Tarih:
30.04.2013
Hostesin saçından sana ne, THY Genel Müdürü?
Mustafa Mutlu, 'Hiç kuşkunuz olmasın; yakında fes ve sarık var!'
“Türbanla üniversiteye gireceğiz” dediler, girdiler...“Tesettürlü doktor olacağız” dediler, oldular...
“Baş örtüsüyle avukatlık yapacağız” dediler, yaptılar...
“Kapanarak ders vereceğiz” dediler, verdiler...
Duydunuz mu bilmiyorum; İstanbul‘un Arnavutköy‘deki Mehmet Akif Ersoy Lisesi’nde derslere kara çarşafla bile girdiler... İlçe Milli Eğitim Müdürü olan zat da bu durumu fotoğrafla tespit eden öğrencileri ve öğretmenleri, “Kendinizi Silivri’de bulursunuz” diye tehdit etti...
Yetmedi, sakalla çıktılar öğrencilerinin karşısına...
Hiç kuşkunuz olmasın; yakında fes ve sarık var!
Tüm bunları yaparken, “Kimse kimsenin yaşam tarzına müdahale edemez. Vatandaşımızın yaşam biçimi, bizim teminatımız altında” diye nutuk attılar!
Saf ve hatta aptal bazı liboşlarımız da bunlara destek verdi:
“Kılık kıyafet dayatması insan haklarına aykırıdır!”
‘Topuz enseden!’
Mevzi kazandıkça hedef büyüttüler...
Artık istedikleri yere istedikleri gibi gitmek kesmiyor onları: Herkesi kendileri gibi olmaya zorluyorlar!
Türk Hava Yolları (THY) yönetimi yeni bir “yasaklar listesi” hazırlamış hostesler için:
Önümüzdeki günlerde yürürlüğe girecek yönetmelikte “kızıl kırmızı ve platin sarısı saç kullanılması” yasaklanacakmış öncelikle...
Sonra, “kırmızı ruj”a gelecekmiş sıra!
Saçlar da “üstten değil, arkadan topuz” yapılacakmış!
Nereden mi çıkmış bu dayatma?
Bazı yolcular şikâyet etmiş de oradan!
Solucanlar kaçtı!
On yıldır söylüyoruz; “Sorun türban sorunu değil, kapanmanın baskıya dönüşmesi sorunu” diye...
Biz yazdıkça liboş arkadaşlar bir kenara çekip, “Bırak istedikleri gibi kapansınlar abi... Bize ne? Kimse kimsenin yaşam tarzına müdahale edemez” diye ayar vermeye çalıştılar...
Böyle bir talebim olmamıştı aslında:
Sadece “türbanın siyasi simge”ye dönüştürülmesineydi tepkim!
Şimdi o liboş arkadaşları arıyorum, bulamıyorum!
Yanlarına gidip, “Ne oldu, hani kimse kimsenin yaşam tarzına müdahale edemezdi” diye sormak...
“Siz karınızın saç ya da ruj rengine karışabiliyor musunuz?” diye dalga geçmek...
“Saçlarını nasıl toplayacakları konusunda söz söylemeye cesaret edebilir misiniz?”i şamar gibi enselerine indirmek...
“Eğer karışamıyorsanız ve bu kadar densizleşemiyorsanız; o zaman bir ‘kamu kuruluşu’nun, namuslarıyla ve onurlarıyla çalışan kabin görevlilerine ‘yaşam tarzı’ dayatmasına neden tepkisiz kalıyorsunuz” diye haykırmak istiyorum.
Ama dedim ya, bulamıyorum hiçbirini...
Çünkü taşlarının altındaki yuvalarına sığındı liboş solucanlar!
Tutacak yer kalmadı!
Gelinen nokta açık sevgili okur:
“Bir-iki yetmez; üç-beş çocuk yapın...”
“Rakı yerine ayran için...”
“Kırmızı ruj sürüp, saçınızı kırmızıya sarıya boyatmayın...”
“Üstten değil, enseden topuz yapın...”
Ve tüm bunları yaparken, bunları sizden isteyenlerin “size yaşam tarzı dayatmadıkları” konusunda kendinizi bir şekilde kandırın!
Ey güzel ülkem seni hâlâ çok seviyorum...
Ama... O kadar çok örümcek üşüştü ki üstüne...
Tutacak yerini bulamıyorum!
Küfür!
Ankara Basın Savcılığı, PKK ile dinciler tarafından hazırlanan ve Atatürk‘e küfürler edilen sekiz videoya internet üzerinden erişimin engellenmesi için Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi‘ne başvurmuş...
Mahkeme tarihi bir karara imza atarak, başvuruyu reddetmiş!
Yani bu ülkede Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar on binlerce vatandaşı Facebook‘ta kendileri hakkında “olumsuz sözler” içeren mesajları paylaşan vatandaşları mahkemeye verip cezalandırabiliyor...
Ama... Ülkenin kurucusuna sövmek serbest!
“İleri demokrasi” dedikleri, bu olsa gerek...
GÜNÜN SORUSU
Başbakan dün çıkmış demiş ki, “Partimizin üye sayısı 8 milyon 300 bin...” Sorum kendisine:
CHP üyesi hatta yöneticisi olup da partinizde kaydı çıkan yüz binlerce kişi de bu sayıya dâhil mi?
Uyan Türkiye... (49)
Ergenekon tutuklusu Fatih Hilmioğlu, kanser... Ancak mahkeme bu hastalığın cezaevi koşullarında tedavi edilemeyeceğini umursamıyor ve tahliye kararını bir türlü vermiyor!
O tahliye edilmediği için, ölümcül uyku apnesi hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk de tedaviyi reddediyor. Ve ne acıdır ki; her insanın en temel hakkı olan “tedavi hakkı”nın engellenmesi, devleti yönetenlerin umurunda bile olmuyor!
Biz ise bu konudaki duygularımızı, düşüncelerimizi yazıp, devleti yönetenlere göndermeye devam ediyoruz! Devlet protokol listesine göre bugün sıra yeniden Başbakan Yardımcı Bülent Arınç‘ta...
Sarılın kalemlere ve siz de duygularınızı yazın:
Faks: (0312) 422 13 28
E-posta: bulent.arinc@basbakanlik.gov.tr
Mustafa Mutlu - Vatan
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları