Bir garip İmamoğlu belgesi
Barış terkoğlu; Asıl bomba ise devamındaydı. Benim yazılarımda, sonradan gelen ve İmamoğlu’na ceza veren hâkim Mehdi Komşul hakkında bir ifade yoktu.
Çizgileri çizenler çizgileri geçiyor. Düzenin kuralsızlaşmasının nedeni bu.
Perşembe günü bu köşede okudunuz. Aksaray’dan başlayan bir yargı hikâyesini anlatmıştım. Hakkında inceleme yapılan bir hâkim, aleyhindeki dosyanın peşine düşünce koca bir arşive ulaşmıştı. Arşive göre, kimi savcı kimi hâkim, hakkındaki FETÖ bulgularıyla göreve devam etmiş, yetmemiş kritik koltuklara atanmıştı. Belli ki birileri yargı mensuplarının tepesinde haklarındaki dosyaları sallandırıyordu. İstenmeyen bir karar verdiğindeyse arşiv ortalığa saçılıyordu.
Şimdiki hikâyede benzer bir durum var. Hem de Ekrem İmamoğlu ile ilgili.
Şöyle anlatayım...
Biliyorsunuz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da başının üzerinde bir dosya sallandırılıyor. Ahmak davasından söz ediyorum. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ona “ahmak” dedi. O da “Asıl 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” diye cevap verdi. Bu cevap, sanki Soylu’ya değil de YSK’ye söylenmiş gibi “kamu görevlisine zincirleme hakaret”ten yargılandı. 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası aldı. Dosya şimdi istinafta. 2 yılın üzerindeki bu ceza onanırsa, İmamoğlu’na siyasi yasak da gelecek. Ceza, İmamoğlu’nun önünü kesebilecek adrese teslim taş işlevi görüyor.
Peki bu karar nasıl alındı?
Yine bu köşeyi okuyanlar hatırlayacaktır. Davaya bakan mahkemenin hâkimi Hüseyin Zengin’di. Zengin aslında muhafazakâr kesimden gelen, hatta bir zamanlar cumhurbaşkanının elinden ödül almış bir yargı mensubuydu. Ancak kendisinden isteneni yapmadı.
İmamoğlu’nu sadece siyasi yasaklı hale getirmek için iki yılın üzerinde bir ceza vermenin hukuka uygun olmayacağını düşünüyordu. Bunu da çevresine söylüyordu. Bir anda görevden alındı. Samsun’a sürüldü. “Sürüldü” diyorum çünkü geçenlerde İBB Meclisi’nde yaşanan tartışmada, AKP Grup Sözcüsü Faruk Akkuş, “sürdük” kelimesini kullandı. Bu kadar da değil. Hâkim Hüseyin Zengin, hükümet medyasında adeta linç edildi. FETÖ bağlantılı olduğu yazıldı, hakkında soruşturma olduğu söylendi. Üniversite yıllarında kaldığı öğrenci evi bile gündeme getirildi.
HÂKİM HÂKİMİ SORDU
Tüm olan biteni anlattığı için bir kişi yargılandı. Hayır, işine gelmeyen hâkimi FETÖ’cü ilan eden hükümet medyası değil, ben! Ahmak davasında sürülen hâkimin hikâyesini anlatan yazılarım nedeniyle savcılar harekete geçti. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başladım. Açık söyleyeyim, gerçek açığa çıksın diye bu kez ben de yargılanmak için uğraştım. Zira tarih beni haklı çıkarmıştı. Sürülen hâkimin yerine göreve gelen hâkim Mehdi Komşul, bahsettiğim kararı verip İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirmişti.
Son duruşmada makûl bir talebim oldu. Sonuçta, ben sürülen hâkimin başına gelenleri anlatıyordum. Doğru mu yanlış mı yazmışım anlaşılması için kendisinin mahkemeye tanık olarak çağrılıp dinlenmesi gerekiyordu. Öyle ya, başka neye dayanarak karar verilecekti.
Beni yargılayan hâkim, talebimi bir dahaki celsede değerlendirme kararı aldı. Bu arada hâkimler Savcılar Kurulu’na (HSK) yazı yazarak İmamoğlu’nun ahmak davasında rolü olan hâkim ve savcılar hakkında bir soruşturma olup olmadığını sordu. Bu talep hukuka uygundu. Öyle ya, hükümet medyasında yerden yere vurulan hâkim Hüseyin Zengin hakkında belki de bir soruşturma açılmış ve orada başına gelenleri anlatmış olabilirdi. Böylece durum aydınlanırdı.
İmamoğlu’nun “Hâkim Hüseyin Zengin dinlenilsin” başvurusunun geçen hafta bir kez daha reddedildiğini görünce açıp benim dosyama bakayım dedim. Acaba HSK, benim davama ne yazmıştı? Gelen yanıtı görünce “İşte bu” dedim.
CEZA VERENİN ARŞİVİ ÇIKTI
HSK, Hüseyin Zengin hakkında bugüne kadar herhangi bir inceleme/soruşturma kaydı olmadığını söylüyordu. Hükümet medyasının üniversite yıllarında kaldığı eve kadar anlattığı hâkim Zengin aleyhinde herhangi bir suçlama yoktu. Bu da “yargı üyeleri hakkında arşiv biriktiriliyor” tezimi doğruluyordu. Benim dosyamla ilgili bir sonuca varamamıştık. Ancak Zengin’in “sürülmesini” gerektirecek bir olay olmadığını anlamıştık.
Asıl bomba ise devamındaydı. Benim yazılarımda, sonradan gelen ve İmamoğlu’na ceza veren hâkim Mehdi Komşul hakkında bir ifade yoktu. Fakat HSK onun durumunu da not etmişti:
“Büromuz kayıtlarının yapılan sorgulamasında; Mehdi Komşul hakkında 2013/5757 sayılı dosyada soruşturma izni verildiği, yapılan soruşturma sonucu düzenlenen soruşturma raporu ve dosyanın kurulumuz ikinci dairesi disiplin bürosuna gönderildiği...”
HSK, İmamoğlu’na ceza veren hâkim hakkında başka bir nedenle soruşturma izni verildiği ve ciddi bulunarak disipline sevk edildiğini yazılmıştı. Verdiği kararları ne kadar etkiledi, bilmem. Fakat belli ki onun da başının üstünde bir dosya sallanmıştı. Üstelik nedense İmamoğlu kararını “sicili temiz” hâkime değil de ona verdirmişlerdi!
Mehdi Komşul hakkındaki disiplin soruşturmasının konusu gelen evrakta yazmıyor. Ancak arama motoruna “Mehdi Komşul” yazdığımda gazeteci Seyhan Avşar’ın “İmamoğlu davasının hâkimi tacizden soruşturma geçirmiş” başlıklı haberi çıkıyor. Aynı olay mı farklı mı, bilemiyorum. Bir gün bütün dosyalar açılıp herkes özgürleştiğinde anlayacağız.
“Hiçbir şey yasadışı değildi çünkü artık yasa yoktu” diyor ya Orwell. İlk adım ilk çizginin çekilmesiyle başlayacak.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları