Gülen’in örgütü, amirallere ne dedi?
Barış Terkoğlu; Diyeceksiniz ki Hizmet Vakfı’nın ne özelliği var? Size vakfın emekçilerinden birini söylersem anlarsınız: Fethullah Gülen.
Hadi, Tapu ve Kadastro Erzincan 24. Bölge Müdürlüğü’nün açıklama yapmasını anladım. Hadi, köy dernekleri de tamam. Ama görünce “onlara ne oluyor” dedim. Hizmet Vakfı’ndan söz ediyorum. Emekli amirallerin, Montrö Anlaşması’na sahip çıkan ve TSK’deki cüppeli-sarıklı görüntüyü eleştiren açıklamasına karşı, amirallere hakaret eden bir bildiri yayımladılar. “Darbe imasında bulunanlara dahi müsaade etmeyeceğiz” dediler.
Diyeceksiniz ki Hizmet Vakfı’nın ne özelliği var? Size vakfın emekçilerinden birini söylersem anlarsınız: Fethullah Gülen.
15 Temmuz darbesinin bir numarasının parmağı olduğu vakfın, hâlâ konuşuyor olması size de tuhaf gelmiyor mu? Hele gözaltına alınan emekli amirallerin, bizzat FETÖ tarafından 10 yıl önce tutuklanmış olması da buna eklenince, mesele daha da garipleşiyor.
SAİD NURSİ’NİN VÂRİSLERİ
Bu köşeyi okuyanlar artık yabancı değil. Nurcular, Said Nursi’nin risalelerine “kutsal kitap” muamelesi yapıyor. Öyle ki “dershane” dedikleri “evlerde” yaptıkları sohbetlerdeki “ders”lerin tek konusu risaleler.
Said Nursi daha yaşarken başlayan tartışma, o öldükten sonra daha da şiddetlendi. Nurculuğu kim temsil edecek, en önemlisi risaleleri kimler nasıl basacak? Said Nursi’nin takipçisi “Nurcu ağabeyler”, Risalelerin herhangi bir değişikliğe uğramadan, orijinal haliyle basılması taraftarıydı. Bunun için Nursi’nin sadık talebesi Zübeyir Gündüzalp, ortak bir otorite yaratılmasını öneriyordu.
Nurcular, Gündüzalp’in sözünü dinledi. Bir vakıf kurdular. Adı da Hizmet Vakfı oldu.
18 Aralık 1973 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, vakfın kuruluş kararında, “vakfedenler” listesi şöyle yer alıyor: M. Tahiri Mutlu, Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu, Bayram Yüksel, Ahmet Aytimur, M. Sait Özdemir.
Said Nursi’nin de vasiyetiydi. Ölmeden önce verdiği vekâlet şöyleydi:
“(...) Neşir ve muhafaza ve müdafaalarına ait her türlü haklarımı hususi hizmetkârlarım ve vârislerimden Tahiri, Sungur, Zübeyir, Ceylan, Hüsnü, Bayram ve talebelerimden Said Özdemir ve Ahmet Aytimur’a tevdi ediyorum. Ben öldükten sonra bana ait bütün Risale-i Nur kitablarının neşrine devam edeceklerdir.”
FETHULLAH GÜLEN’LE MUTABAKAT
Said Nursi’nin ardından Nurculuğu temsil eden vakıf bir karar aldı. Risaleler tek elden basılacaktı. Peki, bu nasıl oldu?
Hizmet Vakfı, “Nurcu” diye tanımladığı, meşru saydığı isimleri bir araya getirdi. Ortak bir mutabakat metni imzalandı. 10 maddelik metnin ikinci maddesi şöyleydi: “Bütün neşriyat Hizmet Vakfı namına resmi veya gayri resmi olmak üzere bir tek elden yapılacaktır”.
Risalelerin nasıl basılacağı, otoritenin kim olduğu, böylece netlik kazandı.
Peki, Hizmet Vakfı’nın o yıllarda hazırladığı bu metnin altında kimlerin imzası vardı dersiniz?
“Tahiri Mutlu, Hüsnü Bayramoğlu, Sait Özdemir, Ahmet Aytimur, Fethullah Gülen, Abdullah Yeğin, Gültekin Sarıgül, Rüşdü Tafral.”
Fark ettiniz mi? Fethullah Gülen işte bu metinle resmen Nurculuk otoritelerinin arasına katıldı. Hizmet Vakfı, Fethullah Gülen’i ve yapılanmasını kendi kanatları altına aldı. Nurculuk içinde kabul etti. Said Nursi’nin risalelerini basma yetkisi verdi. Nurculuk adına ihtilaflı konularda arkasında durdu.
Örnek mi? Önceki gün vefat eden Nurculuğun Yeni Asya kolunun lideri Mehmet Kutlular, o yıllarda yaşanan kırılmayı ölmeden önce şöyle anlatmıştı:
“(...) Fethullah Hoca’nın etrafında birtakım insanlar toplanmış, hocaya bazı makamlar izafe ediyorlardı. Kimisi ‘Hz. İsa’, kimisi ‘Mehdi’, kimisi de ‘Kahtani’ diyordu. (...) Biz sür’atle bunun üzerine gidilmesi lazım geldiğini, aksi takdirde parçalanmaya, bölünmeye gidileceğini ortaya koyduk. İstanbul’da, Hizmet Vakfı’nda, Fethullah Hoca’nın da bulunduğu bir toplantı düzenledik. Bütün arkadaşlar, ağabeyler vardı.”
Kutlular, Hizmet Vakfı’ndaki “ağabeyler”in Gülen’den yana tavır koyduğunu ve yollarının o gün ayrıldığını aynı konuşmada anlatıyordu.
ASKERLERİN ‘HİZMET’ FOTOĞRAFLARI
Üstelik...
Referandumlarda, seçimlerde ya da emekli amirallerin gözaltına alınmasında... Hizmet Vakfı bütün kritik meselelerde, Nurculuğun pusulasını, yaptığı açıklamalarla ortaya koydu. Örnek olsun, 12 Eylül darbesini de 81 Anayasası’nı da desteklediler.
Sadece bununla kalmadı. Said Nursi’nin vârislerinin kurduğu, Gülen eliyle büyüyen Hizmet Vakfı’nın, Gülen’le yoldaşlığı hiç bitmedi. Çocuklarını onun eline yetişsin diye verdiler. Bazı çocuklar Gülen’in “mahrem imamı” olarak karşımıza çıktı. Yetmedi, Hizmet Vakfı’nın ilk kurucularından Tahiri Mutlu, vakıftaki kendi vârisi olarak Gülen’i seçti. Gülen böylece Hizmet Vakfı’nın geleceğinde de yer buldu. Kısacası AKP-FETÖ kavgasına kadar, Hizmet Vakfı “Gülen’e Hizmet Vakfı” gibiydi. Kavga olmasa, Türkiye’de olsa, vakıf onun yuvası olacaktı.
12 Eylül darbesini desteklemiş, Gülen’i 50 yıl önce Nurculuk dairesinin içine almış, Gülen’in hep yanında olmuş o vakfın açıklamasını görünce taşlar yerli yerine oturdu. 10 yıl önce Gülen’in örgütünün hedefi olarak tutuklanan amiraller, yine Gülen’in örgütünün hedefinde. Aynı kişiler, aynı isimler, aynı senaryo sürüp gidiyor.
Ayasofya’da Genelkurmay Başkanı’nın fotoğraf çektirdiği “Hüsnü Ağabey”i hatırladınız mı? Hizmet Vakfı’nın resmi olarak bugün başkanı olan Hüsnü Bayramoğlu’ndan başkası değil. Sarıklı-cüppeli amiral fotoğraflarıyla gündeme gelen Kurdoğlu cemaatini artık biliyorsunuz. “Dershaneleri”nde Hizmet Vakfı’nın yayınevi Envar Neşriyat’ın eserlerini okutuyor.
Ayakkabı değişti, ayak değişti, taş ve toprak değişti. Yol değişmedi. Aynı menzile yürüyenlerin adımları sürüyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları