Erdoğan: Günümüzün zalimlerinin yol açtığı adaletsizlikler elbet bir gün sona erecektir
![Erdoğan: Günümüzün zalimlerinin yol açtığı adaletsizlikler elbet bir gün sona erecektir Erdoğan: Günümüzün zalimlerinin yol açtığı adaletsizlikler elbet bir gün sona erecektir](https://www.istanbulgercegi.com/uploaded/bilgilendirme/2019/buyuk/erdogan-gunumuzun-zalimlerinin-yol-actigi-adaletsi-1567414975.jpg)
Adli yıl açılış töreninde son olarak Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Günümüzün zalimlerinin yol açtığı adaletsizlikler elbet bir gün sona erecektir. Bizlere düşen o güne kadar adalet mücadelesini sürdürmektir" dedi.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Adalet, tarihin her döneminde üzerinde kafa yorulan tartışılan, uygulama biçimleriyle gündemde olan bir konudur. Biz de her fırsatta adalet kavramı üzerinde uzun uzun durmaya çalışıyoruz. Görevimiz gereği üstlendiğimiz sorumlulukların yanı sıra ferdi hayatımızda maruz kaldığımız çok sayıdaki hadise sebebiyle bu kavram üzerinde sık sık tartışmak durumunda kaldık.
Zulüm ve haksızlık ile adaletsizlik eş anlamlıdır. Şayet insan adalet yerine zulüm yolunu seçiyorsa bunu kendi iradesiyle yapıyor demektir. Dolayısıyla bu iradeyi kontrol altında tutacak zihni ve fiili bir düzene ihtiyaç vardır. Nitekim toplumsal ilişkiler ve devlet uygulamalarıyla ilgili tartışmalarda hep adalet kavramının yattığını görüyoruz. Batının ve doğunun tüm önemli isimleri tartışmalarını bu kavram üzerinden yürütmüşlerdir.
Kadim dönemlerden beri insan hayatının ve toplumsal düzenin temeli olarak görülen adalet kavramı üzerinde daha çok düşünmemiz gereken bir dönemden geçtiğimizi düşünüyorum. Kanun başkadır, hukuk başkadır, adalet başkadır. Biz kendimiz ve tüm insanlık için biz daima adaletin peşinde koşmalıyız.
Günümüzün zalimlerinin yol açtığı adaletsizlikler elbet bir gün sona erecektir. Bizlere düşen o güne kadar adalet mücadelesini sürdürmektir. Dünyada adaleti sağlamak için herkesin üzerinde ittifak edeceği bir yol bulmak imkansızdır.
Tarihin hiçbir döneminde zalimler eksik olmamıştır ama zulüm de payidar olamamıştır.
Türkiye, tarih boyunca işte bu mücadeleyi vermiş bir medeniyet anlayışının mirasçısıdır. Bu mirasa layık olmak için önce kendi devlet ve toplumumuzda insanların gönlünde adaleti hak ettiği yere oturtmamız gerekiyor.
Kuvvetler ayrılığı prensibi demokrasinin ve cumhuriyetin temelidir. ABD'de seçimle gelen başkan yardımcısı aynı zamanda kongrenin de başkanıdır. ABD'de bu durum kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı bir durum olarak anlaşılmamakta. Türkiye, darbelerden vesayete kadar pek çok sıkıntılı süreç yaşamış olsa da halkın iradesi üzerine inşa ettiği demokrasi anlayışına hep bağlı kalmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin birliğini, beraberliğini, tüm kurumlarıyla etkin şekilde işlemesini temin, cumhurbaşkanının en öncelikli görevidir. Anayasamızın lafzında ve ruhunda açıkça yer alan bu yaklaşımı, kuvvetler ayrılığı için bir tehdit değil tam tersine birleştirici bir güç olarak görüyoruz.
Anayasa'nın hükümleri gereğince Cumhurbaşkanı sadece yürütmenin değil devletin de başıdır. Cumhurbaşkanı'na verilen devletin başı misyonu kuvvetler ayrılığı için tehdit değil birleştirici güçtür.
Yeni yönetim sistemimizde yürütmenin de temsilcisi olan cumhurbaşkanına kuvvetler ayrılığı konusunda yöneltilen ithamların çoğu temelsizdir. Ülkemizdeki demokratik sistemde cumhurbaşkanına açılan alan üstünlük bağlamında deği tüm kurumların ahenk içerisinde çalışmasını gözetme noktasındadır. Yargı üzerinden, milletten ve hukuktan aldığı yetkiyle görevini yapan yürütme erki ile onun temsilcisi olan cumhurbaşkanına saldırmak, aslında doğrudan siyasal alanı hedef almaktır.
Bu mekan şahsıma ait değil. Bu mekan milletin evi. Devletin tüm kurumları bu mekanı kullanma hakkına sahiptir. Üstelik bu meslek teşekküllerinin çoğulcu demokrasi ile bağdaşmadığı kabul edilen bir gerçek olmasına rağmen böyle bir tartışma yaşanıyor. Bir takım barolar adli yıl açılışını sırf mekanından dolayı provoke ediyor.
İlk çözmemiz gereken meselelerden biri, tüm meslek teşekküllerinin seçim yöntemlerinin, temsili demokrasiye uygun hale getirilmesidir. Yargıtay ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanımızı, bu bağnaz ve provokatif dayatmalara karşı gösterdikleri dirayetli ve demokratik duruş sebebiyle tebrik ediyorum.
AB organları her ne kadar ülkemize karşı açıkça ayrımcı bir tutum içindeyse de biz bu reform belgesiyle aynı zamanda tam üyelik yükümlülüklerimize olan bağlılığımızı da göstermiş oluyoruz. Yargı süreçlerini sadeleştirerek, uyuşmazlıklar için alternatif çözüm yolları geliştirerek, önleyici hukuk uygulamalarını sistemimize kazandırarak, bu reformu kısa sürede hayata geçirmekte kararlıyız."
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları