Erdoğan CHP'yi hedef aldı: Emekli amirallerin merkezinde CHP'nin kendisi vardır, bu işin hesabını çok ağır vereceksiniz
![Erdoğan CHP'yi hedef aldı: Emekli amirallerin merkezinde CHP'nin kendisi vardır, bu işin hesabını çok ağır vereceksiniz Erdoğan CHP'yi hedef aldı: Emekli amirallerin merkezinde CHP'nin kendisi vardır, bu işin hesabını çok ağır vereceksiniz](https://www.istanbulgercegi.com/uploaded/bilgilendirme/2021/buyuk/erdogan-chpyi-hedef-aldi-emekli-amirallerin-merkez-1617788427.jpg)
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"-Geçtiğimiz 19 yıldaki eserlerimizi ve hizmetlerimizi, yeni dönemin başlangıcı olarak görüyoruz. Türkiye’nin 19 yıl önceki halini, yaşı 35-40’ın altındaki vatandaşlarımız pek hatırlamaz. Hükümete geldiğimizde, demokrasiden kalkınmaya kadar her alanda yokluk, yoksulluk, yasaklar ve zulüm arenası haline getirilmiş bir ülke devraldık. “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” derler. Bunun için eski Türkiye ile bugünkü Türkiye’nin mukayesesini her fırsatta milletimizle paylaşmamız gerekiyor.
-AK Parti iktidara geldiğinde, CHP Genel Başkanı herhalde 50’lilerinin başındaydı. Kendisinden 20 yıl öncesinin Türkiye’siyle bugünün Türkiye’sini, şöyle elini vicdanına koyarak karşılaştırmasını istiyoruz. Gittiği yollar aynı yollar mı, gördüğü binalar aynı binalar mı, aldığı hizmetler aynı hizmetler mi, ülkenin vizyonu aynı mı? Bir günden bir güne bu zatın ağzından, 'tamam pek çok eksik ve hatta yanlış var ama memlekette şöyle iyi bir şey de yapıldı' sözünü duymadık. Tam tersine CHP Genel Başkanı ve şürekâsı, tüm konuşmalarında, hafıza-i beşerin nisyanına güvenerek, yarısı yalan, yarısı yanlış bir sürü iddia ortaya atıyorlar.
-Öyle ki, bir grup emekli amiralin, buram buram darbe iması kokan açıklamalarını, ekonomiyle ilişkilendirerek gündem saptırma olarak aklamaya çalışacak kadar şirazeyi kaybettiler. Darbecinin emeklisi-muvazzafı olmayacağını bilmeyecek kadar cahil, yoksa sinsiler mi, orasının takdirini milletimize bırakıyoruz. Bununla da kalmayıp bizi, herkesi terörist, herkesi darbeci ilan etmekle suçluyorlar.
Tabii kendileri teröristlerle al takke-ver külah ilişkisi içinde oldukları için, teröriste terörist dememizden rahatsız oluyorlar. Yine kendileri tüm hayatları boyunca iktidarı darbe ve vesayet gölgesinde aradıkları için, darbeciye darbeci dememizden huzursuzluk duyuyorlar. Teröristlerle ve darbecilerle mücadelemizi ekonomiyle ilişkilendirerek, güya kendi akıllarınca, bir taşla iki kuş vurmanın hesabını yapıyorlar. Hem teröristleri ve darbecileri aklıyorlar hem de ekonomi üzerinden milletimizin, özellikle de gençlerimizin umudunu kırarak, ülkemizi güven ve istikrar yerine kaos iklimine yönlendirmeye çalışıyorlar.
-Türkiye, daha 15 Temmuz acısının yaralarını saramamışken, bir grup emekli askerin aslı astarı olmayan meseleler üzerinden milli iradeyi, ülkenin seçilmiş yönetimini tehdit etmelerini küçümseyen, darbecinin ta kendisidir. Çok açık, net söylüyorum. Bu emekli amirallerin merkezinde CHP'nin kendisi vardır. Bay Kemal, tankların arasından sıvışıp milletin sokakta verdiği mücadeleyi kahve içerek seyretmiş olabilirsin. Ama bundan sonra yemezler. Bundan sonra bu işin hesabını çok ağır vereceksiniz. Zira darbe heveslilerini bu derece hararetli şekilde savunmanıza millet müsaade etmez. Biz ise asla müsaade etmeyiz. Bundan sonra hesabını bu işin çok ağır vereceksiniz. Siz kaçacaksınız, biz kovalayacağız. Darbe heveslilerini bu derece hararetli bir şekilde savunmalarına millet müsaade etmez, biz hiç etmeyiz. Demek ki mesele korkaklık, mesele yüreksizlik, mesele geçmişinden utanmak değilmiş. Oturduğu koltuğa, mide bulandırıcı bir kaset kumpasıyla getirilen bu zata, diyet olarak darbecilerin sözcülüğü vazifesinin tevdi edildiği anlaşılıyor. Aksi takdirde, akıl ve izan sahibi hiçbir siyasetçi, doğrudan kendi varlığını hedef alan anti-demokratik bir girişim karşısında böyle bir tavır içine giremez. Kendi iktidarını ülkenin ve milletin felaketinde gören bu habis zihniyeti, en az teröristler ve darbeciler kadar tehlikeli görüyoruz.
-Kılıçdaroğlu dün hızını alamayıp işi salgınla mücadelede en önemli referans kaynağı olan Bilim Kurulu'na saldırmaya kadar vardırdı. Vah zavallı... Biz salgınla mücadeleyi siyaset üstü milli bir mesele olarak görüyoruz. Bilim Kurulu üyelerimize kadar bugüne kadar verdikleri hizmetler için de teşekkür ediyorum. Sağlıkta bugüne kadar ölen nice kardeşlerimiz oldu. Bunlarla ilgili Bay Kemal senin bir derdin oldu mu? Kılıçdaroğlu'nun bir dakikalık şov uğruna bunca emeği silip atmasının takdirini sağlık çalışanlarımıza ve milletimize bırakıyorum. Rabbim ülkemizi bu habis zihniyetin vereceği yıkımdan muhafaza eylesin diyorum. Bakanımızın atılacak tırnağı olsan ne ala? Değilsin... O kadar zavallısın.. Sizin örnek gösterilecek eseriniz, dikili bir ağacınız dahi yok. Siyasi hayatınızın tamamı bizim projelerimizi engellemeye çalışmakla geçti. Yüzsüzlükte öyle tavan yapmış durumdasınız ki dün engellemek istedikleri eserleri bugün kendi projeleri gibi sahiplenmeye çalışıyorlar. İstanbul'da ne yapmışsak kendi eserleri gibi sahiplenmeye kalkıyorlar. Bu ne utanmazlıktır. En tehlikeli yalan içine doğruların karıştırıldığı yalandır. CHP Genel Başkanı çoğu kurgu olduğu açıkça belli küçük ve istisnai örnekler üzerinden bitmiş bir Türkiye fotoğrafı çizmeye kalkıyor. Bunlar Türkiye işgal edilse keyifle kadeh kaldıracak kadar kendi ülkelerinden nefret eder hale gelmiştir. Türkiye iflas etse kalkıp göbek atacak kadar kendi halkından nefret eder hale gelmiştir.
Bunlar, insanlar hastaneye gidemedikleri için sokakta kıvranarak ölse, iş bulamadıkları için sokakta yatıp kalkmaya başlasa, destek alamadıkları için evlerinde sefalete mahkûm olsa, “yaşasın bize iktidar yolu açılıyor” diye birbirlerini tebrik edecek hale gelmiştir.
Bekledikleri, umdukları, temenni ettikleri görüntüler ortaya çıkmayınca da kendi kendilerini gaza getirerek, yalanlar ve çarpıtmalar üzerine kurulu bir Türkiye fotoğrafı çizmek için yırtınıyorlar. Türkiye, böyle bir siyaset anlayışını, böyle bir muhalefet tarzını, böyle bir rekabet yöntemini hak etmiyor.
-Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum: Bu ülkede tenceresini kaynatmakta zorlanan her vatandaşımızın derdine, 19 yıldır olduğu gibi bugün de yarın da yine biz derman bulacağız. Bu ülkede iş bulmakta zorluk çektiği için geleceğine tereddütle bakan her gencimizin, her vatandaşımızın sıkıntısına, 19 yıldır olduğu gibi bugün de yarın da biz çözüm bulacağız. Bu ülkede salgın şartları sebebiyle ekmek teknesini çevirmekte zorlanan her esnafımızın, sanatkârımızın, KOBİ’mizin önünü, 19 yıldır olduğu gibi bugün de yarın da biz açacağız. Bu ülkede tek bir insanımızın bile kendini sahipsiz hissetmemesi için tarihimizin en kapsamlı ve en etkin sosyal destek mekanizmalarını 19 yıldır olduğu gibi bugün de yarın da biz işleteceğiz. Üstelik biz bunları sadece vaat olarak, sadece taahhüt olarak, sadece afaki sözler olarak ifade etmiyoruz. Söylediğimiz her sözün arkasında 19 yıllık bir müktesebat var. Türkiye’yi bugüne kadar demokraside ve kalkınmada, Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların 5 katı, 10 katı hizmetlere nasıl kavuşturduysak, bundan sonra da çok daha fazlasını gerçekleştirecek azme ve hazırlığa sahip tek parti biziz.
Yalanın en etkili panzehiri hakikat, iftiranın en etkili panzehiri de hukuktur. Bu anlayışla, şimdi sizlerin huzurunda milletimize, ülkemizi son 19 yılda nereden nereye getirdiğimizi, özetle de olsa tekrar hatırlatmak istiyorum. Bu defa, güncel tartışmalara daha iyi ışık tutması bakımından, makroekonomiyle başlayarak hizmetlerimizi anlatacağım.
-Türkiye ekonomisi 2002 yılı öncesi dönemde; yüksek kamu açığı, yüksek enflasyon, zayıf bankacılık sektörü, kırılgan sanayi altyapısı ve yenilikçi faaliyetlerden mahrum bir reel sektöre sahipti. Ülkemize hakim olan bu dinamikler, siyasi dalgalanmalarla birleşerek, istikrarsız ve sağlıksız ekonomik bir yapıyı besleyip büyütüyordu. Türkiye’nin asırlık kalkınma gayretleri, işte bu sebeple derin yaralar alıyor, bir türlü istediğimiz atılımları gösteremiyorduk.
-Bugün geldiğimiz noktadaysa, en kısa sürede çözmekte kararlı olduğumuz kimi sıkıntılarımıza rağmen, karşımızda bambaşka bir resim vardır. Her şeyden önce Türkiye ekonomisi, şoklara karşı önemli ölçüde dayanıklılık kazanmıştır, güç kazanmıştır. Küresel çapta meydana gelen krizleri dahi, daha az hasarla ve daha kısa sürede atlatma kabiliyetine kavuşmuştur. Güçlü sanayi altyapımız ve yenilik yapma kabiliyetimizle pek çok gelişmekte olan ülkeyi geride bıraktık, gelişmiş ülkelerle rekabete başladık.
-Göreve geldiğimizde Türkiye ekonomisi, satın alma gücü paritesine göre dünyada 18’inci sıradayken, artık 13’üncü sırada bulunuyor. Milli gelirimizi, döviz kurundaki ekonomik temeli olmayan dalgalanmalara rağmen, 238 milyar dolardan 3 katlık bir artışla 717 milyar dolara yükselttik. Sağlanan ekonomik istikrar ve iyileşen yatırım ortamı sayesinde, özel sektör sabit sermaye yatırımlarının milli gelirimize oranı yüzde 14,8’den yüzde 22,6’ya yükseldi. Tüketici enflasyonunu, 2002 yılındaki yüzde 29,7 seviyesinden yüzde 6,2’e geriletmiştik. Son dönemde bir miktar artış gösteren enflasyonu, yeniden tek haneli rakamlara düşürmekte kararlıyız.
Disiplinli maliye politikalarından taviz vermeyerek, bütçenin kalitesini önemli ölçüde iyileştirdik. Merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranını, 2002’deki yüzde 11,1 seviyesinden, 2020 yılında, hem de salgına rağmen yüzde 3,4’e gerilettik. Bu oran, dünya genelinde geçen sene yüzde 11,8 olarak gerçekleşti.
Aynı şekilde, 2002’de bütçemizden faiz ödemelerine ayrılan pay yüzde 43,2 iken, bu oranı da geçen sene yüzde 11,1’e düşürdük. Bir başka ifadeyle, 2002 yılında toplanan her 100 liralık verginin 87 lirası faize giderken, 2020 yılında bu rakam 16 liraya indi. İnşallah faizleri de tek haneli rakamlara indirerek, bu rakamı çok daha azaltacağız. Bütçede sağladığımız mali disiplin, borçlanma rakamlarına da yansıdı. Avrupa Birliği tanımlı brüt genel yönetim borç stokumuzun milli gelirimize oranı yüzde 71,5 iken, yüzde 39,5 seviyesine geriledi.
-Kasım 2002 seçimlerinin ardından ülkenin yönetimini devraldığımızda, milletimize Türkiye’yi eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik üzerinde kalkındıracağımızın sözünü vermiştik. Hamdolsun, bu başlıklarla birlikte her alanda ülkemizi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartacak icraatlar gerçekleştirdik. Eğitime ayrılan bütçeyi, 20 kattan fazla artırarak, yükseköğrenimle birlikte 212 milyar liraya yükselttik. Okullarımızdaki derslik sayısını 2002 yılından bugüne 343 binden 600 bine çıkardık. Yine okullarımızdaki laboratuvar sayısını 22 binden 55 bine; kütüphane sayısını 14 binden 29 bine; dijital kütüphane sayısını 3 binin üzerine; spor salonu sayısını ise 2 bin 791’den 11 bin 749’a ulaştırdık. Son 18 yılda toplam 693 bin öğretmenimizin atamasını gerçekleştirerek, bu alandaki eksikleri önemli ölçüde tamamladık. Eğitimi, bilimsel bir anlayışla 4+4+4 şeklinde kademelere bölerek, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardık. Üniversiteye girişteki okul katkı puanlarını, yıllardır bir istismar aracı olarak kullanılan üniversite harçlarını kaldırdık, üniversiteye girişteki katsayı farklılıklarını giderdik. Maarif Vakfımız kanalıyla bugün 43 ülkede 338 okul, 1 üniversite, 1 eğitim merkezi ve 41 yurtla eğitim-öğretim veriyoruz. Hükümete geldiğimizde 76 olan üniversite sayımız bugün 207’ye, akademik personel sayımız 70 binden 178 binin üzerine ve 1,5 milyon olan üniversite öğrencisi sayımız da 8 milyonun üzerine çıktı. Bugün dünyanın birçok farklı ülkesinden 200 bin öğrenci ülkemiz üniversitelerinde öğrenim görüyor. Gençlik merkezlerimizin sayısını 9’dan 364’e çıkartarak, ülkemizin her köşesinde bu hizmetin verilebilmesini sağladık. Yükseköğrenim yurt yatak kapasitemizi 182 binden 700 bine ulaştırdık. Kredi veya burs ödemelerinin aylık tutarını, lisans öğrencilerinde 45 liradan 650 liraya, yüksek lisans öğrencilerinde 1.300 liraya, doktora öğrencilerinde 1.950 liraya çıkardık.
-Sağlıkta, hastane yatak sayımızı 164 binden 253 binin üzerine, nitelikli yatak sayımızı 19 binden 162 bine, sağlık çalışanı sayımızı 378 binden 1 milyon 177 bine yükselttik. Ambulans başına düşen nüfus sayımız 107 binlerden 14 binlere indi. Hastanelerimizde 2002 yılında 58 olan MR sayısı bugün 940’a, 323 olan bilgisayarlı tomografi sayısı 1.251’e ulaştı. Artık sağlık hizmetlerini ihtiyacı olan vatandaşlarımızın ayağına götürüyor, toplam 1 milyon 770 bin insanımıza evde sağlık hizmeti veriyoruz. Sağlıkta çıtayı gelişmiş ülkelerin bile üzerine çıkartarak, toplamda 22 bin 604 yatak kapasiteli 17 şehir hastanemizi milletimizin hizmetine sunduk. Halen 9 şehir hastanemizin inşası, 3’ünün ihalesi, 3’ünün de proje çalışmaları sürüyor. Sadece salgın döneminde 16 bin 159 yataklı sağlık tesisinin inşaatını tamamlayıp, milletimizin hizmetine verdik. Yerli ventilatörü geliştirip seri üretime geçerek, kendi ihtiyacımızı karşılama yanında 20 ülkeye de ihraç ettik. Salgın öncesinde test yapabilen laboratuvar sayımız 73 iken, salgın döneminde bu sayıyı 461’e çıkardık.
-Son 18 yılda toplamda 411 milyar liranın üzerinde sosyal yardım yaptık. Engelli maaşlarını 2002 yılındaki 24 lira seviyesinden 914 liraya, yaşlı maaşını yine 24 liradan 763 liraya çıkardık. Kamudaki engelli istihdamını 2002 yılındaki 5 bin 777 seviyesinden 58 binin üzerine yükselttik. Asgari ücreti 2002 yılında 184 liradan aldık, bugün 2 bin 825 lira olarak uyguluyoruz. Daha önce 66 liradan başlayan en düşük emekli maaşını 1.500 liraya çıkarttık. Ayrıca emeklilerimize bayramlarda 1.000’er lira ikramiye vermeye başladık. Vatandaşlarının neredeyse tamamını genel sağlık sigortası şemsiyesi altına alan ve herkese birinci sınıf sağlık hizmeti sunan tek ülkeyiz. Dünyanın herhangi bir ülkesinde sağlık sorunu yaşayan vatandaşlarımız, bu farkı çok iyi bilmekte ve her seferinde bize teşekkür etmektedir.
-Adalet sisteminin daha iyi hizmet verebilmesi için yargıda insan kaynakları kapasitesini güçlendirdik. İktidara geldiğimizde 9 bin 349 olan hâkim-savcı sayısı bugün 21 bin 630’a ve toplam adalet personel sayımız da 61 binden 168 binin üzerine çıktı. Son 18 yılda toplam 275 adalet hizmet binası inşa ederek, hem yargı mensuplarımızın çalışma şartlarını düzelttik, hem vatandaşlarımızın hizmet alma standartlarını iyileştirdik. Mahkeme kararlarındaki hataları asgariye indirmek ve temyiz sürecindeki yığılmayı önlemek için 15 yerde Bölge Adliye Mahkemesi, 8 yerde Bölge İdare Mahkemesi kurduk. Böylece Yargıtay ve Danıştay’ın iş yükünü azaltırken, uyuşmazlıkların daha hızlı ve etkin çözümüne imkan sağlayarak vatandaşlarımızın hukuki güvencesini yükselttik.
-Tarımsal hasılamızı 37 milyar liradan 333 milyar liraya ulaştırdık. Tarım ürünleri ihracatımızı 2002 yılındaki 3,7 milyar dolar seviyesinden 19 milyar dolar sınırına getirdik. Sadece bu yıl, çiftçimize 24 milyar liralık destek vereceğiz. Son 18 yılda çiftçilerimize 160 milyar liraya yakın tarımsal destek ödemesi yaptık. Bizden önce toplam 450 bin hektar alanda arazi toplulaştırması yapılmışken, biz 8,2 milyon hektar alanda toplulaştırma çalışmaları gerçekleştirdik. Ovalarımızı koruma altına alarak, tarım faaliyetlerinin geleceğini güvenceye bağladık. Orman varlığımızı 20,8 milyon hektardan 22,9 milyon hektara, korunan alan sayımızı 175’ten 616’ya, tabiat parkı sayımızı 16’dan 250’ye yükselttik.
Aynı şekilde baraj sayımızı 276’dan 600 ilaveyle 876’ya, HES sayımızı 97’den 590 ilaveyle 687’ye, içmesuyu tesisi sayımızı 84’den 262 ilaveyle 346’ya, sulama tesisi sayımızı 1.764’den 1.457 ilaveyle 3 bin 221’e ulaştırdık. Son 18 yılda inşa ettiğimiz 262 adet yeni tesisle 45 milyon kişinin içme suyu ihtiyacını uzun vadeli olarak karşıladık. Daha önce 31 adet olan meteoroloji gözlem sistemi sayısını 2 bin 47’ye yükselterek, bu alanda da önemli bir atılım gerçekleştirdik.
-Dışişlerinde; dünyanın dört bir yanındaki varlığımızı artırmak, ay yıldızlı bayrağımızı her yerde dalgalandırmak için temsilcilik ağımızı genişleterek, 163’ten 251’e çıkardık. Suriye’den Libya’ya, Doğu Akdeniz’den Ege’ye, Kıbrıs’tan Kabarağ’a kadar her kriz alanında kalıcı çözüm bulunması için hem sahada hem de masada aktif şekilde çalışıyoruz. Komşumuz Suriye’nin, toprak bütünlüğü ve milli birliği temelinde bir barış, güven, istikrar iklimine kavuşması için her türlü gayreti göstermeyi sürdürüyoruz. Libya ile imzaladığımız güvenlik ve askeri işbirliği ile deniz yetki alanları mutabakatlarıyla, her iki ülkenin Akdeniz'deki doğal kaynaklar üzerinde var olan haklarını garanti altına aldık. Azerbaycan topraklarının bir kısmı ile Dağlık Karabağ’da 30 yıldır süren işgali sona erdirmek için mücadele eden kardeşlerimizin yanında yer alarak, kazandıkları zafere destek olduk. Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, İran, Orta Asya ülkeleri, Arap dünyası gibi yakın ilişki içinde olduğumuz yerler başta olmak üzere, herkesle hak ve adalet zemininde ilişkilerimizi geliştirme kararlılığı içindeyiz.
-Ülkemizin en büyük ve en stratejik altyapı projesi olan Kanalistanbul’la ilgili hazırlıklarımızı büyük ölçüde tamamladık. Projenin ÇED raporu, 56 kurum ve kuruluşun, 200’den fazla bilim insanının, medyanın ve vatandaşlarımızın katkılarıyla tamamlandı. Kanalın iki yakasında kurulacak toplam 500 bin nüfuslu şehir, aynı zamanda İstanbul’un depreme hazırlık sürecini de hızlandıracaktır. Bu proje, aynı zamanda İstanbul’a kazandırdığımız yeni havalimanı, köprü, otoyol, metro hatları gibi ulaşım ağlarıyla da bütünlük arz edecektir. Dünya ticaretinin yüzde 90’ının denizyolu ile gerçekleştirilesi, boğazlarımızın da en önemli deniz ticaret yollarından biri niteliğini taşıması, Kanalistanbul Projesinin önemini artırıyor. Karadeniz’de, hem biz, hem de kıyısı olan diğer ülkeler sürekli yeni ve büyük limanlar yapıyor. Bu durum, boğazlardaki gemi trafiğinin gelecekte azalmak bir yana, daha da artacağına işaret ediyor.
İstanbul Boğazı’ndan 1930’lu yıllarda 3 bin gemi geçerken, bugün bu rakam 40 binin üzerindedir. Buna karşılık Panama kanalından yılda 13 bin, Süveyş kanalından 17 bin civarında gemi geçişi yaşanmaktadır. Tabii diğer kanallardan elde edilen gelirleri telaffuz bile etmiyorum. Hâlbuki İstanbul Boğazının emniyetli gemi geçiş kapasitesi 25 bindir. Yani, şartları zorlayarak boğazlardaki gemi trafiğini yürütüyoruz.
İnşa edeceğimiz 45 kilometre uzunluğa, 21 metre derinliğe, 275 metre taban genişliğine, en dar yerinde 360 metre su yüzeyi genişliğine sahip Kanalistanbul, bölge için yeni bir nefes borusu olacaktır. İnşallah bu önemli projenin, etaplar halinde yapılacak ihalesine çok yakında çıkıyor, yaz aylarında da temelini atıyoruz. Epeyce bir gecikmeyle de olsa inşasına başlayacağımız Kanalistanbul’un, şimdiden ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Projenin bugünkü aşamasına gelmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum."
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları