loading
close
SON DAKİKALAR

Zengin susar kurtulur da olan yine bize olur

Barış Terkoğlu
Tarih: 17.02.2025
Kaynak: Barış Terkoğlu - Cumhuriyet

Barış terkoğlu; TÜSİAD’ın hukuksuzluğa, liyakatsızlığa, denetimsizliğe dair söyledikleri doğru mu? Doğru! Öte yandan işin bu noktaya gelmesinde TÜSİAD’ın sorumluluğu yok mu?

Bir savcı üç hakimle dünyanın bütün suçlarını işleme hürriyeti de sizin olur.

TÜSİAD’ın hukuksuzluğa, liyakatsızlığa, denetimsizliğe dair söyledikleri doğru mu? Doğru! Öte yandan işin bu noktaya gelmesinde TÜSİAD’ın sorumluluğu yok mu? Elbette var. Gelgelelim, hiçbir şeyi tartışamadığımız bu kakafoninin sonu aynı olacak: Bir savcı ile TÜSİAD konuşacak!

Cuma günü TÜSİAD, sermayenin penceresinden sorunları sıralıyordu. En başa eğitim ve liyakatı koyuyordu. Benim elimde ise savcıların asla okumak istemeyeceği bir kitap vardı.

Şöyle anlatayım…

Mesut Özel, kamuda işe alımlarda, tayin ve terfilerde öne çıkan kayırmacılık üzerine doktora tezi yazmış. Daha sonra "Atan-a-mayanlar" adıyla (Nobel Yayınları) kitap olarak da basılmış.

Kitap, tarihsel ve sosyolojik arka planını içeriyor. Gelgelelim bununla kalmamış. Önce Ankara’daki dershanelerde kamuya giriş sınavlarına hazırlanan üniversite öğrencilerine gitmiş. Ancak beklemediği bir durumla karşılaşmış: "Kadrolara aday öğrencilerde gözlemlenen ve kendilerinin de ifade ettikleri, oldukça yoğun korku, endişe, güvensizlik ve umutsuzluk halidir." Kısacası "beni almazlar" diye korkan öğrencilerin çoğu bir doktora tezine dahi konu olmak istememiş. Az sayıda aday "evet" demiş.

Daha da ilginci, bazı dershaneler bu işe baştan izin vermemiş: "Dershane yöneticileri bahsedilen korku iklimi dolayısıyla öğrencilerini korumak adına görüşmelere izin vermemişlerdir."

Öte yandan araştırma, mülakatlara defalarca girip elenen ve kendisine başka bir iş bulup yeni bir hayat kuranlarla devam etmiş. Listeye baktım, konuşanlar arasında daha önce bu köşeye konu olmuş olayın bir benzeri, Hakimlik/Savcılık sınavında yazılı sınavda Türkiye üçüncüsü olup tam 3 kez mülakatta elenmiş bir kadın aday bile var.

MÜLAKATTA TELEVİZYON İZLİYORLAR

Sizi uzun tarihsel ve sosyal tezlerle sıkmayayım. Doğrudan süreci yaşayan farklı adayların anlattıklarından bölümler aktarayım:

- "(Mülakatta) Samsunluyum dedikten sonra, ‘iyi Samsun pidesi nerede yenir" diye sordu biri. Diğeri ‘pirinç nereden alınır’ diye sordu, diğeri ‘beni bir kere Samsun’da kandırıp Rus pirinci sattılar’ dedi."

-"Hukuk fakültesini birincilikle bitirdim. (…) Mülakatta alınacaklar mülakat öncesi doldurdukları güvenlik soruşturma formuyla kendi illerindeki parti teşkilatlarına soruluyormuş. Bizzat bana söyledi, bana referans olacak hakim."

-"Üyelerden birisi bana soru sordu. Diğer üyelerden ikisi arka çaprazımda bir yere dikkatlice bakıyorlardı. Sınavların kamera kaydına alınmadığını biliyordum ama acaba kayıt mı yapılıyor diye düşündüm. 2-3 dakika süren mülakat sınavım boyunca dönüp oraya bakamadım. Çıkarken baktığımda sesi kısılmış bir televizyon olduğunu ve o sırada reklamların oynadığını gördüm. Bari keşke bir flaş haber olsaydı da onu izliyor olsalardı diye düşündüm."

-"Biri arkasını dönmüştü. Komisyon başkanı ıslak mendille ayakkabısını siliyordu. Bir tanesi telefonla oynuyordu. İkisi sohbet ediyordu kendi aralarında. Üstüne üstlük bir buçuk iki dakika filan sürdü. Yani hakim alıyorsun, liyakat güya istiyorsun, bu yüzden komisyon kuruyorsun, ama adamı dinlemiyorsun, yüzüne bakmıyorsun. Eee ayan beyan ortada, daha önceden belli ben elenmişim daha girmeden."

KADINLARIN OTEL KAYDI

-"Mülakata üç bin kişi çağrılıyor. Ben on üçüncüyüm. Güvenlik soruşturmamda sıkıntı yok. Normal şartlarda bavulumu toplayıp hazırlanmam lazım. Ama 2647. olan arkadaşım girebildi ben giremedim. Mülakat aslında bunun önünü açıyor: İstemediğimizi nasıl dışarıda bırakırız, istediğimizi nasıl entegre ederiz."

-Gittik hamile bir genç kız vardı mülakata gelen. Üzerinde siyah bir elbise vardı. Oturduğunda dizlerinin üzerine çıktığı için görevli kadın memur ‘çok kısa duruyor bu, otururken biraz çekiştir’ dedi."

-"Kadınların özellikle otel kaydına bile bakıldığı söylendi bana. Herhangi bir otelde eğer evli olmadığı bir erkekle kalmışsa bir kadın aday… Bunu da yüksek bir hakimden duydum hani. Erkeklere bir şey olmuyor ama kadınlara yapılıyor diye. Eleniyor yani."

-"Bir arkadaşım vardı. O da benim gibi mülakattan geçemiyordu. Sonra bir evlilik yaptı, bir savcı beyle evlendi. Sonra girdiği mülakatı geçmişti mesela."

-"Referansın genelde kurum içinden olması gerekiyor. Yani Maliye Bakanlığı’na gireceksen Maliyeden bir referans gerekiyor. Adliye’ye gireceksen Adalet Bakanlığı’ndan geliyor. (…) Ön mülakata alıyorlar, sana referanslarını soruyorlar."

-"Asıl etkili olan hakimler Adalet Bakanlığı’ndaki tetkik hakimleri. Bir tane tanıdığım var, biz konuştuk. Bu adam, ‘ben komisyona mülakattan en az on gün önce, olabilecek adayların sunumunu yapıyorum’ dedi. ‘Tek tek diyorum, bu olur bu olmaz’ dedi."

-"Mülakat bittikten sonra, başkan bana ‘referansın yok mu senin’ dedi. Ben var dedim. İ.H.F. milletvekili. O da bana elindeki listeyi gösterdi. Referans kısmı var, benimki boş. Bana dedi ki: Seni beşe kadar bekleteceğim, git bir referans bul seni almak istiyorum. Milletvekilini aradım, bekledim. Başkanı aramamış kimse, elendim."

-"İlim Yayma işte… Okulda biliyorum, onlar hep grupça takılırdı. İşte o yurtta kalırlardı. Onlar grupça hakim oldu."

-"Benim girdiğim sınavda Afyon’dan 70’in üzerinde alan sadece bir kişi mülakatı geçti. Diğer beşi MHP torpili ile girdiler."

FETHULLAHÇILAR SİCİLİNİ TEMİZLİYOR

Herkes olayı öyle kanıksamış ki…

Çalışma için görüş veren dershane hocaları hangi derneklere üye olmanın olumlu referans sağladığını, hangi memlekette doğmanın talihsizlik olduğuna dair yorum yapıyor. Öğretmenler bile yazılı sınavda yüksek alanlara "şimdi referans bulmanız lazım" uyarısında bulunuyor. Sosyal medya kapatma tavsiyesinde bulunuyor.

Sadece AKP, dernekleri ve makbul tarikatları sanmayın…

Eskiden mülakata girmiş bir aday anlatıyor: "ilk mülakatlarıma 2003-2004’te girmiştim. (…) Danıştay’daki tetkik hakimi açıkça bana dedi ki, ‘cemaatle (Fethullahçılar) bir bağlantın var mı’, ‘yok’ dedim. ‘Yoksa geçmiş olsun, hiç ümitlenme’ demişti."

Devlet kadrolarının tamamı iktidarda da olsa muhalefet de kendi küçük liyakatsizlik düzenini kurmuş:

"En son Ç. Belediyesi’ne zabıta alımı oldu. Hepsinin içeride tanıdığı ve CHP’den siyasi bağlantısı vardı. Yapılan sınavda fakirin çocuğu daha yüksek puan aldığı halde, CHP’li olduğu halde alınmadı. Ama durumu çok iyi zengin CHP’li meclis üyesi ya da milletvekili kendi yeğenini zabıta yaptı."

Bir dershane hocası, bu ayan beyan duruma rağmen herkesin ne kadar korktuğunu şöyle anlatmış:

"Geçenlerde çok basit bir protesto eylemi (Kadro ve sınavlarda şeffaflık üzerine) yapılacaktı. İnanın çok yumuşak sloganlar olan afişleri tutacak bir öğrenci bile bulamadık. Protestoya katılan hoca sayısı öğrenciden çok çıktı."

Güvenlik soruşturmasından elenirim korkusu adayları dilsiz ediyor. Ailesinden, sosyal medyasından ya da geçmişte katıldığı bir eylemden kaybedebileceğini düşünenlerin çoğunun anlatımında benzer bir detay var:

"Bilfiil FETÖ ağabeyliği yapmış, neredeyse ana baba olarak onları bilmiş, tüm hayatı boyunca onların dershanelerine giden birisi şu an hakimlik yapıyor ve güvenlik soruşturmasından da geçiyor."

Yeter ki torpiliniz doğru adam olsun!

Elbirliğiyle işlenmiş koca suç konuşulmasın diye herkesi susturuyorlar. Mağdurların bile korkudan konuşamadığı düzende sıra TÜSİAD’a geldi. TÜSİAD’ın günahlarını ayrıca konuşalım ama asıl meselenin bizim dertlerimiz olduğunu unutmayalım.

Sözün gücü yalnız sopayı değil, suç düzeninin üzerine savcı cübbesi serenleri de yenecek.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları