Nedir bu Emevi Camisi takıntısı?
Barış Terkoğlu; Dün Mustafa Kemal sayesinde hepimizin olan Ayasofya’yı Erdoğan fethetmiş gibi yaparken yüzyıllardır kesintisiz namaz kılınan Emevi Camisi’nden Kudüs’e yeni savaşların perdesini açıyoruz.
Bin bir güçlükle diktiğin, suladığın, budadığın ağaç ilk meyvesini verdi. Yine de komşunun elması daha tatlı.
“Dün Ayasofya, bugün Emevi, yarın Aksa” yazan, “Bir güneş doğuyor” sloganlı afişlerin önünden geçiyorum. Emin miyiz, sahiden bir güneş mi doğuyor?
Cami, cem diyoruz. “Toplanma” anlamına geliyor. İnananlar toplanıp ibadet ediyor. Gelgelelim, din vicdandan çıkıp siyasetin ve ticaretin merkezine oturdukça biçim, özün yerine geçiyor. İnanç, cinnete dönüşüyor.
Kuran’da “cami” kelimesi geçmiyor. “Secde edilen yer” anlamında “mescit” deniliyor. İlk mabet Kâbe’den (Mescidi Haram) sonra sırasıyla Kuba, Nebevi, Kufe ve Basra mescitleri inşa edildi. Sıra Emevi Camisi’ne geldiğinde işin rengi değişti.
Zira peygamberin ölümünün ardından, 29 yıllık halifeler döneminden sonra, “ilk İslam hanedan devleti” Emeviler eliyle kuruldu. Sınıfsal bir yanı da var. Peygamberin de mensubu olduğu Haşimiler ne kadar manevi ise rakipleri Emeviler İslamın maddi nüfuzunu temsil ediyordu. Uzun yıllar İslama direnmiş, hatta peygambere karşı saldırıları yönetmiş bir kabilenin mensuplarıydı. Mekke’nin fethedildiği gün Müslüman oldular. Yönetme becerileri vardı. Daha önce İslam karşıtlığını yönetirken bu kez İslamı yönettiler. Aynı aileden oldukları Hz. Osman’ın ölümünden sonra Hz. Ali’ye başkaldırdılar. Hz. Ali’nin katlinden sonra, 661’de Muaviye liderliğinde devlet oldular.
İstişareyle belirlenen hilafeti, kılıçla aldılar. Babadan oğula geçen düzen kurdular. Diyanet Ansiklopedisi’nden aktarayım: “Halkın yönetiminde kitap ve sünnetin uygulanmasını sağlayan, Hz. Peygamber’in vekili sıfatıyla iş gören ve devletin menfaatleriyle şahsi ve ailevi menfaatlerini birbirinden ayıran ideal raşid halifelerin yerini dini ikinci plana atan, kuvvete dayanarak devleti hilafet-saltanat karışımı mutlak-teokratik-irsi bir monarşi ile idare eden halifeler aldı.”
ALGI DEĞİŞTİREN EMEVİ CAMİSİ
İşte Emevi Camisi’nin Bizans’tan ustalar getirilerek 12 bin işçinin emeğiyle yaptırılan inşaatına da bu dönüşüm renk verdi. Mescitlerdeki basitlik yerini ihtişama, mütevazılık lükse, sadelik servete, tutumluluk israfa dönüştü.
O ana kadar peygamberin bir hadisi öne çıkıyordu: “Üç cami dışında başka bir cami için yolculuğa çıkılmaz. Bu camiler Mescidi Haram, benim şu mescidim ve Mescidi Aksa.” O andan sonra, her biri hükümdarların gücünü simgeleyen “yolculuğa çıkılası” camiler birer birer inşa edildi.
Roma mabedi Jupiter’in yerine başlayan inşaat, Hz. Yahya Kilisesi’ni de dahil ederek genişledi. Emevi Camisi, ilk defa mihrab, hünkar mahfili, müezzinlik, abdestlik hatta umumi hela bulunan cami oldu. Kıymetli madenler, pahalı mermerler, gösterişli süslemelerle inşaatı için 400 sandık altın harcandı. Eskinin “secdedekini hurma dallarının gölgesiyle koruyan sade yapı” algısı kökten değişti. Bundan sonra hünkarların her camisi onu model aldı.
MESİH EMEVİ CAMİSİ'NE İNECEK
Sadece inşaat değil.
Emevi Camisi etrafında bir de inanç inşa edildi. İşte asıl mesele de o. Kıyametten sonra Emevi Camisi’nin kırk yıl daha ayakta kalacağından, Emevi Camisi’nde kılınan namazın 30 bin kat sevap olduğuna, Hz. Hızır’ın namazlarını burada kıldığına kadar çeşit çeşit rivayet var. Ama özellikle bir tanesi bizi ilgilendiriyor.
Rivayet edilen bir hadis şöyle: “Allah Meryem oğlu Mesih’i, gökten, iki boyalı elbise içinde Şam’ın doğusundaki Beyaz Minare’ye, elini iki meleğin kanatlarına koymuş bir halde indirecek.”
İkincisi de şöyle: “Mehdi zuhur ettiğinde Meryem oğlu İsa da nazil olacaktır. Saçlarından sular damlarken Mehdi ona diyecek ki: ‘Öne geç ve halka namaz kıldır.’ İsa ise diyecek ki: ‘Namaz senin için ikame olunmuştur.’ Böylece benim evlatlarımdan birinin arkasında namaz kılacak.”
Sarihliği tartışmalı hadislere atfedilen Mehdi-Mesih inancına göre İsa Mesih’in gökten yere ineceği, adı Muhammed olan Mehdi’ye "Namazı sen kıldır" diyeceği, sonra ordusuyla Kudüs’e yürüyerek Deccal’i yeneceği yer Emevi Camisi. Bu hikâyenin tamamlanması için, Şam’ın fethi sonrası, Emevi Camisi inşa edilirken, yapıya "beyaz minare" eklendi. Mesih’in inişi için yıllarca Cuma günleri Emevi Camisi’nde beyaz bir at bekletildi.
CENNET DEĞİL CİNNET SAVAŞLARI
Şimdi...
HTŞ’nin neden “Şam’ın fethi”, Ahmet eş Şara’nın neden Muhammed olduğunu, bizimkilerin neden “Emevi Camisi’nde namaz kılacağız” diye ısrar ettiğini anladınız mı?
Üstelik...
Pagan Jüpiter tapınağı, Hz. Yahya Kilisesi, Emevi Camisi... Mabetler yıkılıp yükselirken, inançlar birbirine hem karıştı hem yarıştı. Vaftizci Yahya’nın kafatasının burada bulunduğu rivayetinden kimi azizlerin mezarlarına kadar, Hıristiyanlık için Emevi Camisi’nin konumu kutsal sayıldı. İşte bu yüzden 2001’de II. Jean Paul gelerek Emevi Camisi’ne tarihi bir ziyaret yaptı. Siyonist Moşiyah’ın buraya ineceğine inanan kimi Musevilere göre “vaat edilmiş topraklar”ın tam merkezi de Emevi Camisi’nin olduğu bölge.
Said Nursi’nin “13. asrın minaresinin başında durmuşum” lafzında Nurcular mehdiyet imasını tartıştılar. Adnan Oktar gibi mehdi olduğuna inananlarsa Emevi Camisi’nde “o gün”ün çalışmasını yaptırdılar. Kimi vücudunda işaret aradı, kimi kendine Muhammed adı taktı. Hakkını teslim edeyim, Emevi Camisi hikâyelerine inanmadığını açıkça söyleyenlerden biri Kadir Mısıroğlu’ydu.
Sonuç olarak...
Toplanmanın yerine inşaatın, secdenin yerine şatafatın, inancın yerine iktidarın, imanın yerine hurafelerin, dinin siyasallaşması-ticarileşmesi sayesinde aldığı bu hikâyeyi anlatmamın bir nedeni var. IŞİD’den HTŞ’ye, Gazze’den Kudüs’e, bizim dincilerden Netanyahu’ya, Amerikan evanjelizminden Ortadoğu selefizmine kadar herkesin sahneye çıktığı bir din savaşları cinnetine sürükleniyoruz. Sırtımızdaki eller bizi komşu bahçelerin yeşil elmalarına ittirirken Misakı Milli’nin kendi emeğimizle büyümüş kızıl elmalarını tehlikeye atıyoruz. Dün Mustafa Kemal sayesinde hepimizin olan Ayasofya’yı Erdoğan fethetmiş gibi yaparken yüzyıllardır kesintisiz namaz kılınan Emevi Camisi’nden Kudüs’e yeni savaşların perdesini açıyoruz.
Ekşi, kızıl, sert... Emeğinle yarattığın elmadan varoluşunla daha barışık olanı var mı?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları