loading
close
SON DAKİKALAR

İmamoğlu’nun en uzun ‘mart’ı

Barış Terkoğlu
Tarih: 10.03.2025
Kaynak: Barış Terkoğlu - Cumhuriyet

Barış Terkoğlu; Siyasetin en uzun Mart’ı bir tahterevalli gibi geçecek. Nevruz’a doğru doğusundaki tansiyon “süreç” ile düşerken, en Batısı’nda "adaylık süreci"yle belki de gökte sönmeyen şimşekler çakacak.

Devran bir uzun tahterevalli. Bir ucu arşta bir ucu ferşte.

Medya, haftasonu aynı kelimelerle haberi veriyordu. Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı yürüyüşünde ilk adımı attığını anlatıyorlardı. Oysa, hani "havada bir başka koku var" derler ya… "Mert, mert ol mert" diye bağıran İmamoğlu’nun konuşmasından da kavganın adaylıktan fazlası olduğu anlaşılıyordu.

İşte o "fazla"yı anlamak için hem İmamoğlu’nun ekibini hem de İmamoğlu’nun işaret ettiği yargı kaynaklarını aradım.

Önce tabloyu çizelim…

Erdoğan, İmamoğlu’nun karşısına, beş koldan yargıyı koydu. Bir, "ahmak davası", ceza verilen dosya istinafta. İki, "münferit dosyalar", bilirkişiyi etkilemek ya da başsavcıyı hedef göstermek gibi, davaları henüz başlamadı. Üç, "diploma soruşturması", asıl kritik kararı İstanbul Üniversitesi verecek. Dört, "Kent Uzlaşısı dosyası", adım adım genişleyerek İBB’ye doğru yaklaşıyor. Beş, "yolsuzluk soruşturmaları", İmamoğlu’nun İzmir konuşmasında işaret ettiği gibi, süreç İBB’ye uzanmış durumda.

KAPIYA DAYANAN YARGI

Aslında hikaye, görünen köy durumundaydı. Birçok tecrübeli gazeteci, daha ilk adım atılırken, sürecin İmamoğlu’na uzanacağı öngörüsünde bulundu. Gelgelelim… İmamoğlu ve ekibi, aynı fikirde değildi. Kendilerinin hedef olmayacağını söylemekle kalmadılar. Öngörüde bulunan gazetecileri de eleştirdiler.

İşte çarşambadan itibaren bu bakış açısı değişmiş görünüyor. Hatırlayın, Çarşamba akşamı polis, savcılığın emriyle, İBB iştirakı olan Medya AŞ.ye gitmiş, bir bilgisayarı istemişti. Konunun, İBB’den ihale aldığı düşünülen 20 şirket olduğu anlaşılmıştı. Bununla kalmadı. Perşembe günü, İmamoğlu’na yakın çok sayıda isme mali tedbir kararı alındı. İşte bu iki olay, iktidar destekli yargının İmamoğlu’nun kapısına dayandığının kabulüne neden oldu. İmamoğlu, işte bu yüzden, İzmir’de, "biraz dertleşeceğim" diye başlayan o meydan okumayı yaptı.

Nitekim yargı kulisleri de İmamoğlu’nun algısını doğruluyor. İmamoğlu’na yakın çok sayıda ismin şirketlerine, banka hesaplarına, tapularına, araçlarına tedbir kararı alınmış. Bu isimler arasında İmamoğlu’na seçim kazandıran kampanyayı yapan Necati Özkan, İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş gibi isimler dışında, İmamoğlu’nun aile şirketinin genel müdürü Tuncay Yılmaz da var. İmamoğlu’nun "aralarında tanımadıklarım da var" dediği isimlerin önemli bölümü ise İBB iştiraklerinden ihale alan şirketlerin sahipleri. Haliyle, önce şirket evrakları ardından tedbir kararı önümüzdeki günlerde yapılacak operasyonun habercisi gibi.

SUÇ ÖRGÜTÜ YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR

Sondakika, Söz konusu kişilerden kamuoyunda en çok tanınlardan olan Necati Özkan’ı aradım. Tedbir kararını sordum. Özkan teyit etti:

"Cuma günü öğle yemeğindeydim, Beşiktaş Tapu Müdürlüğü’nden bana bir sms mesajı geldi. Mesajda ‘adınıza kayıtlı gayrimenkul üzerinde el koyma kararı şerhi tesisi işlemi yapılmaktadır” deniyordu. Ben mesajı bir tür dolandırıcılık zannettim. Yine de içime kurt düştü ve avukatıma gönderdim. Avukatım, Tapu Müdürlüğü’ne ve adliyeye iki avukat arkadaşını gönderdi. Sonuçta, Başsavcılığın yaptığı bir işlem olduğunu doğruladı. Ardından, bir arkadaşımın ikazıyla, banka hesabımdan, kontrol için, eşime 500-1000 lira para göndermeye çalıştım, yapamadım. Şahsi hesabım dondurulmuştu. Bankayı aradım, şubenin haberi bile yoktu. Sonrasında da Ankara Çankaya Tapu Müdürlüğü’nden benzeri bir mesaj geldi."

Özkan, haksızlığa uğradığı düşüncesindeydi:

"Ben profesyonel bir iletişimciyim. 42 yıldır çalışıyorum, piyasada tanınan muteber bir şirketim var. Ulusal veya uluslararası markalara iletişim kampanyaları yaptım. Mevcut hükümetin yönettiği çeşitli bakanlıkların, Merkez Bankası, Halk Bank gibi kuruluşların ya da kamu idarelerinin projelerinde uzun yıllar ihalelere girerek görev aldım. Örneğin Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü’nün ihalelerine katılarak yılda 5, 10, 15 milyon dolarlık bütçeler yönettim. Özetle; şirketim yıllarca kendi alanında Türkiye’nin en büyüklerinden biri oldu. Türkiye dışında da birçok projeyi yönettim. İletişim benim profesyonel işim, tutkum. Bugüne kadar 40’dan fazla ülkede konferanslar, dersler verdim. İBB’de ise ne bir görevim, ne bir sorumluluğum, ne de imza yetkim var. Dahası, yıllardır İBB veya iştiraklerinin ihalelerinden uzak duruyorum. Girsem hakkıyla alıp yapabileceğim işler olduğu halde bunu tercih ediyorum. Çünkü İBB benim için bir kar alanı değil. Ekrem Bey’in Türkiye için doğru bir lider alternatifi olduğuna inandığım için onu destekliyorum. Ekrem Bey’le ilk kez 2013 yılının sonbaharında tanıştık ve çalıştık. 2014’te Beylikdüzü’nü kazandıran kampanyasını yönettim. O tarihte ondaki ışığı gördüm. O günden beri bizzat Ekrem İmamoğlu’nun siyasal iletişim danışmanlığını yapıyorum. 

Avukatımın bana söylediği; bu bir soruşturma dosyası ve dosyada gizlilik kararı var. O nedenle konu nedir, suç isnadı nedir, benim hangi davranışımı hangi kanunun hangi maddesine aykırı bulmuşlar, bilmiyorum. Fakat belli ki Ekrem Bey’in merkezde olduğu bir yapı kurmaya çalışılıyor. Beni de orada göstermeye çalışıyorlar. Bir kez daha buradan Ekrem Bey’i oyun dışına atmak gibi bir çaba var. Ben kendimi biliyorum. Verilmeyecek bir hesabım yok. Yapılanların hukuken hiçbir dayanağı yok, tamamen gayrimeşru."

Özkan, tedbir koyulan mülkün çalışma ofisi olduğunu, ofisi İmamoğlu ile tanışmasından 8 yıl önce TOBB’dan satın aldığını, Ankara’da ise babasından miras kalan arsalarına tedbir konduğunu anlattı ve gelmekte olanı daha önceden gördüğünü de ekledi: 

"Son iki aydır, troller, gazeteci kılıklı tetikçiler; bana, şirketime hatta eşime yönelik saldırılar başlattıklarında konunun böyle bir yere evrileceğini biliyordum. Geçen ay, çeşitli projeler için iki kez yurtdışına gittim. Bunların olacağını bile bile döndüm. Çünkü verilmeyecek bir hesabım yok. Ben, bu ülkede hala hukuka güvenmek istiyorum. Çeşitli trollerin şikayetiyle harekete geçilmiş olsa bile hakikatın eninde sonunda ortaya çıkacağına inanıyorum. Son yıllardaki pek çok örnekten biliyoruz, çeken çektiğiyle kalıyor. Yarın öbür gün beni gözaltına alabilirler. Ben bir siyasetçi değilim, siyasi parti üyesi değilim. Ben profesyonel bir iletişimciyim. Teknik bir iş yapıyorum. Bu ülkede çalışan, üreten, vergisini veren insanlardan suç örgütü üretmeye çalışmak, adalet olamaz.”

İKİ OPERASYON BEKLENTİSİ

Tablonun ortaya koyduğu gibi; İmamoğlu tarafı, önümüzdeki günlerde iki ayrı koldan operasyon bekliyor. 4 gün önce yazılan, Kent Uzlaşısı iddianamesinin son cümleleri ilkinin konusunu işaret ediyor: "Terör örgütünün metropol illerde etkinliğini arttırma amacını haiz Kent Uzlaşısı faaliyetinin hayata geçmesi adına iştirakleri tespit edilecek diğer tüm şahısların deşifre edilmesi için soruşturmalarımız derinleştirilerek devam edecektir."

İkincisi ise bir suç örgütü organizasyonu. İktidarın destekli yargı, çeşitli şirketler ve ihaleler üzerinden İmamoğlu’nun merkezinde olduğu bir organizasyon tarif etmeye çalışacak. Halka halka İmamoğlu’na yaklaşarak Cumhurbaşkanlığı adaylığına darbe vuracak.

Öte yandan bazı kritik detaylar da var. Örneğin İmamoğlu’na yakın bazı isimler, savcılığa avukatsız davet edilmiş. Bu da bir tür gizli tanıklık teklifi ihtimalini doğuruyor. Nitekim çarşamba akşamı Medya AŞ’ye gelen polislerin, doğrudan bir bilgisayarı tarif edip istemeleri, belki de bu tanıkların olduğu yorumuna neden oluyor.

Şunu da ekleyeyim…

Rahatsızlık yalnızca muhalefette değil. İktidar içinde de”her gün soruşturma, her gün operasyon, nereye kadar” sorusunu soranlar var. Cadılardan astrologlara uzanan tuhaf yargı süreçlerini, iktidarın yaptırdığı anketlerde ekonomi ile başabaş giden adalet şikayetleri tamamlıyor. Yargı da kendi içinde görünür hizip savaşları yaşıyor. İmamoğlu’nun şansı belki de bunlar olacak. Çünkü yargı inandırıcılığını çoktan kaybetti. İşte bu yüzden iktidar içinde diploma operasyonunu öne alan bir kesim var. Tek bir üniversite kararıyla bütün amacın gerçekleştirilebileceğine inanıyorlar.

Siyasetin en uzun Mart’ı bir tahterevalli gibi geçecek. Nevruz’a doğru doğusundaki tansiyon “süreç” ile düşerken, en Batısı’nda "adaylık süreci"yle belki de gökte sönmeyen şimşekler çakacak.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları