Tarih:
23.10.2013
Fowles yaşasaydı
Mehveş Evin; Malumunuz, insan, kontrol edemediği ve anlamadığı şeylere 'savaş' açmakta pek usta...
İngiliz edebiyatçı John Fowles, doğayı kullanma ve kazanç elde etmek isteğimizin, doğayla ilişki kurmamıza engel olduğunu yazar:“Bu yüzden hiçbir zaman doğayı (dolayısıyla kendimizi) anlayamayacağız, saygı ise hiç duymayacağız...”
Fowles (1926-2005) daha ziyade “Fransız Teğmenin Karısı” romanıyla tanınır.
İlk basımı 33 yıl önce yapılan “The Three-Ağaç” adlı kitabı, 91 sayfadır.
Yazar, kişisel anekdotlar, tarih ve gözlemleriyle harmanladığı “Ağaç”ta, insanın doğayla ilişkisini, ağaç özelinde anlatır.
Dünyadaki pek çok eski medeniyette doğa, “başa çıkılması gereken” veya “kontrol edilmesi gereken” bir şeydir.
Malumunuz, insan, kontrol edemediği ve anlamadığı şeylere “savaş” açmakta pek usta...
Doğanın nesi vahşi?
Eski uygarlıkların, ormanda “karanlık güçler”in ve kötülüğün saklandığına dair inancı, Hıristiyanlık propagandasından da önce başladı...
Kilisenin, tanrılarını doğada tanımlayan dinlere karşı yürüttüğü kampanyayla insan, “ehlileşmemiş” dünyaya iyice sırtını çevirdi.
Bugün çok farkımız yok. Doğadan korkumuzu en iyi anlatan tanımlama, “vahşi” doğa... Neresi vahşi? Vahşetin alası, insanlık tarihinde!
Modern insan, birbirini öldürmekten, kötülük etmekten korkmuyor. Ama ıssız bir ormandan hala ödü kopuyor!
Doğaya bakışımızı asıl şekillendiren, 19. yüzyıldaki hızlı sanayileşme oldu.
Her yönüyle doğayı sömürme mantığı bugün doludizgin devam ediyor.
Ağaç için sokakta
Ne tuhaf, geçen iki yüzyılda yaşanan afetler, yokluklar, iklim krizi, sosyal dengesizlikler bizi hiç uslandırmadı.
Aksine, daha fazla, daha çok, daha ucuza mantığıyla önümüze geleni yıkıyoruz. Emiyoruz. Tüketiyoruz.
Buna da “medeniyet” diyoruz.
Yunanistan’dan Brezilya’ya insanlar, ekonomik sıkıntılar nedeniyle ayakta.
Paris’teyse sınırdışı edilen Kosovalı ve Ermeni öğrenci için liseliler sokağa döküldü.
Brezilya’da Amazon yerlileri yaşam alanları yok olmasın diye mücadele ediyor. Büyükşehirde sahiplenen az.
İstanbul ve Ankara’daki gösterilerse, ağaç için çıktı... Şehrin son kalan yeşilliği, ormanı, parkları uğruna...
Fowles, Paris Review’a verdiği bir röportajında şöyle demişti:
“Doğa sık sık gözlerimi yaşartır; insanlarsa pek ender...”
Fowles yaşasaydı, gözlerini yaşartacak bir toplumu görecekti.
DOĞA: SONSUZ ZENGİNLİK
- “Benim için insanla doğa arasındaki ilişki, insanla Tanrı, insanla insan arasındaki ilişkiden çok daha önemli ve gerçek. Sonsuz bir zenginlik. İnsan sıkar, kitaplar sıkar, ama doğa asla...” (John Fowles, Paris Review)
DOĞA: SONSUZ ZENGİNLİK
- “Benim için insanla doğa arasındaki ilişki, insanla Tanrı, insanla insan arasındaki ilişkiden çok daha önemli ve gerçek. Sonsuz bir zenginlik. İnsan sıkar, kitaplar sıkar, ama doğa asla...” (John Fowles, Paris Review)
- Fowles’ın kitabı Türkçeye “Ağaç ve Doğanın Doğası” başlığıyla çevrildi. (Afa Yayınları.)
YOL, MEDENİYETTİR...
- Tek başına yol, medeniyet demek değildir.
YOL, MEDENİYETTİR...
- Tek başına yol, medeniyet demek değildir.
- Çevreyi, kültürü, tarihi, insanı, suyu yok eden bir yol, medeniyet olamaz.
- İnşaat izni, hukuku, şeffaflığı olmayan ve halkın itirazını yok sayan “yol”, zaten yol değildir.
Mehveş Evin - Milliyet
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları