Süleyman Soylu’nun ezemeyeceği karınca
Barış Terkoğlu: Kuytulara ışık tutmasından hoşlanmadıklarını biliyorduk. Haliyle bugün Sincan Cezaevi’nde tutuklu olmasına şaşırmıyoruz.
Saatler süren ameliyattan çıkıyorsun. Sanki parmaklarının ucunda yürüyorlar. “Karıncalanıyor” diyorsun. Sahiden insan siniri ile karıncalar arasında bir benzerlik var. Karıncaların hafızası yok. Ama binlerden oluşan kolonilerinin var. Sinir hücreleri de geçen yıl ağrıyan dişini anımsamıyor. Ama koca bir sinir bulutu olan beyin çocukken düştüğün ağacı hatırlıyor. Hem uyarıları taşıyan sinirler hem iz bırakan karıncalar geçmişi bugüne getirmenin işçiliğini yapıyor.
Dün haber bültenlerinden şipşak geçen iki habere bakıyorum. Biri küçücük bir kıza tecavüz ederek ölümüne neden olan tutuklunun “kaçma şüphesi yok” diye tahliyesini haber veriyor. Öbürü İçişleri Bakanı’na hakaret eden birinin evine yapılan operasyonla gözaltına alınışını anlatıyor. Zavallı kız ile İçişleri Bakanı yazılı kanunlara göre eşit iki vatandaş. Ancak yaşanan iki olay, Türkiye’nin yurttaşların eşitliğinden kopup kendi menfaatlarını kutsal diye sunan zihniyetle geldiği noktayı özetliyor.
Haliyle aklıma OdaTV’nin tam bir kanunsuzlukla kapatılması geliyor. Barış Pehlivan’ın, Murat Ağırel’in, Hülya Kılınç’ın yargı aracı kılınarak rehin edilmesini hatırlıyorum. Tabii ki Müyesser Yıldız’ın Süleyman Soylu ile yaşadığı polemikten sonra başına gelenleri de.
Türkiye’de son yıllarda yaşananları düşünün. FETÖ’nün bürokrasiyi ele geçirdiği dönemlerde Müyesser Yıldız’ın haberleri bize bir karınca izi bırakıyordu. 15 Temmuz’a giden süreci onu takip ederek öngördük. Haberlerini, yazılarını, belgelerini birleştirip buna hafıza diyorduk.
Bakan biliyor muydu?
Kuytulara ışık tutmasından hoşlanmadıklarını biliyorduk. Haliyle bugün Sincan Cezaevi’nde tutuklu olmasına şaşırmıyoruz.
8 Haziran Pazartesi günü, sabaha karşı evinden gözaltına alınmıştı. Ne tesadüf, 3 gün önce 5 Haziran’da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya dava açmıştı. Gözaltı sanki cevabı oldu.
Nasıl bu noktaya geldi?
Soylu, 30 Nisan’da jandarmanın yaptığı operasyonları duyurup Kars’ta PKK’li yedi teröristin etkisiz hale geldiğini, Çemçe grubunun yok edildiğini söylemişti. 18 gün sonra ise haber merkezlerine son dakika olarak Kars’tan gelen şehit haberi düşmüştü. Müyesser Yıldız, şehit haberinin Çemçe bölgesinden geldiğini hatırlatıp “Anlaşılan o ki Bakan Soylu’nun dediği gibi ‘Çemçe grubu’ tamamen yok edilmemiş” dedi. Görevini yapıyordu, hafızayı zorluyor, iz bırakmaya devam ediyordu.
Ancak Soylu, PKK’ye yapamadığını Müyesser Yıldız’a yaptı. “Çemçe grubunun itlafına bir PKK bir sen üzülmüşsün” dedi, “Benim üzüntüm PKK seviciliğin değil” dedi, en ilginci “Devlet gömleği giymiş pespayelerle iş tutuyorsun” dedi.
Ankara’da devlet protokolünden fazla cenaze kaldıran Müyesser Yıldız elbette “PKK sevici” ifadesine dava açtı. Yalnız bir ayrıntı var: 9 yıl önce AKP’nin desteklediği dönemde FETÖ’nün kumpasıyla 16 ay hapiste kalan Yıldız, “devletten istemem” diyerek tazminat davası açmamıştı. Niyeti zengin olmak değildi. Onurunu korumaktı. Bugün, 0 liralık açılamadığı için Soylu’ya 1 TL’lik tazminat davası açtı.
Davanın dilekçesinin verilmesinden sonraki ilk iş gününde (cuma-pazartesi), polis sabaha karşı Müyesser Yıldız’ın evine gitti. Bakmadık köşe bucak bırakmadılar, bilgisayar mühendisi oğlunun bilgisayarlarına dahi el koydular.
Benim aklımda ise Yıldız gözaltına alınmadan önce Soylu’nun “Devlet gömleği giymiş pespayeler” sözleri kaldı. Tesadüf olabilir mi? Müyesser Yıldız’a önce casusluk suçlaması yöneltildiğini söylediler. Görevdeki bir astsubay Müyesser Yıldız’ı aramış, sözde bilgi vermişti. Tepkiler yükselince, casusluk suçlamasını çıkarıp bugün hâlâ yayında olan OdaTV’deki üç yazıyı delil gösterip “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri açıklama” iddiasıyla tutukladılar. Soylu, açık ki Müyesser Yıldız’ın başına gelecekleri önceden biliyordu.
1 liradan alındı
Sonrasını hiç konuşmadık...
Müyesser Yıldız’ın açtığı davada, Soylu’nun avukatının verdiği yanıt dilekçesini elime aldım. Dilekçe, Soylu’nun demokrasi anlayışını da sergiliyor. Diyor ki “toplumda tanınan biri, ağır eleştirilere katlanmalıdır, eleştiri zorunlu olarak sert olacaktır.” Ayrıca kendini savunan İçişleri Bakanı, “PKK sevici” demenin hakaret olmadığını da söylüyor! Demek ki kendisine “PKK sevici” denilse eleştiri diye düşünüp dava açmayacak!
Soylu’nun verdiği yanıtta dikkatimi çeken bir başka husus daha oldu; davanın 1 TL’lik açılmasına çok içerlemiş. 1 TL’lik manevi tazminat davası açılmasının kendisine bir hakaret olduğunu düşünüyor Soylu: “1 TL’lik tazminat talebiyle kötü niyetli bir mesaj verilmek istendiği hatta hakaret ve küçük düşürme kastı ile hareket edildiği açıkça ortadadır.”
Müyesser Yıldız, Süleyman Soylu’ya bir değer biçmiyor. Kendisinin onun parasının peşinde olmadığını gösteriyor. Ama bu bilgeliği anlamayan Bakan, insanı düşündürüyor: Süleyman Soylu’ya kaç liralık dava açılması hoşuna gider?
Fillere karşı karıncalar
Bir ayrıntı daha var...
Süleyman Soylu’nun mahkemeye gönderdiği dilekçenin altındaki imza dikkatimi çekti: Avukat Uğur Kızılca. Araştırınca fark ediyorum ki kendisi sadece avukat değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesi, aynı zamanda Yüksek Hakem Kurulu üyesi. Dilekçesinde Yıldız’ın davasının reddedilmesini, aynı zamanda Yıldız’a 1 TL’lik dava açtı diye ceza verilmesini istiyor.
Tarafları gözünüzün önüne getirin: Bir tarafta, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve onun avukatı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesi Uğur Kızılca. Karşısında ise Ankara Temsilcisi olduğu OdaTV zorbalıkla kapatılmış olan, Sincan’da bir hücrede bulunan Müyesser Yıldız. Mahkeme bu şartlar altında nasıl bağımsız kalacak? Cumhurbaşkanlığı rozetiyle yapılan avukat karşısında nasıl tarafsız olacak?
45 kiloluk Yıldız sanki bir karınca, devletin koltuklarında ise filler oturuyor. Karıncaları devletin çizmeleriyle ezmeye çalışıyor.
Masum değil...
Dünyanın büyük binalarını yapanlar; gücü, iktidarı ve parayı sembolleştirdiler. Empire State, Burj Halife ya da Shard gökdeleni... Yerden yüzlerce metre yükseğe ulaşan binaların en üstüne çıkmak, jet asansörlerle saniyeler alıyor. Ani basınç düşüşüyle kulaklar zayıflıyor, yükseklikten baş dönüyor. Tepeden baktığınızda aşağıdaki insanlar karınca gibi görünüyor.
Karıncalar ezilir ezilir de insanlığın hafızasını nasıl sileceksiniz?
Not: Hastalığımda, ameliyatımda, iyileşirken yarama merhem olan herkese desteği için teşekkür ederim.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları