loading
close
SON DAKİKALAR

Ekrem İmamoğlu ‘İstanbul Turizm Fuarı' açılışında konuştu

Ekrem İmamoğlu ‘İstanbul Turizm Fuarı' açılışında konuştu
Tarih: 10.10.2024 - 13:02
Kategori: Siyaset

İstanbul Turizm Fuarı’ açılışında konuşan TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ülke ve kent gündemindeki sıcaklığını koruyan ‘güvenlik’ sorununa vurgu yaptı.

‘İstanbul Turizm Fuarı’ açılışında konuşan TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Güvenli şehirler, hukuk ve demokrasinin hakim olduğu yaşam, elbette hepimiz için çok önemli bir noktada. Ben, bir psikopatın gencecik insanları katleden, yaşamdan koparan o kötü görüntüleri, ülkedeki politik ortamla ilişkilendirecek kadar basit bakmam meseleye. Meseleye, hepimizin pozisyonu, hepimizin sorumlu olarak bakarım. Elbette sevgiyi büyütmemiz lazım. Ayrıştırıcı dilden, kutuplaştırıcı dilden toplumun uzaklaşması lazım. Özellikle kindarlığı, öfkeyi, nefreti bu toplumun gündeminden def etmemiz lazım. Bu dili kim kullanıyorsa, toplum ona cezasını verir. Toplum; sevgiyi, iyiliği, dayanışmayı, kardeşliği vaat edenleri de sever. Turizmin, sadece sektörel anlamla bir bütüne kavuşamayacağını bilen birisi olarak bu olaya değindim. Çünkü ‘turizm’ demek; bana göre adalettir, özgürlüktür. Turizmde yükselmek demek; demokrasidir, güvendir, huzurdur. Çevreye, insana, doğaya, sokaktaki canlıya, ormana, denize, ırmağına, havasına, suyuna özendir, saygıdır. Bütün bunlar olursa, memleketin turizmi daha kalıcı bir biçimde güçlenir ve en güçlü seviyeye yükselir” ifadelerini kullandı.

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Yenikapı’daki Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen “İstanbul Turizm Fuarı”nın açılış konuşmasını yaptı. İstanbul’u, tarihsel, kültürel ve coğrafi anlamda “Bir dünya başkenti” sözleriyle niteleyen İmamoğlu, “İstanbul'un temelinde; insanı, doğayı, tarihi ve kültürü bütüncül olarak ele almanın bir başarısı olarak görüyorum. Göreve geldiğimiz günden itibaren, kesinlikle bu kavramı çok özenle yönettiğimizi ve toplumla paylaştığımızı bütün hemşehrilerimiz ve paydaşlarımız biliyorlar” dedi. Dünyanın en fazla bilinen kentlerinden İstanbul’un marka değerini arttıracak çalışmalar içinde olduklarını kaydeden İmamoğlu, “Bize ne denli güçlü bir miras olarak bırakıldığını, onu güçlendirmenin, geliştirmenin yanı sıra, korumanın da ne kadar önemli olduğunu bilen yöneticileriz. Elbette gelişme önemli, güncel gereksinimler önemli, ama bu şehrin muhafızlığını yapmak bir o kadar önemli. Bu anlayışla, İstanbul'un turizm marka değerini, her yıl daha da yukarıya artıracağımızdan eminim” şeklinde konuştu.

“Turizmin bütün Türkiye'ye yaygınlaştırılması, yaygınlaştırırken bir kalitenin, aynı zamanda bir metodun, sistemin işletilmesi değerli. Bu anlamda, bu tür ortamların eğer güçlü bir şekilde oluşmasını istiyorsak, merkezi kavramlarla değil, yerelde ve fonksiyonel anlamda sektörlerin güçlendirilmesiyle mümkün olduğunu ve olacağını, demokrasiyi en güçlü şekilde inanan bir kimlik olarak buradan özellikle tekrarlamak isterim. Kaldı ki, merkezi kavramlarla güçlendiğini düşündüğünüz bir sistemin kalıcı olmayacağını görüyoruz. Eğer siz damarlarını güçlendiremez, damarlarını akılcı bir şekilde çalışır hale getiremezseniz, bu iş yürümez. Gerçekten tıkanır. Bir bakmışsınız ki, açıkçası tepetaklak düşebiliriz. Bu bağlamda sivil toplum kuruluşları çok güçlüyse, belediyeler çok güçlüyse, sektörün temsilcileri çok güçlüyse, o zaman bakanlık da güçlü olur, devlet de güçlü olur, o sektör de geniş anlamda çok güçlü olur. Bu anlamda ortak akıl stratejisinin, her alanda olduğu gibi, turizmde de mutlak güçlü bir şekilde tartışılıp ve ivmelendirilmesi lazım. Şu anda hiçbir belediye başkanının turizm sektöründeki bu büyük gelişmeden, bu büyük sıçramadan şu anda bir fayda görmediğini, hiçbir lira dahi bir şekilde gelir elde edemediğini ya da sektörün bir kısım temsilcilerinin ya da sivil toplum kuruluşlarının bu ivmelenmeden faydalanamadığını görmek, bugünkü güçlü pozisyonumuzun aldatıcı tarafı olur ve yarın hepimizi tökezletebilir.”

“BİRTAKIM KAYGILAR, BİRTAKIM KİŞİSEL, ORTAYA KONAN İHTİRASLAR…”

İBB Başkanı olarak, tanıtım ajansı toplantılarına 5,5 yılda yalnızca iki toplantıya davet edildiği bilgisini paylaşan İmamoğlu, şöyle konuştu:

“Konuların her birisinin toparlanıp, Ankara’ya yönlendirilmesinin doğru olmadığını, İstanbul'un örneğin kendi içinde güçlü bir stratejiyle, modellemeyle dünyaya anlatılması gerektiğini, Muğla'nın aynı şeyi yapması, Adana'nın aynı şeyi yapması, Trabzon'un, Ardahan’ın aynı şeyi yapabilmesini sağlama ve orada, yerelde kabiliyetinin arttırılması, kalıcı bir turizm karakterini, kalıcı bir sektör gücü karakterini bütün Türkiye’ye yaygınlaşacak bir biçimde kazandırır. Bu kadar net. Onun dışında inanın hiçbir konu, gerçek anlamda başarıya kavuşmaz. Birtakım istatistiklerle bugün övünebiliriz, ama kalıcı olmaz. Bu bağlamda yapılan hiçbir iyi şeyi asla kenara itmeden alkışlıyorum. Doğru bulduğum şeyler var. Yapılan çok güzel işler var. Ama bu tarafı ıskalanamaz. Iskalandığı şekli nedir? Birtakım kaygılar, birtakım kişisel, ortaya konan ihtiraslar ya da tavırlar, bugünkü siyasi atmosfer; bütün bunlar, aslında meseleyi tıkayan unsurlar. Bunları burada konuşmak zorundayız. Yani turizmin bu gerçek yüzünü konuşmazsak, olmaz. Türkiye'deki siyasi iklim… Bütün bunları düzeltirsek, yani gerçek anlamda kol kola verirsek, omuz omuza verirsek, meselenin gerçek sahibi olan sektör temsilcilerine bu işi teslim etmiş oluruz.”

“DEVLETİN GÜCÜ, DEVLETİ YÖNETEN BİRKAÇ KİŞİDEN GELMEZ”

“Devletin gücü, devleti yöneten birkaç kişiden gelmez. Devletin gücü, o ülkenin 86 milyon insanından gelir. Başka türlü güçlü bir devlet yaratılamaz. İşin özü bu kadar basittir. Bu manada, ‘Sana çok güveniyorum Ekrem Başkan...’ Ben diyorum, ‘Bana güvenmeyin, kendinize güvenin.’ Her insan, kendine güvenmeli. Her birey, kendine güvenmeli. Ancak öyle toplum güçlü olabilir, millet güçlü olabilir, devlet güçlü olabilir. Mesela turizm, bu anlamda inanılmaz fırsatlarla dolu. Nice deneyimler, tam karşımızda. Baktığınızda en güçlü olduğumuz sahalardan birisi. Çok iyi eğitim almış insanlar. İyi bir sermaye yönetimi var. Tek şey var: Bir araya gelememek. Geleceğiz kardeşim. Gelmek zorundayız. Bu memleket hepimizin. Yani Ankara bizim başkentimiz. Ama Ankara, moderasyon yapacak. ‘Her şeyi ben bilirim, ben yaparım’ demeyecek. Milletin aklına güvenecek. Sivil toplumun aklına güvenecek. Bunun adı nedir biliyor musunuz? Bunun adı cumhuriyettir, demokrasidir. Başka bir ismi yok.”

“TURİZM, HER ŞEYDEN ÖNCE HUZUR VE GÜVENLİĞİ TALEP EDER”

İBB ve TBB olarak, konuya merkezi bir açıdan yaklaşmadıklarının altını çizen İmamoğlu, konuşmasını özetle şu sözlerle tamamladı:

“Tabii Türkiye’de ve İstanbul'da turizmi konuşurken, ihmal etmeyeceğimiz bir mesele de özellikle son dönemde hepimizin canını sıkan ve bir şekilde bu konunun mutlak üstünün örtülmemesi gerektiğini, tedbir almamızın gerektiğini, ama korkmamamız gerektiğini de hatırlatarak, güvenlik boyutundan da bahsetmek istiyorum. Turizm, her şeyden önce biliyoruz ki huzur ve güvenliği talep eder. Huzur ve güvenliğin olduğu ortam bizleri mutlu eder ve insanlarımızı, yani misafirlerimizi de iyi ağırlamamıza vesile olur. O bakımdan, özellikle çocuk ve kadına yönelik son dönemde gündeme oturan şiddetin önlenmesi, şehirlerin daha güvenli hale gelmesi de bu açıdan önemli bir meseledir. Güvenli şehirler, hukuk ve demokrasinin hakim olduğu yaşam, elbette hepimiz için çok önemli bir noktada. Hep birlikte bunu aşabileceğimizi de biliyorum. Niye? Az önce bahsettiğim biçimiyle, devletin kurumlarıyla bir araya geldiğimizde, aşamayacağımız hiçbir konu yok.”

“ÜZERİMİZE DÜŞEN VAZİFE NOKTASINDA KARARLI BİR YÖNETİMİZ”

“Üzerimize düşen vazife noktasında kararlı bir yönetim olduğumuzu belirteyim. Elbette bu vazifeleri yerine getirirken, her kurumun üzerine düşen vazife noktasında hassas davranacağına olan inancımla, bir araya gelmekle, hatta hızlı bir biçimde, ki hem şehrimizde hem diğer şehirlerde bütün yöneticilere bunu tavsiye ediyorum, hızlıca büyük şehirlerde bütüncül alınacak tedbirlerin daha koordineli, daha hızlı, daha pratik, ıskalanmış bir iş birliği varsa onun da yerine getirildiği biçimde ele alındığı toplantıların yapılması ve bu toplantıların mutlaka her şehirdeki, başta yaşayan kadınları, çocukları, yani çocuklarımızı, gençlerimizi koruyan daha güçlü bir çevreyi var eden pozisyona gelmesini sağlayan bir altyapıyı oluşturma konusunda iş birliği toplantılarının yapılmasını öneriyorum. Bu konuda şehrimizdeki önerimizi de elbette ki şehrimizin yöneticileriyle paylaşacağım. Ama bütün ülkeye yaygınlaşmasını değerli buluyorum. Bir seferberlik gibi, bu iklimi dağıtacağımıza, güveni, huzuru tesis edeceğimize inanıyorum. Yoksa ben, bir psikopatın gencecik insanları katleden, yaşamdan koparan o kötü görüntüleri, ülkedeki politik ortamla ilişkilendirecek kadar basit bakmam meseleye. Meseleye, hepimizin pozisyonu, hepimizin sorumlu olarak bakarım.”

“AYRIŞTIRICI VE KUTUPLAŞTIRICI DİLDEN TOPLUMUN UZAKLAŞMASI LAZIM”

“Elbette sevgiyi büyütmemiz lazım. Ayrıştırıcı dilden, kutuplaştırıcı dilden toplumun uzaklaşması lazım. Birbirini seven insanlar olduğumuzu, birbirimize hatırlatmamız lazım. ‘Bizim meydanlarımızda sevgi var’ diye bağırdıkça, bana ‘sevgi pıtırcığı’ dediler. Hayatta en çok sevdiğim yakıştırmalardan biri. Sevgi pıtırcığı olmaya devam ediyorum. Yeter ki insanlar birbirini sevsin, bütün sorunlar ortadan kalkar. Şunu söylemem lazım: Özellikle kindarlığı, öfkeyi, nefreti bu toplumun gündeminden def etmemiz lazım. Bu dili kim kullanıyorsa, toplum ona cezasını verir. Toplum; sevgiyi, iyiliği, dayanışmayı, kardeşliği vaat edenleri de sever. O bağlamda, genel anlamda ve geniş anlamda, böylesi dilin ve böylesi bir davranışın, birbirine sevgiyle, saygıyla, hürmetle bakan anlayışın Türkiye'mize ne kadar iyi geldiğini ve geleceğini de hep birlikte yaşayalım istiyorum. Turizmin sadece, az önce bahsettiğimiz sektörel anlamla bir bütüne kavuşamayacağını bilen birisi olarak bu olaya da değindim. Çünkü ‘turizm’ demek; bana göre adalettir, özgürlüktür. Turizmde yükselmek demek; demokrasidir, güvendir, huzurdur. Bunlar olmadan olur mu? Mümkün değil. Çevreye, insana, doğaya, sokaktaki canlıya, ormana, denize, ırmağına, havasına, suyuna özendir, saygıdır. Bütün bunlar olursa, memleketin turizmi daha kalıcı bir biçimde güçlenir ve en güçlü seviyeye yükselir.”

 

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları