Marmaray ve Metro projeleri kapsamında yürütülen arkeolojik kazılar sırasında Yenikapı'da bulunan 36 batık gemiden 35'inin araziden taşınma işlemi tamamlandı.
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Sualtı Kültür Kalıntılarını Koruma Anabilim Dalı Başkanı ve İÜ Yenikapı Batıkları Projesi Başkanı Doç. Dr. Ufuk Kocabaş, yaptığı açıklamada, kazılarda dünyanın en büyük batık gemi repertuvarına ulaşıldığını belirtti.
Kocabaş, söz konusu gemiler üzerinde 6 seneden beri çalıştıklarını, araziden alınan gemileri kurdukları laboratuvarda incelediklerini kaydetti.
Üniversitenin bu projeyi sürdürmek için bir ana bilim dalı kurduğunu, bu alanda yüksek lisans eğitimi, doktora eğitimi verdiklerini anlatan Kocabaş, 2015 yılında lisans eğitimi vermeyi planladıklarını vurguladı.
Kocabaş, bu işi çok önemsediklerini, ciddiye aldıklarını, projenin devam edebilmesi ve tamamlanması için ikinci jenerasyonu yetiştirdiklerini belirtti.
Teksas Üniversitesinin de 9 geminin bilimsel incelemesinden ve 5 geminin de konstrüksiyonundan sorumlu olduğunu ifade eden Kocabaş, şunları söyledi:
''Bu üniversite 9'uncu gemide araziden çekildi. Çünkü çok hacimli bir projeydi ama biz isterdik ki devam etsinler. Çünkü bir grup için 27 gemi çok hakikaten çok fazla. Keşke birkaç grup olsaydık, yükümüz hafifleseydi. Biz 36 gemiden 27'sinin bilimsel incelemesini yapacağız. Toplam 31 geminin de konservasyonunu ve müzede kurulma çalışmasını gerçekleştireceğiz. Bu dünyanın en büyük batı gemi projesi. 6 yıldan beri gemileri araziden taşıyoruz. Tüm belgeleme işlemlerini tamamlayıp kaldırıyoruz. Çünkü yerinde dokümantasyon çok önemli. Şu anda arazide bir tane gemi kaldı. Arazi çalışmasının sonuna doğru geldik. Türkiye açısından öncü proje. Her bir gemi dönemin en yüksek teknolojisiyle yapılmış durumda.''
Yaklaşık 30 kişilik bir ekiple yıl boyunca hiç ara vermeden ve haftanın 6 günü çalıştıklarını,gemilerin yapım tekniklerini de araştırdıklarını aktaran Kocabaş, ''O dönemde ustalar bu gemileri nasıl yapmış, hangi aletleri kullanmışlar bunları çözümlemeye çalışıyoruz. Bilmediğimiz bir yapım tekniği kullanmışlar. Bizans dönemine ve ondan öncesine baktığımızda bilmediğimiz bir yöntemle yapmışlar. Bizans döneminde geleneksel yordamla, modern gemi arasında bir geçiş dönemi yaşanmış. Geçiş döneminin bütün detaylarını Yenikapı'da bulabiliyoruz. Gemilerin 600 yıllık bir periyotta battıklarını düşünüyoruz. Ayrıca değişik tabakalarda ele geçirildikleri için kullanılan tekniği çözmüş durumdayız'' şeklinde konuştu.
''3 boyutlu çizimlerini yapıyoruz''
Kocabaş, gemilerin yapım teknikleri ile ilgili bir doktora tezinin de hazırlandığını, tezin kitap olarak yayımlanacağını bildirdi.
Gemilerin büyük kısmının, bir bütün şeklinde bulunduğunu dile getiren Kocabaş, sözlerine şöyle devam etti:
''Bu bizim için büyük bir şans. Dünyada, şu ana kadar hiçbir arkeolojik kazıda, Bizans dönemine ait savaş gemileri, kadırgalar bulunmuş durumda değil. 6 tane donanmada kullanılmış kadırga bulundu. Bunlar ince uzun, narin gemiler. Kürekle hareket ettikleri için hafif malzemeden yapılmışlar. Şimdi bunların çözümlemesini yapıyoruz. Bir kadırganın üzerinde saydığımız çivi sayısı 15 bin. Bu bile korkunç bir rakam. Bunların ayrıca 3 boyutlu çizimlerini yapıyoruz. Bu gemilerin eksik kısımları nasıldı, bunları tasarlıyoruz. Bunları en doğru şekilde bulmaya çalışıyoruz. Bütün eserler, gemiler bozulmadan laboratuvara gelecek şekilde korunuyor. Her batık geminin korunması için farklı yöntemler uyguluyoruz.''
Japon balıklarıyla koruma
Araziden alınan gemi parçalarını büyük su dolu havuzlarda bekletildiklerini aktaran Kocabaş, şöyle konuştu:
''İstanbul iklim koşulları bakteri ve mantar üremesine çok müsait. Bu nedenle uzun süre durgun suda depolama yaptığınız takdirde bakteri, mantar, çeşitli kurtlar, sinek larvaları oluşuyor. Bunu yok etmek için çok güçlü ilaçlar kullanmak zorundayız. Yani havuzların içindeki yaşamı sıfırlamazsanız bu organizmalar gemi ahşaplarını besin olarak kullanabiliyor. Diğer bir yöntem de bu bakterileri başka organizmaların yemesini sağlamak. Bu amaçla da Japon balıklarını gemilerin bulunduğu havuzlara koyduk. Gemilerin korunmasında Japon balıklarını da kullanıyoruz. Şu ana kadar elde ettiğimiz sonuçlar son derece başarılı. Özellikle bu balıklar larvaları ve kurtçukları havuzlarda yaşatmıyor. Yaklaşık bir yıldır Japon balıklarıyla yaptığımız denemelerde son derece başarılı olduk.''
Müzenin oluşmasının gemi projesinin bitmesine bağlı olduğunu bildiren Kocabaş, ''Şu anda bir müze kurulmuş olsa bile müzeye koyacak malzeme elimizde yok. Çünkü suya doymuş ahşap konservasyonu uzun bir süreç. Yurt dışında bunun örnekleri var. Minimum 10 seneden önce bu gemilerin konservasyon işleri bitmiyor. Ayrıca burada 36 gemi var. Aynı anda birden fazla geminin hem incelemesini yapabiliyoruz, hem de konservasyonuna başlayabiliyoruz. Gemi sayısının çok olması 2025, 2030 yılından önce son geminin konservasyonunun bitmeyeceğini gösteriyor. İlk gemi 2013 yılında sergilenebilir hale gelecek. Yani 2013 yılında ilk gemi, 2014 yılında 2 gemi, 2015 4 gemi. 2025-2030 yılında kadar son gemiyi bitirmeyi hedefliyoruz'' dedi.
Kocabaş, dünyada konservasyonu 20 sene devam eden gemilerin bulunduğunu, İngiltere bulunan ''Mary Rose'' gemisinin kütle olarak kaldırılmış çok büyük ve güzel bir gemi olduğunu kaydetti.
Bu geminin 1982 yılında su altından çıkarıldığını aktaran Kocabaş, ''Ben bu gemiyi ilk 1995 yılında ziyaret ettim. 1995 yılında konservasyon malzemesi emdirilmeye başlandı. Her 5 senede bir ziyaret ediyorum. En son 2010 yılında ziyaret ettim, hala konservasyonuna devam ediliyordu. Bu çalışmaların bütçeleri çok yüksek, kullanılan kimyasallar tonlarla ifade ediliyor. Benim buradaki bir batık havuzum 40 ton su alıyor. Çok emek ve sabır isteyen bir proje'' şeklinde konuştu.
Bu arada, Marmaray ve Metro projeleri kapsamında yürütülen arkeolojik kazılar sırasında Yenikapı'da bulunan 36 batık gemiden 35'inin araziden taşınma işlemi tamamlandı. Bizans dönemine ait olduğu tahmin edilen batık gemiler sayesinde İstanbul'da dünyanın en büyük batık gemi müzesi kurulacak. Son geminin Ocak ayında araziden kaldırılması bekleniyor.