Bahçeli’nin elindeki suskunluk sopası
Barış Terkoğlu; Gelgelelim Devlet Bahçeli rejimin tartışılmasını istemiyor. Sebebi basit. Dün muhalefetteyken Ekmel Bey’i toplumun önüne koyan, kimin cumhurbaşkanı olmayacağını belirleyerek cumhurbaşkanı olacağı belirleyen kendisiydi.
Parlamento diyoruz. Konuşmaktan geliyor. Dünyanın demokratik toplumları konuşur. Despotik, dikta, faşizan düzenler ise susma rejimleridir.
Sanmayın hep susuyorduk. Öyle ya da böyle kimi şura kimi meclis, geleneklerimiz var. Mustafa Kemal işgal altında bile önce Meclis kurmadı mı? Harbin kanunlarına da stratejisine de konuşarak karar verilmedi mi?
Gelgelelim...
İş bugüne gelince bir demir yumruk konuşan herkesin kafasına vuruyor. Yüzde 50’lik sistemi bile tartıştırmıyor.
BAHÇELİ PROJESİ: EKMEL BEY
Önümde bir kitap var. Aslında siyasi değil. Bir işadamının, Dinçer Akyalı’nın hatıratı. Akyalı, aslında ülkücü değil. Ama ablasının ülkücü harekete gelin gitmesi sayesinde genç yaşta liderlerinin çoğunluğu ile tanışmış. O günlerden gelen ilişkileri ve akrabalıkları anlattıktan sonra kitapta şu sonuca varıyor:
“Emin Bilgiç aynı zamanda cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği ilk seçimde CHP ve MHP’nin ortak adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kayınpederidir. Bu ortak aday konusunda galiba MHP başkanının dediği olmuştu. Zira ben CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ekmeleddin Bey’i yakından veya uzaktan tanıdığını hiç sanmıyorum.”
Gerçekten de halkın cumhurbaşkanını seçtiği ilk seçimde muhalefetin adayını Devlet Bahçeli belirledi. Nitekim Ekmel Bey, kaybettiği seçimin ardından MHP’ye katıldı, milletvekili oldu. İYİ Parti’yi doğuran MHP içi muhalefete katılmadı. Haliyle, muhalefetin 2014 cumhurbaşkanı adayı, 2017’de Erdoğan’ı başkan yapan sisteme destek veriyordu. Kuşkusuz bu tuhaflığın mimarı Devlet Bahçeli’ydi.
YENİ SİSTEMİN MİMARİ BAHÇELİ
Bir başka kitaptan daha bahsedeyim. “Türkiye Tipi cumhurbaşkanlığı tartışmaları”na katkı veren 30 hukukçu arasında Şükrü Karatepe de var. Karatepe yalnızca cumhurbaşkanı başdanışmanı değil, yeni anayasanın da mimarı.
Karatepe, cumhurbaşkanını halkın seçmesinin parlamenter rejimle bir çelişki yarattığını, bu çelişkileri gidermeye çalıştıklarını anlatıyor:
“Çelişkinin giderilmesi için iki seçenek vardı: Ya parlamenter sisteme dönülecekti ya da bir adım daha atılarak başkanlık sistemine geçilecekti.”
Karatepe, bu konuda “ille de başkanlık” yanlısı olmadığını şöyle anlatıyor:
“Devletin organları arasındaki dengeleri, ilkelerine uygun olarak kuran parlamenter sistem de başkanlık sistemi kadar iyi işler. Anayasadaki çelişkiler, parlamenter sistemin ilkelerine uygun düzenlemeler yapılarak da giderilebilirdi.”
Karatepe, 20 kişilik bir ekiple iki yıl süren bir çalışma yaptıklarını anlatıyor. Üç ayrı metnin hazırlandığını ifade ediyor. Bu üç metinden ikisi parlamenter sistemi öneriyor. Üçüncüsü ise başkanlık sistemini içeriyor. “Külliye’de anayasa hazırlık çalışmaları başladığında böyle dar kapsamlı bir anayasa değişikliği ile başkanlık sistemi kurulacağı yönünde bir beklenti yoktu” diyerek aslında parlamenter sistemi hedeflediklerini anlatan Karatepe, her şeyin değiştiği o anı şöyle aktarıyor:
“Üç çalışmayı da bitirdiğimiz günlerde Devlet Bahçeli, ‘Çelişki giderilsin, başkanlık sistemine geçilsin’ açıklaması yaptı.”
Üstelik, sadece teklif değil, metin de Bahçeli’den gelmiş:
“Bahçeli, çelişkinin giderilmesi için anayasada 11 maddelik bir değişiklik önerdi. MHP’li arkadaşlarla yapılan görüşmelerde değişecek madde sayısı 15’e, usul maddeleri ile beraber 18’e çıkarıldı.”
KİMSE BIR ŞEY ANLAMADI
Karatepe, değişiklik sırasında öyle anlamlı bir tartışmanın olmadığını, zaten pek kimsenin de bir şey anlamadığını söylüyor:
“Tepkilerden insanların konuyu anlamakta zorlandıkları fark edildi. Düzenleme oldukça karmaşıktı ve uzman olmayanların anlaması mümkün değildi. Üniversitelerde yaptığım konuşmalarda, bir süre sonra, hukuk fakültesi hocalarının dışında, herkesin dikkati dağılıyordu.”
Halkın neyin değiştiğini bilmediğini kabul eden Karatepe, sonuç olarak şunu söylüyor:
“Seçmen, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini öğrendiği, benimsediği, mevcut sistemden üstün gördüğü için oy vermemiştir. Millet, Tayyip Bey’e güvendiği ve inandığı için oy vermiştir.”
Başlangıçta “Hayır” vereceklerin daha çok olduğunu söyleyen Karatepe, meselenin anayasa tartışması olmaktan çıkıp, klasik bir seçime dönmesiyle referandumun kazanıldığını aktarıyor. Üstelik ona göre bile başkanlık sisteminde halen görünen sorunlar var. Kısacası ortada tartışması yapılmadan, anlaşılmadan, halkla konuşulmadan yapılmış bir düzenleme var. Üstelik sistemin sorunları olduğunu mimarı bile kabul ediyor.
SİSTEMİN KİLİDİ BAHÇELİ’NİN ELİNDE
Gelgelelim Devlet Bahçeli rejimin tartışılmasını istemiyor. Sebebi basit. Dün muhalefetteyken Ekmel Bey’i toplumun önüne koyan, kimin cumhurbaşkanı olmayacağını belirleyerek cumhurbaşkanı olacağı belirleyen kendisiydi. Bugün ise yüzde 10’luk oyla hiçbir zaman hükümet olamayacağını bilen Bahçeli, Saray’dakileri bile şaşırtarak önerdiği sistemi kontrol edecek anahtarı elinde tutmak istiyor. Adalet Bakanı’nı Erdoğan’ın seçtiği yargıya Bahçeli’nin yerleştiği, İçişleri Bakanı’nı Erdoğan’ın atadığı polis teşkilatını Bahçeli’nin kontrol ettiği gölgeli rejimi sürdürmek istiyor. Meclis kürsüsüne çıkıp köşe yazımı yumruklamasını ben böyle okuyorum. Altı yıllık sistemin açığa çıkan söküklerini sopayla görünmez kılmak istiyor. Erdoğan’ın açtığı meselenin bile üstüne beton dökmeye çalışıyor.
En tuhafı da muhalefetin bu tartışmaya yine hazırlıksız yakalanması. Tartışma iktidar masasının altından tekmelemelerle sürerken muhalefetin sürece dair anlamlı bir sözü, ürettiği politikası yok.
Önümüze dikilmiş bir koca kapı, anahtar açmazsa söz açar. Öyleyse konuşacağız...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları