Yasak kardeşim yasak!
Barış Terkoğlu; Yıllardır yok denilen, kurcalayana soruşturma açılan, yetmedi sürgünlere neden olan rapor devlet tarafından resmen kabul edilmiş.
Adalet haksızlığa uğramayana önemsiz görünür. Bu yüzden bazen öksüz bazen yetimdir.
Geçen hafta İsmail Saymaz’ın haberiydi. Altın Portakal’da sansürlenen “Kanun Hükmü” belgeselinin gösterimi, bu yıl da Antalya Valiliği tarafından yasaklanmıştı. Belgeselde KHK ile işinden edilen biri doktor biri öğretmen, iki solcu sendika üyesi konu ediliyordu.
Haberi okuduğum gün, CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’yla telefonda konuştum. Hayır, belgesel hakkında değil. Denizli’de yıllardır süren ve çifte standardı gösteren tartışmalı bir dosya hakkında.
Şöyle anlatayım...
Anadolu Sağlık-Sen isminde milliyetçi cenaha yakın bir sendika var. Sendika yönetimi, bir süredir Denizli Sağlık İl Müdürü B.Ö. ile sert bir mücadele veriyor. Nitekim ortaya serilen dosya, sendikanın il başkanı Ahmet Yılmaz sayesinde ortaya çıkmış.
Söylediğine göre 15 Temmuz sonrasında, il sağlık müdürü hakkında, içinde ciddi delillerin olduğu bir müfettiş raporu yazılarak Sağlık Bakanlığı’na teslim edilmiş. Söylediğine göre, Denizli’de etkili olan bir AKP’li siyasetçinin koruması altında olan B.Ö’nün dosyası sümen altı edilmiş.
Yılmaz, ısrarla var olduğunu iddia ettiği, numarasını ve tarihini verdiği raporun üstüne gitmiş. Devletin bütün kurumlarına dilekçe üstüne dilekçe vermiş.
Ne mi olmuş?
Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu, Ahmet Yılmaz hakkında soruşturma başlatmış. Dilekçe vermenin suç olmadığı tespitine rağmen, bakanlık tuhaf bir gerekçeyle sürgün kararı almış:
“Şikâyetleri birden fazla kuruma yaparak kurumları meşgul etmesinin ve konu ile ilgili yaptığı basın açıklamaları ile kurumlara olan güveni sarsmasının önüne geçilmesi, kurum yöneticilerinin yıpratılmasının önlenmesi amacıyla Ahmet Yılmaz’ın Denizli il emrinden alınarak başka bir il emrine atanmasının yapılmasının...”
Fakat...
Bu sürgün kararı uygulanmamış. Yılmaz’ın bu konuyla ilgili bir teorisi var. Söylediğine göre eğer bu karar uygulansa mahkemeye başvuracak, bu sefer sümenaltı edilen rapor mahkeme sürecinde açığa çıkacakmış. Bu yüzden sürgün kararı da bekletilmiş.
YILLAR SONRA KABUL EDİLDİ
Ancak bu sendika temsilcisini daha da hırslandırmış. Daha çetin bir mücadele başlamış. Bir sürü olay da buna ek olmuş.
Örneğin geçmişte AKP’li olan Denizli Kale Belediye Başkanı Erkan Hayla, B.Ö’nün yeniden görevlendirilmesi nedeniyle B.Ö. hakkında FETÖ iddialarında bulunarak AKP’den istifa etmiş. Yetmemiş, bu süreçte B.Ö’nün eşinin şehirdeki bir özel hastanenin ortağı olması sebebiyle de “nasıl denetleyecek” sorusu gündeme gelmiş. Bunlara B.Ö’nün mahkeme kararlarına rağmen sürgün ettiği, hatta birinin babasının bu sürgün sırasında tedavisinin aksaması nedeniyle öldüğü sağlık çalışanlarının şikâyetleri eklenmiş.
Sonuçta...
Sağlık bakanı değişmiş. Ahmet Yılmaz bu kez yeni sağlık bakanına hitaben durumu anlatan bir dilekçe yazmış. Geçenlerde aldığı yanıtın ardından o da şaşırmış: “Müfettişler tarafından düzenlenen dört raporun bakanlık makamından alınan onay akabinde gereği yapılmak üzere Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne, Denizli Valiliği’ne ve İçişleri Bakanlığı’na gönderildiği anlaşılmıştır.”
Yıllardır yok denilen, kurcalayana soruşturma açılan, yetmedi sürgünlere neden olan rapor devlet tarafından resmen kabul edilmiş.
SİYASETÇİNİN KANATLARI ALTINDA
Ahmet Yılmaz darbeden 8 yıl sonra haklı çıktığına mı yansın? Yoksa bugüne kadar raporların devlet görevlileri tarafından saklanmasına mı? Haliyle herkes “Peki şimdi ne olacak” diye soruyor. Zira AKP’li ünlü siyasetçinin gölgesi halen şehrin üzerinde dolaşıyor. İl sağlık müdürü B.Ö. ise belki de bu güvenden dolayı soruları yanıtsız bırakıyor.
Gülizar Biçer Karaca da söz konusu siyasetçinin olan bitene müdahale ettiğini doğruladı. Öyle ki il sağlık müdürü B.Ö. hakkında verdiği soru önergelerine, bu yüzden validen yanıt geldiğini, vali ile “Siz bu bürokratın avukatı mısınız” diye gerildiğini anlattı ve ekledi:
“Soruşturma dosyalarının içeriğini gereğini yerine getirmeyenler ve bu dosyaları sümen altı edenler yargı önünde hesap vermelidir. Bu dört raporun içeriği mutlaka kamuoyuyla paylaşılmalıdır.”
Kısacası...
Bir yanda işten atılan solcu bir öğretmen ve bir doktorun hikâyesini anlatan belgeseli yasaklayan devlet. Öbür yanda “Benim memurum” dediği bürokrat hakkındaki FETÖ iddialarını içeren müfettiş raporlarını sümen altı eden ve sonunda yaptığını kabul eden aynı devlet. Ortada bir çifte standardın olduğu açık değil mi?
Siz adaletin ne olduğunu kısa çöpe, kesik parmağa, susuz toprağa sorun. Emin olun anlatacak en az bir hikâyesi vardır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları