Mahmut Efendi nasıl ölmedi
Barış Terkoğlu; İstihbarat ile Diyanet’in, din ile devletin, sembolik gecede yanyana olması tesadüf değil. Zira Türkiye, adı FETÖ ya da başka bir şey olsun, cemaat görünümlü oluşumların devletle ilişkisini yıllardır tartışıyor.
Cenaze kalkıyor. Toprak örtülüyor. Yine de istiyorsun ki toprak altındaki seni bırakmasın.
15 Temmuz gecesi... Hakan Fidan, eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile yemekteydi. Görmez’i, eşi Hatice Kübra Görmez aradı. “Mehmet darbe oluyor” dedi. Görmez MİT’te olmanın rahatlığıyla, “Bu işi en önce haber alacak bir yerdeyim” karşılığını verdi.
İstihbarat ile Diyanet’in, din ile devletin, sembolik gecede yanyana olması tesadüf değil. Zira Türkiye, adı FETÖ ya da başka bir şey olsun, cemaat görünümlü oluşumların devletle ilişkisini yıllardır tartışıyor.
Geçmişte istihbarat birimlerinin, tarikatları takip ettiği çalışmaları vardı. Gelgelelim, “yeni bakış açısıyla” güncellenmesi gerekiyordu.
Diyanet içinde bir rapor hazırlandı. İddia odur ki Diyanet içerisinde, durumdan rahatsız olan tarikatlar, raporu ortaya çıkararak kurumu zor durumda bırakmıştı.
Öyle ya, rapor aslında kamuoyu için hazırlanmamıştı.
Mehmet Görmez, raporla ilgili, “istihbarat” imasında bulundu: “Daha çok bir istihbarat dilini andırıyor. Bir ilmi rapor olarak ben görmedim.”
Görmez, mahiyetini de şöyle anlattı:
“Türkiye’deki bütün dini ve fikri hareketleri görmek için ve anlamak için hep bir çaba içerisinde oldum. Eğer o çabaları birileri toplayıp da rapora dönüştürmüşse, onu bilemem.”
Hem var hem yoktu. Hem Diyanet’in içindeki bir çalışmaydı hem devletin istihbari bakışını yansıtıyordu. İçinde gizli bilgiler olmasa da saklıydı.
Yine de raporun sızması sayesinde, bugünkü devlet aklının, tarikat ve cemaatler hakkındaki “gerçek fikri”ni öğrenmiş olduk.
CÜBBELİ’NİN ÜSTÜNE ÇARPI
Peki, İsmailağa hakkında o raporda ne yazıyor?
Aslında rapor, şu sözlerle sahipleniliyor:
“Cemaatin, dini görüş ve fetvaları, genellikle Diyanet ile uyum arz eder.”
Yine de İsmailağa’nın sarık, cüppe, çarşaf konusundaki katılığı raporun hedefindeydi:
“Hz. Peygamber’in sünnetini şekilciliğe indirgemek gibi bir imaj ortaya koymaktadır. Bu tür indirgemeci tercihler, Müslümanları ayrıştırma riski taşımakta; birlik, beraberlik ve kardeşliğini de olumsuz etkileyebilmektedir.”
Rapor, İsmailağa içinde çatışan grupların olduğu tespitini yaparak konuyu kapatıyordu.
Peki, taraf tutuyor mu?
Evet.
Hemen akabinde, “Cübbeli Ahmet” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’yü ele alıyor. Cübbeli’ye, dini ticarete alet etmekten, tekfirciliğe, uydurma hadis ve rivayetlere dayanmaktan hatta şirke kadar suçlamalarda bulunuyor.
Haliyle devlet içinde birilerinin Cübbeli’nin üstüne çarpı attığı anlaşılıyor.
Meselenin bamteli de burada. Yakın zamanda, cemaat içi kavgası, Yeni Şafak’la çatışmaya dönüşen Cübbeli, cenazede de açıkça dışlandı. Bu da elbette, cemaatin 37. şeyhinin, Erdoğan’ın da desteğiyle, Mahmut Efendi’nin vekili Hasan Kılıç olması sayesinde oldu.
CEMAATTEKİ ÜÇ VİDEO
Dün, cemaat içinde üç video dolaşımdaydı. Biri, her yerden kaldırılan, Cübbeli’nin yıllar önceki açıklamaları. Cübbeli, Mahmut Efendi’nin Hasan Kılıç’ın vekâleti hakkındaki fikrini değiştirdiğini söylüyordu. Yani Mahmut Efendi yerine Kılıç’ı bırakmamıştı.
İkincisi, bunu ispatlayan Mahmut Efendi’nin hastane görüntüsü. İsmail Saymaz’ın da yazısında bahsettiği videoda, Mahmut Efendi hasta yatağında, zorla da olsa, “yerine tayin ettiği birinin olmadığını” söylüyordu.
Üçüncü video ise yeni. Konuşan Cübbeli’ydi. Çözümü anlatıyordu. “Allah yolunda ölenlere ölü demeyin” sözünden hareketle, Mahmut Efendi’nin aslında ölü olmadığını anlatıyordu. Mahmut Efendi’nin hocası Ali Haydar Efendi’nin de öldükten sonra iki yıl cemaatini yönettiğini söylüyordu. Haliyle Mahmut Efendi de mezarından İsmailağa’yı yönetmeye devam edecekti. Hatta yaşarkenkinden daha iyi yönetecekti. Geçenlerde Cübbeli’nin rüyasına bile gelmişti.
Cemaatteki çatışmada bulunan çözüm bu...
Eğitimlerde, eskisi gibi rabıtalar, mezardaki Mahmut Efendi’ye yapılacak. Hem Cübbeli taraftarlarının hem Marifet Grubu’nun otoritesini sorguladığı Hasan Kılıç ise “rabıtasız şeyh” olarak “büyüklük” edecek.
İşin özünde, AKP’nin tercihi var. Seçime bir yıl kala, Milli Görüş kökenli dört ayrı siyasi parti muhalefette. Haliyle AKP, cemaatleri, özellikle de Milli Görüşçü İsmailağa’yı, sahipsiz bırakmak istemiyor. Kavgayı siyasetin bu kadar belirlemesinin nedeni de bu. Zira önümüzdeki seçim, İsmailağa’nın da diğer cemaatlerin de açıkça AKP’den yana tutum alması istenecek.
Ölüler konuşur mu? Elbette hayır. Aslında diriler sözlerini, itiraz edemeyen meçhullere söyletir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları