Brezilyalıların Nakşibendilerle imtihanı
Barış Terkoğlu: Görevdeyken Şeyh Nazım’ın sohbetine katılanlarla görüştüğünü söyleyen Ertürk, “Bu konuda benim yazdığım bazı raporlar da var” dedi. Mondial Bank, krizi saklamaya çalışsa da, Türk bankacılık sistemini tehdit eden bir problemle karşı karşıyayız.
Biz hiç akıllanmıyor muyuz? Mehmet Akif, “hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi” diye soruyor ya...
Acaba ısrarla ibret almıyor muyuz?
Hatırlayın, 30 yaşındaki şımarık Reza Zarrab için “Türk devletinin bir projesidir, bizim adamımızdır” diyorlardı. Zarrab, ABD’ye gidip itirafçı olmakla kalmadı, Halkbank’ı da krize soktu.
Batı yakasında değişen bir şey yok.
22 Nisan’da bu köşede Nakşibendilerin Kuzey Kıbrıs’taki bankası Mondial’e açılan dolandırıcılık davasını okumuştunuz. Brezilya’da ilaç ve kimya sektöründe tekel olan Cristalia şirketinin iştiraki olan Edgeworth’un 35 milyon doları bankada kalmıştı. Parasını hesabından çekemeyen şirket, banka ile mahkemelik olmuştu. Yetmemiş, Brezilya devleti ile iyi ilişkileri sayesinde Cristalia’nın durumu diplomatik alana da taşınmıştı. Öyle ki Brezilya’yı ziyaret edecek Cumhurbaşkanı Erdoğan için yaşananları anlatan bir dosya bile hazırlanmıştı. Meselenin Türkiye’yi ilgilendiren bir tarafı daha vardı. O da Kıbrıs’ın hukuki durumu nedeniyle Mondial Bank’ın VakıfBank’ta açtığı hesap üzerinden para transferi yapmasıydı.
Yazıdan sonra Nakşibendi Şeyhi Nazım Kıbrısi’nin oğlu Behaeddin Adil tarafından yönetilen Mondial Bank adına yöneticilerinden bir dizi açıklama geldi. Söz konusu davanın devam ettiği kabul edilirken bazı itirazları da vardı. Bunlardan en önemlisi “bankacılık işleminden dolayı diplomatik kriz çıkmamıştır” ifadesiydi.
‘VakıfBank izin verdi’
Gerçekten “çıkmadı mı” diye anlamanın bir yolu var. O da diplomasiye sormak.
Brezilya’nın Türkiye Büyükelçisi Eduardo Gradilone’ye ulaştım. Ve Mondial Bank krizinin kendilerine yansımasını sordum. Gradilone, Cristalia’nın kendileri için önemini şöyle anlattı: “Cristália/Edgeworth, Brezilya’da araştırma ve geliştirme çalışmalarına adanmış en büyük ilaç ve biyoteknolojik sanayi kompleksine sahip. Brezilya hükümeti için stratejik bir önceliğe sahip olan, Sağlık Bakanlığı aracılığıyla Halk Sağlığı Sistemine ilaç tedariki sağlanması alanında Brezilya Federal Hükümeti ile önemli bir ortaklık içerisinde.”
Merak ettiğim şeylerden biri, Brezilyalı şirketin parasının Kıbrıs’ta ne olduğuydu. Büyükelçi şöyle açıkladı: “Bahsi geçen bu fonlar, ilaç şirketinin Brezilya’daki araştırma ve üretim faaliyetlerini genişletme ve modernize etme planı dahilinde yeni bir ilaç fabrikasının (Biochimico) satın alınmasına yönelikti. Türkiye hükümeti gibi, Brezilya’nın amacı da vatandaşları için ilaç ithalatına bağımlılığı azaltmaktır. Cristália/ Edgeworth’un bu planı, Brezilya Sağlık Bakanlığı’nın güvenli, bilimsel ve teknolojik olarak gelişmiş ilaç tedarik etme ihtiyaçlarını karşılayacaktı.”
Brezilya Elçisi Gradilone, meselenin neden Türkiye’ye taşındığını, durumun bizi neden ilgilendirdiğini de tarif etti: “Türkiye devlet bankası olan VakıfBank’ın bu finansal faaliyete dahil olması nedeniyle Brezilya hükümeti, bu fonların yasal sahipleri olan Cristalia/Edgeworth lehine derhal serbest bırakılmasını Türk makamlarından en üst düzeyde talep etti. Ancak, bilgilendirildiğim kadarıyla, VakıfBank, yetkilendirilmeksizin ve hatta yasal sahipleri Cristália / Edgeworth’un onayı olmaksızın bu fonların başka fonlara aktarılmasına şaşırtıcı şekilde izin verdi.”
ABD’nin Halkbank’ı suçlamasını tartışırken bu kez Brezilya devleti, en yetkili ağızdan VakıfBank’ı eleştiriyordu.
Erdoğan için hazırlanan not
Peki söylediğim gibi olay diplomatik krize neden oldu mu?
Gradilone açıkladı: “Brezilya hükümeti, Ankara’daki Büyükelçiliği, Türkiye Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye Merkez Bankası vasıtasıyla ve Cristalia/Edgeworth temsilcileriyle birlikte, Kasım 2017’den bu yana meseleyi çözüme kavuşturmak adına çeşitli görüşmelerde bulundu. Öte yandan, Brezilya Dışişleri Bakanlığı, duyduğu endişeyi Brezilya’daki Türkiye Büyükelçisi’ne dile getirdi. Basın tarafından da belirtildiği üzere, bu konu Brezilya’nın sosyal ve sağlık politikaları ile o kadar ilgilidir ki, bu konu Başkanımızın, Başkan Erdoğan’la geçen yıl yapacağı ancak maalesef ertelenmek zorunda kalan ikili ziyaretteki görüşme başlıklarına dahil edilmişti.”
Mesele aktardığım gibiydi. Gradilone krizin sürdüğünü, halen Cristalia’nın parasının bloke edildiğini de ekledi.
Büyükelçi ile görüştükten sonra Edgeworth’un hukuk temsilciliğine merak ettiklerimi sordum. Anlattıklarımı teyid etmekle beraber, 1 Ağustos 2017 tarihinde Cenevre Richmond Otel’de yapılan toplantıdan da bahseden bir yanıt aldım. Anlattıklarına göre Bahaeddin Adil, Bensen Safa ve João Cunha Mondial Bank adına toplantıya katılmıştı. Bloke edilen paranın da verileceği söylenmişti. Ancak ertesi gün verilen sözler yine tutulmamıştı. Açıklamada dikkat çeken bir ayrıntı daha var: “Bu görüşmede Bahaeddin Bey (Şeyh Nazım Kıbrısi’nin oğlu) konunun kamuoyuna duyurulmaması konusunda- ki isteğini dile getirmiştir.”
Belli ki Mondial Bank, konunun basına düşmesini istemiyordu.
İstihbarat raporlarında Şeyh Nazım
Bir detay daha var...
Şeyh Nazım’ın oğlunun, yazımda geçen “MİT ve Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında ‘İngiliz ajanı’ olarak yer alan Şeyh Nazım” ifadesine de itirazı vardı. Bunun için 2000-2003 yılları arasında Londra Silahlı Kuvvetler ve Deniz Askeri Ataşeliği görevini yapan emekli Amiral Türker Ertürk’ü aradım. Ertürk, Şeyh Nazım için “MİT’in hazırladığı istihbarat raporlarında casus olduğu ve İngilizlere çalıştığı yönünde istihbarat vardı. Benim önümden geçti, gözümle gördüm” dedi. Ertürk, Şeyh Nazım’ın “Prens Charles aslında Müslüman” iddiasının da masum olmadığını düşünüyordu. Ona göre Şeyh Nazım, İslam dünyasında İngiliz devleti lehine sempati üretmek için bu yalanı söylemişti. Görevdeyken Şeyh Nazım’ın sohbetine katılanlarla görüştüğünü söyleyen Ertürk, “Bu konuda benim yazdığım bazı raporlar da var” dedi.
Mondial Bank, krizi saklamaya çalışsa da, Türk bankacılık sistemini tehdit eden bir problemle karşı karşıyayız. Nakşibendiliğe yaslanarak büyüyen banka,
VakıfBank gibi Türk bankalarını aracı olarak kullanarak faaliyet yürütüyor. Bu da Türk bankacılık sistemini Zarrab olayındaki gibi tartışılır hale getiriyor. Umarım tarikatların zenginleşmesinin bedelini yine ülkemiz ödemez.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları