Biz aşıyı tartışırken meğer neler oluyormuş
Barış Terkoğlu; Beni ilgilendiren kısmı şu: Ortada iki ihtimal var. Ya eski Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, elinin altında bulunan kamu gücü sayesinde, Alzheimer teşhisi konan babasına “sağlıklı” raporu alıp evini üstüne geçirdi!
Cumhurbaşkanı yerli aşının müjdesini veriyor. Sağlık Bakanı günden güne pandeminin kontrol altına alındığını anlatıyor. Benim aklımda ise bir doktorun görülmemiş “başarı” hikâyesi var.
İçimden geçiriyorum: Bir Türk doktor Alzheimer’ın çözümünü buldu, herhalde farkında değiller! Yoksa gerekeni yaparlardı!
“Nereden bilsinler” demeyin... Kendilerine mektuplar mı yazılmadı, dilekçeler mi gönderilmedi! Hepsini geçtim; Sağlık Bakanı, Covid açıklaması yaptığı binanın önünde bekleyen gözü yaşlı kadını beş dakika dinleseydi, her şeyi birinci ağızdan öğrenmiş olacaktı.
Kafanız mı karıştı? Durun her şeyi baştan anlatayım...
Bilinen adı Eyüp Gümüş, resmi kayıtlarda ise Eyyüp Gümüş. 2014 yılında Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı görevine getirildi. 2018 yılına kadar bu görevde kaldı. Sistem değiştiği için tabiri caizse “son müsteşar”dı. Müsteşarlık görevinin hemen ardından adının anıldığı ünlü bir hastanenin yönetim kurulu başkanlığı görevine geldi. Yani artık bir hastane patronu.
Gümüş, aslen Malatya Darendeli. 8 kardeşin ikincisi. “Allah’a şükür” derler ya, ailesi öyle varlıklı. Babası İsmet Gümüş Tahtakale’de hac malzemeleri satıyordu. Uzun yıllar yaptığı ticaret sayesinde helal yoldan birikim edinmişti. Biriktirdiğini de olduğu kadar gayrimenkule dönüştürmüştü. Nitekim, Müsteşar Eyüp Gümüş, babasının bir zamanlar satın aldığı, İstanbul’un pahalı sitelerinden birindeki evinde, 22 yıldır oturuyordu.
Gelgelelim...
Ailenin üstünde 10 yıl önce karabulutlar dolaşmaya başladı. Zira anne demans, baba Alzheimer olmuştu. Bakımı, tedavisi, yaşaması zor hastalıklardı. Baba kendisini, çocuklarını bile artık tanıyamıyordu.
Konumuz, Eyüp Gümüş’ün anne-babasına bakıp bakmadığı, ne kadar ilgilendiği değil. O aile içi özel hayat. Meselemiz Gümüş, bizzat müsteşarken yaşanan sıra dışı olaylar. Yargıya da yansıyan mesele, Türkiye’nin son döneminde olan bitenin özeti gibi.
Babaya Alzheimer raporları
Önümde kalın bir dosya duruyor. Yani her şeyin belgesi var.
Örneğin 12 Aralık 2013 tarihinde girip iki hafta kaldığı hastanenin doktor raporunu okuyorum. İsmet Gümüş’ün 4 yıldır yol bulmakta zorlandığı, evinin odalarını karıştırdığı, aynı soruları tekrar tekrar sorduğu yazıyor. 23 Aralık’ta kendisini muayene eden psikiyatr “orta-ileri demans mevcut” teşhisi koymuş.
28 Ocak 2014 tarihli raporu açıyorum. Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin doktorlarının teşhisleri var. Şöyle söylüyor: “Alzheimer hastalığında bunama”.
İki ay sonra, 31 Mart 2014 tarihinde aynı hastaneden verilen raporu inceliyorum. Şu yazıyor: “Alzheimer hastalığında bunama.”
22 Temmuz 2014 tarihinde Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin raporunda da aynı şey: “İleri derecede Alzheimer”. Raporun ayrıntılarında baba Gümüş’ün yol bile bulamadığı, sokakta kaybolduğu anlatılıyor.
Uzatmayayım...
2015 ve 2016 yılındaki raporlarda da baba Gümüş için hep Alzheimer teşhisinin konduğu yazıyor. Bulunduğu şehirden bile habersiz olduğu, hastaneye neden geldiğini bile bilmediği görülüyor.
Alzheimer’ı yendi, evini verdi
Gelgelelim, 2015 yılı eylül ayında baba Gümüş’ün kaderi bir anda değişiyor. Müsteşar Eyüp Gümüş, kardeşler arasında sırayla bakılan babası için bir karar alıyor. “Bundan sonra babama ben bakacağım” diyor. “Ne güzel insanın babasına bakması” diyorsanız, “erken davranmayın” derim.
Evdeki fotoğraflarını inceliyorum. Evin depo gibi kullanılan odasında kalan baba Gümüş’ün “hangi şartlarda” yaşadığına girmiyorum.
Konumuz şu ki baba İsmet Gümüş bir anda Alzheimer’ı yendi!
“Nasıl yani” diyeceksiniz!
Önümde Beyoğlu 13. Noterliği’nde 26 Ağustos 2016 tarihinde imzalanmış bir “bakım sözleşmesi” bulunuyor. Bir cuma günü imzalanan sözleşmenin bir tarafı baba İsmet Gümüş, öbür tarafı oğul Eyüp Gümüş. Bir anda aklı yerine gelen baba, oğluyla “ölünceye kadar bakım sözleşmesi” yapmaya karar vermiş.
Sözleşmede şu yazıyor: “Ben İsmet Gümüş, bakılacak kişi olarak bana ölünceye kadar bakması, ihtiyaçlarımı oturduğu evde yahut benim oturduğum ayrı bir evde karşılaması şartı ile bana ait olan ... adresindeki mesken üzerindeki bütün hak ve hisselerimin mülkiyetinin bana bakacak olan Eyyüp Gümüş isimli kişiye ait olmasını kabul ediyor, Eyyüp Gümüş isimli kişinin dilediği zaman ilgili tapu müdürlüğüne müracaat ederek söz konusu taşınmazı kendi adına kayıt ve tescil ettirmesini, tapu belgelerini almasını kabul ve beyan ediyorum.”
Sağlam raporu almış
Diyeceksiniz ki nasıl olur da Alzheimer hastası biri böyle kompleks bir karar verebilir? Zira Alzheimer biriyle, böyle bir sözleşme suç. Bir de ne görelim Sağlık Bakanı Müsteşarı Eyüp Gümüş, “iyi ilişkileri”nin olduğu bir hastaneden babası için aynı gün (26 Ağustos 2016) bir sağlık raporu almış. Raporda şu yazıyor: “Bugünkü haliyle fiili ve kavli tasarrufa ehil olduğunu bildirir hekim kanaat raporudur.”
Meğer yıllardır Alzheimer olan, yakın zamanda da raporu bulunan baba, bir sabah uyanmış. Kendisine bakmaya karar veren Sağlık Bakanlığı Müsteşarı oğlunun sayesinde bir anda iyileşmiş! Yetmemiş, o gün kendisine bakması karşılığında kıymetli evini oğluna vermiş! Tabii oğul Gümüş de babasının kararına “saygı duyarak” evi kısa sürede üstüne geçirmiş.
Birkaç kez daha babası için “normal” raporu alabilen ve kendisini mahkemede bunlarla savunan oğul Gümüş ne kadar dürüst? Baba Gümüş hakkında, Adli Tıp Kurumu’nun 23 Ekim 2019 tarihinde verdiği rapor, bu soruya yanıt veriyor: “Çoğunlukla gözlerinin kapalı olduğu, geviş getirme hareketi yaptığı ve zaman zaman el çırptığı, sorulan sorulara cevap vermediği veya uygunsuz cevaplar verdiği (örneğin doğum tarihi sorulduğunda ‘ben de fazla bilmem, bilirler, bilirler’ dediği, yaşı sorulduğunda ‘yok’ dediği, hangi ayda olduğumuz sorulduğunda ‘şuralarda’ dediği, mevsim sorulduğunda ‘biz karışmayız’ dediği, haftanın günleri sorulduğunda ‘fazla iş yapmayız, bilen var, bilmeyen de var’ dediği)...”
Alzheimer tedavisi bulundu mu?
Elbette buradan sonrası kardeşler arasında bir aile trajedisi içeriyor. Mahkemeye düşen olayda, ağır suçlamalar var. “Aile içi özel hayat” diyerek girmiyorum.
Beni ilgilendiren kısmı şu: Ortada iki ihtimal var. Ya eski Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, elinin altında bulunan kamu gücü sayesinde, Alzheimer teşhisi konan babasına “sağlıklı” raporu alıp evini üstüne geçirdi! Ya da evinde yaptığı “mükemmel” tedaviyle babasının Alzheimer hastalığını kısa sürede yendi!
Devletin en tepesine kadar iletilen şikâyetlerle büyüyen dosya Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın önüne kadar geldi. Sonunda Sağlık Bakanı, Eyüp Gümüş’le ilgili “soruşturma izni yoktur” yazısının altına imza attı. Bakan Koca, böylece ikinci ihtimale daha yakın olduğunu ortaya koymuş oldu!
Keşke yerli Covid aşısı kadar, Alzheimer tedavisinin nasıl bulunduğunu da tüm dünyaya anlatsak. Milyonlarca insanı bu elim hastalıktan kurtarsak. Eminim bunu açıklayan kişi, bir evden çok daha büyük servet kazanacaktır!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları