Torbacılar ve tetikçiler ittifakı kaybedecek!
Barış Terkoğlu; Devletin çeteleşmesinin sonucunun çetelerin devletleşmesi olduğunu yaşayarak öğrendik. Kurakta solmayan çiçekten, esarette yenilmeyen iradeden, güçle bükülmeyen bilekten de öğrendik: Torbacılar ve tetikçiler ittifakı kaybedecek!
Ankara’daki Sinan Ateş duruşmasını günlerdir konuşuyoruz. Tetikçiler ve torbadaşlarının, neredeyse “Mermilerimize kafa attı” şeklindeki örgütlenmiş savunmasını kâh utanarak kâh öfkeyle izliyoruz. Gülsuyu’nda solcuyu, Çukurambar’da ülkücüyü aynı elle vuranların, aslında milletin boğazını sıktığının farkındayız. Yargının üzerine çöken sisi de görüyoruz.
İşte tam da bu anda, bir başka mahkeme “Ankara’da hâkimler var” dedirten bir karara imza attı. 26 Haziran’da verilen karar, pazartesi günü tebliğ edildi.
Şöyle anlatayım...
Güray Belhan’ın hikâyesini bu köşede anlatmıştım. TSK’de 2019-2021 aralığındaki dört sınır ötesi operasyona da katılan tek albaydı. Orduda tarikatçılarla karşı karşıya gelmiş ve tasfiye edilmişti. Bunun da kitabını yazmış, yaşadıklarını anlatmıştı.
Beş ay önce bir başka nedenle bu köşede onun görüşlerini okudunuz. Hatırlayın, Irak’ta sınır ötesinde 12 askerimiz şehit olmuştu. Ben de Belhan’a “Neyi eksik yapıyoruz” diye sormuştum. O da askeri sırlara girmeden, değerlendirme yapmıştı. Ardından Halk TV’de “Gözde Şeker’le Söz Sende” programında konuğumuz oldu. Gazetedeki değerlendirmelerini ekrana da taşıdı.
Ardından...
1 Ocak günü, Belhan, kızıyla orduevine gittiğinde, “Askeri sosyal tesislere girişiniz yasaklandı” uyarısıyla kapıdan geri çevrildi. Bu köşede anlattıkları, televizyonda söyledikleri tepedekilerin hoşuna gitmemişti.
Öyle de kalmadı...
Askerlerin demeç vermesini toptan ortadan kaldırmak için bir yasa teklifi Meclis’e getirildi. Yasa, “beyanat veren, yazı yazan veya sair surette açıklamada bulunan” emekli askerlerin altı aydan üç yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngörüyordu. Anayasaya apaçık aykırı olan düzenleme, tepkiler üzerine şimdilik rafa kaldırıldı.
Ama...
ASKERİ DEĞİL COĞRAFİ!
Güray Belhan, konuyu mahkemeye taşıdı. “Emekli bir asker olarak verdiğim beyanat nedeniyle keyfi olarak cezalandırılıyorum” dedi. Bu kararın kaldırılmasını istedi.
Ankara 9. İdare Mahkemesi, Milli Savunma Bakanlığı ile Belhan arasındaki davada, tarafları dinledikten sonra geçen hafta Belhan’ın lehine karar verdi.
Bu kadar değil...
Kararı okuyorum. Mahkeme, “askerleri susturalım”cılara adeta ders vermiş:
“İfade özgürlüğü, insanın kendini ve başkalarını tanımlamada, anlamada ve algılamada, bu çerçevede başkalarıyla ilişkilerini belirlemede ihtiyaç duyduğu bir değerdir.”
Hem bu köşede yayımlanan yazıyı hem televizyondaki konuşmaların kaydını kararına koymuş.
Askerlerin konuşmasının engellenmesinin saçmalığını, söylediklerinin aslında ne kadar olağan olduğunu, yazı ve program üzerinden örnekleyerek anlatmış:
“Davacının emekli bir asker olduğu, verdiği beyanatın öncelikle kendi muvazzaf olduğu döneme ilişkin bir görev ya da görev yerine ilişkin bilgi belge içermediği, şöyle ki davacının Hakurk ve Amediye’nin farklı yer olduğunu söylemesi ya da yükseklik arttıkça kar yüksekliğinin artarak koşulların zorlaştığını söylemesinin genel coğrafya bilgisi mahiyetinde olduğu, üs bölgesi kurulacak yerlerin güvenliğinin aylar öncesinden alınmaya başlanılmasının da herhangi bir görev ya da görev yeri ile doğrudan ilintili olmadığı, genel askeri teamüllere ilişkin olduğu...”
‘ANKARA PAŞALARI’ KIZDIRDI
Bir detay daha var. O da “Ankara Paşaları”. Belhan’ın, bölgeye gitmeden bölge üzerine karar verenlere yönelik kullandığı “Ankara Paşaları” ifadesinden bakanlık meğer rahatsız olmuş. Mahkeme bu ifade için de şunu söylemiş:
“TSK’de liyakatin önemli olduğu, ‘Ankara Paşası’ olarak tabir edilen Amerika ve Avrupa’da bulunup Ankara’da görev yapan kişilerin oluştuğu, operasyonları yönetecek olan kişilerin sahaya gitmesi ve sahayı bilmesi gerektiği, Genelkurmay ve siyasetin buna özen göstermesi gerektiğine yönelik açıklamaların ise açıkça aşağılayıcı bir ifade olduğunun söylenilemeyeceği...”
Sonuç olarak mahkeme, “Bırakın askerler konuşsun” demiş!
Devletin üniforması öyle bir hale geldi ki... Üstüne giyen kendi mensubiyetinin kanunlarını uyguluyor. Kimi örgütü, kimi ideolojisi, kimi cemaati adına yetkisini başlarımıza vuruyor. Telefonlar dinleniyor, konumlar takip ediliyor, tetikçiler taşınıyor, torbacılar korunuyor, insanlar vuruluyor. Sonuçta suçlu; yazanlar, konuşanlar oluyor.
Devletin çeteleşmesinin sonucunun çetelerin devletleşmesi olduğunu yaşayarak öğrendik. Kurakta solmayan çiçekten, esarette yenilmeyen iradeden, güçle bükülmeyen bilekten de öğrendik: Torbacılar ve tetikçiler ittifakı kaybedecek!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları