Kimin tutuklandığını biliyor musunuz?
Barış Pehlivan: Yalan yok, dinleyince hem çok güldüm hem de çok şaşırdım.
Ertuğrul Bilda’nın Çöpçüler Kralı’ndaki unutulmaz repliğidir: “Yaza yaza düşürdüm hükümeti!” Bir tutuklama haberini okuyunca, filmdeki o karakter geldi aklıma. “Yaza yaza hapse düştü” dedim kendi kendime.
Nuri Başkapan’dan bahsediyorum. Erdoğan’ın yeğeni tarafından tehdit edildiğini söyleyerek suç duyurusunda bulundu. Sonuç alamadı. Kendisine karşı ağır küfürlerin olduğu bir ses kaydı yayımladı, tutuklandı. Garip mi? Cezaevi koğuşunun anahtarı yine “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıydı.
Halbuki bir zamanlar Erdoğan için “Ona çok büyük hayranlık besliyorum, canımı bile veririm” diyecek kadar AKP’liydi. Öyle ya, çok eskiden beri tanışıyorlardı, Rize’den hemşeriydiler.
Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın referansıyla İBB’ye girdi. Ancak ne zaman ki İmamoğlu’nun kampanyasına 50 TL bağış yaptı, kendisini kapının önünde buldu. Gelin görün ki belediye CHP’ye geçip işe geri alınınca, Başkapan da CHP’ye üye oldu. Pek hatırlanmaz, zamanında Kılıçdaroğlu hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu.
Menzil’i eleştirince polisten tehdit
Evet, Nuri Başkapan demek dilekçe demekti. Gün gelir, Erdoğan’a ihtarname çekmek ister, noterde gözaltına alınır. Gün gelir, SADAT’ın ve Diyanet’in “darbe planı yaptığını” iddia eder, savcıyla kavgaya tutuşur. Gün gelir, AKP kongresine “insan öldürmeye tam teşebbüs” soruşturması açılmasını ister, soluğu adliyede alır.
Sadece bu kadar mı? Değil. Sedat Peker’in insanları ölümle tehdit ettiğine dair ihbarda bulunur, “ifade hürriyeti” denir. Osman Öcalan’ı yayına alan TRT’ye terör soruşturması ister, “basın özgürlüğü” diye karar çıkar. Ama o yılmaz ve hatta bazı suç duyurularından sonuç da alır.
Örnek mi?
Nuri Başkapan bir gün Facebook’tan Menzil tarikatını eleştirdi. Yorum geldi altında; “Azrail’in olur, canını alırım” yazıyordu. Ölüm tehdidinde bulunan Ahmet Eker adlı biriydi. “Sivas’ta komiserim” diye de ekliyordu. Başkapan ise en iyi bildiğini yaptı, suç duyurusunda bulundu.
Polis memurunu, “telefonumu başkası karıştırmış” savunması kurtaramadı. Hakkında hapis kararı ve disiplin cezaları verildi. En son “Sıra sana da gelecek” diyen ve kendisinin Cumhurbaşkanlığı’nda çalıştığını iddia eden bir başka polisle davalıktı. O dosya sonuçlanmadan sırası geldi, hapse girdi.
Yani, demem o ki... Birkaç satırlık tutuklanma haberlerindeki isimlerin çarpıcı hayat öyküleri olabiliyordu. Onlardan birini okudunuz.
Siyasi söyleşide müstehcen görüntü
“Özledim seni, Zoom’u aç da bir yüzünü göreyim” dedi arkadaşım. Meğer derdi başkaymış, anlatacakları için atmosfer yaratmak istemiş.
Yalan yok, dinleyince hem çok güldüm hem de çok şaşırdım.
Efendim, bir süre önceydi. İktidara yakın siyasi çizgi izleyen bir partide ciddi kopuş yaşandı. Ömürlerini o partiye veren insanlar dönüşüme artık dayanamadı ve başka bir siyasi hareket başlattı.
İşte eski tüfeklerin o yeni siyasi hareketi 1 Mayıs’a dair bir söyleşi yapmak istedi. Malum, pandemi dönemi. İnternet üzerinden Zoom programı aracılığıyla gerçekleştirmeye karar verdiler. İki yüze yakın katılımcı ile geçen hafta bir akşam vakti internette buluştular.
Her şey ne güzel, derken...
Birden garip insan sesleri duydu tüm katılımcılar. Başta, anlamazlıktan geldiler.
Sonra olanlar oldu. Hepsinin ekranını müstehcen görüntüler kapladı. “CIA operasyonu bu” diyenler çıktı.
Meğer aynı gün, gruba yakın geniş üyeli bir sosyal medya hesabı da ele geçirilmişti. Neler oluyordu?
Duydum ki yeni siyasi hareketin önde gelenleri eski partisini suçluyormuş. Yollarını ayırdıkları eski yoldaşlarının kendilerine sabotaj eylemi yaptığını düşünüyormuş.
Doğru mu, bilmem. Bildiğim, 1 Mayıs artık o hareket için bu ilginç anıyla birlikte hatırlanacak.
SBK dönecek mi?
SBK Holding’in sahibi Sezgin Baran Korkmaz ve 9 kişi hakkında “mal varlığı değerini aklama” suçundan dava açıldı. İddianamenin ana konusu ABD’yi dolandırarak Türkiye’ye kaçırılan kara para.
Şimdi...
Korkmaz hakkında yakalama kararı var. İsviçre’ye gittiği biliniyor. Önce Türkiye’ye döneceğini iddia etti. Ancak sözünde durmadı.
Halbuki hakkında istenen ceza üst limitten bile verilse, hapiste yatarı yok. Zira, geçen yıl çıkan infaz indiriminden yararlanıyor.
Peki, hiç mi gelmeyecek? İddianame hakkında neler düşünüyor? İsviçre’de neler yapıyor? Bu soruları ilettim Sezgin Baran Korkmaz’a, ancak yanıt vermek istemedi.
Yakın çevresi ise “Korkmaz’dan duyduk” diye şunları söylüyor:
- ABD’deki ortakları Kingston Kardeşler’in yargılandığı mahkemeye başvurmuş. Gereken parayı ödedikten sonra Türkiye’ye dönecekmiş. Bu da ağustos öncesine denk geliyormuş.
- Bu operasyonun ABD ile ters düşmemek için yapıldığını düşünüyormuş.
- Avrupa’da birçok yeni otel satın almış.
Korkmaz’ın dönüş planı gerçekleşir mi, emin değilim. Emin olduğum şu k: bu davanın soruşturma aşamasında bir el devreye girdi ve “suç örgütü” iddiasını düşürdü. Bakalım, davanın seyri nasıl olacak...
İki soru
İmamoğlu’na “elleri arkada yürüme” suçlaması yapıldığını, Türkiye bu köşeden öğrendi. İçişleri Bakanlığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Başsavcılık ise CİMER’e topu attı. Uzatmayacağım. İki soru yanıt bekliyor:
1- Başsavcılık, ihbar eline ulaştığında neden SYOK (Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararı) neden vermedi de İçişleri Bakanlığı’na başvurdu?
2- Pelikancılardan AKP milletvekillerine, Yeni Şafak gazetesinden sosyal medya trollerine kadar, 2020’deki türbe ziyaretinde kim neler yazmıştı? O gün attıkları “saygısızlık” manşetleri ile suçlama konusunun aynı olması tesadüf mü?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları