Halk TV burada Yeni Şafak nerede!
Barış Terkoğlu; Gelelim asıl meseleye: Sahi Yeni Şafak’ın bu iki profesörle ne derdi var? Neden onlarla uğraşıyor? Yazıdan sonra Yeni Şafak’ın hedef aldığı bilirkişilerden Turgay Coşgun’u aradım.
Aynı terazi seni başka, onu başka tartıyor. Sonra da dünyanın kirine sebep aranıyor.
Suat Toktaş 9 yıl, Seda Selek 9 yıl, Serhan Asker 9 yıl.
Barış Pehlivan 14 yıl, Kürşad Oğuz 14 yıl.
Etti mi size 55 yıl hapis!
Buna jet hızıyla ifadeye çağrılan ve 4 yıl istenen İmamoğlu’nu da ekleyin.
Etti mi 59 yıl hapis!
Yarın ilk duruşması yapılacak bilirkişi davasından söz ediyorum. Biliyorsunuz İmamoğlu, CHP’nin dosyalarına özel olarak atanmış bir bilirkişi olduğunu açıklamıştı. Bir saat sonra bilirkişinin adını söylemek bile yasaklandı. Onunla yapılmış soru-cevabın kaydını haber yapmak suç sayılmakla kalmadı, “yargı görevini yapanı etkileme” suçlaması eklenerek tam 59 yıllık hapis cezası üretildi. İBB başkanı bile bilirkişi eleştirisinden jet hızıyla ifadeye çağrıldı, hakkında iddianame yazıldı.
Böylece öğrendik: Demek ne bilirkişiyle ne de bilirkişi hakkında konuşulamazmış!
HEM ‘ÇETE’ HEM ‘RÜŞVETÇİ’ DEDİLER
Şimdi size bir çifte standart hikâyesi anlatacağım. Biliyorsunuz, Yeni Şafak da aynı bilirkişiyle ertesi gün röportaj yapmıştı. Bana sorarsanız, o da gazetecilikti.
Ancak anlatacağım olay o değil. Yine Yeni Şafak’tan. Ama bambaşka bir hikâye.
Şöyle söyleyeyim...
Yeni Şafak’ın adeta takıntıya dönüştürdüğü iki bilirkişi var: Prof. Dr. Turgay Coşgun ve Prof. Dr. Barış Sayın. İkisi de İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’nde hoca.
Yeni Şafak, ilgili ya da ilgisiz, ne zaman fırsat bulsa bu iki kişiye vuruyor.
Önce ilgili...
Yeni Şafak’tan aktarayım:
“Prof. Dr. Turgay Coşgun ve Prof. Dr. Barış Sayın’ın Kahramanmaraş depreminde 35 kişinin hayatını kaybettiği Ezgi Apartmanı davasının bilirkişilerinden olduğu, Coşgun ve Sayın’ın, apartmanda binayı taşıyan kolonun kesilmesinin depremde yıkıma yol açacak bir sorun yaratmadığı şeklinde rapor verdiği ortaya çıktı.”
Ezgi Apartmanı davasında alınan ikinci bilirkişi raporu tepkiye neden olmuş. Ancak raporu açıyorum. Altında beş kişinin imzası var. Yeni Şafak, özellikle bu iki ismi seçmiş.
Bu kadar değil.
Yeni Şafak’ın anasayfadaki başlığı şu: “Yargıda Bilirkişi Çetesi.”
Dahası...
Yeni Şafak, bu habere, rüşvetten yargılanan ve konuyla ilgisi olmayan bir başka bilirkişinin hikâyesini de eklemiş. Ancak haberdeki fotoğraflar Turgay Coşgun ve Barış Sayın’ın! Asıl meselenin deprem olmadığı anlaşılıyor.
MEĞER KİŞİSEL DAVASI VARMIŞ
Ertesi gün Yeni Şafak “Bilirkişi çetesinin Yeni marifeti” başlıklı bir haber daha yapmış. Haberden aynen aktarayım da Yeni Şafak’ın Türkiye’deki bilirkişilere nasıl baktığını anlayın:
“Türkiye’de, trafik kazaları, arazi, tapu, kira, sigorta davaları da dahil pek çok konuda başvurulan bilirkişi kurumunun, çeteleşmiş bilirkişilerin rüşvet, siyasi görüş ayrılığı ve dini inanç gibi nedenlerle yanlı rapor hazırlamaları yüzünden zarar gördüğü, raporların yüzde 80’inin yanlış, hatalı olduğu belirtildi.”
Evet, doğru tahmin ettiniz. Haberde yine Turgay Coşgun ve Barış Sayın’ın fotoğrafı var!
Sondakika, Gelelim asıl meseleye: Sahi Yeni Şafak’ın bu iki profesörle ne derdi var? Neden onlarla uğraşıyor?
Aslında haberlerde söz konusu bilirkişilerin Bakırköy’de de yanlış raporlar verdiği söylenerek asıl mesele ima ediliyor.
Ama ben açık yanıtını vereyim.
Meğer söz konusu iki bilirkişi Yeni Şafak’ın patronunun taraf olduğu iki ayrı dosyada bilirkişilik yapıyormuş. Meğer iki dosyada da aleyhlerine rapor yazmış. Yeni Şafak gazetesinin içerisinde yer aldığı bina ile ilgili olarak biri “kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi”, öbürü “haksız işgal tazminatı” davaları varmış. Biri Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, öbürü Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüyormuş.
Yeni Şafak’ın patronu, bilirkişileri, önce İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığı’na şikâyet etmiş. Ancak reddedilmiş. Sonra aleyhlerinde haberlere başlamış. Fotoğraflarını basmış, isimlerini yazmış, “çeteci” ve “rüşvetçi” ilan ederek itibar suikastı yapmış. Aslında tam da “yargıyı etkileme” denilen suça örnek olacak işi yapmış. Okurlarından da şahsi davasını gizlemiş.
Yazıdan sonra Yeni Şafak’ın hedef aldığı bilirkişilerden Turgay Coşgun’u aradım. Ancak konu yargıya taşındığı için konuşmayacağını söyledi. Umarım savcılık, Yeni Şafak’a da Halk TV’ye yaptığını yapmaz. Merak etmeyin, elbette yapmaz!
YARGININ BOZUK TARTISI
Sonuç olarak...
Türkiye’de yargının ve demokrasini halinin özeti. İBB başkanı da olsanız, Halk TV’de yayın yönetmeni de olsanız fark etmiyor. Muhalefete karşı açılmış davalara hep aynı bilirkişinin atanmasını eleştirirseniz hakkınızda sudan sebep yaratılıp gözaltı-tutuklama yapılır, jet hızıyla iddianame yazılır. Ancak iktidarın tarafındaysanız şahsi davalarınızda aleyhinize rapor yazan bilirkişinin fotoğrafını basabilir, adını yazabilir, onu “çete” ve “rüşvetçi” diye hedef gösterebilirsiniz. Hatta bu da yetmez, bilirkişilerin yüzde 80’inin namusuyla iş yapmadığını söyleyebilirsiniz. Sabah kapımı polis çalar mı diye korkmadan rahatça uyuyabilirsiniz.
Sadece bu örnek bile, başta yargı olmak üzere devletin kurumlarının, birilerinin elinde nasıl silaha dönüştüğünü gösteriyor. Umarım “Bu kadar da olmaz” diyen birileri vardır da yarın Halk TV Yayın Yönetmeni Suat Toktaş serbest bırakılır. Yargılanan gazeteci arkadaşlarımıza Yeni Şafak’a olduğu kadar olmasa da gazetecilik yapma hürriyeti tanınır.
Dünyanın adaleti terazileri düzelttiğinde uykularımızı kimse bölemeyecek.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları