Dr. Aylin Yaman; 65 yaş üstü yaşlı nüfusun yüzde 90’ının en az bir kronik hastalığı var!
Cumhuriyet Halk Partisi Sağlık ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Aylin Yaman ülkemizde yaşlanan nüfusa dikkat çekmek üzerine TBMM’de basın açıklaması yaptı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yaman, “Giderek yaşlanan bir ülkenin resmini çekmek, durum tespiti yapmak ve bu ülkede özellikle kadınların yaşlanma sürecinde de nasıl daha dezavantajlı olduğunu göstermek istiyorum” diyerek başladığı basın toplantısında, Türkiye’deki doğurganlık hızının azalmaya başladığına, yaşam süresinin uzadığına ve ülkemizdeki yaşlanan nüfusa dikkat çekti.
Bildiğimiz verilere göre nüfusun yüzde 9,9’unun yani yaklaşık 8,5 milyon vatandaşımızın 65 yaşın üstünde olduğunu belirten Yaman; “bu rakamlarla Birleşmiş Milletlere göre yaşlı ülke statüsündeyiz artık. Çok yaşlı ülke statüsüne girmeye ise çok az bir süre kaldı. Nüfusun yüzde 10 ve üstünün 65 yaş üstü olması, çok yaşlı ülke olarak ifade edilir ve bizim bu noktaya gelmemize oldukça az bir süre kaldı. 65 yaş üstünün dağılımına bakacak olursak yaklaşık yüzde 65’i bu yaşlı nüfusun 65 ve 74 yaşları arasında yığılmış vaziyette. Dolayısıyla biz bu yaş aralıklarını bilerek, bu döneme özel sağlık problemlerini de bilerek daha farklı politikalar üretmek durumundayız.” dedi.
ÜLKEMİZDE 1,5 MİLYON VATANDAŞIMIZ TEK BAŞINA YAŞIYOR
Toplam hane sayımız şu anda 25 milyonu geçti ve bu hanelerin yüzde 24,1’i yani yaklaşık her dört haneden birinde 65 yaş üstü bir vatandaşımızın yaşamakta olduğunu vurgulayan Yaman; “Her dört hanede bir 65 yaş üstü yaşarken, bu çeyrek dilimdeki vatandaşlara baktığımızda bunların da dörtte biri tek başına yaşıyor. Yani ileri yaşta, yaklaşık 1,5 milyon vatandaşımız, bu ülkede tek başına yaşıyor. Burada daha çarpıcı bir oran var, bu vatandaşların yüzde 75’i, yaşam süresi daha uzun olan kadınlardan oluşuyor. Kısacası bizim burada yol almamız gereken konu bu, ileri yaş, tek yaşayan kadınlara mercek tutmaktır. Çünkü bu kadınlar sosyal haklardan çok daha mahrumlar.
Eğitim durumlarına bakacak olursak, 65 yaş üstünde hala günümüze geldiğimizde, yaklaşık yüzde 15’i okuma yazma bilmiyor ve bu yüzde 15’lik kesimde, kadınlar erkeklere göre beş kat daha fazla okuma yazma bilmiyor. Bu da kadını yine sosyal yaşamdan uzak tutan nedenlerden bir tanesi. İşgücüne katılıma baktığımızda, 65 yaş üstünün sadece yüzde 11,3 ünün katılabildiğini görüyoruz. Bunun da erkek kadın oranına baktığımızda, yüzde 18’i erkeklerde sadece yüzde 5’lik bir oranda kadınlarda bir işgücüne katılım var. Üstelik bu işgücüne katılım, büyük oranda kayıtsız, güvencesiz bir katılım. Ve ağırlıklı tarım işçisi olarak karşımıza çıkıyor.
Yoksulluk oranına baktığımızda ise, yaşlı nüfus diğer nüfusa göre çok daha yoksul ve özellikle kadın yaşlılarımız güvencesiz yaşam nedeniyle erkeklere göre çok daha yoksul. Tüm bu veriler bize, kadınların genç yaşta istihdama katılımının ve bu yaşta onları kayıtlı sisteme almanın önemini vurguluyor. Kadınlar maalesef, çalışma hayatına girseler dahi, kendilerine, çocuk ve yaşlı bakmak gibi bir misyon yüklendiği için, bu istihdamdan kopup güvencesiz hayata kolaylıkla geçebiliyorlar. Oysa bu davranış modeli, onları, 65 yaş sonrasındaki güvencesiz ve hak mahrumiyeti dönemine itiyor.” dedi.
65 YAŞ ÜSTÜ VATANDAŞLARIN YÜZDE 90'I KRONİK HASTALIK SAHİBİ
CHP’li Yaman açıklamasında, 65 yaş üstü grubunun sağlık problemlerine dikkat çekmiş ve bu yaş grubundaki yaşlı nüfusun yüzde 90’ının en az bir kronik hastalığı olduğunu söylemiştir. Yaman, “Bu nedenle, bu yaş grubu için sağlık sisteminin doğru kurgulanması, diğer yaş gruplarına göre çok daha önemli. Bu iktidarın maalesef , 2. ve 3. basamağa ağırlık vererek, ticari kaygılarla yönettiği sağlık sistemi, 1. basamak koruyucu hekimlikten uzaklaşmış, dolayısıyla bu yaş grubunu, 65 yaşa, kronik hastalık sahibi olmadan sokabilme şansı ortadan kalkmıştır.
Geçtiğimiz günlerde, Sağlıklı Yaş alma Merkezleri adı altında, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgede, yine 2. ve 3. basamağa, 80 yaş üstü vatandaşlarımız için, daha yetkin ve daha konforlu hizmet vermek adına kurgulanan bir sistem tanıtıldı. Aslında daha önce, 1. basamakta kurgulanan, 65 yaş üstü bireylere bütüncül yaklaşımı önceleyen ve önemli bir yaklaşım olan sürecin güçlendirilmesi daha anlamlı iken, hastane ortamına alınan 80 yaş üstü bireylerin hizmeti, gerek sağlık çalışanı boyutuyla, gerekse hasta boyutuyla sıkıntı yaşanmasına zemin hazırlayacaktır. Kurgulanan sistemde her ekip başına, 80 yaş üstü 300 vatandaşın takibi planlanmış, oysa, ülkede 1,5 milyon civarında 80 yaş üstü var ve bu 5 bin ekip kurmak demek. Her bir ekibin başına bir geriatri uzmanı, bir dahiliye uzmanı ya da aile hekimi uzmanı konması düşünülüyor ki bu, gerçekçi değil. Ülkede toplam sadece 260 Geriatri Uzmanı mevcut. Dahiliye uzmanlarının sayısı, yan dala kaydıkları için çok az ve Aile hekimi sayısı Aile Sağlığı Merkezlerine dahi yetmeyecek durumda. Dolayısıyla bu kurgu, gerçekçi bir şekilde yürütülme şansına sahip değil.
Bakım sistemine bakacak olursak, şu anda kamuda, Bakanlığına bağlı olarak, 18 bin yatak kapasitesine sahip, 169 Huzurevi var ve ağırlıklı büyükşehirlerde yerleşik. Özel sektörde, son dönemde sayıları hızla artan 266 adet huzurevi var ve yine devlettekine yakın, yaklaşık 18 bin yatak kapasitesine sahip. Bir de diğer grup dediğimiz, Belediyelere bağlı olan huzurevlerinde de yaklaşık 3 bin yatak kapasiteli bakım evleri var. Buna baktığımız zaman tüm ülkede toplam olarak 40 bin yatak kapasitesi mevcut. Biz 65 yaş üstünde 8,5 milyon vatandaşımız olduğunu biliyoruz, 80 yaş üstünde esas bakım ihtiyacı olan ve tek başına yaşayan 1,5 milyon insan olduğunu biliyoruz ve bu 40 bin yatak kapasitesinin son derece yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Son dönemde, dünyada, “yerinde yaşlanma”, yani mümkün olduğu kadar yaşlıyı evinde tutma prensibini de düşünecek olursak, yetişmiş, kalifiye evde bakım elemanı azlığı, mevcutların atamalarının yapılmaması çok ciddi bir sıkıntı. Tüm bunlar önümüzdeki dönemde, bakım yükünün, maliyetlerin, sağlık ekonomisi yükünün giderek artacağını bize anlatıyor ve bizim bu kurguyu bu bilinçle yapmamız gerektiğini söylüyor.” değerlendirmesinde bulundu.
DÜNYA “GÜMÜŞ EKONOMİYİ” KONUŞUYOR
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Yaman; dünyanın “Gümüş Ekonomiyi” konuştuğunu ve konunun önemini vurguladığı açıklamasında; Gümüş ekonomi dediğimiz şey, giderek yaşlanan toplumlarda yaşlıların domine ettiği ve yaşlıların ihtiyacını gözeten ekonomik aktiviteler bütününe Gümüş ekonomi diyoruz. Gelişen ve yaşlısı refah içinde ilerleyen ülkeler Gümüş Ekonomiyi tartışıyor. Burada bu yaş grubunun giderek artması, ki Japonya gibi, İtalya gibi, Kuzey Ülkeleri gibi, 65 yaş üstü nüfusu, yaklaşık yüzde 30’lara varan ülkelerde, bu ekonomik model çok önem taşıyor. Özellikle sağlık, turizm, bankacılık, otomotiv, telekomünikasyon gibi alanlarda bu yaş grubunu önceliklendirerek politikalar üretilmesi çok değerli bizim için. Dünya bunları konuşurken, biz Türkiye’de yoksullaşarak ve yoksunlaşarak yaşlanan nüfusu konuşuyoruz maalesef” sözleriyle değerlendirdi.
İLERİ YAŞ KADINLAR, DAHA YALNIZ, DAHA YOKSUN, DAHA YOKSUL, DAHA EĞİTİMSİZ VE YATILI KURUMLARDAN DAHA AZ YARARLANABİLİYOR
CHP’li Yaman son olarak; “Hak kayıpları, sosyal yaşamdan kopuş ve derin yoksulluk yaşlı nüfusun kaderi. Ama yaşlanan kadın nüfusun çok daha öncelikli konusu. Kısacası ileri yaş kadınlar, daha yalnız, daha yoksun, daha yoksul, daha eğitimsiz ve yatılı kurumlardan daha az yararlanabiliyor. Bu nedenledir ki, yaşlanan nüfusa yönelik politikalarımızı öncelikle yaşlanan kadınlara göre, ama tüm anlamıyla yaşlanan nüfusa göre kurgulamamız gerekiyor” dedi.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları