loading
close
SON DAKİKALAR

Enver Gökçe'nin aramızdan ayrılışının 43. yılı

Enver Gökçe'nin aramızdan ayrılışının 43. yılı
Tarih: 19.11.2024 - 00:22
Kategori: Yurt

Bugün şair Enver Gökçe'nin ölümünün 43. yıl dönümü.

Enver Gökçe, 1920 yılında Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Çit köyünde doğdu. 1929 yılında ailesiyle Ankara'ya göç ettiler. Burada özel ilkokulda okumaya başladı. Daha sonra Cebeci Ortaokulu'na girdi. Ankara Gazi Lisesi'nin ardından Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Bitirme tezi, Eğin türküleri üzerine yaptığı bir derleme-incelemedir. Türk dilinin tüm kolları, Türkmence, Kırgızca, Karaimce, Göktürk ve Oğuz lehçeleri, İstanbul ağzı üzerinde çalıştı, Divan Edebiyatı'nı uzmanlık derecesinde öğrendi. Pek çok halk öyküsünü bu arada da, Dede Korkut Masalları'nı derleyerek bugünün Türkiye Türkçesine kazandırdı.

Sanata ve edebiyata olan ilgisi, üniversiteye başlamasıyla belirginleşmişti. Üniversite yaşamıyla birlikte, sol dünya görüşü çerçevesinde etkin olarak eylemlerde yer aldı. Bu çerçevede dernek faaliyetleri ile yayın çalışmalarına katıldı. Halkevleri’nce yayımlanan Ülkü dergisinde düzeltmen olarak çalışmaya başladı, bu ortamda edebiyat çevreleriyle yakınlıklar kurdu. Yaşamında önemli bir yeri olan Sefer Aytekin’le de burada tanıştı. İlk sayısı 15 Mart 1945’te çıkan Ant dergisini onunla birlikte çıkardılar. Yine bu ortamda, Enver Gökçe’nin şiir dünyasında çok önemli yerleri olan halk şairlerinden Âşık Ali İzzet (Özkan), Âşık Veysel (Satıroğlu), Habib Karaaslan, Talibî Coşkun’la tanışarak onlarla dostluklar kurdu. Halk şairleriyle olan yakınlığını kendisi şöyle anlatır: “0 gün iki şey vardı benim için. Bir yanda Garip hasta sanat anlayışı, diğer yanda dinamik halk edebiyatının yüzü. Bunlar karşı karşıya getirilince, ben elbette ki kendi sınıfımdan gelme halk ozanlarından taraftım. Bu yüzdendir o devrede bu şairlerin yanında olmam.” 

1946'da kurulan Türkiye Gençler Derneği'nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. 1948 yılında derneğin etkinliklerinin de artması, yapılan gösterilerin yoğunluk kazanması, Ankara çevresinde bulunan milliyetçileri harekete geçirdi ve derneği bastılar. Dernek yöneticilerinin direnç göstermeleri üzerine, Enver Gökçe’nin de aralarında bulunduğu sekiz kişi, komünizm propagandası yaptıkları iddiasıyla tutuklanarak üç ay cezaevinde tutuldular.

Tutukluluğu sırasında ve mahkûmiyet sonrası tutulduğu İstanbul Sirkeci'deki Siyasî Şube, Sansaryan Hanı'nın tabutluklarında iki yıl süresince çok ağır işkence gördü. Fiziksel ve psikolojik sağlığını önemli ölçüde yokeden, pek çok şiirinin ve ünlü destanı, Yusuf İle Balaban'ın kaybolmasına neden olan tutukluluk, hapislik ve sürgünlerin sonunda (1959) bu kez de işsizlik ve yoksulluk yakasına yapıştı. İstanbul ve Ankara'da yaşadığı acı deneyimler onun çok zor koşullar altında yaşamak zorunda kalacağı köyüne gitmesine neden oldu. Ağırlaşan hastalığı nedeniyle tekrar Ankara'ya dönmek zorunda kaldı. 1977'de kısa bir süre Bulgaristan'da tedavi gördü. Son yıllarını Ankara'daki bir huzurevinde tamamladı. Enver Gökçe, 19 Kasım 1981'de Ankara'da hayata gözlerini yumdu.

Dünya şairi Şili Komünist Partisi militanı Pablo Neruda'nın şiirlerinden seçmeler ilk kez, Enver Gökçe tarafından Türkçeye çevrilmiş ve 1959 yılında Türkiye'de yayımlanmıştır.

Bazı şiirleri Zülfü Livaneli, Timur Selçuk, Sadık Gürbüz, Kerem Güney ve Ahmet Kaya tarafından bestelendi.

Enver Gökçe'nin bazı kişisel eşyaları köyünde, köylüleri tarafından anısına kurulan müzede sergileniyor.

Şair ve yazar Muzaffer İlhan Erdost Enver Gökçe'yi şöyle anlatır: 

"Enver Gökçe'nin şiiri, güz ekini gibidir. Kırsal alandan gelenler bilirler, sonyazda yani güzün ekilen buğday, ilkyazla birlikte, eriyen karın altından filizlenir. Soğuğa, kırağıya dayanıklıdır. Kurağa dayanıklıdır. Nice boralar, fırtınalar ya da Anadolu'nun kavurucu sıcağı ortasında, eğilip bükülmez boy verir. Böyle dayanıklıdır, Enver Gökçe'nin şiiri. Enver Gökçe'nin şiiri harman olur, tığ olur. Savrulur. Tohumdan ürüne, buğdaydan ekmeğe var olur gider. Enver Gökçe'nin şiiri, bir yandan bizim bilincimizi ve direncimizi pekiştirirken, bir yandan da devrimci şiirimizde özgün bir tohum olarak yineler kendini."

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları