İnci İnci intihalde birinci
Barış Terkoğlu; İktidar Boğaziçi’ni bitirmek için bir kayyum rektör getirdi. Her türlü baskının yanı sıra üniversite hocalarının doktora tezleri üzerinden özel çalışma yapıldı. Öyle ki Tuna Tuğcu’nun tezindeki toplam 8 cümle intihalden soruşturuldu.
Elinde sopa olanlar kural koyuyor. Çizdiklerini de en çok onlar bozuyor.
CHP lideri, cuma günü Boğaziçi Üniversitesi’ndeydi. Sebebi belli. Üniversitenin rektörü Naci İnci, “rektör”den önce “iktidarın adamı” namıyla anılıyor. Geldiği günden beri Boğaziçi’ni Boğaziçi yapan ne varsa onunla uğraşıyor. Yüzlerce soruşturma, görevden alma, personel sürgünleri, öğretim üyelerinin işine son verme, hocalara ceza soruşturmaları talep etme, mezunların ve emekli öğretim üyelerinin kampüslere girişini yasaklama, protestocuların yargılanıp cezalandırılması için çalışma yapma, mezunlar derneği gibi üniversite topluluklarını mekânlardan etme uygulamaları basına yansıdı. İnci’nin yumruğuyla yaklaşık 100 öğretim üyesi okuldan uzaklaştı. Yerine dışarıdan 80 hoca getirilip yetkiler onlara dağıtıldı. Yüzlerce öğrenci, kariyerine yurtdışı üniversitelerinde yön çizmeye başladı.
Kötümserlik ile iyimserlik birbiriyle yarışır. Naci İnci ne yaptıysa üniversitedeki itirazı ortadan kaldıramadı. Hocalar tam dört yıldır yağmur çamur demeden protesto nöbetlerine devam ediyor. Nitekim Özgür Özel’in katıldığı 971’incisiydi. Öğrenciler her fırsatta ses yükseltiyor, eylem yapıyor. Cem Say gibi kumpas davalar döneminde ses çıkaran hocalar ise mahkemelerde verdikleri hukuk mücadelesini, rektör uymasa da kazanıyor.
İNCİ’NİN SIR OLAN TEZİ
Bir detay daha var.
Hükümet medyasını takip edenler fark etmiştir. Boğaziçili hocalar hakkında bir itibarsızlaştırma kampanyası yapılıyor. Yeterlilikleri, tezleri, makaleleri sorgulanıyor. Prof. Cem Ersoy ve Prof. Lale Akarun’a yapılanlar örnek. Son olarak, yine kumpas davalarında oyun bozan raporlar veren Prof. Tuna Tuğcu’nun hedefte olduğunu gördüm. Hükümet medyasında Tuğcu’nun doktora tezinin intihal olduğu yazıyordu. Kaynak ise Fethullah Gülen’in resmi sitesinde halen övgüyle bahsedilen, ABD’de FETÖ okullarının kuruculuğunu yapmış Tamer Kahveci’ydi.
Bu itibarsızlaştırma ve intihal furyasını görünce merak ettim. Acaba Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci’nin doktora tezini gören ve bu perspektifle inceleyen oldu mu?
Şöyle anlatayım...
Naci İnci doktorasını 1992 yılında İngiltere’de Heriot-Watt Üniversitesi’nde fizik bölümünden almış. İnci, İngiltere’ye Marmara Üniversitesi’nden aldığı bursla gitmiş. Doktora tezinin üzerinden 32 yıl geçmiş ama İnci’nin tezine erişim kısıtı var. Elbette bu durum, daha önceki kayyum rektör Melih Bulu’nun tezinde intihal çıkmasından duyulan endişeyi akıllara getiriyor.
İnci, tezini, burs aldığı Marmara Üniversitesi’ne, iş başvurusu yaptığı Sabancı ve Boğaziçi üniversitelerine vermiş. Doğal olarak basılı arşivde duruyor. Bir kaynağım aracılığıyla, tezin 250 sayfa fotoğrafına ulaştım. İntihal üzerine çalışan akademisyenlerden de yardım istedim. Acaba İnci’nin tezinden ne çıkacaktı?
KAYNAKSIZ ALINTI BOLLUĞU
Tez, önce OCR okuyucu yazılımı aracılığıyla metne çevrildi. Metne çevirirken, İnci’nin lehine olacak şekilde fotoğraf ve formüller gibi bazı kısımlar incelemenin dışında kaldı.
Sonra akademide intihal tespiti yapmakta kullanılan iThenticate ve Turnitin gibi yazılımlara sokuldu. Elbette bilgisayar programının bulguları akademisyenlerce değerlendirildi.
Sonuç: İnci’nin tezinin alıntılarla bezenmiş olduğu ortaya çıktı!
Naci İnci’nin tezindeki intihal bulguları iki türlü. Bir kısmı kendi yayımlarından. Akademide buna kendinden intihal (self-plagiarism) deniyor. Aynı metin, hem makale hem de tez olarak iki kez kullanılmış oluyor. Usul olarak hatalı olsa da bu durum kimilerince hoş görülebiliyor.
İkincisi ise İnci’nin başkalarından yaptığı usulsüz alıntılar. Bu inceleme yapılırken hem Naci İnci’nin kendi yayımları hem de tezin yayınlandığı 1992’den sonra yapılmış yayınlar hariç tutuldu. İşte asıl ilginçlik burada çıktı. Hatırı sayılır miktarda başka yayımlardan alınmış içerik bulundu.
Çıktılardan örnek fotoğraflar yayımlayacağım. Renkli kısımlar, İnci’nin başka yayımlardan aldıklarını gösteriyor. Her renk başka bir yayını ifade ediyor. Birkaç kelimelik çakışmalar normal karşılanabilir. Ancak önemli olan renkli kısımlarda uzun ifadelerin olması. Bölge bölge renkli kısımlar incelemede oldukça yoğun olarak görülüyor. Bu da intihal olasılığını güçlendiriyor.
İNCİ’NİN ALDIĞI KAYNAK
Üstelik...
Bunların dışında Naci İnci’nin tezinde birçok resimde referans verilmiş olsa da resimler aynen kullanılmış ki bu da akademide bir tür intihal olarak kabul ediliyor.
Yazılımlar öyle gelişkin ki... İntihal olasılığı olan metinlerin kaynaklarını da veriyor. Buna göre en çok alıntının Stephen Robert Kidd’den olduğu göze çarpıyor. Bu kişi, Naci İnci ile aynı dönemde aynı laboratuvarda doktora yapmış ve İnci’den iki yıl sonra mezun olmuş. Naci İnci, Kidd’in kendi adıyla yaptığı yayımlardan uzun uzun alıntılar (kırmızı ve mor ile işaretli 1, 3 ve 27 numaralı yayımlar) yapmış. Yine 2 ve 6 numaralı yayımlardan da blok halinde alıntılar göze çarpıyor.
İnci’nin kendinden intihal durumunu içeren bir çalışma yapıldığında ise kimi 20 sayfa kimi 11 sayfalık rengarenk bloklar dikkat çekiyor.
Sonuç olarak...
İktidar Boğaziçi’ni bitirmek için bir kayyum rektör getirdi. Her türlü baskının yanı sıra üniversite hocalarının doktora tezleri üzerinden özel çalışma yapıldı. Öyle ki Tuna Tuğcu’nun tezindeki toplam 8 cümle intihalden soruşturuldu.
Gelgelelim...
Rektör kendi tezini sır gibi sakladı. Sonuçta tez ortaya çıkınca intihal avcısı rektörün intihal programlarına takıldığı anlaşıldı. Elbette bu konuda resmi kurumların nihai bir çalışma yapması gerekiyor. Kim bilir, belki Naci İnci’nin 8 ay sonra dolacak görev süresi bitmeden bu inceleme yapılır.
Bugün genelde kötümserdir. İnsan aklının eldeki sopadan güçlü olduğu iyimserliğini yarını düşünenler üretir.
Not: Önceki yazımda Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nın eşi A.K’nin, bir okuldaki müdür yardımcılığından Rekabet Kurumu’na uzman kadrosuyla atandığını yazmıştım. Yazımdan sonra başsavcılık kaynakları tarafıma ulaştı. A.K’nin Rekabet Kurumu’na atandığını teyit etmekle birlikte, yazıdaki bir detaya itiraz ediyorlardı. A.K’nin hiç hemşirelik yapmadığını, 2002’de Sağlık Eğitim Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü’nü bitirdikten sonra 2010 yılında ilk kez öğretmen kadrosuyla atandığını söylediler. Bunun ötesinde A.K’nin Rekabet Kurumu’ndaki kadrosunu sonrasında yaptığı lisans ve yüksek lisans eğitimiyle hak ettiğini savundular. Hem haberin doğruluğunu teyit eden hem de cevap hakkı sağlayan bu açıklamayı da aktarmış olayım.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları