İşçisi Turan Demirci de sendikal ve çevre boyutuyla mücadele ettiklerini belirtiyor. “Fabrikadaki koşullar nedeniyle işçi sağlığı berbattı. Kullanılan kimyasallar nedeniyle işçilerin yüzde 60-70’i astım bronşit, bir işçinin kaldırmak zorunda olduğu yük yaklaşık 100 kilo. Bu koşullar içeride hâlâ devam ediyor” dedi.
Erdal Bahadır, sendika çalışmaları başladığından itibaren gönüllü olarak çalışmalara katıldığını belirtiyor. “Buradaki direnişimiz fabrika sahibini rahatsız ediyor. Kış geldi. Günümüz çadırda geçiyor. Biz direnişin 2-3 ayda bitmeyeceğini biliyorduk. Sonuna kadar direneceğiz. Sendikanın desteğiyle ayaktayız. Hava soğudukça arkadaşlarımız ve ben daha da hırslanıyoruz” diyor.
Veli Gençarslan 11 yıl fabrikanın arıtmasında çalışmış. Günde 900 ton atık su çıktığını, ama arıtmanın sadece 150 ton su arıttığını; 750 ton suyun ve diğer atıkların fabrikanın önündeki kanala atıldığını belirtiyor. “İki yıldır çöplerin nereye gittiği belli değil. Kanala, Harmandalı Çöplüğüne ve başka yerlere atılıyor. Kanala boşaltılan atıklar doğru denize gidiyor. 11 yılda 5 tane çevre mühendisi geldi-gitti. Yetkililerin bunları da görmesi lazım” diyor.
Hüseyin Baysal 1995’ten beri fabrikanın güvenlik görevlisi. Kızı Esra sendikaya üye olduğu için o da işten çıkarılmış. Fabrikadaki işlemlerin hepsinin hukuksuz olduğunu ifade ediyor. Baysal, “Çalışma koşulları çok kötü, kimyasallar meselesi var, arıtma meselesi var. Savranoğlu, İl Çevre Müdürlüğünden sürekli haber alıyor. Yapılan şikayetlerden ve kontrol zamanlarından haberi oluyor ve önlemlerini alıyor. Numuneyi temiz yerden alıyorlar. Arıtma dışında kanala verilen suyu almıyorlar. Oysa fabrikanın kaçak olduğu da söyleniyor. Bugüne kadar bu da araştırılmamış” diyor.
Fabrikaya denetim için İl Çevre Müdürlüğünden iki dürüst kadın görevlinin geldiğini anlatan Baysal, Savranoğlu patronunun onları sürgün ettirdiğini belirtiyor. Baysal, “İşten çıkarıldığım için hiç üzülmedim, benim başım dik” diyor.
“12 yıldır insan mıyız, hayvan mıyız belli değil” diyen Ahmet Temel de sendika onayları gelince patronun tavırlarının değiştiğini belirtiyor. “Sendikalı olduktan sonra biz işimizi daha da iyi yaptık, hiç aksatmadık. Verimi artırdık ama yaranamadık. İstanbul’da fabrikada yattığımız gece bile onun makinesini onardık. İşgalci muamelesi gördük” diyor.
Esra Baysal, “4 yıllık işçiydim, sendikalı oldum. Babam da benim yüzümden işten atıldı. Sendikalı olunca işyerindeki kötü koşulların değişeceğini, kötü hastalıklara yakalanmayacağımızı düşündüğüm için sendikalı oldum. Ustaların akrabaları ve yalakaları nedeniyle eşitsizlik vardı, sendikalı olunca bu durum daha da kötüleşti. Burada bir arada olduğumuz için çok mutluyum. Savranoğlu parayla her şeyi halledeceğini düşünmesin” diyor.
Cüneyt Kuçmen de 2 yıldır Savranoğlu’da çalıştığını belirterek, “Bu direnişle emeğimize daha sıkı sarılıyoruz, ne kadar sürerse sürsün buradayız” dedi. Aynı şekilde Hüseyin Denizkan da, “Biz hiçbir suç işlemedik, ama burada cezaya katlanıyoruz. Birbirimize güveniyoruz. Açlıktan ölmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz” diyor. Tarkan Demirci de direnişleri başladığından beri Türkiye’deki ve İzmir’deki bütün direnişleri takip ettiklerini, bu direnişlerin birleşmesi gerektiğini ifade ediyor.
3 Ekimde raporlu oldukları için işgalci muamelesi görmeyip işten çıkarılmayan iki işçi var. Direnişe destek olmak için rapor alarak İstanbul’dan İzmir’e dönmüşler ama rapor süreleri bittiği için tekrar İstanbul’a gitmek zorunda kalmışlar. Onlar için sürgün devam ediyor. Bahar Arkan, İstanbul’a dönen Songül’ün kardeşi. 1.5 yıllık Savranoğlu işçisi olduğunu belirten Bahar, “Sağlık koşulları düzelir diye sendikaya girdim. Ablam şimdi İstanbul’da o kötü koşullarda çalışmaya gitti. Üzülüyorum, ama bu da bir direniş diye düşünüyorum” diyor.
Deri-İş İzmir Şube Yöneticisi Selahattin Ok da bütün sendikalardan ve sivil toplum kuruluşlarından destek beklediklerini belirterek, Menemen Kaymakamına hiç ilgilenmediği için sitemleri olduğunu ifade ediyor. Bu direnişin bile fabrikada kısmi düzelmeler sağladığını belirtiyor. Fabrikanın önündeki kanal temizlenmiş.
Önceden servis olmadığı için gece işten çıkan işçiler kilometrelerce yolu yürümek zorundayken direniş başladıktan sonra servis konmuş. Ok, “Sendikalı olduktan sonra işçiler arasında sevgi bağları oluştu, dayanışma gelişti” diyor.