Ne kadar ‘Lozan’sız yaşarlarsa o kadar iyi!
Barış Terkoğlu; Hükümet medyasının kafası karışıktı. Ayasofya’nın yeniden cami olmasına dair mesajla aynı güne denk gelince mesele daha da karmaşıklaştı. Kimi manşetten Lozan’ı verdi. Kimi haber olarak bile görmemeyi seçti.
Sevginin duvarı olur mu? Uçağa binip de aşılır mı? Yalnızlık bir başkasıyla karıştırılır mı? Bir gece uyuyakaldığı bankta “öldü mü kaldı mı” diye uyandırılan arkadaşım, “şimdi anladım” diye okumuştu Can Yücel dizelerini:
“Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
Çöpçülerin elleriyle okşardım seni.”
Dün yandaş gazetelerde en merak ettiğim haber oydu. Aslında çok sıradan. Bir ülkenin cumhurbaşkanının ülkesinin kuruluşuna eşlik eden anlaşmayı kutlamasından daha doğal ne olabilir? Tabii ki Erdoğan’ın Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde verdiği mesajdan söz ediyorum. Yine de konu Türkiye olunca en olağan bile olağanüstü olabiliyor.
Hükümet medyasının kafası karışıktı. Ayasofya’nın yeniden cami olmasına dair mesajla aynı güne denk gelince mesele daha da karmaşıklaştı. Kimi manşetten Lozan’ı verdi. Kimi haber olarak bile görmemeyi seçti. Öte yandan Ayasofya havasını Lozan’dan daha çok sevenler, kendisini ana sayfasından belli etmişti.
‘KEŞKE YUNAN KAZANSAYDI’ DİYENLER
Tarih, yaşanmış olayları bilgiye dönüştürür. En zoru, yaşanmışın bitmemişliğinden kaynaklanır. Haliyle yıllar sonra bakan göz, geçmişin öznesi olur. Erdoğan’ın Lozan kararsızlığının özü aslında bu.
Erdoğan’ın “akıl hocası” Kadir Mısıroğlu’nun Lozan nefreti malum. “Mustafa Kemal’le zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin” vasiyeti olan Mısıroğlu’nun cenazesini AKP yönetimi kaldırmıştı. Mısıroğlu, hayatı boyunca Lozan’a karşı konuşmakla kalmadı. “Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi, ne hilafet yıkılırdı ne şeriat yıkılırdı” sözleriyle aklımıza kazınan Mısıroğlu, “Lozan Zafer mi Hezimet mi?” adlı iki ciltlik bir kitap da yazdı. Kitabını Atatürk ve Lozan karşıtı Trabzon vekili Ali Şükrü Bey’e ithaf eden Mısıroğlu’nun kitabının sunuşu şöyle:
“Lozan; muazzam bir imparatorluk mirasının han-ı yağmasıdır... Türkün şahsında İslamdan intikam alınarak, bütün bir İslam dünyasının başsız bırakılmasıdır!”
Erdoğan ve taraftarları yıllarca kitabı başucuna koydu, propagandasını yaptı. Kendi televizyonlarında ve gazetelerinde anlattı.
Erdoğan’ın konuşması da sık sık ondan esintiler taşıyordu...
Adalar Lozan’da verilmemişti, tarih bilgisi eksikti. Ama Erdoğan 29 Eylül 2016’da, muhtarlara yaptığı konuşmada, Lozan hakkındaki düşüncesini açıkça söyledi:
“Tarihte bize ne yaptılar. 1920’de bize Sevr’i gösterdiler. 1923’te bizi Lozan’a razı ettiler. Birileri de bize Lozan’ı zafer diye yurtturmaya çalıştı. Her şey ortada. Şöyle bağırsan duyulacak adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi.”
YUNANİSTAN’I DA İKNAYA ÇALIŞTI
22 Kasım 2016’da Polis Akademisi’nde yaptığı konuşmada üslubu biraz daha yumuşak ama eleştireldi:
“Lozan’daki tüm kazanımları elbette ki takdirle karşılıyoruz ama bu durum, misakımilli hedeflerimiz arasında olup da İstiklal Harbi’ni kazanarak yaklaştığımıza inandığımız ama Lozan ile feragat etmek zorunda kaldığımız bazı haklarımızı dile getirmemize mani değildir.”
Hep “neden verdik” diyerek Lozan’a karşı çıktığını sanmayın. Erdoğan, bir zaman Yunanistan’ı da Lozan’ı değiştirme konusunda ikna etmeye çalıştı. Hatta “sizin için de iyi olur” dilini kullandı. 7 Aralık 2017’de Yunan televizyonu Skai’ye konuşan Erdoğan, zeytin dalı mı elmaşekeri mi bilinmez, Yunan halkına şöyle seslendi:
“Lozan’ın da bir güncellenmeye ihtiyacı var. Güncelleme derken, A’dan Z’ye bir değerlendirmeye tabi tutulabilir. Yunanistan’ın da rahatsız olduğu bazı madde başlıkları olabilir. Bunlar oturulup konuşulur.”
ÜÇ BUÇUK YILDIR DOSYA YOK
27 Ocak 2018’de partisinin Kocaeli’ndeki toplantısında şunu söyledi:
“Şimdi Kılıçdaroğlu’na sorarsan Lozan’da kazandığımızı söyler. Ondan sonra da adaların faturasını AK Parti’ye kesmeye kalkar. Adaları siz verdiniz, siz. Sizin partinizin başında olanlar verdi. Şimdi tarihi dosyaları hazırlatıyorum ve o tarihi dosyaları, Lozan da dahil olmak üzere bunların önüne de milletime de bunları o belgelerle anlatacağız.”
Aradan üç buçuk yıl geçti. Ne dosya ne belge ortaya çıktı!
Arşiv karıştırıldığında Erdoğan’ın Lozan zikzakları sürüp gidiyor. Başbakan iken kimi zaman Lozan’ı unutan kimi zaman anarken İsmet İnönü’yü es geçen Erdoğan, cumhurbaşkanı olduktan sonra da karmaşa yaşandı. Erdoğan hem kuruluşuna Lozan’ın eşlik ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin başıydı hem de mensupları ve yöneticileri sık sık Lozan’a söven partinin başkanı. Bir şapkayı takıp Lozan’ı seven Erdoğan, öbür şapkasıyla Lozan’ı dövdü.
LOZAN’A GOL GİBİ AÇILIŞ
Geçen yıl iş daha da tuhaflaştı. Danıştay’ın kararıyla Ayasofya yeniden cami olurken, açılış namazı Lozan’ın yıldönümüyle aynı tarihe denk getirildi. Cumhur İttifakı hep birlikte Ayasofya’ya giderken, devletin zirvesi Lozan’ı kutlamayı unuttu. Ne Erdoğan ne de devletin kurumları Lozan’ın adını geçen yıl andı.
Üstelik...
AKP yandaşları, Ayasofya’nın açılışını Lozan’a karşı bir gol gibi kutladı. Örnek olsun, Yalova Üniversitesi’nin bir zamanlar adı FETÖ ile anılan ünlü hocası hissiyatlarını şöyle paylaştı:
“Sözde ülkenin fiziki bağımsızlığını düzenleyen; gizli maddeleriyle Müslüman Türk milletinin koca bir tarihi, dini ve kültürel müktesabatının ölüm fermanı olan Lozan Antlaşması’nın ilk gediğini açtık. Ayasofya’da kılınacak tarihi cuma namazının sembolik ve tarihi değeri büyüktür.”
YUNANİSTAN LOZAN’I HATIRLATTI
Derken Yunanistan “siz istediniz” diye düşünmüş olacak ki geçen yıl ağustos ayında, Türk okullarının faaliyetini durdurma politikasına sekiz okulu daha ekledi. Türk Dışişleri unuttuğu Lozan’ı bu vesileyle hatırladı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Yunanistan’ı, Lozan Barış Antlaşması hükümleriyle bağdaşmayan, azınlık mensubu çocukların eğitim haklarını çeşitli bahanelerle ihlal etme politikasına son vermeye ve bahse konu okulları yeniden açmaya davet ediyoruz” açıklaması yaptı.
Yetmedi, Yunanistan Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini Türkiye aleyhine artırınca, bu kez Devlet Bahçeli Lozan’ı hatırlattı: “Yunanistan, Lozan Antlaşması’nı çiğnemektedir. Yürürlükteki uluslararası antlaşmalar, bilhassa Doğu Ege Adaları’nın silahlandırılmasını yasaklamakta, yasal yükümlülükler getirmektedir.”
Böylece Lozan’ın bizi hem içeride hem dışarıda koruduğunu anımsadık.
Geçen yıl, sorarsanız “Ayasofya, Lozan’a karşı”ydı. “Lozan’a gedik” Ayasofya’da kutlanmıştı. Haliyle devlet erkânı Erdoğan’dan başlayarak Lozan’ı es geçmişti. Üstüne bir de Lozan’ı tamamlayan Montrö Antlaşması’nın eleştirisi eklenmişti. “Bundan sonra böyle gider mi” derken, Erdoğan Cumartesi günü hem Lozan’ı hem Ayasofya’yı kutladı. “Kahraman milletimizin her türlü imkânsızlığa, ihanete ve zorluğa rağmen zaferle taçlandırdığı istiklal mücadelesi, Lozan Barış Antlaşması ile uluslararası alanda da tasdik edilmiştir” dedi.
Haliyle “çoktan seçmeli gündem”e pek de alışık olmayanlar bir Lozan karmaşası yaşadı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi, medyanın Lozan’ı hangi sayfadan nasıl görmesi gerektiğine ilişkin bir genelge yayımlasa, belki de karmaşa sona ermiş olacaktı!
Sahici olunca kendimizi çöpçülerin elleriyle bile seviyoruz. Olmayınca bir gidiyor bir geliyoruz. “Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi” diyen Can Yücel’in unutturmadığı gibi: Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları