Erdoğan; 'Bu ülkeye katkı sağlayan, bu milletin inancına, diline, kültürüne saygı duyarak topraklarımızda hayatını sürdüren hiç kimseyle sorunumuz, sıkıntımız yoktur, olmayacaktır'
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Dünyanın ve bölgemizin savaşların, çatışmaların, siyasi ve ekonomik krizlerin, sosyal çalkantıların kıskacında sancılı bir süreçten geçtiği şu dönemde, Türkiye rotasından sapmadan hedeflerine doğru ilerliyor” dedi.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Aziz Milletim, değerli basın mensupları, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Bereket, rahmet, mağfiret günleri olan Ramazan-ı Şerifi ve bayramı geride bıraktık. Baharın getirdiği enerji ve umutla, hep birlikte daha güzel bir geleceğe yürüyoruz.
Dünyanın ve bölgemizin savaşların, çatışmaları, siyasi ve ekonomik krizlerin, sosyal çalkantıların kıskacında sancılı bir süreçten geçtiği şu dönemde, Türkiye rotasından sapmadan hedeflerine doğru ilerliyor. Hiç şüphesiz devletlerin ve insanlığın tamamını etkileyen olumsuzlukların hayat pahalılığı ve enflasyon gibi sonuçları bize de yansıyor. Ama hamdolsun, diğer ülkelerden farklı olarak biz geçtiğimiz 20 yılda inşa ettiğimiz güçlü altyapıyla son 8-9 yılda yaşadığımız tecrübelerin ışığında 2023 hedefleri ve 2053 vizyonuyla sembolleştirdiğimiz kendi yol haritamıza bağlı kalmayı başardık.
“BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE’NİN İNŞASINI ADIM ADIM YÜRÜTÜYORUZ”
Türkiye, salgın ve savaş gibi gelişmelerin tetiklediği küresel üretim ve lojistik sistemindeki yeni arayışların merkezi durumundadır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan küresel yönetim ve güvenlik sistemi kökünden sarsılırken, biz sahip olduğumuz tarihî birikimi, siyasi, ekonomik ve askerî reformlarla canlandırdık.
Artık her alanda kendi ayaklarının üstünde durabilen, bununla kalmayıp tüm dostlarına ve kardeşlerine destek verebilen bir Türkiye var. Yıllardır sürekli dile getirdiğimiz büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasını adım adım yürütüyoruz. Hiçbir iç ve dış hadisenin, hiçbir açık ve gizli oyunun bizi bu hedeften uzaklaştırmasına izin vermiyoruz. Bu mücadelede ülke ve milletçe ödediğimiz bedelleri güvenli ve müreffeh geleceğimizin karşılığı olarak görüyoruz.
Gelişmiş ülkelerin bile çaresiz kaldığı sınamaları Türkiye’nin en az kayıpla ve en fazla kazançla geride bırakması elbette birilerinde rahatsızlığa yol açıyor. Ülkemizin önünü yıllarca siyasi istikrarsızlıkla, suni ekonomik krizlerle, terör örgütleriyle, vesayet araçlarıyla, darbelerle, evrensel kavramların arkasına gizlenmiş sinsi projelerle kesilmişti. Bizim dönemimizde de benzer senaryolar, farklı görünümler ve yöntemlerle hep sahnelendi. Bir yandan demokrasi ve kalkınma reformlarımızı karalılıkla hayata geçirirken, diğer yandan da milletimizle birlikte bu kirli oyunları bozarak bugünlere geldik.
“ÜLKEMİZİ VESAYETİN BOYUNDURUĞUNDAN MİLLETİMİZLE BİRLİKTE KURTARDIK”
Eser ve hizmet siyasetimizle Türkiye’nin ayağındaki geri kalmışlık zincirlerini milletimizle birlikte parçalayıp attık. Hak ve özgürlük alanlarını genişleterek ülkemizi vesayetin boyunduruğundan milletimizle birlikte kurtardık. Diklenmeden dik durarak egemenliğimizi hiçe sayan uluslararası baskıları milletimizle birlikte göğüsledik. Sokaklarımızı kana ve ateşe boğma gayretlerini dirayetli tavrımızla, milletimizle birlikte akamete uğrattık.
Ülkemizin bağrına yerleştirilmiş bir bomba olan FETÖ ihanet çetesini canımızı ortaya koyarak milletimizle birlikte tepeledik. Bölücü terör örgütünün kanlı pençelerini askerlerimizin ve güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesiyle milletimizle birlikte söküp attık. Sınırlarımıza dayanan tacizleri yaptığımız sınır ötesi harekâtlarla milletimizle birlikte püskürttük. Her alçak hamlenin bir parçasını oluşturan ve ekonomimizi hedef alan niyetleri aldığımız tedbirlerle milletimizle birlikte bozduk.
İnsanlığın yakın tarihte yaşadığı en büyük sağlık krizi olan koronavirüs salgınının üstesinden sağlık sistemimizin gücü ve dirayetli yönetimimizle birlikte milletimizle hep beraber el ele yok ettik. Küresel finans, güvenlik, mülteci, sağlık krizleri olarak tezahür eden çarpıklıkların yükünü ülkemizin üzerine yıkma heveslerini yine milletimizle birlikte kursaklarda bıraktık. İnşallah bugünkü ve bundan sonraki tüm sınamaları da yine 85 milyon hep birlikte aşarak bizden sonraki nesillere hak ettikleri Türkiye’yi bırakacağız.
Hedeflerimize ulaşmamıza bir el uzatımı mesafe kaldığı bu kritik aşamada, vatandaşlarımızın hayat pahalılığının yol açtığı sıkıntılar sebebiyle zor günler geçirdiğini biliyoruz. Bilhassa dar gelirli insanlarımızın alım güçlerindeki düşüşün farkındayız. Bir yandan enflasyonu dizginleyecek tedbirleri alırken, diğer yandan da ücretlerde yaptığımız artışlarla alım gücündeki gerilemeyi telafi etmeye çalışıyoruz.
“AİLE DESTEK PROGRAMI GİBİ YENİ UYGULAMALARLA İNSANIMIZI SAHİPSİZ BIRAKMIYORUZ”
Bu çerçevede, yılbaşında asgari ücretten işçi, memur ve emekli maaşlarına kadar geniş bir alanda ciddi artışlar yaptık. Temmuz ayında yapılacak enflasyon farkı artışları ve diğer düzenlemelerle dar gelirlilerin alım gücünü biraz daha iyileştireceğiz. Haziran ayı itibarıyla başvuruları başlayacak aile destek programı gibi yeni uygulamalarla da insanımızı sahipsiz bırakmıyoruz.
Çeşitli başlıklar altında sadece geçtiğimiz ay milletimizin farklı kesimlerine sağladığımız sosyal desteklerin toplam destekleri 5,3 milyar liradır. Elektrik tüketim desteği için geçtiğimiz yıl yaklaşık 2,5 milyon haneye 2,5 milyar lirayı aşkın kaynak tahsis ettik. Doğal gaz tüketim desteği olarak da son 2 ayda 114 milyon lirayı aşkın bir kaynağı vatandaşlarımıza aktardık. Her iki desteğin de kapsamını genişletecek çalışmaları sürdürüyoruz.
Bu vesileyle şu hususu da kamuoyuyla paylaşmak isterim: Ekonomi programımızın merkezinde istihdamı korumak ve geliştirmek vardır. Çalışmak isteyen hiçbir insanımızın işsizlik sebebiyle ailesi ve çevresinin karşısında boynunun bükük dolaşmasına yol açmayacak bir anlayışla ekonomiyi yönetiyoruz. Hamdolsun, bu sayede üretim tarafında oldukça iyi bir yerdeyiz.
Ülkemizi eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, tarımdan spora tüm alanlarda Cumhuriyet tarihinin en iyi seviyesine çıkartmak için yaptığımız yaptırımların meyvelerini toplama vaktidir.
“ÜRÜN VE HİZMETLERDEKİ DENGESİZ FİYATLAMALARA KARŞI MÜCADELE EDİYORUZ”
Bugün Türkiye, enerji hariç dış ticaret fazlası veren, yani ihracatı ithalatını geçen bir ülke durumuna gelmiştir. Ancak, enerji fiyatlarında 10 kata varan artışlar sadece dış ticaret görünümümüzü bozmakla kalmıyor, ürünü maliyetlerinde de ciddi artışlara yol açıyor. Bununla birlikte, bazı ürünlerdeki fiyat artışları ne enerji fiyatlarındaki yükselişle, ne döviz kuruyla, ne enflasyonla izah edilemeyecek seviyelerdedir.
Hep söylediğim gibi, sair faktörlerle izahı mümkün olmayan, sırf aç gözlülükten, fırsatçılıktan, tamahkârlıktan kaynaklanan fiyat artışları hukuk değil ahlak meselesidir. Bilhassa da üretim ve satış tekelinin söz konusu olduğu ürün ve hizmetlerdeki dengesiz fiyatlamalara karşı mücadele ediyoruz, denetimleri sıkılaştırdık. Üretici ve tüketici arasındaki ilişkiyi en sağlıklı zemine oturtma amacıyla hazırladığımız hal, perakende ve elektronik kanunlarıyla ilgili çalışmalar bitmek üzeredir. Stokçuluk ve fiyatları etkileme suçuyla ilgili cezaları da yeniden düzenliyoruz. Bu tür suçlara verilen cezaları caydırıcılık temelinde yükseltiyoruz. Ayrıca, üretim maliyetlerini dengeleyerek arzı artırmaya ve böylece fiyatları istikrara kavuşturmaya yönelik de hazırlıklar yürütüyoruz.
Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayla büyütme politikamızın başarıya ulaşacağından asla şüphe etmiyoruz. Sabırla, azimle, inançla yürüdüğümüz bu yolun sonu ülkemizin selametine, milletimizin refahına, insanımızın huzuruna çıkmaktadır. Yeter ki bu zor günleri birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıkarak geride bırakalım. Yeter ki kendimize güvenerek, umudumuzu canlı tutarak, vizyonumuzu genişleterek, hedeflerimizi büyüterek daha çok çalışalım, daha çok üretelim, daha çok mücadele edelim, işte o zaman aydınlık bir geleceğin bizi beklediğini hep birlikte göreceğiz.
Bu ülkenin her hak ve özgürlük talebini nasıl biz karşıladıysak, her eksiğini nasıl biz tamamladıysak, her hayalini nasıl biz gerçeğe dönüştürdüysek, asırlık meselelerini nasıl biz hal yoluna koyduysak, hâlihazırdaki sıkıntıları da yine biz çözeriz. Bunun için gereken her türlü donanıma ve kararlılığa sahibiz.
“SİYASET VE TOPLUM MÜHENDİSLİKLERİYLE TÜRKİYE’Yİ YÖNLENDİRME DEVRİ ARTIK BİTMİŞTİR”
Siyasetteki 40 yılı aşkın tecrübemize, Belediye Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülke yönetimindeki 30 yıla yaklaşan birimimize güveniyoruz. Ülkemizin potansiyeline ve 85 milyon vatandaşımıza gücüne itimadımızla inşallah bu mücadeleyi de zaferle taçlandıracağız.
Yalanlarla, çarpıtmalarla, iftiralarla, dışarıdan yazılmış senaryolara dayalı siyaset ve toplum mühendislikleriyle Türkiye’yi yönlendirme devri artık bitmiştir. Millî iradenin üstünlüğüne teslim olmayan hiç kimsenin bu ülkede yetki ve sorumluluk sahibi olamayacağı gerçeğine inşallah 2023’te bir kez daha hep birlikte şahitlik edeceğiz.
Aziz milletim; bu vesileyle ülkemiz gündemindeki kimi hususlarla ilgili yürüttüğümüz hazırlıklar sonunda ortaya çıkan müjdeleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
İlk müjdemiz, konut almak isteyen vatandaşlarımız ve konut yapan firmalarımızla ilgilidir. Hükûmetlerimiz döneminde ürettiğimiz 1 milyon 100 binin üzerindeki konutla vatandaşlarımızı uygun şartlarda ev sahibi yapmıştık. Aynı şekilde bankacılık sektörünün verdiği uygun şartlı kredilerle milyonlarca vatandaşımız özel sektör tarafından inşa edilen projelerden ev sahibi olmuştur. Son dönemde küresel ekonomide ham madde fiyatlarında görülen fahiş yükselişler ve tedarik sorunlarının yol açtığı sıkıntılar sebebiyle konut inşasında yavaşlama ve konut fiyatlarında çok büyük artışlar yaşandı.
“KONUT FİNANSMANI KONUSUNDA 3 AYRI PAKETİ MİLLETİMİZİN HİZMETİNE SUNUYORUZ”
Vatandaşlarımızı özellikle konut sektöründeki bu arızi dalgalanmadan korumak amacıyla bir dizi tedbiri hayata geçirme kararı aldık. Bu çerçevede, konut finansmanı konusunda 3 ayrı paketi milletimizin hizmetine sunuyoruz
Birinci paketle ilk defa ve tek konut sahibi olacak vatandaşımıza 2 milyon liraya kadar değere sahip birinci el satın almalar için 10 yıla kadar vadeli ve aylık yüzde 0,99 faizli konut kredisi sağlıyoruz.
İkinci paket birinci ve ikinci konutları da kapsıyor, konut değerinin en az yarısı 1 Nisan 2022 tarihinden önce açılmış döviz tevdiat hesaplarının bozdurulması veya fiziki altınların Merkez Bankasına satılarak karşılanması şartıyla alınacak konutlar bu paketten yararlanabilecek. Konut değeri 2 milyon lirayla sınırlı bu paket 10 yıla kadar vadeli ve aylık yüzde 0,89 faizli konut kredisi içeriyor. Bu paketin bir amacı da döviz ve altın varlıklarının Türk Lirasına dönüşümünü teşvik etmektir.
Üçüncü paketimiz inşaat sektörüne yöneliktir. Mayıs ayı başı itibariyle asgari yüzde 40’ı tamamlanmış ve asgari yüzde 50’si satılmamış inşaat projelerinin bir an önce tamamlanabilmesi için 20 milyar liralık bir kaynak ayırdık. 1 yıl boyunca konut fiyatlarını internet sitelerinde duyurdukları fiyatta sabit tutma taahhüdü veren firmalarımız belli bir rakama kadar ve 36 ay vadeyle bu finansmandan yararlanabilecek. Böylece inşaat hâlindeki projelerin hızla tamamlanarak kısa vadede ki konut arzının artmasını, böylece fiyatların dengeye gelmesini hedefliyoruz.
“SOSYAL KONUT PROJELERİNE HIZ VERİYORUZ”
Bunların yanında TOKİ vasıtasıyla yürüttüğümüz vatandaşlarımıza uygun fiyat sunulan düşük maliyetli, düşük satış fiyatlı sosyal konut projelerine de hız veriyoruz. Düşük gelir grubundaki vatandaşlarımızı ev sahibi yapmaya yönelik sosyal konut projeleri için TOKİ’ye 30 milyar liralık finans sağlayacağız.
Sosyal konut projelerimizin istismarını önlemek için de bu yolla edinilen konutların 5 yıl süreyle satışına izin vermeyeceğiz. Ayrıca küçük ölçekli müteahhitlere şehir içindeki küçük parsellere konut yapabilmeleri için metrekaresini belli bir fiyatın üzerinde satamamaları şartıyla uygun maliyetli kredi kullandıracağız. Bu tür alanların rezerv konut alanı ilanı yoluyla çeşitli vergilerden istisna olmasını temin ederek maliyetlerin düşürülmesi yoluna da gideceğiz. Rezerv alanlarda yapılan ve uygun maliyetli krediyle desteklenen konutlar da 5 yıl süreyle satış tahdidine tabi olacaktır. Sistemin sağlıklı işleyişini sağlamak için denetimde TOKİ ve Emlak Konut gibi bu alanda birikimi olan kuruluşlarımızı da kullanacağız.
Kentsel dönüşüm çalışmaları konut arzını artırmak için destek vereceğimiz bir diğer alandır. Ada düzeyinde sadece hak sahiplerine yönelik uygun maliyetli kredilerle kentsel dönüşüm projelerini hızlandıracağız. Özellikle hak sahipleriyle müteahhitlerin bir araya gelerek yürütecekleri bu projelerin denetimini de yine ilgili kuruluşlarımız vasıtasıyla daha sıkı şekilde gerçekleştireceğiz. Vatandaşlarımızı hızlı, güvenli ve ekonomik şekilde konut sahibi yapmayı amaçlayan bu destek paketleri ve uygulamalarımızın hayırlı olmasını diliyorum.
YERLİ VE MİLLÎ PASAPORT ÜRETİMİ
Uzun süredir hazırlıklarını yürüttüğümüz bir diğer önemli projemiz de yerli ve millî pasaport üretimidir. Çip krizi sebebiyle küresel tedarik imkânları zorlaşan pasaport üretimini ülkemizde gerçekleştirecek altyapıyı kurduk. Dünyanın en güvenli pasaportlarından biri olan yeni pasaportumuzun sayfaları Topkapı Sarayı ile başlayıp, 1. Meclis Binasıyla sona eriyor ve tam ortasında da Ayasofya Camisi bulunuyor. Ağustos ayı itibariyle vatandaşlarımıza verilmeye başlanacak yeni pasaportumuzun da ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Aziz milletim, 1000 yıllık vatanımız Anadolu tarihin her döneminde çeşitli sebeplerle diğer coğrafyalardan gelen insanlara kucak açmış, yurt olmuştur. Özellikle son 150 yılda Kafkasya’dan Balkanlar’a dört bir yanda başı dara düşen, hayatı ve geleceği tehdit altına giren tüm kardeşlerimiz yönünü Anadolu’ya çevirmiştir. Bu topraklarda yaşayanlar da canını ve onurunu kurtarmak için gelen hiç kimseyi el görmemiş, dışlamamış, ötekileştirmemiş, hele hele husumet asla beslememiştir.
“DEVLETİMİZİN SINIRLARI BAŞKADIR, MİLLETİMİZİN GÖNÜL SINIRLARI BAMBAŞKADIR”
Hep birlikte vatanımızı, ezanımızı, bayrağımızı, istiklalimizi ve istikbalimizi korumak, ülkemizi geliştirmek, devletimizi güçlendirmek, milletimizi kalkındırmak için çalıştık, çabaladık. Gerektiğinde Çanakkale’den İstiklal Harbine ve 15 Temmuz’a kadar her durumda vatanımız uğrunda canımızı vermekten kaçınmadık. Kol kola şehadete yürüdük, koyun koyuna aynı mezarda yattık. Sık sık dile getirdiğimiz gibi bizim devletimizin sınırları başkadır, milletimizin gönül sınırları bambaşkadır.
Devletimizin sınırları doğudan batıya Edirne’den Kars’a, kuzeyden güneye Sinop’tan Hatay’a uzanır. Milletimizin gönül sınırları ise merhale-merhale Avrupa’dan Asya’nın en uçlarına, Sibirya’dan Afrika’nın derinliklerine, okyanusları aşıp bir uçtan diğerine, Amerika’ya kadar uzanan genişliğe sahiptir. Bilhassa tarih ve medeniyet birlikteliğimizin olduğu coğrafyalardaki kardeşlerimizle gerçekten çok hasbi, çok yakın bağlarımızın olduğunu kimse inkâr edemez.
Resmî sınırlarımız kimi ile bir asrı aşkın süredir, kimi ile daha fazladır farklı da olsa, hiçbir zaman bu kardeşlerimizde aramızdaki gönül bağını koparmadık. 1. Dünya Savaşı ve millî mücadelenin ardından yeni devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğumuzda gönül coğrafyamızın her yerinden milyonlarca insan Anadolu’ya geldi. Çerkezlerden Boşnaklara, Tatarlardan Türkmenlere, Gürcülerden Araplara farklı kökenlere sahip kardeşlerimiz Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kendilerine yeni bir hayat kurdular.
Öyle ki Cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfusumuzun neredeyse yarısı sınırlarımız dışından gelen insanlardan oluşuyordu. Cumhuriyet dönemi boyunca da Balkanlardan Kafkaslara kadar her yerde başı dara düşen kardeşlerimize kapılarımız açık oldu. Çeşitli tarihlerde eski Yugoslavya topraklarından Bulgaristan’dan, Romanya’dan, Doğu Türkistan’dan, İran’dan, Orta Asya’dan, Afganistan’dan, Bosna’dan, Kosova’dan milyonlarca aile ülkemize sığındı. Bunlardan bir kısmı daha sonra başka yerlere gitmişse de çok büyük bir bölümü ülkemizde kaldı.
“BİZ MUHACİR KÜLTÜRÜNÜN NE OLDUĞUNU ÇOK İYİ BİLİRİZ”
Şimdi Bay Kemal ne diyor? Biz bunların hepsini tekrar Suriye’ye süreceğiz, geldikleri yere göndereceğiz. Bunları yapamayacaksın, bunları yapmaya hiçbirinizin de gücü yetmez. Zira biz ensar kültürüyle yetişmişiz, biz muhacir kültürünün ne olduğunu çok iyi biliriz. Biz sizler gibi evet, bu toprakları hudayinabit bulmadık. Ve bu topraklarda verilen mücadelenin ne olduğunu gayet iyi biliriz. Şu anda 3 milyon 700 bin Suriyeli bizim kardeşimdir ve biz bu kardeşlerimize sahip çıktık, sahip çıkıyoruz ve sahip çıkacağız Bay Kemal. Senin ortakların varsın PKK terör örgütünün mensupları olsun, sen onlarla beraber Ankara’dan İstanbul’a yine yürümeye devam et. Ama biz bu kardeşlerimizle ensar kültürü, muhacir kültürü içerisinde yolumuza devam edeceğiz, asla taviz de vermeyeceğiz. Çünkü biz şuna inanıyoruz: Ancak inananlar kardeştir ve kardeşliğimizi koruyacağız.
Mesela Körfez Savaşı başladığında Irak’tan ülkemize gelen 1 milyon kişinin tamamına yakını savaşın ardından evlerine geri döndü. Suriye’deki iç karışıklıklar ardından yaklaşık 4 milyon kişi ülkemize geldi.
“SURİYE’NİN İSTİKRARA KAVUŞMASI İÇİN HER TÜRLÜ GAYRETİ GÖSTERİYORUZ”
İşte şimdi Suriye’nin kuzeyinde briket evleri yapıyoruz. İnşallah bunların inşası devam ediyor. Mümkün olduğunca fazla yapmaya da gayret edeceğiz. Çatışmaların hâlen devam ettiği, terör örgütlerinin saldırılarını sürdürdüğü, siyasi birliğin ve toprak bütünlüğünün henüz sağlanamadığı Suriye’nin istikrara kavuşması için her türlü gayreti gösteriyoruz. Bugüne kadar ülkemize gelen Suriyelilerden 500 bini sınırlarımıza bitişik bölgelerde güvenli hâle getirdiğimiz yerlere dönüş yaptı. Uluslararası yardım kuruluşlarının desteğiyle 4 milyon kişinin de İdlib başta olmak üzere bulundukları yerlerde kalmalarını sağlıyoruz. Buna rağmen İdlib’teki gerilimin ve diğer bölgelerdeki güvensiz ortamın sürmesi ülkemizdeki Suriyeli sayısının belirgin şekilde azalmasının önüne geçti.
Antalya’da 2015 yılında yapılan G-20 Zirvesine katılan liderlere Suriyeli sığınmacılar için bu ülkenin topraklarında süratle 1 milyon kişinin iskânını sağlayacak şehirler inşa edilmesi teklifinde bulmuştuk. Maalesef özellikle de Batı ülkeleri sığınmacıları kendi sınırlarından uzak tutmak için yaptıkları harcamanın çok azıyla hayata geçirilebilecek bu projeye gereken desteği vermediler. Türkiye bu yükün büyük bir bölümünü hem kendi sınırları içinde hem de Suriye topraklarında üstlenmek durumunda kaldı.
Geçtiğimiz yıl sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle Suriye topraklarında gerçekten çok zor şartlarda yaşayan insanlar için 100 bin briket ev yapma projesini başlattık. Bu proje kapsamında 57 bin briket evi tamamladık, 20 biniyle ilgili çalışmalar sürüyor, kalan 23 bin evi de en kısa sürede yapacağız. Bu sayıyı daha da artırmamız mümkün olabilir. Şimdi 2015 yılındaki asıl projemizi hayata geçirecek yeni bir adım daha atıyoruz. Uluslararası yardım kuruluşlarının finansmanıyla Suriye topraklarında 13 ayrı yerde okuluyla, hastanesiyle, sanayisiyle, tarımıyla gereken tüm altyapıya sahip 200 bin konut inşa edilmesini inşallah sağlıyoruz.
Amacımız hâlen ülkemizde yaşayan 1 milyon Suriyelinin tüm insani şartlara sahip bu şehirlere geri dönüşünü temin etmektir. Kurumlarımızın yaptığı çalışmalar bu geri dönüş için 1 milyondan çok daha fazla sığınmacının gönüllü olduğunu göstermektedir. Böylece tüm dünyanın adeta sırtını döndüğü, görmezden geldiği, vicdanını kapattığı bir trajedinin çözümünde önemli bir merhaleyi daha Türkiye’nin öncülüğünde tamamlamayı hedefliyoruz. İnşallah çalışmalar ilerledikçe bu sürecin ayrıntılarıyla ilgili bilgileri kamuoyuyla paylaşacağız. Rabbim kimseyi vatansız, yurtsuz, evsiz bırakmasın. Canıyla, malıyla, onuruyla sınamasın diyoruz.
Aziz milletim, kimse ülkesini, evini, işini, ailesini, bağlarını sebepsiz yere terk edip bir bilinmeze doğru yola çıkmaz. Böyle bir mecburiyet ile karşı karşıya kalanlara biz kucağımıza açtık. Bizim insani, vicdani ve tarihî görevimizdir. Hamdolsun bu ahlaki vazifeyi hakkıyla yerine getirmiş olarak dünyanın karşısına huzuru kalple çıkıyoruz.
Bilindiği gibi Suriye’deki çatışmalar rejimin sivillere yönelik vahşi saldırıları yanında, Batı ülkelerinin muhalifleri teşviki ve desteklemesi ile başladı. Şayet bu destek sürdürülmüş olsaydı ülke kısa bir süre içinde yeniden güvenli ve istikrarlı hâle gelebilirdi. Ancak bir süre sonra Batı ülkeleri desteklerini Suriye halkı yerine, bu ülkede üstlenmiş terör örgütlerine yönlendirdi, tırlarca terör örgütüne silah, mühimmat, araç-gereç gönderdiler, bunları hep birlikte yaşadık.
“SURİYE İÇİNDE İNSANLARIN HUZURLA YAŞAYABİLECEKLERİ GÜVENLİ ALANLAR OLUŞTURDUK”
Suriye topraklarını kana ve ateşe bulayan bu strateji değişikliğinin ardından bölge proje ürünü envaı çeşit terör örgütünün cirit attığı, Türkiye için de ciddi tehditler içeren bir bataklık hâline dönüştü. Fırat Kalkanı ile Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarıyla süren bütün bu operasyonlarımızın en başta gelen sebebi budur.
Suriye’de rejimin zulmüne karşı çıkmanın yanı sıra, PKK’sından DEAŞ’ına kadar tüm terör örgütleriyle en etkin mücadeleyi Türkiye yürütmüştür, yürütmektedir. Harekâtlarımız sayesinde hem sınırlarımızı saldırılara korunaklı hâle getirdik, hem de Suriye içinde insanların huzurla yaşayabilecekleri güvenli alanlar oluşturduk.
Ülkemiz içindeki Suriyeli sığınmacılar ile diğer statülerde yaşayan yabancıları da yakından takip ediyoruz. Hangi ülkeden gelirse gelsin tüm yabancıların oturma ve çalışma düzenlerini belirli kurallara bağladık. Kurallara uymayanları da derhal geldikleri yerlere gönderiyoruz, bu şekilde sınır dışı edilen Suriyeli sayısı 20 bini bulmuştur, diğer ülke vatandaşlarından sınır dışı edilenlerin sayısı da 21 bin kişiyi geçmiştir.
Afganistan başta olmak üzere istikrarsızlığın ve çatışmaların yaşandığı her yerde benzer tablolar ortaya çıkmaktadır.
Değerli basın mensupları; yıllardır geri kalmışlığın, açlığın, sefaletin pençesinde kıvranan yerlerden de diğer gelişmiş ülkeler gibi bize yönelik bir insan akışı mevcuttur. Nitekim çeşitli yollarla sınırlarımıza giren ve ülkelerine geri gönderdiğimiz düzensiz göçmen sayısı 2016 yılından bugüne kadar 320 bini aşmıştır.
Türkiye topraklarına yönelen düzensiz göçmenlerin önemli bir bölümünün hedefi, buradan Avrupa’ya geçmektir. Ukrayna krizi öncesi son 7 yılda Avrupa Birliği ülkelerine ulaşan çoğu Suriye ve Irak kökenli sığınmacı sayısı 1 milyon olarak ifade ediliyordu Özellikle savaşın başlamasıyla Ukrayna’dan komşu ülkelere ve oradan da bir kısmı Avrupa topraklarına geçen kişi sayısı 4 milyonu aştı. Ülkemize gelen Ukraynalı sayısı da 100 bine yaklaştı. Görüldüğü gibi sığınmacı sorunu sadece bize mahsus, bizim ülkemize mahsus değildir, tüm dünyanın meselesidir. Bu akına en çok muhatap olan devlet olmamıza rağmen krizi insani duyarlılıklara halel getirmeden yönetmeyi başarabilen ender ülkelerin başında geliyoruz.
“MAZLUMLARI KATİLLERE TESLİM ETMEDİK, ETMEYECEĞİZ”
Sığınmacı düşmanlığı üzerinden kendilerine siyasi pozisyon sağlamaya çalışanların önce bu gerçekleri görmeleri gerekiyor. Daha önemlisi, bu politikanın en ön saflarında yer alanların dedelerinin de canlarını ve onurlarını kurtarmak için Anadolu topraklarına sığınanlar arasında yer aldığını asla unutmamaları şarttır. Dün onların dedelerini nasıl bağrımıza başmışsak, bugün de çaresizlik içinde bize sığınanlara aynı şekilde davranıyoruz. Bu aziz millete tek parti CHP’sinin yaşattığı Boraltan Köprüsü faciasının utancını bir daha biz tekrarlatmayacağız. Mazlumları katillere teslim etmedik, etmeyeceğiz.
Suriyelilere veya diğer ülkelerden gelen yabancılara kendi vatandaşlarımızdan farklı hiçbir imkân sağlanmamakta, ekstra hiçbir kaynak tahsis edilmemektedir. Fitnecilerin, yalan yanlış çarpıtma üzerine kurulu nefret kampanyaları hiçbir zaman vatandaşımızın kalbini bulandırmasın, kafasını karıştırmasın. Gönüllü dönüşler için gereken imkânları sağladıkça, ülkemizdeki Suriyeli sayısının makul düzeylere gerileyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Aynı yaklaşım diğer yerlerden ülkemize gelen yabancılar için de geçerlidir.
Bu ülkeye katkı sağlayan, bu milletin inancına, diline, kültürüne saygı duyarak topraklarımızda hayatını sürdüren hiç kimseyle sorunumuz, sıkıntımız yoktur, olmayacaktır. Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri boyunca bin yıldır bu topraklarda birlikte yaşama kültürü hâkimdir. Bu kadim kültür ülkemizde asla Batıdaki gibi bir ırkçılık ve yabancı düşmanlığı haslığının kök salmasına izin vermez. Türkiye’yi böyle bir çarpıklık üzerinden karıştırmak isteyenlerin kimin değirmenine su taşıdığı izaha gerek olmayacak kadar açıktır.
“YÜKSEK ENFLASYON VE HAYAT PAHALILIĞI KONULARINI ÜLKEMİZİN GÜNDEMİNDEN ÇIKARTAMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Biz, 2023 hedeflerimizden, 2053 vizyonumuzdan asla şaşmadan yolumuza devam edeceğiz. Küresel ekonomideki dalgalanmaların durulmasına paralel şekilde yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı konularını da ülkemizin gündeminden çıkartamaya devam edeceğiz.
Sözlerime son vermeden önce, gençlerimize de bir çağrıda bulunmak istiyorum. Gençlik ve Spor Bakanlığımızın düzenlediği gençlik kamplarının başvuruları bugün itibarıyla başladı. Daha önce 12-22 yaş aralığını kapsayan bu kamplardan yararlanma sınırını gençlerimizden gelen talepler doğrultusunda 25 yaşa yükselttik. Bu yıl yaklaşık 200 bin gencimiz bu kamplarda ağırlanarak kendilerine spordan kültür faaliyetlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede hizmetler verilecek. Tüm geçlerimizi Temmuz ayına kadar sürecek gençlik kampları başvurularına katılmaya özellikle davet ediyorum.
Ayrıca, Cumartesi günü Rize-Artvin Havalimanı’nın açılışını yapacağız. Dünyada 5 tane deniz üzerine kurulu havalimanı vardır, bunların 2’si bizdedir. Birisi Ordu-Giresun Havalimanı’dır, ikincisi de Rize-Artvin Havalimanı olacaktır. Ekranları başında bizi izleyen tüm milletimi inşallah bu açılış törenine davet ediyorum. Bu açılış töreninde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardeşim de bizimle beraber olacak ve birlikte bu açılışı gerçekleştireceğiz.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Bu duygularla bir kez daha hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları