Ben ajanım, ben hainim, ben katilin maaşlısıyım öyle mi?
Barış Pehlivan; Bir şehidimiz var. Şehidimizin katili ile o katile cinayet silahını veren kişiler belli. Ben şehidimizin cenazesine dair haber yayımladığım için hapse atılıyorum, beni hapse atanlar ise şehidimizin katilleriyle aşk yaşıyor.
“Hain, ajan, yabancı devletlerin çalışanı, düşmana lojistik sağlayan kişi, darbeci Hafter’in adamı, şehidimizin katilinin maaşlısı...”
Uzar gider. Bu alıntıladıklarım zamanında bana dair yazılanların küçük bir bölümü.
Niye dediler bu yalanları? Çünkü tutuklanmam için toplumsal rıza gerekiyordu.
Bilen biliyor, bundan üç yıl önce Libya’da şehit olan MİT mensubunun cenazesine dair bir haberi yayımladığım bahanesiyle cezaevine atıldım. Daha önce açıklanmasına rağmen şehidin soyismi, nasıl şehit olduğu, ailesinin bilgileri, cenazenin olduğu yerin adı, video görüntüleri gibi onlarca bilgiyi sakladım, paylaşmadım. Ama dedim ya, mesele şehidimiz değildi. Onun mezarının üzerine basıp siyasi operasyon çekmekti amaç.
Şimdi, yeniden cezaevine konulmam gündeme gelince hatırlatmak farz oldu.
Önce açıkça yazayım:
MİT mensubunu şehit eden Libya’daki iç savaşın taraflarından Hafter’di. Ona silah ve para veren ise Birleşik Arap Emirlikleri’ydi (BAE). Yani, katiller belliydi.
İktidar medyası bu gerçeği uzun süre manşetlerine, ekranlarına, köşesine taşıdı.
Hatta, devletin Anadolu Ajansı Libya’daki o silahlarla ilgili yayınlar yapıp, fotoğraflarını yayımladı.
Peki, sonra ne oldu?
Türkiye, 15 Temmuz’un finansörü olmakla da suçladığı BAE ile aşk yaşamaya başladı. Bu ilişki öyle bir hale geldi ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saray’da BAE ulusal güvenlik danışmanını ağırladı. Erdoğan o görüşmeye dair “İnanıyorum ki çok kısa zamanda Birleşik Arap Emirlikleri ülkemizde ciddi yatırımlara girecek” dedi.
Yetmedi, yine Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan ile birlikte Şampiyonlar Ligi finalini izledi.
Yetmedi, dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Hafter Türkiye’ye gelseydi biz onunla görüşmeye hazırdık” dedi.
Yetmedi, Hafter’in en büyük destekçilerinden Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih hem TBMM’de hem de Cumhurbaşkanlığı’nda ağırlandı.
Say say bitmez...
Özeti şu:
Bir şehidimiz var. Şehidimizin katili ile o katile cinayet silahını veren kişiler belli. Ben şehidimizin cenazesine dair haber yayımladığım için hapse atılıyorum, beni hapse atanlar ise şehidimizin katilleriyle aşk yaşıyor.
Ben ajanım, ben hainim, ben katilin maaşlısıyım öyle mi?
O kumpas davasının duruşma salonunda savunmamı şöyle bitirmiştim, yazı da öyle bitsin:
“Biz, çocuklar adil bir gelecekte yaşasın diye bu çileli yolu seçtik. Ne kadar başarılı olduk ya da olacağız o gelecek için, ileride tarih kitapları yazar.
Ama çocuğum yarın ‘Peki, o günlerde sen ne yaptın’ diye sorarsa başımı eğmeden gözlerinin içine bakıp anlatacağım bir mücadeleyi miras bırakmak istiyorum.
Gerisi lafügüzaf.”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları