loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan: İstanbul ve Ankara'da kaybetmedik

Erdoğan: İstanbul ve Ankara'da kaybetmedik
Tarih: 27.04.2019 - 11:34
Kategori: Siyaset

Cumhurbaşkanı ve AKP'nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP'nin Kızılcahamam kampının açılışında konuştu.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Her seçim bir imtihandır. Bir mücadeledir, bir muhasebe vesilesidir. 31 Mart seçimlerinde bu imtihanı hamd olsun, bütünüyle demiyorum; büyük oranda başarıyla verdik. Bu mücadeleden bir kez daha anlımızın akıyla çıktık. Milletimizden ibranemizi bir kez daha almayı başardık. Aday adaylığından seçim kampanyasına kadar bu süreçte emeği geçen, katkısı olan tüm arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Türkiye genelinde AK Parti olarak yüzde 44,4'lük bir oy oranına ulaştık. Bundan önceki yerel seçimlerde böyle bir oyu yakalayamamıştık.

Cumhur İttifakı olarak da toplamda yüzde 51,7 gibi hem 16 Nisan halk oylaması hem de 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle uyumlu bir sonuç elde ettik. Karşımızdaki dörtlü ittifakın toplamı ise yüzde 44,5'ta kaldı. Oy oranları üzerinden baktığımızda AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın tartışılmaz bir başarısı vardır. Sayın Bahçeli'ye, ekibine ve tüm MHP'li kardeşlerimize bir kez daha buradan teşekkür ediyorum. Oranlamayı belediye sayısına göre yaptığımızda başarı çıtamızın yüzde 54,2 gibi çok daha yüksek bir noktaya çıktığını görüyoruz.

Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de kaybettiğimiz ve kazandığımız yerler olmuştur. Mesela 3 büyükşehir, 12 büyük il, 89 belde belediyesini maalesef kaybetmiş bulunuyoruz. Buna karşılık 6 il, 125 ilçe 89 belde belediyesini de kazandık. Özellikle doğu ve güneydoğu anadoluda pek çok il ve ilçe belediyesinin yönetimini devraldık.

Tabi itirazlar sebebiyle seçimin yenilenmesi kararı verilen 3 ilçe bunun dışındadır. Ayrıca İstanbul seçimleriyle ilgili süreci de sonuna kadar takip ediyoruz, takip edeceğiz.

Tüm bu fotoğraf içinde İstanbul ve Ankara önemle üzerinde durulması gereken yerler olarak öne çıkıyor. Esasen biz İstanbul ve Ankara'da kaybetmedik. Tam tersine seçimi kazandık. Sayın genel başkan ne diyor diyenleriniz çıkabilir? Arkadaşlar, her şeyden önce kazanmak nedir kaybetmek nedir? İstanbul'da 39 ilçenin 24'ünde AK Parti, birinde MHP; 25 ilçeyi Cumhur İttifakı olarak almış bulunuyoruz. Kalan 14 ilçede de muhalefet ipi göğüslemiştir. 25'e 14 ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'ndeki toplam 312 üyeden 176'sı AK Parti'ye, 4'ü MHP'ye 132'si ise diğer partilere mensuptur.

Ankara'da da durum farklı değildir. 25 ilçe belediyesinden 19'unu AK Parti, 3'ünü MHP aldı. Ne kaldı onlara? 3 tane.

CHP demokratik hakların kullanılmasında daima sınıfta kalmıştır. CHP'liler, seçimlere gölge düşürmeye çalışıyor. Halk oylamasını iptal ettirmek için AYM'ye başvurmuşlardır. AYM onlar için en önemli müracaat kapısıdır. Hızlarını alamayıp seçim sonuçlarını AİHM'e kadar götürmüşlerdir. Tabi CHP'nin bu hukuk tanımazlığı hem AYM'de hem de AİHM'de karşılık bulamamıştır. Aynı CHP'nin bugün seçim kanunumuzda yeri olan itiraz yollarını kullandığımız için bizi hedef alması tam anlamıyla trajikomik bir durumdur.

İstanbul'da verdiğimiz mücadele sayesinde, 15 bin oyu gasp edilmekten kurtarmamız dahi itirazlarımızın ne kadar yerinde olduğumuzu göstermiştir. 30 bin fark diyorlardı, bu düşe düşe 13 bin küsüre kadar düştü, daha da düşecek. Son yaptığımız itirazlarla, son verilerle düşmeye devam ediyor. Yani burada çok ciddi bir örgütlü organizasyon söz konusu. Elimizdeki belgeler bunu gösteriyor. Kamu yöneticiliği bu vasfı taşıyanların memur sıfatıyla orada olması gerekirken, ama kamu yöneticisi olmadığı halde birçok bankalardaki adeta işçi statüsünde diyebileceğimiz kişilerin sandıklara memur gibi sokuşturulması yenilir yutulur bugüne kadar uygulanmış bir şey değildir. İş Bankası, Şeker Bank, Garanti Bankası gibi bu bankaların yüzlerce binlerce mensubu buralarda memur statüsünde görev almıştır.

Şimdi dün İş Bankası bir açıklama yapmıştır. "Bunlar bilgimizde değildir vesaire... Biz sizin görevlilerinizin buralarda görev aldığını söylüyoruz. Partimize verilen oyların takibini elbette yapacağız.

İçimize sinse de sinmese de YSK'nın kararına duyacağız. Şöyle bir şey konuşuluyor. "AK Parti umudunu kesti" Şunu çok açık net söyleyeyim. Son ana kadar biz hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu bir normal yargı mücadelesi olmaktan aslında seçim hukuna yönelik bir mücadeledir. Bunu da sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız. Zira öyle bir şey burada var ki, milletimiz diyor ki bu İstanbul benim içime sinmedi, burada bir şaibe olduğu kesin. Ve bu şaibenin giderilmesi şart ki rahatlayalım.

 İstanbul'da tüm başkanvekilliklerini bizim arkadaşlarımız kazandı. Burada bir de encümenlik var. Şimdi yapılacak olan yerel seçimlerle ilgili bir düzenlemenin parlamentoda ele almamız şart. Encümende atanmışlar mı hakin olacak, seçilmişler mi? Yanlışın neresinden dönersek kardır anlayışıyla bu yanlıştan dönmemiz lazım. Tüm bu tartışmalar 31 Mart'tan zaferle çıktığımız gerçeğini değiştirmiyor.

Biz artık bu iş bitti, kaybettik noktasında değiliz. Hakkımızı elimizdeki tüm hukuki verilere dayalı olarak arayacağız. Bunun çalışmasını da sürdürüyoruz. Tabi şunu da söylemem lazım. Ne yazık ki, biz dışarıyla bir mücadele verirken, içimizde de bize yanlış yapanların olduğunu burada ifade etmeden geçemeyeceğim. Ve tabi bu yeni bir şey değil. Bu ilk insanla başlayan bir süreç. Habil'le Kabil arasındaki o süreç hale devam ediyor, kıyamete kadar da devam edecek. Maalesef içimizde belli noktalara gelenlerin yaptığı çalışmalar yenilir yutulur cinsten değil. Bu davanın adamını söyleyenler, bütün seçim kampanyası döneminde neredeler ya? Efendim ben beğenmedim. Sen beğenmeyebilirsin. Burada bir yönetim var. Bu yönetim çalışmalarını yapar, kararını verir, bu karar da hep birlilkte saygı duyarız. Bu bir teşkilatın ahlakıdır.

Bilesiniz ki, bu teşkilat sadece Ankara'da kabuğuna çekilmiş bir teşkilat değildir. Hangi il, hangi ilçede neler olduğunu biliyoruz. Gün ola harman ola. Zamanı geldiğinde bizler bu teşkilatın geleceği içerisinde hesabı sormasını biliriz. Bunları sırtımızda taşıyacak değiliz. Bu parti bir davadır. Bu davaya gönül verenlerin kendilerini sıkı tutması gerekir. Biz bu yola böyle çıktık, böyle yürüyeceğiz.

Eskiler nasılsın diye sorduğunda, sıratı geçince belli olacak diye yanıt verirmiş. Siyasette de sçeim sonuçları nasıl olduğunu belli eder. Milletimiz bize çalışın, bekamıza sahip çıkın, projelerinize devam edin mesajı vermiştir. Kırşehir gibi, Bayburt gibi, Karaman gibi, Bolu gibi yerlerde sıkıntı yaşadık. Bu konularda da çalışıyoruz.

Önemli olan Türkiye'nin kritik bir dönemden geçtiği şu süreçte sapasağlam durmaktır. Milletimizin beklentilerine devam etmek için bunu yapmalıyız. Değişim bir süreçtir. Bu adımları birileri istediği için değil, kendi ihtiyaçlarımıza göre atacağız. Bizim hareketimizin mayasında ahde vefa vardır. Hiçbir emeği, hiçbir birikimiz, hiçbir potansiyeli heba etmeyeceğiz. Yeni değerler, yeni kadrolarla saflarımızı güçlendireceğiz. Bir dönemde yanımızda olanları da karşımıza dikilenleri de unutmayız. Biz vesayet güçlerinden, dışarının desteğinden medet ummamış, Allah'ın desteğine güvenmiş bir hareketiz. Biz sırtımızı sadece Allah'a ve milletimize yaslamış bir kadro olarak sürekli kendimizi yenileyerek devam etmiş bir kadroyuz.

Milletin hakemliği dışında bir hakem bugüne kadar tanımadık. Bizim milletimiz basiret ve feraset sahibidir. Anadolu irfanı bugün de yarın da en önemli rehberimizdir. Hakikatın kıvılcımı, farklı fikirlerin çarpışmasıyla ortaya çıkar. Sizlerden istişare toplantımız sırasında vicdanınız ve fikirleriniz arasına perde koymadan, değerlendirmeleriniz açık yüreklilikle paylaşmanızı istiyorum.

Sırtını terör örgütlerine dayayanlar bizi anlayamaz. Türkiye karşıtı senaryoların figüranlığını üstlenenler bizim kavgamızı anlayamaz. AK Parti, milletin partisidir. Bunun için de 82 milyonun her bir ferdinin çatısı olmaya niyetlidir. 2001'de nasıl aziz milletimizin umudu olarak vücut bulmuşsak, bundan sonra da milletimiz için çalışmaya devam edeceğiz. Eğilmeyeceğiz, bükülmeyeceğiz. Fırsatçılara bu meydanı bırakmayacağız. Dostluğumuzu daha da güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz. 15 Temmuz gecesi meydanlarda kurduğumuz ittifakı sonuna kadqar devam ettireceğiz.

Bizim siyasi kültürümüzde sandıkların kapanmasıyla seçim dönemi geride bırakılır. Seçim dönemi ile icraat dönemi farklıdır. Biz kızgın demiri soğutalım çağrımızla bu ince noktaya dikkat çektik. Biz önce Türkiye, Türk milleti, yatırım, büyüme, ihracat diyen bir parti olduk. Ülkemizin milli meselelerinde bir araya gelmenin önemini en iyi biz biliyoruz. Türkiye'nin bekasına yönelik tehditleri 82 milyon göğüslememiz gerekiyor. Ne zaman birliğimizi muhafaza etmişsek, kardeşliğimizi büyütmüşsek o zaman büyük devlet olduk. Gün bir olma, diri olma, iri olma, kardeş olma, hep birlikte Türkiye olma günüdür. Gün 82 milyon olarak tıpkı bir duvarın tuğlaları gibi birbirimize kenetlenme günüdür. Bizim için rabiamıza inanan herkes, Türkiye ortak paydasında buluşmuş demektir. Cumhur İttifakı bunun en büyük temsilcisidir. Bu ülkedeki tek kutuplaşma, Türkiye ortak paydasında buluşanlarla terör örgütlerinin safında olanlar arasındadır. Bunun dışında bir kutuplaşma bilmiyoruz.

Biz Türkiye'ye işte bu anlayışla bakıyoruz. Biz milletimize borcumuzu hizmet çıtasını sürekli yükselterek ödemeye çalışıyoruz. Birileri sürekli ülkemizi kısır gündemlere hapsetme derdindir. CHP zihniyeti, geçtiğimiz hafta bir şehit cenazesinde yaşanan bir müessif hadiseyi çığrından çıkarmaya çalıştı. Öncelikle terörle mücadele operasyonlarında, istiklal ve istikbal davası için hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarına ve silah arkadaşlarına baş sağlığı diliyorum. Şehit cenazesine katılmak elbette herkesin hakkıdır, güzel de bir şeydir. Seçim sürecinde kendini PKK'nın güdümünden kurtaramamış kişilerin daha özenli hareket etmeleri gerekir. Buraya gitmek ne getirir, ne götürür. Bu şehit senin işbirliği yaptığın o PKK'nın canavarlarının, alçaklarının siyasi uzantısından geliyor. Benim Mehmedimi şehit edenlerle işbirliği yapacaksın, biz de bunları yutacağız. Yutmayacağız arkadaşlar, bunları söyleyeceğiz. Dağ ile anlaşacaksın, dağ sana talimat verecek. İşte HDP Ankara, İstanbul, Antalya burada seçime girmeyecek... Ve sen onlarla dayanışma içinde olacaksın, ondan sonra da kalkıp Çubuk'a şehidimin cenazesine gideceksin. Siz o kardeşlerimi hiç düşünmüyor musunuz ya? Ben bir Cumhurbaşkanı olarak gittiğim zaman önce soruyorum, gidişim rahatsız eder mi, etmez mi? "Bir sıkıntı var" derlerse gitmiyorum. Niye? İkinci bir sıkıntıyı niye yaşatayım? Herkes benim gibi düşünmek zorunda değil, herkes beni sevmek zorunda da değil. 

Sen siyasi istismar için oraya gidiyorsun, şehit için değil. Çubuk'un oy potansiyeli ortada, burada Cumhur İttifakı'nın yüzde 72'i gibi bir potansiyeli var. Sen orada hiç yoksun. Kalkıyorsun orayı terörist ilan ediyorsun. Nasıl ifadeler kullandıklarının da farkında değiller. Katili PKK olan şehidimizin cenazesine katılımın gereken yerlere bilgi verilerek yapılması gerekir. Aile zaten gelmenizi istemiyor. Hiç kimsenin biz şiddete maruz kalmasını istemeyiz. Geçmişte bizim arkadaşlarımızın başına gelenleri, benzer hadiseleri çok iyi biliyoruz. Hacı Bektaş'ta bizim bakanımız Bekir Bey'e gözünün önünde nasıl saldırıldığını biliyoruz Bay Kemal. Aynı şekilde Enerji Bakanımız Taner Bey'e CHP'liler tarafından yapılan saldırıları biliyoruz. Sizin besleme medyanızın nasıl başlıklar attığını biliyoruz. Sizin bu konularda zerre kadar hassasiyetiniz yok, biz sizin cibilliyetinizi biliriz.

CHP'nin nefret söyleminin ülkedeki iklimi zehirlemesine izin vermeyeceğiz. CHP'nin kutuplaştırma siyasetine karşı milletimizle değerlerimize, inancımıza uygun şekilde mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Kazanımlarımızı korumak için canla başla çalışacağız. 

Seçimlerde aldıkları oy oranı ne olursa olsun, mirasçısı oldukları misyonun hatırı sebebiyle bu kişileri görmezden gelemiyoruz. Mesela çıkıp Ardahan'da Iğdır'da Şırnak'ta üniversite kurmanın hangi mantığı var? Hocası var, talebesi yok diyor. Adama sormazlar mı, tabelası var, binası yok... Mesela çıkıp 'Hangi akıllının başına İstanbul'da Çamlıca'nın tepesine 60 bin kişilik bir cami yapmak gelir? Bir kere doldursunlar ellerini öperim' gibi bir hezeyanı dile getiriyor. Ben öptürmem, çünkü temiz elimi kirletmem.

Şu hale bak... Bu ne tarih bilmezliktir? O zaman ki nüfusa göre; Sen Sultanahmet Camii'ni, Süleymaniye Camii'ni, Fatih CAmii'ni, acaba nasıl değerlendireceksin? Ey zavallı ya. Bunlar mühürdür, müdür. O boğaza girip çıktığın zaman işte Büyük Çamlıca Camii'ni göreceksin. Ben inanıyorum ki bunlara oy verenler de herhalde hesaba çekeceklerdir. Iğdır, Ardahan, Şırnak gibi yerlere biz üniversiteyi götürüyoruz. Bizim ecdadımız ta buralara medreseler kurmadı mı?

Öyle bir tarih bilmezlik var ki, rahmetli Erbakan Hoca'mız kalksa herhalde bunu karşılıksız bırakmazdı. Yahu bunları söyleyecek kadar maalesef siyasetten de nasibini almamış, maalesef kalkıp kalkıp ileri teknolojiden benim oradaki vatandaşlarımı mahrum etmenin hesabı içine girmiş. 

Mevlana'nın şu ifadeleri tam anlatıyor. "Cahil insan gülün güzelliğini görmez, gider dikenine takılır" İşte tam da bu kafayı tarif eden veciz bir söz. AK Parti Türkiye'yi hızlı trenle tanıştırmıştır. Ankara, İstanbul, Sakarya, Bilecik, Konya hatları birfiil çalışıyor. Yüzde 90 doluluk oranıyla hizmet veriyoruz. Büyük Çamlıca Camisi'ni Ramazan öncesi Cuma günü resmi olarak hizmete açacağız.

Bu konuyla alakalı olarak Türkiye'nin pek çok devletin aksine utanacak bir geçmiş yoktur. Bin yıllık yurdumuz Anadolu'da hep ahlakımızla, vicdanımızla, irfanımızla, imanımızla ve gücünü bunlardan alan bileğimizle var olduk, büyüdük. Bir asır önce bu topraklarda yaşananların bir mağduru varsa o da bizim milletimizdir. Balkan Savaşları sırasında ve sonrasında kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla 2 milyon kardeşimizi maalesef kurban verdik. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Rus ve Ermeni işgalleri sırasında bir bu kadar daha sivil vatandaşlarımız katledildi. Çanakkale, Filistin, İstiklal harbimiz gibi, terörle mücadele gibi çok ciddi askeri kayıplar verdiğimizi saymıyorum. Burada sözünü ettiğimiz kayıplar tamamen sivil kayıplardır.

Ermeni tehciri işte bu büyük acıların önünü kesmek için başvurulan bir yöntemdir. Yani bir hicrettir. Ermenilerin iddia ettiği gibi bir yola başvurmuş olsaydık, dünyanın dört bir yanında yaşayan milyonlarca Ermeni'den söz edilemezdi. Tehcir, bir mecburiyet olarak uygulandığı için elbette ciddi acılar yaşanmıştır. Ama tüm bunların konuşulacağı yer ülkelerin yönetim binaları, parlamentolar değildir. Bu hakikatlerin aranacağı yer arşivlerdir. Bunu yapacak olanlar da tarihçilerdir. Bizim arşivlerimiz her konuda olduğu gibi Ermeni meselesi hususunda da tüm araştırmacılara açıktır. Hodri meydan; üçüncü ülkelerde varsa onlar da açsınlar. Ama gelmiyorlar. Biz yıllardır bunları ta Başbakan olduğum andan itibaren hep söyledik gelmiyorlar. İşlerine gelmiyor, arşivde nelerin olduğunu biliyorlar. Onun için gelmiyorlar. Parlamentolar vasıtasıyla buralarda çevirdikleri yalan dolan birçok şeylerle bunu yapmanın gayreti içine giriyorlar. 

Fransa Cumhurbaşkanı sayın Macron önce bu işleri öğrenmesi lazım, bu işleri bilmiyor. Ve yanlış kılavuz seçtiği için yanlış konuşuyor. Fransa'da 700 bin Ermeni var diye onlara mesaj vermek Bay Macron seni kurtarmayacak. Önce siyasette dürüst olmayı öğren, dürüst olmadıkça kazanman mümkün değil, kaybedeceksin. Bunu defalarca şahsına söylediğim için burada açıkça söylüyorum. Soykırıma tabii tutulmuş nice halklar biliyoruz. Afrika'nın her köşesinde veya Güney Amerika'da birbirine kırdırılan, yok edilen nice toplumlar vardır. 

İtham edilemeyecek tek ülke Türkiye'dir. Tüm bu gerçekleri her fırsatta muhataplarımıza ve uluslararası kamuoyuna anlatmayı sürdürdük, sürdüreceğiz. Bundan geri adım atmamız da mümkün değil. 

ABD ile S400 meselesinde ciddi görüş ayrılıkları içindeyiz. Amerika'nın ısrarla bölücü terör örgütüyle birlikte hareket etmeye kalkmasını üzüntüyle takip ediyoruz. Kim ne derse desin. Bizim için asıl önemli olan ülkemizin ve milletimizin istiklali ve istikbalidir. Bu uğurda 15 Temmuz'da canını ortaya koymuş bir millet olarak, Suriye'deki terör bataklığına dönük adımları atmayı sürdüreceğiz. Şu şöyle demiş, bu böyle demiş; hep bir kenara biz ne diyoruz o önemli.

AB tam üyeliği, Türkiye'nin 1963'ten beri arzu ettiği bir statüdür. Bu konuda tüm kriterler yerine getirilmiştir. Buna rağmen ülkemizin hala tam üye olamamasının yegane sebebi birliğin izlediği tutarsız politikalardır. Konuştuğumuz zaman 'çok teşekkür ediyoruz, çok önemli işler başardınız' E iyi güzel de verdiğiniz sözleri de tutun... Yok. Türkiye AB ilişkilerinin geliştirilmesi ve sonlandırılması konusunda bir adım atılması gerekiyorsa bunu yapacak olanlar artık Avrupalılardır. Türkiye'yi istemiyor musunuz? Tamam, 'istemiyoruz' deyin işi bitirelim. Yok bize bir faydanız zaten. Sürekli olarak önümüzü kesiyorsunuz. Sürekli olarak, havadan sudan bahaneler uyduruyorsunuz. Arkadaşlar Türkiye, AB müzakereleriyle ilgili çok kan kaybetti. Hala bunlar oyalama taktiği güdüyorlar. Vize meselesinde, gümrükle ilgili aynı şeyi yaptılar. Biz verilen sözlerin yerine getirilmesini sabırla beklemeye devam ediyoruz, ancak bir yere kadar.

Filistin ve Kudüs meselesi son dönemde yine alevlendi. Bölgemiz adeta barut fıçısına çevrilmiştir. Kudüs'ün mahremiyetne el uzatan, Filistin topraklarını işgal eden, Golan tepelerini ihlak eden İsrail yönetimi bu tehlikeli politikalarından vazgeçmelidir. Golan tepeleri Suriye'nindir, İsrail'n değil. 

Filistinlilerin haklarını teminat altına alan, Doğu Kudüs'ü de bu ülkenin başkenti olarak tanıyan kapsamlı bir anlaşmaya kadar bu sorunlar çözülmeyecektir. 

İçimizde yanlış yapanlar olduğunu ifade etmeden geçemeyeceğim. Bu yeni değil, bu ilk insanla başlayan süreç. Habil ve Kabil ile başlayan süreç devam ediyor. İçimizde belli seviyelere, noktalara gelenlerin yaptığı çalışmalar yenilir yutulur değil. Bu davanın adamı olduğu söylenenler seçim kampanyası süresince neredeydiler? Nereye kayboldular? Bakın teşkilatlarda neler olduğunu, nerede neler döndüğünü biliyoruz. Zaman geldiğinde bunların hesabını soracağız. Sırtımızda taşıyacak değiliz.  Esen rüzgara göre yön değiştirenler, sırça köşklerinde yüksek siyasetçilik yapanlar bizim verdiğimiz kavganın sırrına eremez. Fırsatçılara bu meydanı bırakmayacağız. Nerede neler döndüğünü hepsini biliyoruz, gün ola harman ola. Zamanı geldiğinde bu teşkilatın geleceği için hesabını sormasını biliriz. Bu parti bir davadır, bu davaya gönül verenler bu davanın sır küpü içerisinde kendilerini tutmaları gerekir. Biz bu yola böyle çıktı, böyle yürüyoruz. Bizi diğerlerinden ayıran budur."

Yıllık ve 5 yıllık planı olmayan belediye başkanı rotası olmayan gemi gibi savrulur. Böyle bir planınız yoksa gündelik karmaşa içinde aylarınız, yıllarınız geçer gider. Mali disiplin belediyecilik anlayışımızın temelidir. Personelde şişirme kadrolaşma işine giren belediyeler de kaybeder."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları