loading
close
SON DAKİKALAR

Demokrasisiz seçim düzeninin ilanı

Barış Terkoğlu
Tarih: 20.03.2025
Kaynak: Barış Terkoğlu - Cumhuriyet

Barış Terkoğlu; Bu arada, İmamoğlu’nun adaylığı belirdiğinde, 27 Ocak’ta, MHP lideri Bahçeli’nin İmamoğlu’na yaptığı “Bütün yüklerinden kurtularak sade bir vatandaşa dönüş” teklifinin niyeti de şimdi daha iyi anlaşıldı.

Marquez, kült romanı Kırmızı Pazartesi’ye, “Santiago Nasar, onu öldürecekleri gün, psikoposun geleceği gemiyi karşılamak için sabah saat 05.30’da kalkmıştı” cümlesiyle adım atıyor. Böylece Nasar dahil herkes, cinayeti beklemeye başlıyor.

Çoğu zaman seçim ile demokrasi eşitleniyor. Oysa demokrasi seçimden daha fazla bir şeydir. Örgütlenme hürriyeti yoksa konuşmak serbest değilse propaganda ya da toplanma hakkı ortadan kaldırılıyorsa demokrasi askıda, seçim göstermeliktir.

Türkiye dün sabaha operasyonla uyandı, demeyeyim. Eksik olur. Zira gelmekte olanı herkes görüyordu. Televizyonlarda soruşturmalar detaylarıyla anlatılıyor, şüphelilerin isimleri ifşa ediliyor, hatta alacakları cezalar bile hesaplanıyordu. Gece yatarken beklenen sabah oldu sadece.

10 Mart’ta bu köşede İmamoğlu’nun en uzun ‘mart’ı” başlığını attım. Astroloji değil, tarih. Zira Erdoğan tekrar cumhurbaşkanı olmak istiyor. Karşısında anayasa, kötü ekonomi, her felakette görünen yönetme beceriksizliği, yorgunluk ve yıpranmışlık var.

Bütün bunlara rağmen kabul edelim...

Etkili politika üretemeyen, ciddiye alınır bir kitle eylemi yapamayan, iktidarı seçime zorlayamayan muhalefet; iktidarın varoluşunun en büyük gerekçesi.

Bu tablo içinde muhalefet, güçlü politik stratejisi sayesinde değil... Aksine, politikasızlığın sıkışmışlığı nedeniyle aday ilanına karar verdi. Cumhurbaşkanı adayı çıkarmanın erken seçimi tetikleyeceği tek hamleli bir oyun oynamaya kendisini mecbur hissetti, güçlü görünen kartını masaya koydu.

HEYBEDE BEKLEYEN ÜÇ TURP

Karşılıklı iki aracın birbirinin üzerine son sürat geldiği filmler var ya... Mart hesaplaşması böyle başladı. Erdoğan’ın altında yargısıyla polisiyle medyasıyla koca bir kamyon vardı. Bu çarpışmanın hasar vericisi haliyle o olacaktı.

Mart ayına geldiğinde Erdoğan’ın elinde İmamoğlu’na karşı beş turp vardı:

Birincisi; İmamoğlu’nun yerel mahkemede ceza aldığı, istinafı bekleyen, siyasi yasak vaat eden “ahmak davası”. Daha zamanı var görünüyordu.

İkincisi, bilirkişiyi etkileme ya da başsavcıyı hedef gösterme gibi münferit dosyalar. Uzun vadeli bir yargı serüvenini işaret ediyordu.

İşte Erdoğan’ın “heybede” dediği, çok daha çabuk sonuç verecek kalan üç turp, bu nedenle “uzun mart”ta çıkarıldı: Diploma incelemesi, “İmamoğlu suç örgütü” soruşturması, kent uzlaşısı dosyası.

Her üç soruşturma da günlerce kamuoyunun önünde konuşuldu. İktidara yakın sosyal medya hesapları “Bugün mü yarın mı” mesajlarıyla gelmekte olanı haber verdi. Öyle ki... Şüphelilerin mallarına günler önce tedbir kondu. Yurtdışı çıkış yasakları haberleri geldi. İmamoğlu bile meydanlarda “Operasyon geliyor” dedi. Artık herkes evinde “Kırmızı Çarşamba”yı beklemeye başladı.

İKİ DOSYANIN İKİ HEDEFİ

Peki neden gecikti? Heybedeki üç turp içinde öncelik tartışmasız diplomadaydı. Zira İmamoğlu’nun yatay geçişindeki hikâye, cumhurbaşkanı adaylığı için ön şart olan diplomanın elinden alınmasına zemin yaratıyordu. Dava süreçlerini beklemeden, uzun temyiz süreçlerine girmeden, tek bir yönetim kurulu kararıyla İmamoğlu adaylıktan alıkonabiliyordu. Kamuoyu da buna hazırlanmıştı. Öyle anlaşılıyor ki bürokrasinin imza atma isteksizliği bu işin gecikmesine neden oldu. Ancak salı akşamı işlem tamamlanarak İmamoğlu diplomasız - muhalefet adaysız kılındı.

“Gecikmiş salı”yı işte bu yüzden “erken çarşamba” takip etti. Çarşamba sabahı, sanıklarının bile elde valiz beklediği iki dosya birden gözaltı operasyonlarıyla piyasaya çıktı.

Bu iki dosyanın iki ayrı amacı var.

Savcılığın adını “İmamoğlu suç örgütü” olarak koyduğu dosya; İmamoğlu’nun Beylikdüzü’nden itibaren biriktirdiği kadroları, organizasyonu, ekonomiyi ve propaganda gücünü hedef alıyor. Bu dosya ile hem İmamoğlu hem de İmamoğluculuk, siyasetten, yargı marifetiyle tasfiye edilmeye çalışılıyor.

“Kent uzlaşısı” dosyası ise birden fazla işe yarıyor: DEM-CHP ittifakının suç ilan edilmesi, yeni çözüm sürecinde DEM’in muhalefetle arasına bariyer örülmesi, DEM’in yüzünü İmralı’ya çevirip Batı’da muhalefete seçim kazandırma ihtimalini terk etmesi akla DEM adına ilk gelenler elbette. Ama çok daha kritik bir hedef var: Bir başkana terör soruşturması açılması kayyum atamaya yetiyor. İlk dört dosyayla kalsaydı, İmamoğlu tutuklansa dahi belediyeye CHP’den bir vekil atanacaktı. İmamoğlu’nun “terör şüphelisi” yapılması İstanbul’a kayyum atanmasının kapısını açtı. Böylece önümüzdeki dönemin siyasal planlamasında iktidara, İstanbul’u muhalefetin elinden alma imkânı yaratıldı.

Bu arada, İmamoğlu’nun adaylığı belirdiğinde, 27 Ocak’ta, MHP lideri Bahçeli’nin İmamoğlu’na yaptığı “Bütün yüklerinden kurtularak sade bir vatandaşa dönüş” teklifinin niyeti de şimdi daha iyi anlaşıldı.

ŞİMDİ MUHALEFET NE YAPACAK

Türkiye, failin ve mağdurun aynı anda sonucu bildiği mart ayının sonuna gelmeden, “demokrasisiz seçim düzeni”ni ilan etti. Herkes iktidarın bundan sonra da ne yapacağını biliyor: Belediye operasyonlarının yeni dalgaları, gazeteci arkadaşımız İsmail Saymaz’ın atıldığı Gezi torbasına ağzını açan her muhalifin atılması, en önemlisi bu yangının “kurultay soruşturması” ile CHP Genel Merkezi’ne sıçratılarak “ana muhalefet kaosu”nun başlatılması...

Bilinmeyen ise muhalefetin ne yapacağı!

Bir süredir iç kavgalarına gömülmüş, paralı trollerden yönlendirilmiş medyaya kadar çeşitli araçlarla birbirini masa altından tekmeleyen, politika yerine aday üretmeye odaklanmış, toplumsal güçleri yerinden kıpırdatamayan muhalefet; şerden kuvvet mi üretecek? Yoksa üstüne esen fırtınaya kapılarak erkenden kaybeden olmayı mı kabullenecek?

Tarih, onu izleyenlerin varlığını asla kabul etmediği ancak müdahale edenlerin yazdığı bir kader gibidir.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları