Akşener’in savcısına zor sorular
Barış Terkoğlu; Türkiye’de kirden arındırmasını beklediğimiz yargı, zehirli suyla yıkanıyor. Mahkemeler adalet değil, iktidarın bildirilerini dağıtıyor. Yıllar önce FETÖ’nün kurduğu düzen, başka isimler altında kaldığı yerden devam ediyor.
O gün doğmuş çocuklar bugün okula gidiyor. Ölenlerin eti çürüdü bile…
Aradan tam 7 yıl 18 gün geçti. Meral Akşener hakkında açılan FETÖ soruşturması yeni bitti. Sonunda takipsizlik verildi ama yargının siyasetin tetikçisi hale gelmesinin kirli bir örneği olarak olay tarihe geçti.
Dün, İYİ Parti, sürecin peşine düşeceğini kamuoyuna duyurunca genel başkan yardımcısı Ahmet Zeki Üçok’u aradım. Biliyorsunuz, Üçok eski bir askeri savcı ve hâkim. TSK’de FETÖ’ye cemaat denirken o soruşturma açmanın bedelini kumpas davalarda yıllarca hapis yatarak ödedi. Şimdi de İYİ Parti’de “FETÖ ile mücadele” adı altında muhalefete kurulan kumpasların peşine düştü. “Yağmur” kod adlı PKK itirafçısının ifadesiyle yürütülen soruşturmanın öyküsünü, meseleye İYİ Parti’nin nasıl baktığını, eski bir savcı gözüyle ondan dinledim.
“Sizce bu soruşturmadaki gariplik nedir” soruma yanıt verdi:
“Birinci gariplik; Cizre Cumhuriyet Savcılığı’nın, tıpkı FETÖ kumpaslarında olduğu gibi PKK’lileri gizli tanık olarak kullanması. Hatırlayın, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u suçlamak için, Bingöl’de 33 erimizin şehit edilmesi için emir veren terörist Şemdin Sakık ‘Deniz’ kod adıyla gizli tanık olarak ifade vermiş ve Başbuğ hapse atılmıştı.”
ZEKERİYA ÖZ’Ü HATIRLATAN OLAY
Peki bir PKK itirafçısı, Akşener hakkında neden konuşur? Üçok anlatıyor:
“Sözcü’de, İsmail Saymaz, PKK itirafçısı teröristin ifade verdikten sadece 28 gün sonra serbest bırakıldığını yazdı. Beraber yargılandığı sanıklar ikişer defa müebbet cezası alırken bir tek ‘Yağmur’un’ beraat ettiğini mahkeme kararından aktardı.”
Mesele Ergenekon kumpasındaki Osman Yıldırım öyküsü gibiydi. FETÖ’cü Zekeriya Öz’ün “Osmanım” dediği Yıldırım, ablasını öldürmek, öz yeğenini fuhuşa zorlamak, evrakta sahtecilik, öldürmeye teşebbüs vb. suçlardan ceza aldıktan sonra gizli tanık olmuş, tahliye edilmişti. Aslında “Osmanım” ve FETÖ’cü savcı işbirliği içindeydi.
Üçok devam ediyor:
“Yağmur kod adlı PKK’li, görgü tanığı değil, sözde üçüncü şahıslardan duyduklarını aktarıyor ve aktardıklarına ilişkin tek bir delil göstermemesine rağmen Cizre savcısı soruşturma başlatıyor, dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderiyor.”
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, içi boş bir dosyayı kapatmak yerine ne yaptı? Üçok yanıt veriyor:
“Önce Sakarya'nın Sapanca ilçesinde FETÖ iltisaklı bazı kişilerle gizli toplantı yaptığı iddiası üzerine araştırma yapıyor ve Sayın Akşener’in HTS (telefon arama/aranma) kayıtlarını inceliyor. FETÖ’nün haberleşme aracı olan ByLock kullanıp kullanmadığına, Bank Asya’da hesabı olup olmadığına, FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı şirketlerde çalışma kaydının olup olmadığına, terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı derneklerde üyeliğine bakıyor. Bu da yetmiyor MASAK’a yazı yazarak sayın Akşener’in bütün hesaplarını inceletiyor. Yetmedi, yurtdışı seyahatlerini araştırıyor. Bindiği uçakta yolcuların arasında FETÖ’cü var mı diye isim isim yolcuları taratıyor. Bir bakıyor ki 2014 yılındaki seyahati sırasında aynı uçakta bulunan bir kişi hakkında FETÖ/PYD soruşturması yürütülmüş. Savcı Bey, hemen o yolcu ile Meral Akşener arasında bir irtibat var mı yok mu diye telefonlar, baz istasyonları, seyahatler her şeyi incelemeye alıyor. Yok. Hiçbir şey bulamıyor. Şaka değil, savcı bey tam 7 yıl tabiri caizse ıcığını cıcığını yedi sülalesini araştırıyor Meral Akşener’in ve sonunda takipsizlik kararı veriyor.”
Eski bir savcı olan Üçok’a bu yapılanın normal olup olmadığını soruyorum:
“Bence cevabı belli. Her soruşturmada yapılacak işler ve süreleri bellidir. Bu soruşturmanın açılmasının ve yedi yıl devam ettirilmesinin tek bir hukuki gerekçesi yok. Tamamıyla siyasi saiklerle adeta Demokles’in kılıcı gibi sayın Akşener’in tepesinde asılı tutulan politik bir süreç yürütülmüş. Bir hukukçu ve savcı olarak soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Veysel Kaçmaz’ı şiddetle kınıyorum.”
HULUSİ AKAR’A BAŞKA MUAMELE
Bunun Akşener’e özel bir muamele olup olmadığını elbette herkes merak ediyordur. Üçok karşılaştırma yapıyor:
“15 Temmuz sonrası açılan ve Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 25 Nisan 2018 tarihinde yapılan duruşmada, o zamanlar görevdeki askerlerden olan ‘Abdullah’ kod isimli gizli tanık, Pensilvanya'ya gidip, Fethullah Gülen’le neler konuştuğunu, Kara Havacılık Komutanlığı'nda kimlerin cemaatçi olduğunu anlattıktan sonra ‘Necdet Özel Genelkurmay başkanı olduğunda, o zaman Genelkurmay'da abi seviyesinde olan birisi Fethullah Gülen'in, 'Genelkurmay'ı ele geçirdik. Bundan sonrası bizim artık’ dediğini belirtti. Buradan da Özel ve sonrakilerin cemaate hizmet eden Genelkurmay başkanları olduğunu anladım’ diyor.
Verdiği ifadelerle birçok FETÖ’cünün açığa çıkarılmasına yardımcı olan gizli tanık ‘Abdullah’, mahkeme huzurunda verdiği ifadesinin devamında da ‘Bizim çalışma ekibimizde Denizci Astsubay Başçavuş Hüseyin Gürler vardı. Hüseyin, Deniz Kuvvetleri'ndeki subayların abisi olan ismini İhsan olarak hatırladığım, şu anda yurtdışına kaçmış olan kişiden bizzat duymuş. 2014 veya 2015'te Fethullah Gülen, 'Hulusi Akar bizim kardeşimizdir. Şu ana kadar çok büyük hizmetler yapmıştır. Bundan sonra da çok büyük hizmetler yapacaktır. Esas büyük hizmeti de bundan sonra yaptığında göreceğiz' demiş.’ diyor. Hatta daha sonra, Hulusi Akar’ın 1995'te İsmail Hakkı Karadayı’nın özel kalem müdürü iken Samanyolu öğrencilerini Genelkurmay başkanına takdim etme görüntülerini de delil olarak gösteriyor.”
Hatırlıyorum, bu ifadeleri gazeteci Müyesser Yıldız duruşma salonundan bütün Türkiye’ye duyurmuştu. İşin tuhafı bu yüzden de yargılanmıştı. Peki, Akşener’i yıllarca soruşturan aynı savcılık, gizli tanık Abdullah’ın ifadelerinden sonra ne yaptı?
Üçok yanıt veriyor:
“Gizli tanık ‘Abdullah’ o yıl albay oldu. Bir yıl sonra emekli edildi. Şimdi yurtdışında sivil bir hava yolunda pilot olarak uçuyor. Abdullah’ın ifadesi ile onlarca asker hakkında dava açıldı. Hulusi Akar ve Necdet Özel hakkında ise herhangi bir soruşturma, dava açılmadı. Başsavcı vekili Veysel Kaçmaz Bey’e soruyorum, mahkeme huzurunda verdiği beyanları ile onlarca asker hakkında soruşturma açılan gizli tanık Abdullah’ın Hulusi Akar ve Necdet Özel hakkındaki beyanları hakkında herhangi bir işlem yaptınız mı? Yapmadıysanız neden? Diyorsanız ki yarbay olan FETÖ itirafçısı ‘Abdullah’ güvenilmezdi, o halde PKK itirafçısı, ‘Yağmur’un neyine güvendiniz de Akşener hakkında yedi yıl soruşturma yaptınız. 34 kişinin öldüğü 143 sanıklı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü iddianamesi bir yılda, 330 sanıklı Polatlı Topçu Tugayı iddianamesi bir yıl iki ayda hazırlanabilirken bir tek Meral Akşener’in olduğu soruşturmada ne aradın da hakkındaki soruşturmayı yedi yılda bitiremedin. Bu yaptığın savcılık değil, hukuk değil. HSK’ye buradan ihbarda bulunuyorum savcı beyin yaptıklarını soruşturun ki bir daha kimse böyle şeylere tevessül edemesin.”
AKP’LİLERİN DOSYALARI NASIL KAPANDI
Muhalif bir siyasetçiye bu yapılıyor da iktidar yanlısı olunca neler oluyor? O kadar örnek var ki… Aklıma AKP kurucusu Mehmet İhsan Arslan’ın FETÖ’nün Niagara Vakfı’ndan yönetici olan kızı ve damadının dosyasının kapatılma hikâyesi geliyor. Üçok, buna eklemede bulunuyor:
“Benim aklıma da eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın damadı geldi. Acaba FETÖ nedeniyle kayınpederinin telefonları incelenmiş midir? Ya da Fethullah Gülen’in elini öpmeye giden eski Maliye Bakanı Nebati’nin, AKP milletvekilleri Osman Ören, Dilek Yüksel, Mustafa Hamarat’ın bindiği uçakta bulunan FETÖ’cüler araştırılmış mıdır? FETÖ imamı Kemal Öksüz ile fotoğrafı bulunan Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’nin baz istasyonlarını karşılaştırmış mıdır? FETÖ’nün en önemli yayın organı olan www.fgulen.com internet sitesinde halen ‘Dünyayla Konuşmak’ başlıklı yazısı bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in hangi dernek ve sendikalarla ilişkisi var? Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Veysel Kaçmaz’a soralım; bunlarla ilgili en küçük bir soruşturma yaptınız mı? Vazgeçtik yedi yıl soruşturma yürütmekten, aklından bile geçirebildin mi? Cevaplarını bekliyoruz.”
AKŞENER-AKAR-FİDAN-SOYLU KAYITLARINI GÖRDÜM
İYİ Parti’de bir FETÖ hikâyesi daha vardı. Ümit Özdağ, CNN Türk’te, Ahmet Hakan’ın programında, bugün genel başkan yardımcısı olan Buğra Kavuncu’nun FETÖ iltisaklı olduğunu iddia etmişti. Üçok’a bunu da hatırlattım, yanıt verdi:
“Ümit Özdağ ülkemizin yetiştirdiği ve FETÖ ile mücadelede önde gelmiş değerli bir siyasetçidir. Sayın Akşener, Ümit Bey’in iddiaları üzerine önce dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, sonra Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ıve daha sonra da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu telefonla özel kalemlerinden arıyor. Kendilerinden, Özdağ’ın, Kavuncu hakkında ileri sürdüğü iddiaların doğru olup olmadığının araştırılmasını istiyor. Fidan, iki gün sonra, Akşener’i özel kaleminden arayarak MİT olarak yaptıkları araştırma sonucunda, Buğra Kavuncu’nun ne Türkiye’de ne de Kazakistan’da FETÖ ile irtibat ve iltisakının olmadığını, buna ilişkin delil bulunmadığını söylüyor. Akar da dönüş yapıyor ve Milli Savunma Bakanlığı olarak yaptıkları araştırma sonucunda Türkiye ve Kazakistan’da Ümit Özdağ’ın iddialarını doğrulayacak irtibat ve iltisak bulunmadığını söylüyor. Soylu da İçişleri Bakanlığı olarak ellerinde Buğra Kavuncu’nun FETÖ ile irtibat ve iltisakına ilişkin bilgi belge, delil olmadığını söylüyor.”
Bu olayı daha önce Hürriyet gazetesinden Abdülkadir Selvi yazmıştı. Akşener’in yardımcısı olan Üçok böylece doğrulamış oldu. Merak edip, “Bu görüşmelerin delili var mı” diye sordum:
“Ben savcıyım belgesiz konuşmam. Sayın Akşener’in aramalarına, bakan ve müsteşarımızın geri aramalarına ilişkin tüm bu arama kayıtlarını bizzat gördüm.
Üçok, Kavuncu’nun savcılığa başvurarak kendisi hakkında soruşturma açtırdığını ve aklandığını da hatırlattı. Ona göre Akşener’e yapılan saldırıların bir nedeni var:
“Akşener, AK Parti’nin karizmasını çizen liderdir. Türkiye yaklaşık yüzde 65 sağ, yüzde 35 civarında da sol seçmenin bulunduğu ve bu oy oranı nedeniyle AKP’nin sürekli seçim kazandığı bir ülke. Akşener yüzde 65’in içerisinden yüzde 15 civarında bir oyu koparıp İstanbul, Ankara, Adana, Antalya, Mersin gibi illeri AK Parti’nin elinden aldı. Bu nedenle Akşener’e çok öfkeliler. İtibarsızlaştırmak için her türlü iftirayı atıyorlar.”
Üçok, Akşener hakkında açılan soruşturmada yaşananların peşini bırakmayacaklarını söylüyor.
Türkiye’de kirden arındırmasını beklediğimiz yargı, zehirli suyla yıkanıyor. Mahkemeler adalet değil, iktidarın bildirilerini dağıtıyor. Yıllar önce FETÖ’nün kurduğu düzen, başka isimler altında kaldığı yerden devam ediyor.
Bana neyin yasak olduğunu sormayın. Size sadece kimin için yasak olduğunu söyleyebilirim!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları