Eğitim-İş Sendikası; 'Üniversitelerin kapatılmasına karar vermek eğitimde açılan yarayı dağlayacak'
Eğitim İş Antalya Şube Başkanı Sadık Acar; Eğitim, her zorlukta elimizin uzanacağı kara gün akçesi değil, o zorlukları daha az yaşayacağımız bir geleceğe uzanana yegane merdivendir.
ÜNİVERSİTELERİN KAPATILMASI YANLIŞINDAN DERHAL DÖNÜLMELİ
Deprem kuşağında yer alan bir ülke olduğunun bilinciyle yönetilmeyen, kentleşme politikaları ve yapı stokları bu gerçeğe değil ranta göre şekillendirilen Türkiye’miz, yaşadığı büyük depremle her anlamda ağır hasar almıştır. 10 ili vuran, bazı büyük ilçe ve mahalleleri adeta yok eden, bizi daha netleşmeyen rakamlarla bile 30 bin insanımızdan koparan bu afet, eğitime de büyük bir darbe vurmuştur.
Zaten kronikleşen sorunlarla can çekişirken bir de bu afetten vurgun yiyen eğitim sistemimiz için kısa ve orta vadeli kritik kararlar almak kuşkusuz kaçınılmaz olmuşken, iyileştirme yapmak yerine apar topar ve “ben yaptım oldu” usulüyle üniversitelerin kapatılmasına karar vermek eğitimde açılan yarayı dağlayacak niteliktedir.
Her şeyden önce notunu düşmek gerekir ki: Türkiye’nin bu büyük acıyı yaşamasının ana nedenlerinden biri de eğitimsizlik ve eğitime önem verilmemesidir. Eğitimsizlik nedeniyle yüzleştiğimiz bu kara tabloda ilk kararımız yine eğitime ara vermek, yani eğitimsizlik olmamalıdır. Çünkü acı tecrübelerimizle biliyoruz ki bir yanlış, başka bir yanlışı düzeltmeyecektir.
Sadece birkaç yıl içinde çok vahim sonuçlara yol açması kaçınılmaz olan üniversitelerin kapatılması kararını her boyutuyla değerlendirecek olursak:
· Bu karar, halihazırda pandemi koşulları nedeniyle son 3 yıldır düzenli örgün eğitimin yapılamadığı üniversiteleri iyice sanal hale getirecek ve eğitimin niteliğini düşürecektir.
· Üniversitelerin meslek yüksekokullarında eğitim gören 1 milyon civarındaki öğrencinin yarıdan çoğu sağlık ve teknik dallarda yer almaktadır. Uygulamaya dayalı bu eğitimin uzaktan eğitimle yapılması mümkün olmadığından, son iki yıldır öğrenciler kuramsal eğitimle mezun olmuşlar böylece sağlık alanında hasta ve hastane görmeyen ara eleman olarak diploma almışlardır. Aynı şekilde mutfak görmeyen aşçılık mezunu, inşaat görmeyen inşaat teknikeri, tarım alanında bahçe görmeyen ara eleman yetiştirilmiştir. Şimdi, iş yeri uygulamasının yapılacağı yaz yarıyılında uzaktan eğitime geçilmesiyle ara eleman yetiştirmedeki bu hata tekrarlanacaktır. Ayrıca Üniversitelerimizin örgün lisans kademesinde 4,5 milyon kadar öğrenci okumaktadır. Bu öğrencilerin önemli kısmı, işyeri uygulaması ve laboratuvar uygulamalarının gerekli olduğu dallardadır. Uygulamayla kazandırılacak becerilerin uzaktan eğitimle kazandırılması mümkün olmadığından, pandemi şartları nedeniyle zaten son üç yılda örgün eğitimden uzak kalan bu öğrenciler, yaz yarıyılında uzaktan eğitime geçilme kararıyla yeterli bilgi ve beceri kazanmadan mezun olacaklardır. Tam da bina yapmanın adını bile ağzına almaması gereken insanların yaptığı binalarda yurttaşlarımız can vermişken, uzaktan eğitimle birçok genci inşaat mühendisi ilan etmek yaman bir çelişkidir. Uzaktan eğitimle diploma alan bir pilotun uçağına binmek, ameliyatınızı uzaktan eğitimle mezun olmuş bir hekime yaptırmak istemiyorsanız; bunu Türkiye’deki kimse için istememelisiniz.
· Türkiye akademik hayatını sekteye uğratacak ve 4 yıl sonra niteliksiz diplomalılar kalabalığına yol açacak bu karar yerine; örgün eğitimin kesintiye uğramayacağı yöntemler üzerinde durulmalıdır. Deprem bölgesindeki üniversitelerde okuyan öğrenciler, Türkiye’de örgün yükseköğretimdeki öğrencilerin %5-6 kadarını oluşturmaktadır. Tüm üniversiteleri kapatmak yerine: a) Deprem bölgesindeki üniversitelerde okuyan öğrenciler, bir yarıyıllığına diğer üniversitelere misafir öğrenci olarak dağıtılabilir. Ya da, b) Uzaktan eğitim yalnız bu öğrencilere uygulanabilir. c) Öğrenci yurtlarını sırf deprem mağdurlarını barındırmak için üniversitelerin kapatmak yerine, yukarıda sıralanan öneriler gibi ortak akılla daha gerçekçi çözümler üretilebilir. “Eğitimde feda edilecek fert yoktur” diyen bir Başöğretmen ’in kurduğu ülkede, koca bir nesli feda etmeyecek yöntemler bulmak, bu günler için yıllardır vergi toplayan yöneticilerin asli sorumluluğudur.
· Bu karardaki en büyük yanlış ise üniversitelerin sadece eğitimden ibaret olduğunu varsaymasıdır. Üniversiteler gençlerimiz için aynı zamanda sosyalleşmenin, hayata devam etmenin, dışa açılmanın, günlük kabuslardan başka bir şeyler düşünmenin yani aslında sosyal iyileşme ve rehabilitasyonun aracıdır. Afet travmasıyla sarsılan gençliğimizi, böyle bir tedaviden mahrum bırakmak akla aykırı düşmek olacaktır.
· Apar topar alınan bu karar, sonuçları düşünülmeden alınmıştır. Bu kararla hem üniversitelerin bu tür kararları değerlendirmek için var olan ilgili kurulları hiçe sayılmış hem de öğrencilerin ne yapacağı düşünülmemiştir. Apar topar şekilde yurdu boşaltması istenen öğrencilerden bir kısmının artık gidecek bir evi, bir kısmının yol parası olmayacağı bile düşünülmediği için, kararın sonuçları daha şimdiden utanç verici manzaralara yol açmaktadır.
Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: Türkiye’nin güney kıyılarının büyük bir otel/konaklama gücü, batısının ise şişirilmiş inşaat sektörü nedeniyle boş konutlar diyarı olduğu düşünülürse depremzedelerin barınma sorununu çözmek için daha aklı selim yollar olduğu görülecektir. Turizmden değil, inşaat sektöründen değil, ilk fırsatta yine eğitimden eksiltmek, ülkenin geleceğinden eksiltmektir.
Eğitim, her zorlukta elimizin uzanacağı kara gün akçesi değil, o zorlukları daha az yaşayacağımız bir geleceğe uzanana yegane merdivendir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları