loading
close
SON DAKİKALAR

Diyanet’ten şaşırtan uyarılar

Barış Pehlivan
Tarih: 14.02.2025
Kaynak: Barış Pehlivan - Cumhuriyet

Barış Pehlivan; Ne güzel düşünceler ve açıklamalar değil mi? Hele ki bu sözlerin, Diyanet gibi memleketin yönetiminde kritik bir konumda olan kurumun resmi yayın organında yayımlanması ne kadar da değerli...

Hazreti Ömer’e ya da Hazreti Ali’ye ait olduğu düşünülen bir söz sürekli dilimizde: “Devletin dini adalettir.” Devletin varlık sebebini bu sözle hatırlatanlar, çoğunlukla “devlet düşmanı” diye hedef alınan kesimler. Kuşku yok ki “devlet” ve “din” sözcüklerini konuşmalarından eksiltmeyenlere umutsuz bir vicdan çağrısı gibi...

Diyanet’in aynı adlı aylık dergisini kurcalıyorum. Ocakta yayımlanan 409. sayısının dosya konusu kapağa taşınmış: “İslam’da İnsan Hakları ve Özgürlükler.

Önce Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın başyazısına gözüm takılıyor. İnsan haklarına dair bakın neler diyor Erbaş: “Genel olarak hak ihlalleri nedeniyle ortaya çıkan adaletsizlik, ne yazık ki birçok ülkede, pek çok toplumda sıradanlaşmıştır. İnsan hakları, kendi değer yargıları ve çıkarlarına göre hareket eden ülkelerin katkılarıyla çok yönlü bir sorunun da büyük bir parçası haline gelmiştir. Söz konusu durum, yalnızca hukuki ve siyasi bir sorun değil, aynı zamanda hak ve özgürlük bilincinin yok edilmesinin, insan onurunun, saygınlığının ve daha da önemlisi hayat hakkının insanların elinden alındığının da bir göstergesidir.

Erbaş, bu dediklerine İsrail’in Filistin’de uyguladığı vahşeti örnek veriyor ve ekliyor: “Önemle ifade edeyim ki pek çok hak ihlalinin yaşandığı günümüzde insanlık onurunu ayaklar altına alan bireysel ve toplumsal her türlü baskıdan, şiddetten, tehditten ve kısıtlamadan korunabilmek için İslamın evrensel nitelikteki hak ve adalet anlayışının; adalet, merhamet, iyilik, yardımlaşma, paylaşma gibi değerlerinin doğru iletişim yollarıyla insanlık ailesinin her ferdine ulaştırılması, Müslümanlar açısından bir zaruret haline gelmiştir.

Yine Başkan Ali Erbaş, Diyanet dergisinde şu özeleştiriyi de yapıyor: “Bir özeleştiri yapmak gerekirse bugün İslam dünyasının da İslamın evrensel mesajına yaraşır bir durumda olduğu söylenemez. İslamın hakikatlerini ve evrensel mesajını benimsemiş bir toplumun, bugün bütün dünyaya örnek olacak bir durumda olması gerekirdi. İslam toplumlarında yaşanan hak ihlalleri, aslında Veda Hutbesinin günümüz Müslümanları tarafından yeterince idrak edilemediğini göstermektedir. Dolayısıyla fert, aile, toplum ve bütün insanlığı kuşatan bu cihanşümul hitabı, Veda Hutbesini anlamak ve ondaki evrensel mesajları hayata taşımak için daha fazla gayret göstermek gerekmektedir.

‘ZULMEDEN BİR YÖNETİM YIKILMAYA MAHKÛMDUR’

Dergide bir makalesi bulunan isimlerden biri de İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi profesörlerinden Saffet Sancaklı. Bakın Sancaklı, Diyanet’in dergisinde düşünce özgürlüğü hakkında neler yazıyor: “Kişinin yaşama hakkı, hukuki güvenceye kavuşturulduğu gibi insana irade özgürlüğü verilmiş olduğu için ona düşünce özgürlüğü de tanınır. İnanç ve düşünce özgürlüğü konusunda yapılan baskılar ve kısıtlamaların hiçbir haklı mantığı ve sebebi yoktur. Düşünce özgürlüğü olmayan toplumlarda ilerleme ve gelişme de olmaz. İslam dini, insanları düşünme ve araştırmaya davet etmiş, körü körüne taklitten sakındırmış ve tahkiki bir imana sahip olmalarını istemiştir. Nitekim İslamda var olan içtihat faaliyeti, düşünceye ne derece değer verildiğinin en güzel göstergesidir. Düşünmek, tartışmak ve müzakere etmek, içtihat faaliyetleri arasında yer alan temel unsurlardır. Düşünce üretme ve düşünce aktarma, salt bir hak olmayıp aynı zamanda dini bir yükümlülüktür. İslam dininin akla çok önem vermesi demek düşünceye de önem vermesi anlamına gelir. Bu bağlamda doğru, iyi ve yararlı düşünceleri açıklamak ve ifade etmek teşvik edilmektedir.

Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler profesörlerinden Alaeddin Yalçınkaya da “Osmanlı Devleti’nde İnsan Hakları ve İnanç Hürriyeti” başlıklı makalesini şu satırlarla bitiriyor: “Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın veziri Nizamülmülk’ün Siyasetname’sinde, ‘Devlet, belki küfür ile abat olur ancak zulüm ile olmaz’ tespiti, Osmanlı yönetiminin de temel ilkesi olarak kabul edilmiş ve asırlarca uygulanmıştır. Bu tespitinde Nizamülmülk, adaleti tesis etmesi durumunda gayrimüslim bir yönetimin ayakta durabileceğini fakat Müslüman da olsa zulmeden bir yönetimin yıkılmaya mahkûm olduğunu belirtir. OsmanGazi’nin kayınpederi ŞeyhEdebali ise ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ tavsiyesiyle devletin ömrünün, insan hakkına riayete bağlı olduğuna işaret etmiştir.

Şimdi...

Ne güzel düşünceler ve açıklamalar değil mi? Hele ki bu sözlerin, Diyanet gibi memleketin yönetiminde kritik bir konumda olan kurumun resmi yayın organında yayımlanması ne kadar da değerli...

Lakin işte 450 yıl önce yazar John Lyly ne güzel demiş: “Arının ağzında bal vardır ama kuyruğunda da iğnesi.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları