Sen misin mahrem bilgilere sahip çıkan!
Barış Pehlivan; Fizikteki birleşik kaplar gibi her şey. Kir her yere eşit şekilde yayılıyor. Kirin bulaştığı yerin biçimi de bu sonucu değiştirmiyor.
“Öğrencilerin ve kurum mensuplarının kişisel verilerini de içeren veri tabanlarının şirketlerin incelemesine açıldığını ifade ettim.”
Bu cümle Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) sunulan bir yazılı ifadede geçiyor. Altında Boğaziçi Üniversitesi Bilgi İşlem Merkezi’nden Mutlu Tunç’un imzası var. Aynı ismin sözlü ifadesinde de “Kişisel verilere erişimi ben sağladım çünkü bunu yapmakla görevlendirildim” dediği ileri sürülüyor.
Fizikteki birleşik kaplar gibi her şey. Kir her yere eşit şekilde yayılıyor. Kirin bulaştığı yerin biçimi de bu sonucu değiştirmiyor.
Düşünebiliyor musunuz?
160 yıllık Boğaziçi Üniversitesi’nden yolu geçmiş tüm hocaların, öğrencilerin ve personelin sayısı 60 binden fazla. Hepsinin adından adresine kadar bütün kişisel bilgileri üniversitede tutuluyor. Sonra “kayyum” diye nitelendirilen yeni rektör geliyor ve bu özel bilgilerin hepsini bir danışmanlık şirketine veriyor. Malum, aslında bu tür bir bilgiye ulaşabilmek için ya hacker tutarsınız ya da rüşvet verirsiniz. Lakin Boğaziçi Üniversitesi, kendi mensuplarının kişisel verilerini o şirketle üstüne para vererek paylaşıyor.
Prof. Dr. Tuna Tuğcu’yu duymuşsunuzdur... Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesi. Daha önce bölüm başkanlığı, rektör danışmanlığı, Bilgi İşlem Merkezi müdürlüğü gibi idari görevlerde bulundu. İnternet Kurulu’ndan Türk Telekom Denetleme Kurulu’na kadar birçok kritik pozisyonda çalıştı. Uluslararası bilim organizasyonlarında Türkiye’yi defalarca temsil etti.
İşte Boğaziçi’nin pamuklara sarması gereken hocalarından Tuğcu’ya bir ihbar geldi. O ihbarda yukarıda yazdığım veri paylaşma skandalı anlatılıyordu. Öyle ya Tuna Tuğcu üniversitenin Bilgi Teknolojileri Yürütme Kurulu’nun (BTK) başkanıydı ve Bilgi İşlem Merkezi’nde yaşanan bu inanılmaz olay onu da ilgilendiriyordu. Haliyle, hemen yanına üç kurul üyesi hocayı da alarak Bilgi İşlem Merkezi’ne gitti. Ve maalesef “veri paylaşım” iddiası doğru çıktı.
Sonuç ne mi oldu?
Rektör Naci İnci hemen BTK Başkanlığı görevinden aldı Tuna Hoca’yı... Yetmedi, Yeni Şafak’tan A Haber’e aleyhte kampanya başlatıldı. Yetmedi, iki ayrı soruşturma açıldı. Tanıklar dinlendi. İtirazlar yapıldı. YÖK devreye girdi.
Sonuçta, Boğaziçililerin mahrem bilgilerini korumak için mücadele eden bir profesör baskı üstüne baskı gördü. Üniversitedeki görevinden uzaklaştırıldı. Yetmedi, “kamu hizmetinden de çıkarılma” talebiyle YÖK’e sevk edildi. Gelin görün ki delil ve şahitler Profesör Tuğcu lehineydi. Ve bu yüzden YÖK dosyayı rektörlüğe iade etmek zorunda kaldı.
Üniversite yönetimi ise bunlarla da kalmadı. Tuna Hoca’ya yakın olan personel ya Boğaziçi’nden sürüldü ya da işten çıkarıldı. Nasıl bir hırssa, hocanın kurucusu olduğu ve Boğaziçi’nde bilişim projeleri yürüten araştırma merkezi TETAM deyim yerindeyse yok edildi. Öyle ki TETAM yüzde 99 oranında küçültüldü, merkezdeki eşyalar çöp torbalarına kondu.
Bitiriyorum... Tuna Tuğcu bugün halen hukuka bağlı bir profesör olmanın bedelini ödüyor. Biz ise bu çağ yangınını arkamıza alıp “selfie” çektiriyoruz.
Montaigne yüzyıllar önce demiş ya:
“Çağın yozlaşmasına, tek tek her insan katkıda bulunur. Kimi değerbilmezliğiyle, kimi yasa tanımazlığıyla, kimi zındıklığıyla, kimi zorbalığıyla, kimi açgözlülüğüyle, kimi hainliğiyle, herkes gücüne göre...”
Sahi, bu yazıyı okuyan sen hangisisin?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları