Demirtaşsız DEM İmamoğlusuz CHP!
Barış Terkoğlu; Bu arada İstanbul Başsavcılığı’nın tepesinde yapılan değişikliği bu fotoğrafa ekleyelim. CHP-DEM davalarında daha önce siyasi cezalandırma yapan isim, belli ki bu süreci yönetecek irade yeniden adliyeye döndü.
Yaşandı bitti sanılır. Oysa insan, bugünkü eylemiyle geçmişi de değiştirir.
İmamoğlu, 29 Ekim’deki gövde gösterisiyle, "Erdoğan’a karşı ben" dedi. 30 Ekim sabahında yanıt Esenyurt operasyonuyla geldi.
Erdoğan, dün, konuya hiç girmeyebilir, "mesele yargıda" diyebilirdi. Hayır, öyle yapmadı. Televizyonlarda "süreç sabote ediliyor" yorumları yapılmasın diye, başından operasyona destek verdi.
Biliyorum, tutarsız görünüyor. Oysa hiç değil. Geçen hafta bu köşede Erdoğan’ın her havuç uzattığında öbür elinde sopa olan bir lider olduğunu anlatmıştım. Hatta Öcalan’ın özgürlüğünün konuşulmasının bedelinin başkalarının hapse girmesi olduğunu söylemiştim. Erdoğan da konuşmasıyla "yanlış anlamayın, süreç işte bu" dedi. Teşbihte hata olmaz, kurulan yeni masada Öcalan oturabilirken Demirtaş’ın olamayacağını, (teşekkür ettiği) Özgür Özel ile diyalog kurulurken İmamoğlu’nun tasfiye düğmesine basıldığını anlatmış oldu. Böylece Esenyurt üzerinden Türkiye’ye yön çizildiği görülmüş oldu.
MUTABAKAT ADAYI ÖZER
Aslen Vanlı olan Ahmet Özer, Kürt meselesi üzerine yıllardır çalışan, bir ayağı o cenahta olan bir profesör. Geçmişte SHP’de de HDP’de de siyaset şansını denedi. Radikal’de de Özgür Gündem’de de yazı yazdı. Esenyurt Belediye Başkanlığı öncesinde İBB’de Ekrem İmamoğlu’nun danışmanlığını yapıyordu.
Bunları şunun için anlatıyorum. İstanbul’da DEM ile CHP arasında Kent Uzlaşısı sağlandığında, nüfusu 57 ilden fazla olan Esenyurt en kritik ilçeydi. DEM Parti’nin oyu, kazananı tayin edecek şekilde yüzde 20’nin üzerindeydi. İki partiyle de diyaloğu olan Ahmet Özer, uzlaşma profiline uygundu. CHP, Ali Gökmen’i çekip Özer’i aday yapınca mutabakat sağlandı. Böylece Esenyurt hem kazanıldı hem de İstanbul’u kazandırdı.
Özer, aslında siyasetin koşullarını daha önce de okumaya çalışmıştı. 2015 yılında HDP’den adaylığını sağlayan da o dönemin "çözüm süreci"ydi. Aday olurken hükümetin başlattığı süreçten heyecanlandığını anlatmış, "Üniversitede bir milletvekilinden daha fazla maaş alıyorum. İki sekreterim var. Son model arabam var, yani rahatım yerinde. Aslında milletvekili olursam rahatımı bozacağım. Ama Türkiye’deki bu sorunların çözümü için rahatımı bozmam gerekiyorsa da bozarım" demişti. 2015’ten sonra çözüm masası darmadağın oldu. Haliyle Özer’i siyasete sokan zemin de kayboldu.
İMRALI’DA ADI NASIL GEÇTİ
Dün savcılığın açıklamasındaki detay özellikle dikkatimi çekti: "İmralı adasında yapılan görüşmede sözde demokratik özerklik projesinde görevlendirilmesinin uygun görülmesi…"
Aslında siz, o görüşmelerin tutanaklarını biliyorsunuz. Zira bu köşede kitap olarak basılan o tutanakları defalarca yazdım. Dünkü operasyondan sonra bir daha açtım.
Özer’in adı ilk kez 7 Haziran 2013’te geçiyordu. Tutanak, Öcalan ve HDP’li vekiller ile "güvenlik bürokrasisi"nden bir "yetkili"nin görüşme notlarıydı. Öcalan, "yetkili"yi işaret ederek, "Biz burada devlet üzerinden bir çalışma yapıyoruz, tabii çok açmayacağım, belli bir süre devlet üzerinden gidecek bu ilişki" ifadesini kullanıyordu. Öcalan, açılımın teorisini oluşturacak 25 kişilik bir liste hazırlanmasını istiyordu. HDP’lilerin önerdiği isimleri reddettikten sonra devam ediyordu: "Biraz derinlikli tartışma, fikir jimnastiği yapabileceğimiz kişiler olmalı. Farklı kesimlerden insanlar olabilir. Ermeniler, Aleviler, gayrimüslimler, anayasacılar vb. Ahmet Özer, Mesut Yeğen, Büşra Hoca (Ersanlı) da olabilir. Hani beni eleştiriyorlar ya, ‘Müslüman Türklerle anlaştı, bizi unuttu’ diyenlerin eleştirilerini boşa çıkaracak bir çalışma olacak. Devlet aklıyla sivil aklı buluşturmayı başarabilecek isimler olmalı. Şarlatanlık yapıp sabote edenlere cevap olacak."
Her şey "yetkili"nin önünde konuşuluyor. Özer’in adı "açılımı kamuoyuna anlatacak fikir adamları" arasında geçiyor.
Bu kadar değil…
11 Ocak 2014’te de Özer’in adı tutanaklara yansıyor. Yine masada "yetkili" var. Öyle ki… Görüşmenin başlangıcında Pervin Buldan "size vermemiz gereken mektuplar var, Halk Savunma Merkez Karargah Komutanlığı’nın bir mektubu, Heval Cemal gönderdi" deyince "yetkili" ayağa kalkıyor: "(Gelip elimizden aldı) Bunu Adalet Bakanlığı’na vermeniz gerekiyordu. Ama neyse. Toplantıdan sonra size veririm".
Bu garip atmosferde Özer’in adını İdris Baluken gündeme getiriyor: "Bazı bilim insanlarının demokratik özerklik projesine katkı sunma istekleri var". Öcalan "kim" diye sorunca Baluken yanıt veriyor: "Ahmet Özer var, Mersin Üniversitesi’nden. Akademiyadan bazı akademisyenlerin kendisine ulaştığı bilgisini bize aktardı."
Özer’in adı tutanaklarda iki ayrı yerde daha yer alıyor. Biri Öcalan’a Özer’in "Kürtler Cumhuriyete Neden İsyan Etti" kitabının verilmesi üzerine, Öcalan’ın "ilk kitabını okumuştum, bunu da okuyacağım" demesi sayesinde. İkincisi ise Öcalan’ın "Baskın Oran, Ahmet Özer ve Mesut Yeğen, üçünün tarih uzmanlığından faydalanmak istiyorum" temennisi nedeniyle. Yine masada "yetkili"nin olduğunu söylememe gerek yok. Nitekim Öcalan, cümlesinin devamında, "sizden önce devlet heyeti ile bir görüşme yaptım" derken, masadaki Sırrı Süreyya Önder "yaptığımız görüşmenin tutanaklarını Kandil'e gönderdik, Hükümet heyeti ve Hakan (Fidan) Bey ile görüşme gerçekleştirdik" diyor.
İMAMOĞLUSUZ CHP OPERASYONU
Kısacası…
Her şey ama her şey Erdoğan’ın "ben görevlendirdim" dediği güvenlik bürokrasisinin oturduğu masada 10-11 yıl önce yaşandı. Özer’in adı da "çözüm süreci"nde birikiminden faydalanacak isimler arasında geçti.
İşin ilginci…
Savcılığın açıklamasından anlaşılıyor ki Ahmet Özer o günden beri takip ediliyordu. Bu süreçte hocalık yapmış, üniversite yönetmiş, İBB’de danışman olmuştu. Dün CHP liderinin gösterdiği adli sicil kaydı temizdi. Ama 10 yılda arşivi biriktirilmişti. Ne zaman ki CHP-DEM diyaloğu ona siyasette kapı açtı, Esenyurt ve İstanbul muhalefet tarafından alındı. İşte o gün "yetkili"nin önündeki tutanaklar açıldı. "Çözümcü Ahmet", "Bölücü Ahmet" ilan edildi! Öcalan’a özgürlük kapısı açılırken, Öcalan’ın "adını verdiği" Özer gözaltına alındı.
Bu arada İstanbul Başsavcılığı’nın tepesinde yapılan değişikliği bu fotoğrafa ekleyelim. CHP-DEM davalarında daha önce siyasi cezalandırma yapan isim, belli ki bu süreci yönetecek irade yeniden adliyeye döndü.
Öyle anlaşılıyor ki dünkü operasyon herkesin "yanlış anlaşılma"sını düzeltti. İktidarın kurduğu masaya konan kartlar arasında Öcalan var ama Demirtaş yok. Sandalyelerde Özel’e yer var ama İmamoğlu’na yok. Mutabakat var ama şartlar yok.
Geçmişi değiştirmek isteyen kendine önce yeni bir gelecek yazsın.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları