Alışmak, görmekten daha kolay geliyor
Barış Terkoğlu; Yani, FETÖ’nün darbe girişiminden altı yıl sonra, TSK’ye şekil veren isim, FETÖ soruşturma kayıtlarında takip altına girmişti. Bu kadar değil...
Başka bir ülkede olsa kuşkusuz çok şey değişirdi. Ama alıştık mı, yoksa umursamıyor muyuz bilmiyorum. Görmemiş gibi yaptığımız kesin.
Aslında iki haftadır gazetemizde okuyorsunuz. Hikâyeyi Barış Pehlivan başlattı.
1 Şubat tarihinde, FETÖ davası sanığı M.U’nun, Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği ifadeyi gündeme getirdi. M.U., “2009 sonrasında cemaat sohbetlerinde gördüğüm insanlar şunlardı” diyerek bir liste vermişti. Bu listede en dikkat çeken isim, eski AKP Elazığ Milletvekili Şuay Alpay’dı. Gelgelelim, Şuay Alpay, bugün Milli Savunma Bakan Yardımcısı olarak görev yapıyordu. Pehlivan, Alpay’la konuşmuş, Alpay beklendiği gibi yalanlamıştı.
Barış Pehlivan’ın yazısından sonra, Emniyet’in söz konusu ifade üzerine çalışma yaptığı tutanağı gördüm. Tutanakta “şahsın kamuoyunca bilinen ve açık kaynaktan yapılan araştırmalarda Milli Savunma Bakan Yardımcısı olduğu anlaşılmış...” diyerek Alpay’ın kimliği veriliyordu.
Yani, FETÖ’nün darbe girişiminden altı yıl sonra, TSK’ye şekil veren isim, FETÖ soruşturma kayıtlarında takip altına girmişti.
Bu kadar değil...
4 Şubat’ta olay daha da büyüdü. Pehlivan, bir başka bakan yardımcısının hikâyesini yazdı. Eski AKP milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu, bugün TSK’yi yönetiyordu ama geçmişinde o da FETÖ’nün organizasyonlarında boy göstermişti. 2013’te, FETÖ’nün Niğde’deki Türkçe Olimpiyatları organizasyonunda, Fethullah Gülen’in şiirini okuyan kişiydi Kavaklıoğlu.
BİLGİ NOTUNDA NE YAZIYOR?
“Bu kadar herhalde devamı gelmez” demiştim. Geçen salı, askerken FETÖ’ye TSK’de birçok soruşturma açan ve bu nedenle yıllarca kumpasla hapsedilen Ahmet Zeki Üçok’la konuştum. Üçok’a aslında Pehlivan’ın yazısında geçen hadiseleri sordum. Meğerse o diğer iki bakan yardımcısını da anlatmak istiyormuş.
Üçok, üçüncü bakan yardımcısı hakkında, beni de şaşırtan bir iddiada bulundu. Şu ifadeleri kullandı:
“Bana gelen bilgi notunda, bakan yardımcısı Muhsin Dere’nin ByLock kullanıcısı olduğu, kız kardeşlerinin kocalarının (H.M. ve R.A.) 672 ve 679 sayılı KHK ile kamu görevlerinden ihraç edildikleri ve bazı yakın akrabalarının FETÖ ile iltisaklı oldukları bilgileri yer alıyor.”
Üçok ile konuştuktan sonra elindeki bilgi notunu inceledim. Güvenlik birimlerinin elinden çıkmış gibiydi. Son derece ayrıntılı tespitler yer alıyordu. Muhsin Dere’nin ByLock kullanıcısı olduğu yazıldıktan sonra aile üyeleriyle ilgili bilgiler veriliyordu. Ağabeyi S.D’nin açığa alındığı, kız kardeşlerinin eşleri R.A. ve H.M’nin KHK ile görevden atıldığı, amcasının oğlu Ö.D’nin Bank Asya hesabındaki artış gibi bilgiler okunuyordu. ByLock denilen FETÖ’nün haberleşme aracını kullanma iddiası kuşkusuz dudak uçuklatıyor. Zira, ByLock kullandığı şüphesiyle binlerce kişiye operasyon yapıldığının hepimiz tanığıyız. Öte yandan, suç kuşkusuz şahsidir. Akrabalıkların yaptıkları kimseyle ilişkilendirilemez. Ancak çok değil, bir ay önce, İBB’ye “Görümcesi PKK bağlantılı memur var” diyerek soruşturma açan hükümetin, Savunma Bakanlığı’na yaptığı atama, en hafif tabirle çelişki ile açıklanabilir.
ABD KRİPTOLARINDAKİ KAYNAK
Öte yandan...
Üçok, 4. bakan yardımcısı hakkında da iddialarda bulundu. Anlattığına göre, WikiLeaks belgelerindeki ABD kriptolarında, Yunus Emre Karaosmanoğlu, ABD’ye bilgi veren kaynaklar arasındaydı.
Söyleşiden sonra söz ettiği iki kriptoyu inceledim...
Erdoğan başbakanken, Karaosmanoğlu’nun özel kalem müdür yardımcılığı görevindeki dönemine ait.
İlki 26 Temmuz 2007 tarihli. ABD Büyükelçisi Ross Wilson imzasını taşıyor. “Başbakan Erdoğan’ın İçeriden Görünüşü” başlığını taşıyor.
Belgede Karaosmanoğlu, hassas kaynak olarak kodlanmış. ABD Dışişleri’ne, adının saklı kalması için, “lütfen kesinlikle koruyun” yazılmış.
Karaosmanoğlu, belgede, ABD’lilere Erdoğan’ın kişiliğine, çalışma prensiplerine hatta sağlığına dair içeriden bilgiler veriyor. Hemen söyleyeyim, bu bilgiler eleştirel değil. Karaosmanoğlu, Erdoğan hakkında olumlu konuşmalar yapıyor. ABD elçisi de kriptoya, Karaosmanoğlu’nun Erdoğan’la yakın olduğu şerhini düşmüş. Ancak ABD’liler, Erdoğan hakkında kişisel pek çok ayrıntıya, Karaosmanoğlu sayesinde vakıf olmuş. Gerçekten de Karaosmanoğlu, ABD elçisine, Erdoğan hastalandığında arabasının camını balyozla kıran korumasının akıbetini ya da Erdoğan “Kral Abdullah’ı arayın” dediğinde “Hangi Kral Abdullah” diye sormaya çekindikleri için yaşadıkları telaşı anlatmış.
Üçok’un bahsettiği 24 Ekim 2007 tarihli bir başka belge ise daha ciddi bir konuyu ele alıyor. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Siyasi İşler Müsteşarı Janice Weiner’in sınıflandırdığı belge, PKK’nin Dağlıca baskınında 12 askerin şehit olmasının ardından yazılmış. TSK’nin sınır ötesi harekât ihtimali ele alınıyor. Şu an büyükelçi olan, kardeşi 15 Temmuz’un lideri, eski AKP vekili Şaban Dişli ve Karaosmanoğlu, bu konuda ABD temsilcisine bilgi vermiş. ABD’li diplomat, Türk halkının saldırının ardından PKK’ye büyük öfke duyduğunu, sınır ötesi operasyon talebinin arttığını, hükümetin bunu yapmak istemediğini ancak yapmak zorunda kalabileceğini not etmiş. Bu nedenle ABD’den PKK’ye karşı eylem istemiş. İlginç bir ifadeyi not edelim: “Dişli, ‘ordunun ellerini serbest bırakırsak’ hareketlerinin planlananın ötesine geçebileceğinden korkuyor.”
BİR DE BU ÇIKTI
15 Temmuz kalkışmasını yaşayan TSK, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı. Bakanlığın başına Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar getirildi. Bakanlık, AKP kökenli bakan yardımcılarıyla politikleşti. Ancak dört bakan yardımcısının da geçmişindeki eylemler, tartışmaları bitirmek bir yana, daha da alevlendirdi. Öyle ki, yazıyı bitirirken, TSK’nin tepesinde bulunan kritik bir isimde FETÖ’nün ankesörlü aranmasının tespit edildiğini, kafaların daha da karıştığını öğrendim.
İlk kez görüyor, heyecanlanıyoruz. Gözümüz seğiriyor, kalbimiz hızlanıyor, dudaklarımız şişiyor. Sonra öyle alışıyoruz ki, kafamıza düşse umursamıyoruz. Sonumuzu belki de alışkanlıklarımız getirecek!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları